81 ilâ 100. sayfalar

2. (Ve edâü cemîil ferâid, yesîrihâ ve asîrihâ) Bütün ferâizi idâ etmektir; kolay olsun, zor olsun..." Meselâ, ramazanda oruç zor geliyor ama, onu mutlaka yapacaksın!

3. (Ve terküd dünyâ alâ ehlihâ, kalîlihâ ve kesîrihâ) Dünyayı da dünya adamlarına bırak; azını ve çoğunu... Dünya ile alâkan olmasın!..

Lokmânül Hakîm oğluna diyor ki:

"--Ey oğlum! (İnnen nâse selâsetü eslâs, sülüsün lillâh, ve sülüsün linefsih, ve sülüsün lid dûd) İnsanlar üç kısımdır: Birisi Allah için, birisi nefsi için, birisi de kurtlar içindir." diyor.

1. (Fe emmâ mâ hüve lillâh) İnsanın Allah için olan kısmı, (fe rûhahû) ruhudur.

2. (Ve emmâ mâ hüve linefsih, feamelühû) Nefsi için olan da amelleridir.

3. (Ve mâ hüve lid dûd) Kurtlar için olan da, (fe cismühû) cismidir." İşte vereceğiz onu, kurtlar orda güzelce haraba çevirirler.

Burda bunu beslemeğe çalışırız. Aynalara bakarız, kendimizi süslemeğe çalışırız. Üstümüze giyecekleri ona göre tanzim ederiz. İkide bir yıkanırız, bir şeyler yaparız, temiz olalım diyerekten... Fakat bu cesed toprağın malıdır. Asıl süslenecek olan ruhtur. Ruhu süsle, ruhu kuvvetlendir, ruhu güzelleştir!..

101

Hazret-i Ali Kerremallahu Vecheh de şöyle demiş:

(Selâsetün yezidne fil hıfzı ve yüzhibnel balgam) "Üç şey vardır ki hafızayı kuvvetlendirir, içerideki balgamı giderir:

1. (Essivâk) Misvak.

2. (Ves savm) Oruç.

3. (Ve kırâetül kur'ân) Kur'an okumak..."

Hacca gittiğimiz zaman görüyoruz ki, her Arabın cebinde misvaki... Hemen ikide bir ağzını misvaklar. Namaza dururken misvaklar, selâm verir yine misvaklar... Dâimâ misvak ağzında durur. Bazının da ağzında sigara gibi, emer durur onu... Bizim Peygamberimiz'in de yanıbaşında durur, mübârek bazan ağzını misvaklarlardı. Hem dişlerin temizlenmesine sebep oluyor, hem ağzın kokusunun gitmesine sebep oluyor, hem de ruhaniyeti celbediyor. Fırçalar onun yerini tutmaz.

İkincisi oruç, üçüncüsü de kırâet-i Kur'an... Kur'an'ı çok okursan, hafızan kuvvetlenir. Aynı zamanda içerdeki pislikler de gider.

Kâ'bül Ahbar diyor ki:

"Mü'minin şeytandan saklanacağı kale üçtür:

1. (Elmescidü hısnün) Mescid mü'minin kalesidir. İçeriye girer rahat eder.

2. (Ve zikrullàhi hısnün) Allah-u Teâlâ'nın zikridir. Zikreden kimsenin yanına şeytan sokulamaz!

102

3. (Ve kırâetil kur'âni hısnün) Kur'an okumaktır ki, Kur'an okuyanın da yanına şeytan sokulamaz.

Kur'an okumak, zikrullah yapmak ve mescidde oturmak şeytandan kurtulmağa vesîledir. Dışarıya çıktın mı, yandın!..

Bazı hükemâ demiş ki:

(Selâsün min kenzillâh) "Üç şey vardır ki, Allah-u Teâlâ'nın hazinelerinden ma'dûttur. (lâ yu'tîhallahu illâ men ehabbeh) Bu üç şeyi Allah kimseye vermez, ancak sevdiğine verir:

1. (Elfakru) Fakirlik... Fakirliği Allah sevdiğine verir.

2. (Vel maradu) Hastalık... Hastalığı Allah sevdiğine verir.

3. (Ves sabru) Sabır... Onu da Allah sevdiğine verir.

Bizim fakirlikten ödümüz kopar!.. Dertten de ödümüz kopar!.. Sabır da zor gelir zâten...

İbn-i Abbas RA'dan sormuşlar. Demişler ki:

"--Günlerin hayırlısı hangisidir, ayların hayırlısı hangisidir, amellerin hayırlısı hangisidir?"

Demiş ki:

1. (Hayrül eyyâm, yevmül cumuah) "Günlerin en hayırlısı cuma günüdür.

103

2. (Hayruş şühûr, şehru ramadàn) Ayların hayırlısı ramazan ayıdır.

3. (Hayrul a'mâl, essalevâtül hams) Amellerin hayırlısı da, vaktinde kılınan beş vakit namazdır."

Aradan birkaç gün geçmiş, bunu Hazret-i Ali Efendimiz'e ulaştırmışlar.

"--İbn-i Abbas'a söyledik, böyle dedi. Sen ne dersin?" demişler.

Demiş ki:

"--Çok doğru söylemiş. Şarktan garba kadar kime sorsanız vereceği cevap budur. Ama ben de ona karşı bir şey diyeyim:

1. Günlerin hayırlısı, dünyadan iman ile ahirete göçebildiğin gündür.

2. Ayların hayırlısı, tevbe edebildiğin aydır.

3. Amellerin hayırlısı, Allah'ın kabul ettiği ameldir." demiş.

Bir şiir var şurda:

Emâ terâ keyfe yübliyenel cedîdân,
Ve nahnü nel'abü fî sirrin ve i'lân.

"Bu günler bizi nasıl eksiltiyor, yok ediyor. Yaşlar gidiyor, büyüyoruz ama, ömür de bununla beraber gidiyor. Hâlâ, biz de oyundan başımızı kaldıramıyoruz."

104

Lâ terkenenne iled dünyâ ve ni'metihâ,
Feinne evtànehâ leyset bievtàn.

"Sen bu dünyaya ve bu dünyanın nimetlerine aldanma!.. Çünkü, senin yerin burası değil; senin yerin cennet!.."

Va'mel linefsike min kablil memât,
Felâ tağrurke kesrete ashâbin ve ihvân.

"Sen ölmezden evvel, nefsini kurtaracak amelleri işle!.. Eşin, dostun, malın, mülkün çokluğu sana fayda vermez! Sen Allah'a kendini sevdirecek amelleri işle!.."

Allah kusurlarımızı affetsin... Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar eylesin... Sevdiği kullarının arasına bizleri de kabul etsin inşaallah...

El-Fâtiha!..

5. 10. 1974 / 17 Ramazan 1394

105

7. DERS

Ezü billâhi mineş-şeytànir-racîm.

Bismillâhir-rahmânir-rahîm.

Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn... Vel-àkıbetü lil-müttakîn... Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihi ecmaîn...

Cenab-ı Feyyâz-ı Mutlak ve Rabbil-Felak Hazretleri, bu mübarek cuma hürmetine cümlemizi mağfurîn zümresine ilhak eylesin... Yaptığımız amelleri de dergâhında, kusurumuzla beraber kabulü karin eylesin inşaallah... Hayırlı ömürler geçirmek ve hüsnü akıbetler nasib etsin inşaallah...

Şu çok hoşuma gitti: İbni Abbas bir soruya cevap vermişler de, Hazreti Ali Efendimiz de onu tekrar cevaplandırmış. Belki söylemişimdir ama, tekrar etsem de olacak...

İbni Abbas RA'a sormuşlar:

"--Günlerin hayırlısı hangisidir? Ayların hayırlısı hangisidir? Amellerin hayırlısı hangisidir?" diyerekten...

Demiş ki:

"--Günlerin hayırlısı cumadır."

Cuma günü, hayrül eyyâm... Allah-u Teâlâ onu bu ümmet-i Muhammed'e vermiştir. Cuma gününün birçok şartları vardır: Sabahleyin gusledilir. Temiz elbise giyilir. Cumaya erken vakitte gidilir. Va'z u nasihat neyse, dinlenir. Cuma namazı kılınır. Cuma namazı kılındıktan sonra; hasta ziyareti, dost ziyareti, ilim tahsil etme, va'z ü nasihat dinleme yerleri gibi yerler ziyaret olunur.

106

--İş ne olacak?..

--Hergün işliyoruz, bitmiyor iş!.. O güne mahsus cumanın fezailinde bunlara riayet edilir. Gusledilir, temiz elbise giyilir. Meselâ, işte giyilen bir elbiseyle kılınan namaz başkadır; o gün, hususi elbise giyerekten cumaya gelmiş, gusletmiş bir adamın namazı başkadır.

Namazdan sonra; hastaları ziyaret etmek... Dostları ziyaret etmek... Efendim, bir de vaaz ü nasihat dinlemek... İkindiden sonra va'z ü nasihatler yapılıyor meselâ, camilerde; onları dinlemek... Ben biliyorum iddiasını bırakmak lâzım, benliği bırakmak lâzım!.. Hepimiz muhtacız nasihate, hepimiz... Biliyorum diyerekten nasihatlere gitmemek, cahillikten ibaret bir şeydir. Ama onu da beğenmiyoruz. Meselâ, ona da çeşitli kulp takarız. "Adam, bu da adam mı?" diyerekten... Bu da büyük bir hata... Bizim dinleyeceğimiz Allah'ın kelâmıdır, rasulünün kelâmıdır. E, o nasıl olursa olsun, ona karışma!..

Cuma, günlerin hayırlısı... Onun için cumaya erken vakitte gelmek, böyle ramazanda olmamak şartıyla kokulanmak lâzım!.. Ramazanda kokuyu pek hoş görmemişler. Ramazanın gayrisinde güzel kokular sürünüp öyle geleceksin.

107

Misvak kullanmak... Bu bizim için çok acı bir şey olmuş. Hep alıyoruz bugün, diş fırçası. Herkesin elinde diş fırçası... Misvakler de orda süs olarak duruyor. Kullanmak için değil de süs olarak... Yâni, bizim misvağımız da var demek istiyoruz. Misvakle kılınan namaz, misvaksiz kılınan namazdan 72 derece farkı var... 72 derece!.. Bekârın namazıyla evlinin namazında da 72 derece fark var...

Cuma, en güzel gündür. Cenabı Hak onu bize vermiş elham dülillah. O günü iyi geçirmeye dikkat etmek lâzım!.. Kötü yerlerden, günah yerlerden korunmak lâzım!..

"--Ayların hayırlısı hangisi?.." demişler.

Demiş ki:

--(Ve hayrüş şuhûr şehru ramazan) "En hayırlı ay ramazan ayıdır." Ona da kimsenin bir şey diyeceği yok! Allah kusurlarımızı affetsin... Oruçlarımızı kabul buyursun...

Onun için, bütün günah kitaplarında yazar ki: "Ramazanda oruç yemek, günah-ı kebairdir." Ama, gizli olarak!.. Gizli olarak oruç yemek, günahı kebairdendir. Hasta olur başka... Hasta olmadığı halde, hattâ hasta olduğu halde alenen, aşikârane oruç yiyenin katli de caizdir!.. Hastaysan evinde ye... Sigarasını da savurarak oruç yemek, müslümanlığa yakışmaz yâni... Hattâ insanlığa yakışmaz. Karşındaki müslüman aç, oruçlu... Ona karşı sigarayı savurmak, onu tahkir ve İslâm'ı alaya almak... Onun için katline kadar hüküm vermişler.

108

Oruç tutmadıysan da, hiç olmazsa, o Allah'ın hayırlı kullarına hürmet et!.. Hatta bizim küçüklük devirlerimizde, hristiyanlar bile ramazan-ı şerifte, yediklerini müslümanların yanında yemezlerdi. Hatta çocuklarını da döverlerdi; "Bu ay ramazan ayı değil mi? Sen bilmiyor musun? Niçin sokakta alenen simit yedin; şunu yedin, bunu yedin?.. Bu aya hürmet et, bu ay ramazan ayı!.." diyerekten.

--Amellerin hayırlısı hangisi?.. Amel çok mühim... Zekât vermek amel, sadaka vermek amel, cami yaptırmak amel, köprü yaptırmak amel... Çok!.. Bunların hangisi hayırlı?..

--(Hayrül a'mal essalâvatül hams) "Amellerin hayırlısı beş vakit namaz!.."

--Niçin?..

--Bir adamın kapısının önünde su akıyor. Farzet ki sıcak bir su... Bizim memleketimizde de var... Beş vakit orda yıkanıyor. Onun pisliği kalır mı?.. Tabii ki kalmaz. Beş vakit namaz kılan adamın üstünde de bir şey kalmaz. Çünkü, Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna girerken, Cenâb-ı Hak günahlarla kabul etmiyor. Meleklere diyor ki:

"--Alın bunun günahlarını sırtından!"

Alıyorlar sırtından günahlarını...

109

"--Çıkarken verelim mi yâ Rabbî?" diyorlar.

"--Aldığımı vermem ben!" diyor.

Onun için, beş vakit namazın fadàili çok. Abdest alırken ayrı bir ibadet... Allah hepimizi affetsin... İslâm dininin fadàili hiç bir yerde yok.. Amellerin hayırlısı, vaktinde kılınan beş vakit namaz...

Bu söz Hazret-i Ali Efendimiz'in kulağına gitmiş, üç gün sonra... Demişler ki:

--Bak İbn-i Abbas ne dedi; sen ne dersin buna?..

Hazret-i Ali Efendimiz demiş ki:

--Dünyanın şark ile garbı arasındaki alimlere, fakihlere, hocalara sorsanız hepsinin dediği budur. Başka şey denmez buna ama, ben derim ki:

1. (Hayrül a'mal ma yakbelallahu tealâ minke) "Amellerin hayırlısı, Allah'ın senden kabul ettiği ameldir."

Yaptığın amelleri Allah kabul etti mi bakalım senden... Riyakârlıkla mı yaptın, günahlarla mı yaptın?.. Allah'ın hoşuna gitmeyecek bir şekilde mi yaptın?.. Nasıl yaptın?.. Onun için demek ki, Allahu Tealâ'nın senden kabul ettiği ameldir hayırlı amel... Çok güzel, çok da yerinde...

2. (Hayrüş şuhûr mâ tetûbü fîhi ilallahi tevbeten nasûhâ) "Ayların hayırlısı, hangi ayda tevbe edebildiysen tevbe-i nasuh ile, o aydır."

110

Tevbe-i nasuh iç tevbesidir ki; bir daha yapmamak şartıyla, nedametle, pişmanlıkla... Nasıl oldu da ben bunu yaptım; tevbe yâ Rabbi diyerekten tevbe-i nasuh ile tevbe yaptığı ay, onun en hayırlı bir ayıdır. Allah hepimize hakikî tevbeler nasib etsin...

Onun için, Cenab-ı Hak Kur'an-ı Azimüşşan'ın müteaddit yerlerinde, daimâ: "Rabbınız Hazret-i Allah-u Celle ve Alâ'ya istiğfar edin!" buyruluyor.

Hattâ mâlûm ya, biz namazda "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah" dedikten sonra, bizim müeezin efendi "Estağfirullaah... Estağfirullah..." diyor. "Canım namaz kıldık ya! Günah işlemedik. Öyleyken yine bir istiğfara ne lüzum var?" diyeceği geliyor insanın... Fakat çok yerinde ki, biz bu namazı kıldık ama, vücudumuz ayakta Allah'a dönüyor ama, gönlümüz Allah'a dönemiyor!.. Gönlümüz Allah'la olamıyor. Gönlün Allahla meşgul olabilmesi büyük devlet... En büyük devlet!.. Herkese nasib olmaz.

Onun için, her zaman için istiğfar etmek; hatta elimizden gelirse, her nefeste istiğfara devam etmek lâzım!.. Allahu Tealâ da istiğfarı emrediyor:

111

(Vestağfirû rabbeküm innehû kâne gaffârâ) [Rabbinizden bağışlanma dileyin; doğrusu o çok bağışlayandır.]

İzâcâe'yi okuyoruz ya, orda:

(Vestağfirhü innehû kâne tevvâbâ) [Ondan bağışlanma dile; o tevbeleri dîmâ kabul edendir.] buyruluyor.

Tevbei nasuh, uzun ders...

Günlerin hayırlısı hangisi?.. O buyurdu ki: "Günlerin hayırlısı cum'adır." Şimdi Hazret-i Ali Efendimiz de diyorki:

3. (Hayrül eyyâm) "Günlerin hayırlısı, (mâ tahrucü fîhi mined dünyâ ilallahi teâlâ mü'minen billâh) o göç günü var ya, son nefes; o son nefeste iman ile göçebilmek devletine nâil olduğun gün, en hayırlı gündür."

Ondan herkes korkar. Peygamberler de korkmuş, evliyâlar da korkmuş. Herkes korkmuş. Çünkü, müşkil bir gün!.. Nasıl bir ölüm gelecek?.. Yıkıntı altında mı kalacaksın? Araba altında mı kalacaksın?.. Denize mi düşeceksin?.. Zelzele mi olacak?.. Ne olacak?.. Allah muhafaza...

Dün bir baba geldi. Kayseri'ye gidiyormuş oğlu... Otobüs bir tankerle çarpışmış. Çocuğun belinden aşağısı tutmuyor. Ne kemiği kırıldıysa kırılmış. Doktorlar demişler ki: "Ameliyatla olmaz bu... Burası ameliyatla düzelmez!" Ağlıya ağlıya gelmiş babası... Ankara'dan geliyormuş. E, evlad...

112

Allaaah... Çok böyle şeyler var, vukuatlar var... Allah hepimizin hakkında hayırlar nasib etsin inşallahu teâlâ... Görünür görünmez kazalardan muhafaza etsin...

Dâimâ yalvarma ihtiyacındayız. Elimizde de bir şey yok, hep aciziz... Hepimiz aciziz, elimizde hiçbir iddiamız yok... Onun için, yâ Rab demekten, aman yâ Rab demekten başka hiçbir çaremiz yok!.. Allah hepimizi affetsin de, bu dünyadan iman ile ahirete göçebilmeyi Cenâb-ı Hak cümlemize nasib etsin...

İlmi çok olan bir adam var, Mûsâ Aleyhisselam devrinde... Gökte uçarmış. Talebelerini de uçururmuş. İsm-i Azam denilen duaya sahip bir adam... O kadar bilgisine rağmen, en nihayet imansız gitti adam!.. Ki, şeytan da öyle, şeytanın da çok bilgisi var... Meleklere hocalık yapmış. Fakat bugün yine şeytandır, lânetlidir.

Onun için, ne ilmine güven ne ameline güven; Allah'a güven yalnız!.. Allah'a sarıl, Allah'tan yardım iste!.. Allah hepimizi affetsin... Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin... Sevdiği ve razı olduğu kimselerin arasına da kabul etsin inşallah!..

113

Şuraya şair bir beyit yazmış:

(Emâ terâ keyfe yübliyenel cedîdân) "Şu gece gündüz gelip geçiyor ya... Bugün de geçti diyoruz ama, temelden bir taş çürüyor. Vücud bir şeysini kaybediyor. (Ve nahnü nel'abü fî sirrin ve i'lân) Halbuki biz hep oyundayız, keyfimize hareket etmekteyiz, yaşamak derdindeyiz."

Ezan okunuyor. Şurda bir tane daha var; onu da söyleyim kâfi... Cenâb-ı Peygamber buyuruyor:

1. (İzâ erâdallahu biabdin hayran) ibrete şayandır bu söz. Cenab-ı Hak bir kuluyla hayır murad ederse, (fekkahahû fid dîn) dinde onu fâkih kılar... Mühendislik lâzım, doktorluk lâzım; şu lâzım, bu lâzım... Hepsi lâzım amma, Allahu Tealâ hayır murad ettiği kimseyi, evvela dininde fâkih kılar. Ondan sonra ne olursan ol!.. Ama, dinini bilici ol!..

Dün hastaneye gittim. Kapının üzerine yazmış iki satır yazı:

(Ve men ehyâhâ fekeennemâ ahyen nâse cemîà) "Bir insanı kurtarmak, bütün insanları kurtarmağa müsavidir!" diye Kur'an'da bir ayet var; onu yazmışlar hastanenin kapısına... Yani, "Biz insanları kurtarıyoruz. Burda, bütün insanları kurtulmasına sebep gibi bir şeyiz." demek istiyorlar.

114

Ben de diyorum ki: İnsanı kurtarmak iyidir amma, insanı asıl cehennemden kurtarmak lâzım!.. Bu ceset nasıl olsa ölüme mahkûm!.. Binaen aleyh, bunu cehennemde ebediyyen yanmaktan kurtarmak esas iş... Müslümanlar da yanacak... Bizi de atacak Cenab-ı Hak cehenneme ama, biz uykuda geçer gibi geçeceğiz. Öyle, gâvurların yandığı gibi yanmayacağız. Ebediyyen de yanmayacağız. İşte, bir cezâ olaraktan, bir kapıdan girip bir kapıdan çıkacağız inşallah... Haberimiz de olmayacak.

Onun için, dininde fakih olan, Allahın hayır murad ettiği insan... Onun için evladlarımızı mutlaka fakih yapabilmek en büyük kâr!..

2. (Ve zehhedehû fid dünyâ) Dünyada da onu zâhid kılar. Dünyâya tamahkâr kılmaz!..

3. (Ve bassarahû biuyûbi nefsihî) Ancak, nefsinin ayıplarını görmekle meşgul olur. Hepimizde kusur dolu!.. Kendi kusurlarımızı unutuyoruz, başkalarının kusurlarıyla meşgul oluyoruz. En büyük ayıp da bu!..

Allah hepimizi affetsin... Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin... Sevdiği ve râzı olduğu kullarının arasına cümlemizi kabul etsin... Biz affa lâyık değiliz amma, Allah affa lâyık!.. Onun için, ondan biz daima af isteriz. Kusurumuzu affetsin de inşallah, affına mazhar olan kullarının arasına cümlemizi kabul etsin...

El-Fâtiha!..

10. 8. 1979 / 13 Ramazan 1399

(Yatsıdan önce)

115

8. DERS

Elhamdü lillâhi rabbil alemîn... Ves salâtü ves selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...

Mefhari mevcûdât muhammed mustafâ râ salevât!..

...........

Seyyidüs sâdât muhammed mustafâ râ salevât!..

...........

Habîbi hüdâ muhammed mustafâ râ salevât!..

...........

Dün okuduğumuz yerde, İbn-i Abbas RA'a sorulan bir sual üzerine; "Günlerin hayırlısı cuma günüdür. Ayların hayırlısı ramazan ayıdır. Amellerin hayırlısı da beş vakit namazdır." demişti.

Hazret-i Ali Efendimiz buna karşılık: "Doğru söylemiş, herkes şöyle der ama, ben de derim ki: Amellerin hayırlısı, Allah-u Teâlâ'nın kabul ettiği ameldir. Ayların hayırlısı tevbe edebildiğin aydır. Günlerin hayırlısı da, dünyadan iman ele göçebildiğin gündür." buyurmuştu.

Yine buyrulmuş ki:

1. (İzâ erâdallahu biabdin hayran) Allah celle ve A'lâ bir kuluna hayır murad ederse, (fekkahahû fid dîn) onu dinde fâkih kılar. Dinin iyi bilir, mesâil-i diniyyeyi güzel bilir.

Onun için en mühim şey fıkıh, mesâil-i diniyyesini iyi bilmektir. Ona çok gayret göstermek lâzım; kolay öğrenilmez!

116

2. (Ve zehhedehû fid dünyâ) İkincisi de, dünyada onu zâhid kılar. Allah-u Teâlâ bir kuluna hayır murad etti miydi, o kuluna hem fıkıh ilmini ta'lim buyurur, hem de dünyada zâhidlik verir ona... Dünyâya iltifat etmez yâni...

3. (Ve bassarahû biuyûbi nefsihî) Ondan sonra hep kendi ayıplarını araştırır. Başkalarının ayıplarını değil de kendi ayıplarını araştırır. Bu güzel bir ders!..

Cenâb-ı Peygamber buyurmuş ki:

"Bana sizin dünyanızdan üç şey sevdirildi:

1. Güzel koku.

2. Hanım.

3. Beş vakit namaz."

Ashâb-ı kirâm tabii, oturuyorlar etrafında... Ebûbekr-i Sıddîk da demiş ki:

"Bana da üç şey sevdirildi, yâ Rasûlallah:

1. Sizin mübarek yüzünüze bakmak...

2. Yolunuzda malımı harceylemek...

3. Benim kızımın --Hazret-i Aişe Vâlidemiz-- sizin nikâhınızın altında bulunması..."

117

Hazret-i Ömer RA da demiş ki:

"Bana da üç şey sevdirildi:

1. (El'emrü bil ma'rûf) İyiliklerle emretmek...

2. (Ven nehyü anil münker) Kötülüklerden men etmek...

3. Bir de, eski esvab giymek..." demiş.

Yeniyi de sevmezmiş. Hattâ halife-i mü'minîn olmuş. Reis-i cumhur yâni... Üstündeki entarinin kaç yerinde yırtığı varmış; çubuklarla tutturulmuş. Sonra Acemistan fetholunmuş, ganimet çok gelmiş. Çok ganimet gelince, ordan da bir şeyler bunun hissesine düşmüş. Demişler:

"--Artık elçiler geliyor dış memleketlerden... Onlara lâyık oturacak bir yer de yok... Elçilere mahsus bir ev yapalım!.. Sana da bir esvab yapalım! İslâmın halifesi, elçilerin karşısına böyle perişan bir halde çıkmasın!"

Ama, bunu söylemeye kimse cesaret edip de, gidip diyemiyor. Ennihâyet kızı Hafsa'ya yalvarmışlar; o deyivermiş.

"--Rasûlüllah'ın yapmadığı şeyi ben nasıl yaparım?.. Onun yanında imkân yok muydu yapmağa bunları?.. Olmaz!.." demiş. Orda bulunanların hepsini ağlatmış. Onun için, fakirliği sevmek de onun şânındanmış.

Hazret-i Osman RA:

118

"--Yâ Ömer, doğru söyledin! Ben de üç şeyi seviyorum:

1. (İşbâul cîân) Açları doyurmak...

2. (Ve kisvetül uryân) Çıplakları giydirmek...

3. (Ve tilâvetül kur'ân) Kur'an okumak..."

Hazret-i Ali Kerremallahu Vecheh de demiş ki:

"--Doğru söyledin yâ Osman! Ama, benim de var sevdiğim:

1. Misafirlere hizmet etmeyi severim.

2. Sıcak günlerde oruç tutmayı severim.

3. (Ved darbu bis seyf) Düşmanların kafasını kesmeyi severim.

Cebrâil AS gelmiş. Demiş:

"--Beni Cenâb-ı Hak yolladı. Ben de dünya adamlarından olsaydım; bana da sorun bakayım, ne severdim?.."

"--Söyle bakalım!.." demişler.

119

Demiş:

1. Şaşıranları, sapıkları irşad ederdim, hak yola çevirirdim.

2. (Ve müvânesetil gurâbâil kànitîn) Geceleri ibadet eden gariplerle dost olurdum.

3. Ehl ü iyâli çok olup da zarûrette olanlara yardım ederdim." demiş.

Cenâb-ı Hak da buyurmuş:

"Ben de üç şeyi severim:

1. (Bezlül istıtâah) Gücünün yettiği kadar çalışmak...

2. (Vel bükâü inden nedâmeh) Pişmanlık zamanında ağlamak...

3. (Ves sabru indel fâkah) İhtiyaç zamanında da sabretmek..."

Bazı kimseler de söylemişler ki:

1. (Men iğtasame biaklihî dalle) Aklıyla hareket edenler şaşırır, dâimâ pişman olur.

Evvelki akşam radyodan dinlediydim: "Her şey akılla yapılır." diyor, bir çok da deliller getiriyor. Fakat, o akıl bu akıl değil... Herkesin kendi kafasındaki akılla olursa, kıyamet çoktan kopar. O akıl kâmilleri aklı; peygamberlerin aklı, velîlerin aklı... Kâmil akıl, pislenmemiş akıl, tertemiz akıl... Yoksa bizim akıllara kalırsa, her zaman işte, istediğimiz gibi yaşamaya aklımız erer; başka şeye ermez ki!..

120
121 ilâ 140. sayfalar