(Ve en lâ yedhule illâ bivudin) Abdestsiz girmemek lâzım!..
(Ve en yekle izâ kàme sübhânekallahümme ve bihamdike, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente, estağfiruke ve etûbü ileyk.) Çıkarken "Sübhânekallahümme ve bihamdike, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente, estağfiruke ve etûbü ileyk." duasını okumak lâzım!..
Herhangi bir topluluktan ayrılırken bu dua okunup da ayrılınırsa, o topluluk içerisinde olan günahlara kefarettir derler. Onun için, gaflet etmemeli, her topluluktan kalkarken bunu okumalı!..
(Necâti Amca sordu:)
--Vahdeke'li bellemişiz?..
--Vahdeke de vardır da, burda yazmamış. Bunlar birkaç tane var, burda bunu söylüyor.
Buraya kadar yetsin inşaallah... Allah kusurlarımızı affetsin... Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin...
Bak ramazan da bitti işte... Kadir bitti, ramazan da bitti. Kadirle berabermiş. Allah affetsin... Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin de tekrarlarını da nasib etsin, sağlık afiyetlerle beraber... Rızâsına muvafık amelleri de cümlemize nasib etsin... Rızâsına mugayir olan amellerden de hıfz ü himâyesinde eylesin... Bizi de bize, kendi halimize bırakmasın... Hıfz ü himâyesinde dâim etsin inşaallah...
El-Fâtiha!..
28 Ramazan 1394 / Ekim 1974
16. DERS
Elhamdü lillâhi rabbil alemîn... Ves salâtü ves selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...
Mefhari mevcûdât muhammed mustafâ râ salevât!..
............
Seyyidüs sâdât muhammed mustafâ râ salevât!..
............
Habîbi hüdâ muhammed mustafâ râ salevât!..
............
Dünkü dersi tekrar edersek, hoş olacak:
On kişi vardı ki, Cenâb-ı Peygamber SAS bunlar hakkında cennete giremezler diye buyurmuş. Onların adları ayrı ayrı da, izahlarını okuyacağım:
1. Umeraların önünde öncülük eden, yürüyen adam.
2. Mezar soyucular.
3. Nemmâmlar.
4. Evlerinde erkekleri toplayıp günah işleyenler.
5. Ailelerini sakınmayanlar.
6. Def çalanlar.
7. Dümbelek çalanlar.
8. Özürleri kabul etmeyenler.
9. Veled-i zinâlar ve sokaklarda oturup nâsın ayıplarıyla meşgul olanlar.
10. Bir de ana-babalarına âsî olanlar.
On kişinin de namazı kabul olmaz diye buyrulmuştu:
1. Okumasını bilmeyen insanın yalnız kıldığı namaz.
2. Zekâtını vermeyen adamın kıldığı namaz.
3. Kavmi kendisinden hoşnud olmadığı halde ona imamlık eden adamın namazı.
4. Efendisinden kaçan köle.
5. İçki içen şârib.
6. Kocasını kızdırarak yatan kadın.
7. Başını örtmeden namaz kılan kadın.
8. Faiz yiyen kimse.
9. Zâlim imam.
10. Kıldığı namaz kendisini menhiyattan men etmeyen adam... Namaz kılıyor da, fuhşiyat ve münkeratı da işliyor. Namazı ondan kendisini men edemiyor. Bunlar insanları ancak Cenâb-ı Hakk'a yakın değil uzak ederler. Allah'tan uzak olmalarına vesile olur bu halleri...
Camiye gelenlerin de on şeye dikkat etmesi lâzım geliyordu:
1. Ayakkabılarına dikkat etmesi; ayakkabıları temiz olarak, pisliklerini akıtmadan camiye girmesi...
Bahusus bizim camiler meselâ halılarla döşelidir, Arabistan camilerine benzemez. Kış günlerinde ıslak ayakkabılarla yüründüğü takdirde, onu buraya ön tarafa getireyim derken bir çok pis sular akar gider. Onun için caminin dışında çıkarıp, onu bir şeyin içine koymak, yahut dış tarafta bırakmak lâzım!..
2. Sağ ayağı ile girmesi...
3. Girerken, "Bismillâh, ve selâmün alâ rasûlillâh, ve alâ melâiketillâh... Allahümmeftah lenâ ebvâbe rahmeteke inneke entel vehhâb!.." demesi...
4. Ehl-i mescide "Esselâmü aleyküm!" demesi...
5. Eğer içerde kimse yoksa, ilk gelen o ise, "Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis salihîn" demesi...
6. "Eşhedü en lâ ilâhe illallah, ve enne muhammeder rasûlüllah" demesi...
7. Namaz kılanların önünden geçmemeğe dikkat etmesi...
8. Dünya ameli işlememesi...
9. Dünya kelâmı konuşmaması...
10. Namaz haricinde girdiyse eğer, iki rekât namaz kılmadan çıkmaması... Camiye girerken muhakkak abdest ile girmesi... Bâhusus cami hizmetkârları içeriye girip çıkarlar dâimâ da, onların da buna dikkat etmesi lâzım!..
Camiden çıkarken de, "Sübhânekellahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbü ileyk" demesi... Bunu belleyip de her meclisten kalktığı vakitte, --evlerde, toplantılarda-- ayrılırken bunu okuyup da ayrılırsa, o mecliste olan günahlar affolunur demişler.
Bugünkü dersimizde Ebû Hureyre RA diyor ki:
(Essalâh imâdüd dîn) "Namaz dinin direğidir. (ve fîhâ aşeru hısâlin) Bu namazda on tane haslet vardır:
1. (Zeynül vechi) Yüzü zînetli olur.
2. (Ve nûrül kalbi) Kalbi nurlu olur.
3. (Ve râhatül bedeni) Bedeni rahat olur.
4. (Ve ünsün fil kabri) Kabirde namaz ona yoldaş olur, arkadaş olur.
5. (Ve menzilür rahmeti) Rahmetin üzerine nâzil olmasına sebep olur.
6. (Ve miftâhus semâ') Semânın açılmasına sebep olur, duaları huzur-u Rabbil Âlemîn'e erişir. Namaz kılmadan yapılan dualarda semâlar kapalıdır, dua gitmez.
7. (Ve sikalül mîzân) Mizanı ağır olmasına sebep olur.
8. (Ve merdàtür rab) Rab Celle ve A'lâ ondan râzı olur.
9. (Ve semenül cenneh) Cennetin de parasıdır. Cennete parayla giriliyor; onun parası namaz...
10. (Ve hicâbün minen nâr) Cehenneme de perde olur. Namazlı insanları cehenneme atmazlar.
(Ve men ekàmehâ fekad ekàmed dîn) Kim bunu beş vakit güzelce edâ ederse, o adam dinini ayakta tutar, dini dâim olur. (Ve men terekehâ) Kim bu beş vakit namazı terkederse; (fekad hedemed dîn) dinini de kendi eliyle yıkmış olur. Allah esirgeye...
Hazret-i Aişe Vâlidemiz'den naklolunuyor ki, Efendimiz SAS buyurmuşlar:
(İzâ erâdellàhu teâlâ en yüdhıle ehlel cenneti fil cenneh, bease ileyhim meleken) Ehl-i cennet cennete girecekleri vakitte, Cenâb-ı Hak onlara bir melek gönderir. (ve meahû hediyyetün ve kisvetün minel cenneh) Elinde hediye ve cennet esvabları vardır. (Fe izâ erâdû en yedhulûhâ) Ehl-i cennet cennete girmek istedikleri vakitte, (kàle lehüm melek) melek onlara diyecek ki:
--(Kıfû) "Durun bakalım! (inne maiye hediyyeten min rabbil âlemîn) Daha Cenâb-ı Hakk'ın verdiği hediyeler var sizin için... Onları almadan gitmeyin!"
(Kàlû) Ehl-i cennet diyecekler ki:
--(Ve mâ tilkel hediyyeh) Nedir bu hediyeler?..
(Ve yeklül melek) Melek de diyecek ki:
--(Hiye aşeretü havâtim) On tane mühür var:
1. (Mektûbün alâ ahadihimâ) Onun birisinin üzerinde yazılı: (Selâmün aleyküm tıbtüm fedhulûhâ hâlidîn) Allah'ın selâmı ile... Elhamdü lillâh, inşaallah, Cenâb-ı Hak lütfeder. Bu, Bâyezid Camisi'nin kapısında da yazılıdır da, hoşuma gider.
2. (Ve fis sânî mektûbün) İkincisinde: (Rufiat ankümül ahzânü vel hümûm) Artık bundan sonra size hüzün ve hümûm denilen şey yok... Rahatlığın en iyisine nâil oldunuz.
3. Üçüncüsünde: (Ve tilkel cennetülletî ûristümûhâ bimâ küntüm ta'melûn) Yapmış olduğunuz amellerin mükâfatı olarak size bu cennet verildi.
4. (Ve fir râbii mektûbün) Dördünücüsünde: (Elbesnâkümül hulele vel huliyyi) Size cennet elbiselerinden, cennet zînetlerinden beğendikleriniz, istedikleriniz verildi.
5. Beşincisinde: (Ve zevvecnâhüm bihûrin în) O güzel hûrilerle sizi tezvic ettik, yaşayın artık! (İnnî cezeytümül yevme bimâ saberû ennehüm hümül fâizûn) Bu dünyadaki çektikleriniz sıkıntıların mukabili, sabırlarınız mukabili şimdi siz fâizlerdensiniz, meded olunanlardansınız.
6. Altıncısında: (Hâzâ cezâükümül yevm, bimâ fealtüm minet tâah) Taatten yaptığınız şeylerin mükâfatı...
7. Yedincisinde: (Sırtüm şebâben) "Siz gençsiniz, genç oldunuz artık..." Doksan yaşında da ölse, yüz yaşında da ölse, şimdi genç... Otuzüç yaşında olacak galiba... (lâ tehrimûne ebeden) "Bundan sonra artık yaşlanıp da ihtiyarlamak yok..." Aynı yaşta kalınacak öyle...
8. Sekizincisinde: (Sırtüm âminîne ve lâ tehâfûne ebeden) Artık emniyettesiniz, kat'iyyen sizin için korku yok!..
9. Dokuzuncusunda: (Râfaktümül enbiyâe ves sıddîkîne veş şühedâe ves sâlihîn) Nebilere ve sıddîklere, şehidlere ve salihlere arkadaş oldunuz.
10. Onuncusunda: (Sekentüm fî civârir rahmâni zil arşil kerîm) Siz Allah-u Celle ve A'lâ'nın arşının civarında sakin oldunuz artık, rahatınıza bakın!..
Ondan sonra melekler:
--(Üdhulûhâ biselâmin âminîn) "Âminîn olarak, Allah'ın selâmıyla girin bakalım!" derler.
(Feyedhulûnel cennete) Cennete girerler; (feyeklûne) derler ki:
--(Elhamdü lillâhillezî ezhebe annel hazen, inne rabbenâ le gafûrun şekûr.) [Bizden tasayı gideren Allah'a hamd olsun! Doğrusu Rabbimiz bağışlayandır, çok nimet verendir.] (Elhamdü lillâhillezî sadekanâ va'dehû ve evresenel arda netebevveü minel cenneti haysü neşâ'. Fe ni'me ecrül âmilîn.) [Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi dilediğimiz yerde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamd olsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş!]
Bunu da söylerler cennete girerken... Kur'an'da bunlar ta'lim buyruluyor. Orda söyleyeceğimiz söz inşaallah...
Bunun arkasından cehennemdekileri söyleyecek ama, cehennemdekiler dursun. Onu da ikindide okuyalım!..
Allah hepimizi affetsin de, o cennete meleklerin taltifiyle girip nâil olmayı Cenâb-ı Hak cümlemize nasîb etsin...
Allah kerim, lütfu bol... Onun emirlerini tamamiyle yapmak bu beşerin elinden gelmez. Bazı büyükleri okuyoruz, hayran oluyoruz onların yaptıklarına ama; onlar da insanların içinde nâdirattan insanlardır. Öteki insanların onlara benzemesi, onlar gibi olması da kolay bir şey değil, mümkün bir şey değil yâni... Dünyâ işleri, afetleri, bir sürü şeyler var... Allah rahmetini bize göndermezse, tabiî hiç birisi olmaz. Onun rahmeti olduktan sonra, hepsi de olur inşaallah...
Allah kusurlarımızı affetsin... O büyüklerin hürmetine, bizim de bu azıcık amellerimizi dergâhında kabul buyursun... Cennetine selâmetle girecek, melekler tarafından karşılanacak; girerken de "Elhamdü lillâhillezî ezhebe annel hazen, inne rabbenâ le gafûrun şekûr." diyerek giren kullarının arasına cümlemizi kabul etsin inşaallah...
El-Fâtiha!..
29 Ramazan 1394 / 14.10. 1974
17. DERS
Elhamdü lillâhi rabbil alemîn... Ves salâtü ves selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...
Mefhari mevcûdât muhammed mustafâ râ salevât!..
...........
Seyyidüs sâdât muhammed mustafâ râ salevât!..
...........
Habîbi hüdâ muhammed mustafâ râ salevât!..
...........
Hazret-i Aişe RA, Peygamber SAS'in şöyle buyurduğunu rivâyet ediyor:
(Ve izâ erâdallàhu en yüdhıle ehlen nâri fin nâr bease ileyhim meleken ve meahû aşeretü havâtim) Ehl-i cennete nasıl melekler gelip de müjdeler verecekler, cennete girerlerken... Ehl-i cehenneme de öyle melekler gönderilecek, cezâlarına ait on tane mektubla birlikte...
1. Birinci mektubda: (Udhulûhâ lâ temûtûne fîhâ ebedâ) Oraya, o cehenneme girin; fakat bilin ki, orda ebediyyen ölüm yok bir daha!.. (Ve lâ tahyevne) Ama hayat da yok... Ölülükle hayatın arasında... Hayat denince, hürriyet hayatı yok; azab hayatı var... (Ve lâ tühricûne) Ölmezsiniz, dirilmezsiniz, çıkmazsınız!.. Şimdi girin hadi, yallah içeriye!..
2. İkinci satırda: (Hud fil azâb, lâ râhata leküm) Siz içeriye girin de azabı tadın bakalım!.. Size kat'iyyen rahat yoktur orda, orası rahat yeri değil...
3. Üçüncü mektubda: (Yeisû min rahmetî) Benim rahmetimden artık ümidinizi de kesin!.. Acaba affeder de kurtulur muyuz diyerekten ümitlenmeyin!..
4. Dördüncüsünde: (Üdhulûhâ fil hemmi vel gammi vel hüzni ebeden) Kaygıda, kasâvette, dertte ebediyyen kalın!..
5. Beşincisinde: (Libâsükümün nâr, ve taâmükümüz zakkm, şerâbükümül hamîm, ve mihâdüküm ennâr) Esvablarınız ateşten, yemekleriniz zakkumdan, içecekleriniz de kaynar sudan... Duracağınız yer de yine ateş!
6. Altıncısında: (Hâzâ cezâükümül yevme bimâ fealtüm min ma'sıyetî) Bu size yaptığınız ma'siyetlerin, küfürlerin cezâsı olarak veriliyor.
7. Mektubunda: (Sahatî aleyküm finnâri ebedâ) "Gadabım, kızgınlığım dâimâ üzerinizdedir; ondan kurtulamazsınız!"
Bizim itikadımıza göre, ehl-i kebâir cehennemde ebedî kalmayacak; imanları dolayısıyla... Ebedî olarak kalacak olan ancak imansızlardır.
8. Sekizincisinde: (Aleykümül la'netü kemâ teammedtüm minez zühûbil kebâiri velem tetûbû velem tendemû) "Şimdi büyük günahlardan tevbe etmeden bunları yaptıklarınızdan dolayı, lânet üzerinizedir." buyrulmuş.
9. Dokuzuncusunda: (Kuranâükümüş şeyâtînü fin nâri ebeden) "Orda arkadaşınız da şeytanlardır." Ötekilerin, cennettekilerin dostları peygamberler idi, onların yanında idiler; bunlar da şeytanların yanında... Allah muhafaza...
10. Onuncusu: (İtteba'tümüş şeytân, ve eradtümüd dünyâ ve terektümül âhireh) "Şeytana uydunuz, dünyayı murad ettiniz, ahireti de terkettiniz. (Fehâzâ cezâüküm) Şimdi bu da sizin cezânız, çekin bakalım!.."
Allah muhafaza etsin... Allah hepimizi affetsin... Demin yukarda: (Velem tetûbû velem tendemû) Günah işleyenler tevbe etmediler, nedâmet de getirmediler. Onun için onlara bu cezâ verildi." dedi.
Onun için her gün sabahta ve akşamda insan tevbe etmeli; yatarken tevbe edip yatmalı, sabahleyin yine tevbe ile işe başlamalı!.. İnsan hatâdan sâlim olmuyor. Yapılan bu hatalara da hemen pişmanlık duymalı ki bir daha olmasın...
Hukemâdan bazıları buyurumuşlar ki:
(Talebtü aşereten fî aşereti mevâtıne fevecednâ fî aşeretin uhrâ) Ben on şeyi on yerde bulurum zannettim, fakat orda bulamadım. Başka bir onun içerisindeymiş meğer onlar:
1. (Talebtür rif'ate fit tekebbüri fevecedtühâ fit tevâdu') "Ben büyüklüğü gururda zannettim, mağrur olmakta, kibirde zannettim. Onun için, kibirleniyor gururlanıyordum. Halbuki yükseklik ancak tevâzda imiş."
2. (Ve talebtül ibâdete fis salâh, fevecedtühâ fil vera') "Ben ibadeti namaz kılmakta zannediyordum, öyle arıyordum. Halbuki, Allah'ın haramlarından, hattâ şübheli şeylerden kaçmakta imiş."
Namaz da ibadettir ama, o ibadette verâ' olması şart... Şübheli şeylerden; günahı mûcib en ufacık bir şübhe var mı bu işte, ondan kaçmak lâzım!.. Ondan kaçamadıkça, namaz da tabiî fayda vermiyor. "Ben zannediyordum ki, namaz kılarsam rızâ-i ilâhîyi bulacağım; halbuki o ancak vera'ın içinde imiş, Allah'tan korkmakta imiş." İnsanda bu vera' olmazsa, onun insanlığı hiç bir şeye yaramaz yâni...
3. (Ve talebtür râhate fil hırs) Rahatı da hırsta zannediyordum ben; (fevecedtühâ fiz zühd) onu zâhidlikte buldum, dünyaya meyletmemenin içerisinde buldum."
Hırs, dünyaya meyl oluyor. Kazanırım, çok param olur, rahat ederim zannediyordum; halbuki hiç de öyle değilmiş. Rahatlık zühdde, sofulukta imiş.
4. (Ve talebtü nûrel kalbi fî salâtin nehâri cehren) "Ben zannediyordum ki, kalbin nuru gündüz namazlarında, cehrî namazlardadır. (fevecedtühâ fî salâtil leyli sirren) Halbuki, onu gece namazlarında, gizli kılınan namazlarda buldum."
5. (Ve talebtü nûrel kıyâmeti fil cûdi ves sehâveti fevecedtühâ fîl ataşi fis savm) "Kıyâmetin nûrunu ben cömertlikte ve sehâvette zannediyordum. Halbuki, öyle değilmiş. O sıcak havalardaki orucun yanıklığında imiş." Oruçta yüreğin de yanar, karnın da acıkır. Bunu yapabilirsen, o zaman kıyâmetteki nûru bulursun.
6. (Ve talebtül cevâz, ales sırâti fî udhiyyeti fevecedtühâ fis sadakati) "O koyunlarınız sizin matıyyenizdir. Koyunlarınızı keserken güzel, boynuzlu, kocaman koyunları kesin ki, sizi köprüden o geçirecek derler." de, o da burda ona karşı demiş ki: "Ben de öyle bizi sırattan o koyunlarımız geçirecek zannediyordum da, halbuki sadakalarda imiş o geçirilme..."
7. (Ve talebtün necâte minen nâr, fil mubâhat, fevecedtühâ fî terkiş şehevât) "Ben zannediyordum cehennemden necât, mubah olan, günah olmayan şeylerdedir. Halbuki, şehvetleri terkte imiş, arzuları terkte imiş necât..."
8. (Ve talebtü hubballàhi teâlâ fid dünyâ) Ben Allah'ı sevmeyi dünyada istedim de; (fevecedtühâ fî zikrillâhi teâlâ) onu Allah-u Teâlâ'nın zikrinde buldum."
Hangi fadàili yaparsan yap, zikrullahtaki olan fadàil hiç birisinde yoktur. Onun için "Allah'ı sevmeyi dünyada istedim de, onun muhabbetini zikrullahta buldum." diyor. Çünkü;
(Men ehabba şey'en eksera zikrahû) diyorlar. Sevdiğini insan çok anar. Neyi seviyorsa, ikide bir onu söyler, onu anar. Leylâ ile Mecnun hikâyesi gibi... Binâen aleyh, Allah'ı sevenler de Allah-u Teâlâ'nın zikrini çok ederler. Demek ki, sevgi zikrullahın içerisinde imiş. Onun için, Allah cümlemizi zikrullaha devam eden kullarından eylesin...
Lâ ilâhe illalah'ın mânâları çeşitlidir. Bir "Lâ ilâhe illalah" diyebilmek, kâinata bedeldir; dünyaya da bedeldir, ahirete de bedeldir. O Lâ ilâhe illalah'ın içinde, Lâ ma'bûde illallah var... Allah'tan başka ma'bud yok demek... Allah'tan başka maksad da yok... Bütün maksad Allah'adır.
Lâ mahbûbe illallah, Allah'tan başka sevilecek bir şey de yok... En sevdiğimiz şeyleri yaradan o... En güzel sevdiğimiz var meselâ; eşsiz, emsâlsiz bir güzel... Bayıldık, çok güzel ama; onu severken insan düşünür ki, bunu kim yarattı?.. Asıl sevilmeye lâyık bunu yapandır. Bu mahlûktur işte; bugün sevilir, yarın gözünü yumar, bu da gider seninle beraber... Fakat asıl sevilmeye lâyık olan bu güzelleri yaradandır.
Bu dünyanın hangisi güzel değil?.. Ayına bak, güneşine bak, yerine bak, göğüne bak!.. Çiçeklerine bak, nesine bakarsan bak; onun kudretinin altında hepsi!.. Binâen aleyh, sevilmeye lâyık ancak odur. Onu da seven, onu çok anmasıyla anlaşılır. Kur'an'ını okur, namazını kılar, "Allah... Allah..." der, "Lâ ilâhe illalah" der, "Hû Mevlâm Hû..." der. Allah bizi de onların arasına kabul etsin de, dâimâ kendisini dilinden bırakmayan kullarından etsin...
9. (Ve talebtül âfiyete fil câmii) "Ben afiyeti camilerde, topluluk alemlerinde aradım; (fevecedtühâ fil uzleti) onu da ancak uzlette, yalnızlıkta, tenhalıkta buldum."
Bu tenhâlık hakîkaten hepimiz için çok lâzım!.. Onun için ramazanlardaki i'tikâflar sünnettir. Yalnız ramazana mahsus değil de, insan her zaman için, hiç olmazsa senede onbeş gün, en aşağı on gün bunu yapmalı!.. İstirahatlere çekiliyor insan, gezmelere gidiyor şuraya, buraya... Oraya gideceğine, sen onbeş gün bir yere kapan da, seni de kimse bilmesin; orda Allah'la bir başbaşa kal bakalım!.. Nasıl olsa, mezarda yalnız başımıza kalacağız. Orda kalmadan evvel kendi kendimize bir kalalım bakalım, nasıl oluyor?..
Onun için, "Ben afiyeti kalabalıkta değil de, ancak uzlette buldum." diyor. Afiyet diye hemen sıhhate demezler de, insanın dinindeki afiyet de bunun içerisine dahildir.
10. (Ve talebtü nûrel kalbi fil mevâizi ve kırâetil kur'ân) "Ben kalbimin nurunu vaaz dinlemekte, Kur'an okumakta arıyordum. Vaizleri dinleyeyim, kalbim nurlansın; Kur'an okuyayım, kalbim nurlansın diyordum. (fevecedtühâ fit tefekküri vel bükâi) Halbuki, asıl kalbin nuru tefekkür ve ağlamada imiş."
Ağlayabiliyor musun?.. Hiç ağlayabildiğimiz yok!.. Ağlayanlar çoktur ama, yazık bize,,,
İbn- Abbâs RA'den:
Estaizü billâh: (Ve izibtelâ ibrâhîme rabbühû bikelêmâtin feetemmehünne) Kur'an-ı Azîmüşşan'daki İbrâhim AS'ın mübtelâ olduğu on kelime hakkında demiş ki: (Kàle aşeretü hısâlin) O kelimeler on haslettir. İbrâhim AS'dan bize kalan sünnetlerdir. (Hamsün fir re's, ve hamsün fil beden) O sünnetlerin beşi başta, beşi de bedendedir. İbrâhim AS'ın sünnetleri bunlar:
(Fe emmâ fir re's) Başta olanlar:
1. (Essivâk) "Misvak kullanmak.
2. (Vel madmadatü) Ağzı yıkamak.
3. (Vel istinşâk) Burnu yıkamak.
4. (Ve kassüş şârib) Bıyıkları kırpmak.
5. (Vel halk) Başı traş etmek."
(Ve emmâ fil beden) Bedende olan beş:
1. (Netfül ibt) "Koltuk altlarını yolmak." Şimdi ekseriyetle bunları kazıyoruz. Halbuki koltuk altlarını yolmak diyor.
2. (Ve taklîmül azfâr) "Tırnakları kesmek.
3. (Ve halkul âneh) Edep yerlerini traşlamak.
4. (Vel hıtân) Sünnet olmak." Sünnet de İbrâhim AS'dan kalmadır.
5. (Vel istincâ') "İstincâ yapmak."
İbrâhim Edhem Hazretleri'ne sormuşlar:
--(An kavlihî teâlâ, üd'ûnî istecib leküm) Yâ ibrâhim! Cenâb-ı Hak diyor ki: "Bana dua edin, ben de sizin duanıza icabet edeyim!" (Ve innâ ned'û felem yüsteceb lenâ) Biz yalvarıp duruyoruz, bizim dualarımız kabul olmuyor. Söyle bakalım, neden?..
(Fekàl) ibrâhim Edhem dedi ki:
--(Mâtet kulûbüküm min aşereti eşyâ') Sizin kalbleriniz on şeyden ölmüştür; onun için icâbet edilmiyor:
1. (Enneküm araftümüllàh) "Allah'ı biliyorsunuz, yerin göğün sahibi Allah'tır diyorsunuz. Gâvurlar da diyor. (ve lem tüeddû hakkahû) Ama Allah'ın emirlerini dinlemiyorsunuz. Asıl mühim o...
2. (Ve kara'tüm kitâballàh) Allah'ın kitabını okuyorsunuz; (ve lem ta'melû bihî) fakat amel etmiyorsunuz.
3. (Ved deaytüm adâvete iblîs, ve vâleytümûh) Şeytan bizim düşmanımızdır diye iddia ediyorsunuz, fakat ona uyuyorsunuz, onun arkasından gidiyorsunuz. Onu velî ediniyorsunuz.
4. (Ved deaytüm hubbür rasûl) Cenâb-ı Peygamber'i seviyoruz diye iddia ediyorsunuz; (ve terektüm eserehû ve sünnetehû) onun yolunu ve onun sünnetini terkediyorsunuz. Sünnetini işlemiyorsunuz.
Bak bir misvak dedi, sünnet olaraktan... Misvakle kılınan iki namazın, misvaksiz kılınan yetmiş namaza muadil olduğunu kaç defa işitmişizdir kimbilir! Bir misvağı kullanmayı bile beceremeyiz.
5. (Ved deaytüm hubbül cenneh, ve lem ta'melû lehâ) Cenneti seviyoruz dersiniz; fakat, cennetlik iş yapmazsınız.
6. (Ved deaytüm havfen nâr) Cehennemden korkuyoruz iddiasındasınız; (ve lem tentehû aniz zünûb) günahlardan kaçmıyorsunuz.
7. (Ved deaytüm ennel mevte hakkun) Ölüm hak diyorsunuz, her gün götürüp gömüyorsunuz; (ve lem testaiddû lehû) ama hiç hazırlanmıyorsunuz.
8. (Veştegaltüm biuyûbi gayriküm) Başkalarının ayıplarını mütemâdiyen araştırıyorsunuz; (ve terektüm uyûbe enfüsiküm) kendi nefislerinizin ayıplarıyla hiç alâkadar olmuyorsunuz.
9. (Ve te'külûne rizkallàh, ve lâ teşkürûnehû) Allah-u Teâlâ'nın rızıklarını, nîmetlerini yiyorsunuz da; ona karşı şükretmiyorsunuz.
10. (Ve tedfinûne mevtâküm, ve lâ ta'tebirûn) Ölüleri götürüp gömüyorsunuz; ondan da hiç bir ibret aldığınız yok!.."
Yâni, bu ders yetecek adama!.. Allah affetsin kusurlarımızı...
Peygamber SAS buyuruyor ki:
(Mâ min abdin ve emetin deâ bihâzed duâi fî leyletil arafeh elfe merreh) Her kim arefe gecesi --Arafe ama kurban arefesi... Yarın ki arefeye de şâmildir inşaallah!-- şu on kelimeyi bin kere okursa; (lem yes'elillâhi şey'en illâ a'tâhu) ondan sonra ne isterse, Allah-u Teâlâ ona istediğini verir. (mâ lem yed'u bikatîati rahimin ev me'semin) Ancak sıla-ı rahmi yaparsa; onu keserse olmuyor. Hataları terketmek ve sılâ-i rahmi yapmak sûretiyle olur.