06. ÖLÜYE TELKİN VERİLMESİ

07. CENNET BAHÇELERİ



Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm.

Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.

El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn... Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn...

Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...

İ’lemû eyyühe’l-ihvân... İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh... Ve enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem... Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ... Ve külle muhdesin bid’ah... Ve külle bid’atin dalâleh... Ve külle dalâletin fi’n-nâr... Ve bi’s-senedi’l-muttasıli ile’n-nebiyyi salla’llàhu aleyhi ve selleme ennehû kàl:


إِذَا مَرَرْتُمْ بِرِيَاضِ الْجَنَّةِ، فَارْتَعُوا! قَالُوا: وَمَا رِيَاضُ الجَنَّةِ؟ قَالَ:


حِلَقُ الذِّكْرِ (ع. حم. ت. هب. وابن شاهين عن أنس)


RE. 64/1 (İzâ merartüm bi-riyâdı’l-cenneti, fe’rteù! Kàlû: Ve mâ riyâdu’l-cenneti? Kàle: Hıleku’z-zikri.) Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.


Beraber bir salevât-ı şerife okuyalım:

“—Allàhümme sallî alâââ... Seyyidinâââ... Muhammedinin- nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ... Âlihîîî, ve sahbihîîî, ve sellim.” (3 defa)

Cenab-ı Feyyâz-ı Mutlak Hazretleri, iki cihanın serveri, sevgili Peygamberimizin şefaatine cümlemizi nâil eylesin…


a. Cennet Bahçelerinden Faydalanın!


Ahmed ibn-i Hanbel ve Tirmizî Enes ibn-i Mâlik RA’dan rivayet etmişler.

237

Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki:145


إِذَا مَرَرْتُمْ بِرِيَاضِ الْجَنَّةِ، فَارْتَعُوا! قَالُوا: وَمَا رِيَاضُ الجَنَّةِ؟ قَالَ:


حِلَقُ الذِّكْرِ (ع. حم. ت. هب. وابن شاهين عن أنس)


RE. 64/1 (İzâ merartüm bi-riyâdı’l-cenneti, fe’rteù! Kàlû: Ve mâ riyâdu’l-cenneti? Kàle: Hıleku’z-zikri.) (İzâ merartüm bi-riyâdı’l-cenneti, fe’rteù) “Siz cennet bahçelerine uğradığınızda, rastladığınızda oradan faydalanın!”

(Kàlû) Dediler ki: (Ve mâ riyâdu’l-cenneh) ‘Cennet bahçeleri nedir yâ Rasûlallah?’

(Kàle) Buyurdu ki: (Hıleku’z-zikri) “Zikir halkalarıdır. Cennet bahçeleri, Allah Allah denilen, Lâ ilâhe illa’llàh denilen zikir meclisleridir.” Cenâb-ı Hakk’ın kullarına verdiği nimetlerin en güzeli, Cenâb- ı Hakk’ın zikriyle meşgul olabilmektir. Zikrin envâı çok… En kısası, “Lâ ilâhe illa’llàh” zikridir. Ama zikir denilince sadece “Allah… Allah…” demek değil, ilim, Kur’ân, hepsi de zikrin içine girer.

Daha açıkçası Allah’ın emirlerini tutmaktır. Yoksa, “Allah… Allah…” deyip Allah’ın emirlerini tutmuyorsa, bu zikir belki onun zararınadır.

Bu nimetlerin en iyisi, dünyada olduğu gibi ahirette de Allah’ın zikriyle uğraşmaktır. Ahiret nimetlerinden de Cenâb-ı Hakk’ı müşâhede, öbür nimetleri unutturacaktır.


İkinci hadis-i şerif de yine aynı mevzuda:



145 Tirmizî, Sünen, c.XI, s.415, no:3432; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.III, s.150, no:12545; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.I, s.398, no:529; Bezzâr, Müsned, c.II, s.290, no:6500; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.VI, s.155, no:3432; Bezzâr, Müsned, c.II, s.290, no:6500; Enes ibn-i Mâlik RA’dan. Deylemî. Müsnedü’l-Firdevs, c.I, s.268, no:1044; Abdullah ibn-i Amr RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.I, s.437, no:1882; Câmiü’l-Ehàdîs, c. IV, s.81, no:2820.

238

Taberânî Abdullah ibn-i Abbas RA’dan rivayet etmiş.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:146


إِذَا مَرَرْتُمْ بِرِيَاضِ الْجَنَّةِ، فَارْتَعُوا! قَالُوا: يَ ا رَسُولَ اللّ وَمَا رِيَاضُ


الْجَنَّةِ؟ قَالَ: مَجَالِسُ الْ عِلْمِ (طب. عن ابن عباس)


RE. 64/2 (İzâ merartüm bi-riyâdı’l-cenneti, fe’rteù! Kàlû: Yâ rasûla’llah, ve mâ riyâdu’l-cenneti? Kàle: Mecâlisü’l-ilm.) (İzâ merartüm bi-riyâdı’l-cenneti, fe’rteù) “Siz cennet bahçelerine uğradığınızda, rastladığınızda oradan faydalanın!”

(Kàlû) “Dediler ki: (Ve mâ riyâdu’l-cenneh) Bu cennet bahçeleri neresidir yâ Rasûlallah?” (Kàle) “Buyurdu ki: (Mecâlisü’l-ilm) İlim meclisleridir.” Ya Cenâb-ı Hak’tan yahut Rasûlüllah’tan bahsedilen meclislerdir. İmam-ı Gazâlî Hazretleri, “Bu ilim, ilm-i ahirettir.” demiştir.

Dünyayı isteyen Kur’an’ı okusun! Ahireti isteyen yine Kur’an’ı okusun! Bütün ilimler Kur’an’dadır. Asıl olan ahiret ilmidir.


Üçüncü hadis-i şerif de yine aynı mevzuda: Taberânî Abdullah ibn-i Abbas RA’dan rivayet etmiş.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:147


إِذَا مَرَرْتُمْ بِرِيَاضِ الْجَنَّةِ، فَارْتَعُوا! قَالُوا: يَ ا رَسُولَ اللِّ، وَمَا رِيَاضُ




146 Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.XI, s.95, no:11158; Abdullah ibn-i Abbas RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.X, s.138, 28695; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.82, no:2821.


147 Tirmizî, Sünen, c.XI, s.414, no:3431; Ebû Hüreyre RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.VII, s.651, 20739; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.82, no:2822.

239

الْجَنَّةِ؟ قَالَ: الْمَسَاجِدُ، قِيلَ: وَمَا الرَّتْعُ؟ قَالَ: سُبْحَانَ اللِّ وَالحَمْدُ


للِّ وَلَِ إِلَهَ إِلَِّ اللُّ وَاللُّ أَكْبَرُ (ت. عن أبى هريرة)


RE. 64/3 (İzâ merartüm bi-riyâdı’l-cenneti, fe’rteù! Kàlû: Yâ rasûla’llah, ve mâ riyâdu’l-cenneti? Kàle: El-mesâcid.) (İzâ merartüm bi-riyâdı’l-cenneti, fe’rteù) “Siz cennet bahçelerine uğradığınızda, rastladığınızda oradan faydalanın, istifade edin!”

(Kàlû) “Dediler ki: (Ve mâ riyâdu’l-cenneh) Bu cennet bahçeleri neresidir yâ Rasûlallah?” (Kàle) “Buyurdu ki: (El-mesâcid) Mescidlerdir.” Mescidler, Allah’ın rahmetinin nazil olduğu yerlerdir.

(Kîle) “Denildi ki: (Veme’r-rat’u) Nesinden istifade edelim?” (Kàle) “Buyurdu ki: (Sübhàna’llàhi ve’l-hamdü l’llâhi, ve lâ ilâhe illa’llàhu, va’llàhu ekber, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâhi’l-azîm.) tesbihine devam etmenizdir.” Bu tesbih dört kelimeden ibarettir:

1. (Sübhàna’llàh) “Ben seni kim ne derse desin, noksan sıfatlardan tenzih ederim, kemâl sıfatlarla tavsif ederim.”

2. (El-hamdü li’llâh) “Yâ Rabbi, seni överim; övgü, medih, senâ

hepsi sana aittir.” 3. (Lâ ilâhe illa’llàh) “Allah’tan başka ilâh yoktur.” 4. (Allàhu ekber) “Allah en büyüktür.” Bu tesbihe devam etmek günahları tüketir.

Üç Kul huvallàhu ehad okursan, bir hatim sevabı var. Onu yüz kere oku, elinden geliyorsa bin kere oku!


b. Cahiliye Ehli Olarak Ölenler


İbn-i Hibbân, Ebû Hüreyre RA’dan rivayet etmiş.

240

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:148


إِذَا مَرَرْتُمْ بِقُبُورِنَا وَقُبُورِكُمْ مِنْ أَهْلِ الْجَاهِلِيَّةِ، فَأَخْبِرُوهُمْ أَنَُّهمْ فِي النَّارِ

(حب. عن أبي هريرة)


RE. 64/4 (İzâ merartüm kubûrinâ ve kubûrüküm min ehli’l- câhiliyyeti, feahbirûhüm ennehüm fi’n-nâri.) (İzâ merartüm kubûrinâ ve kubûrüküm min ehli’l-câhiliyyeti) Bizden ve sizden cahiliyet ehlinden olan kimselerin kabrine uğradığınızda, (feahbirûhüm ennehüm fi’n-nâri) onlara haber verin ki, ateştedirler.

Siz mezarlıktan geçerken, imansız gidenlere siz haber veriniz ki, yerleri cehennemdir.


c. Hastalık ve Sağlıkta İbadet


Ahmed ibn-i Hanbel, Buhàrî ve İbn-i Hibbân, Ebû Mûsâ el- Eş’arî RA’dan rivayet etmişler.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:149


إِذَا مَرِضَ العَبْدُ أَوْ سَافَرَ، كَتَبَ اللُّ لَهُ مِنَ الأَجْرِ، مِثْلَ مَ ا كَانَ يَعْمَلُ


صَحِيحاا مُقِيماا (حم. خ. حب. عن أبي موسى)



148 İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-Yevm ve’l-Leyleh, c.III, s.141; Heysemî, Zevâid-i İbn-i Hibbân, c.I, s.45, no:65; Ebû Hüreyre RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.XV, s.657, no:42603; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.83, no:2823.

149 Buhàrî, Sahîh, c.X, s.176, no:2774; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.IV, s.410, no:19694; Taberânî, Mu’cemü’s-Sağîr, c.II, s.59, no:778; Beyhakî, Sünenü’l- Kübrâ, c.III,s.374, no:6339; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.VII, s.162, no:9928; İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, c.III, s.233, no:10930; Ebû Nuaym, Ahbâr-ı Isfahan, c.I, s.162, no:150; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.I, s.292, no:1147; Ebû Mûsâ el- Eş’arî RA’dan.

241

RE. 64/5 (İzâ marida’l-abdü ev sâfera, keteba’llàhu lehû mine’l-ecri, misle mâ kâne ya’melü sahîhan ev mukîmen.) (İzâ marida’l-abdü ev sâfera) “Kul hasta olduğunda veya sefere çıktığında, (keteba’llàhu lehû mine’l-ecri) Allah onun için ecir yazar; (misle mâ kâne ya’melü sahîhan ev mukîmen) sıhhatte ve mukim iken yapmakta olduğu amellerin ecri gibi…” Hastalık zamanında insan, sağlamken yaptığı ibadeti, tâati yapamaz. O zaman Cenâb-ı Hak buyurur ki meleklerine:

“—Sağlamken yaptığı hasenâtı yazın!”


d. Üç Gün Hastalık Çeken Kimse


Taberânî ve Ebü’ş-Şeyh, Enes ibn-i Mâlik RA’dan rivayet etmişler.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:150


إِذَا مَرِضَ الْعَبْدُ ثَلاَثَةَ أيَّامٍ، خَرَجَ مِنْ ذُنُوبِهِ، كَيَوْمَ وَلَدَتْهُ أمُّهُ

(طس. وأبو الشيخ عن أنس)


RE. 64/6 (İzâ marida’l-abdü selâsete eyyâmin, harace min zünûbihî, keyevme veledethü ümmühû.) (İzâ marida’l-abdü selâsete eyyâmin) “Bir kul üç gün hasta oldu mu, (harace min zünûbihî) günahlarından sıyrılıp çıkar, (keyevmi veledethü ümmühû) annesinin onu doğurduğu gündeki gibi günahsız bir hale gelir!” Hastalık insana bir intibah verir. Bir adam hastalandı, üç gün sabrediyor, sesini de çıkarmıyor. Onun bu sabrından dolayı, Cenâb-ı Hak onun bütün günahlarını affeder.




150 Taberânî, Mu’cemü’s-Sağîr, c.I, s.314, no:519; Heysemî, Mecmaü’z- Zevâid, c.III, s.20, no:3764; Enes ibn-i Mâlik RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.III, s.307, no:6684; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.85, no:2828.

242

e. Allah-u Teàlâ’nın En Yakın Semâya Nuzûlü


Müslim, Ebû Hüreyre RA’dan rivayet etmiş.

Peygamberimiz SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:151


إذا مَضى شَطْرُ اللَّيْلِ أوْ ثُلُثاهُ، يَنْزِلُ اللُّ إِ لَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا، فَيَقُولُ:


هَلْ مِنْ سائِلٍ فَيُعْطَى؟ هَلْ مِنْ دَاعٍ فَيُسْتَجَابَ لَهُ؟ هَلْ مِنْ مُسْتَغْفِرٍ


فَيَغْفَرَ لَهُ؟ حَتَّى يَنْفَجِرَ الصُّبْحُ (م. عن أبى هريرة)


RE. 64/8 (İzâ madà şatru’l-leyli ev sülüsâhü, yenzilu’llàhu ile’s-semâi’d-dünyâ, feyekùlü: Hel min sâilin feyu’tâ? Hel min dâin feyüstecâbe lehû? Hel min müstağfirîn feyuğfera lehû? Hattâ yenfecira’s-subhu.) (İzâ madà şatru’l-leyli ev sülüsâhü) “Gecenin yarısı geçince

veyahut üçte ikisi geçince, (yenzilu’llàhu ile’s-semâi’d-dünyâ) Allah-u Teàlâ Hazretleri en yakın semaya rahmetiyle nüzûl eyler. (Feyekùlü) Cenâb-ı Hak kullarına seslenir:

(Hel min sâilin feyu’tâ?) “İçinizde bir şey isteyen var mı, istediği verilecek!

(Hel min dâ’in feyüstecâbe lehû?) “Var mı bir dua eden, duasına icabet olunacak!”

(Hel min müstağfirîn feyuğfera lehû) “Var mı afv u mağfiret isteyen, affolunacak! (Hattâ yenfecira’s-subhu) Şafak atıncaya kadar, fecr-i sâdık doğuncaya kadar bu böyle devam eder.”


f. Cenaze İçin Ayağa Kalkmak




151 Müslim, Sahîh, c.IV, s.140, no:1263; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.VI, s.123, no:10312; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.X, s.342, no:5936; Taberânî, Dua, c.I, s.63, no:146; Ebû Hüreyre RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.II, s.103, no:3351; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.91, no:2849.

243

Ahmed ibn-i Hanbel ve Taberanî, Ebû Mûsâ el-Eş’ârî RA’dan rivayet etmişler.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:152


إِذَا مَرَّتْ بِكُمْ جِنَازَةُ مُسْلِمٍ أَوْ يَهُودِيٍّ، أَوْ نَصْرَانِيٍّ، فَقُومُوا لَهَا؛


فَلَسْتُمْ لَهَا نَ قُومُونَ ، إِنَّمَا نَ قُومُونَ لِمَنْ مَعَهَا مِنْ الْمَلاَئِكَةِ (حم. طب. عن أبى موسى)


RE.64/9 (İzâ merret aleyküm cenâzetü müslimin, ev yahûdiyyin, ev nasrâniyyin, fekùmû lehâ; Felestüm lehâ nekùmûn, innemâ nekùmûne li-men meahâ mine’l-melâikeh) (İzâ merret aleyküm cenâzetü müslimin) “Sizin yanınızdan bir müslümanın cenazesi geçiyorsa, (ev yahûdiyyin) veyahut müslüman değil de yahudinin cenazesi geçiyorsa, (ev nasrâniyyin) veyahut bir hristiyanın, nasraninin cenazesi geçiyorsa; ister müslüman olsun ister yahudi, ister nasrani olsun onun için kalkın! (Felestüm lehâ nekùmûn) Çünkü biz ona kalkmıyoruz; (innemâ nekùmü li-men meahâ mine’l-melâikeh) biz cenazenin çevresinde vazifeli çeşitli meleklerden dolayı kalkıyoruz.” Müslümanların cenazeleri geçerken, ayağa kalkıp saygı göstermek lâzım! Eğer mümkünse tabutun altına girip, her köşede on adım olmak üzere kırk adım götürmek, kırk büyük günahın affına sebep olur.


g. Bir Topluluğun Yanından Geçerken Selâm Verin!


Taberânî, Muaviye ibn-i Kurre Rh.A’ten rivayet etmiş.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:153



152 Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.IV, s.391, no:19509; Tahâvî, Şerhü’l- Ma”ani, c.I, S.489, no:2584; Ebû Mûsâ el-Eş’arî RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.XV, s.594, no:42342; Câmiü’l-Ehàds, c.IV, s.79, no:2813.

244

إِذَا مَرَرْتَ بِالْمَجْلِسِ، فَسَلِّمْ عَلَى أَهْلِهِ؛ فَإِنْ يَكُونُوا فِي خَيْرٍ، كُنْتَ


شَرِيكَهُم؛ وَإِنْ يَكُونُوا فِي غَيْ رِ ذٰلِكَ، كَانَ لَكَ أَجْر (طب. عن معاوية

بن قرة عن أبيه)


RE. 64/10 (İzâ mererte bi’l-meclisi, fesellim alâ ehlihî; fein yekûnû fî hayrin, künte şerîkehüm; ve in yekûnû fî gayri zâlike, kâne leke ecrün.) (İzâ mererte bi’l-meclisi) “İnsanlar bir kenarda oturmuş duruyorlarken, sen onların yanından geçiyorsan, (fesellim alâ ehlihî) onlara selam ver!” (Fein yekûnû fî hayrin) “Eğer onlar hayır üzerelerse, hayır içindelerse, orada hayırlı bir toplantı halindelerse, (künte şerîkehüm) sen onların hayırlarına iştirak etmiş olursun!” (Ve in yekûnû fî gayri zâlike, kâne leke ecren) “Eğer başka şeyle meşgul oluyorlarsa, günah için toplanmışlarsa, o zaman da senin selâmın sana sevap olur, sen zarar etmezsin!”


h. Oyun Oynayanlara Selâm Vermeyin!


Deylemî, Ebû Hüreyre RA’dan rivayet etmiş.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:154


إذَا مَرَرْتُمْ بِهٰؤُلَِءِ الَِّذينَ يَلْعَبُونَ بِهَذِهِ الأَْزْلَِمِ، وَالشِاطْرَنْجِ ، وَالنَّرْدِ، وَمَا



153 Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.XIX, s.28, no:61; Heysemî, Mecmaü’z- Zevâid, c.VIII, s.73, no:12759; Muaviye ibn-i Kurre babasından.

Kenzü’l-Ummâl, c.IX, s.145, no:25437; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.79, no:2814.


154 Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.I, s.269, no:1045; Mâlik, Muvatta’ (Rivâyet-i Muhammed), c.III, s.380, no:904; Ebû Hüreyre RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.XV, s.216, no:40644; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.83, no:2825.

245

كَانَ مَنْ فِي هَذِهِ، فَلاَ تُسَلِّمُوا عَلَيْهِمْ؛ وَإِنْ سَلِّمُوا عَلَيْكُمْ، فَلاَ تَرُدُّوا


عَلَيْهِمْ (الديلمي عن أبي هريرة)


RE. 64/11 (İzâ merertüm bi-hâulâi’llezîne yel’abûne bi-hâzihi’l- ezlâm, ve’s-şatranci, ve’n-nerdi; ve mâ kâne men fî hâzihî, felâ tüsellimû aleyhim; ve in sellemû aleyküm, felâ teruddû aleyhim.) (İzâ merertüm bi-hâulâi’llezîne yel’abûne bi-hâzihi’l-ezlâm, ve’s-şatranci, ve’n-nerdi) “Fal oklarıyla kumar oynayan, satranç oynayan ve tavla oynayan; (ve mâ kâne men fî hâzihî) bunun gibi oyun oynayan birilerinin yanından geçtiğiniz zaman, (felâ tüsellimû aleyhim) onlara selâm vermeyin! (Felâ teruddû aleyhim) Onlar selâm vermişlerse, karşılık vermeyin!” Allah’ın istemediği işlere güzel ömrünü harcayalara selâm vermek de caiz değildir. Çünkü oyunlar insanı tàat-ı ilâhiyyeden huruc ettirir, fasık eder.

Avreti açık olana da selâm verilmez.


ı. Köle Azad Etmenin Karşılığı


Hadîs-i şerîf köle âzad etmekle ilgili. Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki:155


إِذَا مَلَكَ أَحَدُكُمْ شَيْئاا فِيهِ ثَمَنُ رَقَبَةٍ، فَلْيُعْتِقْهَا؛ فَإِنَّهُ يُفَدِّي كُلُّ


عُضْوٍ مِنْهَا، عُضْواا مِنْهُ مِنَ النَّارِ (طب. والبغوي عن أبى سكينة)


RE. 64/12 (İzâ meleke ehadüküm şey’en fîhi semenü rakabetin,



155 Şeybânî, el-Âhâd ve’l-Mesânî, c.IV, s.473, no:2645; Taberânî, Mu’’cemü’l- Kebîr, c.XXII, s.335, no:841; Heysemî, Mecmuati’z-Zevâid, CIV, s.445, no:7261; İbn-i Esir, Üsdü’l-Gàbe, c.I, s.1190; Ebû Sekîne RA’dan.

Kenzü’l-Ummâl, c.X, s.318, no:29591; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV,s.93, no:2852.

246

felyu’tikhâ; feinnehû yüfeddî küllü udvin minhâ, udven minhü mine’n-nâr.) (İzâ meleke ehadüküm şey’en fîhi semenü rakabetin) “Sizden biriniz bir kölenin bedeline malik olunca, bir köle satın alacak paraya sahip olduğu zaman, (felyu’tikhâ) bir köle alıp azad etsin!” Bir köleyi kurtarıp da hürriyetine kavuşturmak, sevapların en büyüğü…

(Feinnehû yüfdî küllü udvin minhâ) “Çünkü, azad ettiği o kölenin her âzâsı, (udven minhü mine’n-nâr) köleyi alıp da esaretten kurtaranın azalarını cehennemden kurtarmaya vesile olur, bedel olur!”


i. Ezan Okunurken Şeytan Kaçar


İbn-i Ebî Şeybe, Ahmed ibn-i Hanbel ve Abd ibn-i Humeyd, Cabir ibn-i Abdullah RA’dan rivayet etmişler.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:156


إِذَا نَادَا الْمُؤَذِّنُ بِالصَّ لاَةِ ، هَرَبَ الشَّيْطَانُ حَتَّى يَكُونَ بِالرَّوْحَاءِ

(ش. حم. وعبد بن حميد عن جابر)


RE. 64/15 (İzâ nâdâkümü’l-müezzinü bi’s-salâti, herebe’ş- şeyâtînü hattâ yekûnû bi’r-revhâi.) (İzâ nâdâkümü’l-müezzinü bi’s-salâti) “Müezzin minareden size ezanı okumaya başladığı zaman, (herebe’ş-şeyâtînü) şeytanlar firar edip kaçıp giderler. (Hattâ yekûnû bi’r-revhâi) Ravhâ denilen fersahlarca uzaktaki yere kadar…”



156 Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.III, s.316, no:14444; Abd ibn-i Humeyd, Müsned, c.I, s.316, no:1032; İbn-i Ebî Şeybe Musannef, c.I, s.228, no:2387; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.III, s.116, no:3049; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.I, s.432, no:1878; Ebû Avâne, Müsned, c.I, s.278, no:974; Câbir ibn-i Abdullah RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.VII, s.692, no:20950; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.96, no:2857.

247

Ezan okunurken, şeytanlar sesin duyulmadığı yere kadar kaçarlar. Allah-u Teàlâ’nın zikriyle meşgul olursan, senden de şeytanlar kaçarlar. Kur’an okumak, hadis okumak, oturup “Allah… Allah…” demek, nasara-yensuru okumak bile hepsi zikrullahtan ibarettir.


j. Rahmetin Mescide İnmesi


Deylemî, Ebû Hüreyre RA’dan rivayet etmiş.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:157


إِذَا نَزَلَتِ الرَّحْمَةُ عَلٰى أَ هْلِ الْمَسْجدِ، بَدَأَتْ بِالإِمَامِ ؛ ثُمَّ أَخَذَتْ


يَمِيناا، ثُمَّ عَطَ فَتْ عَلَى الصُّفُ وفِ (الديلمي عن أبي هريرة)



157 Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.I, s.329, no:1303; Ebû Hüreyre RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.VII, s.567, no:20291; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.103, no:2870,

248

RE.64/17 (İzâ nezeleti’r-rahmetü alâ ehli’l-mescidi, bedeet bi’l- imâm; sümme ehazet yemînen, sümme atafet ale’s-sufûf.) (İzâ nezeleti’r-rahmetü alâ ehli’l-mescidi) “Mescid ahâlisinin, mescide gelip namaz kılan cemaatin üzerine Allah’ın rahmeti indiği zaman, (bedeet bi’l-imâm) önce imam rahmete gark olur.

(Sümme ehazet yemînen) “Sonra imamın sağına geçer. (Sümme atafet ale’s-sufûf) Sonra bu minval üzere arkadaki saflara intikal eder.” Camiye giren insan, Allah’ın rahmetinden muhakkak istifade eder. Kapıdan girerken günahları alınır.


k. Namazı Unutan Kimse


İbn-i Adiy ve Beyhakî, Abdullah ibn-i Abbas RA’dan rivayet etmişler.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:158


إِذَا نَسِيَ أَحَدُكُمْ صَلاَةا، فَذَكَرَهَا وهُوَ في صَلاَةٍ مَكْتُوبَةٍ ، فَلْيَبْدَأْ


بِالَّتِي هُوَ فِيهَا، فَإِذَا فَرَغَ، صَلَّى الَّتِي نَسِيَ (عد . ق . عن ابن

عباس)


RE. 64/18 (İzâ nesiye ehadüküm salâten, fezekerehâ ve hüve fî salâtin mektûbetin, felyebde’ bi’lletî hüve fîhâ, feizâ ferağa salle’lletî nesiye.) (İzâ nesiye ehadüküm salâten) “Sizden biriniz bir namazı unuttuğu zaman, (fezekerehâ ve hüve fî salâtin mektûbetin) sonra bir başka farz namazı kılarken aklına geldiyse, (felyebde’ bi’lletî hüve fîhâ) içinde olduğu namazı tamamlasın! (Feizâ ferağa



158 Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.II, s.222, no:3013; İbn-i Adiy, Kâmil fi’d- Duafâ, c.V, s.22; Abdullah ibn-i Abbas RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.VII, s.537, no:20144; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.105, no:2875.

249

salle’lletî nesiye) Onu bitirdikten sonra, unutmuş olduğunu kılsın!” Meselâ, öğle namazını kılacakken bir telâşımız vardı, öğleni unuttuk, kılamadık. İkindi namazına durduk, aklımıza geldi. Artık namazı bozmayız. İkindiye kılar, sonra öğleni kaza ederiz.

Eğer düzenli namaz kılıyorsak, ertesi gün öğle namazından sonra kılarız. Eğer sahib-i tertib isek, altı vakit sonra kılarız.


l. Dünyalıkta Kendinden Aşağıdakine Bakmak


Ahmed ibn-i Hanbel, Buhârî, Müslim ve Beyhakî, Ebû Hüreyre RA’dan rivayet etmişler.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:159


إِذَا نَظَرَ أحَدُكُم إِلَى مَنْ فُضِّلَ عَ لَيهِ فِي الْمَالِ وَالْخُلُقِ، فَلْيَنْظُرْ إِلَى


مَنْ هُوَ أَسْفَلَ مِنْهُ (حم. خ. م. ق. عن أبي هريرة)


RE. 64/19 (İzâ nazara ehadüküm ilâ men fuddıle aleyhi fi’l- mâli ve’l-halkı, felyenzur ilâ men hüve esfele minhü.) (İzâ nazara ehadüküm ilâ men fuddıle aleyhi fi’l-mâli ve’l- halkı) “Sizden biriniz kendisinden malca ve yaradılışça daha üstün kılınmış olan bir kimseyi gördüğü zaman, (felyenzur ilâ men hüve esfele minhü) kendisinden daha aşağı olana baksın!” Dünya nimetleri hususunda senden aşağısına bak, haline şükret! Yukarısına bakarsan, boynun bükülür.


m. Babası Evlâdına Sevgiyle Bakarsa…



159 Buhàrî, Sahîh, c.XX, s.138, no:6009; Müslim, Sahîh, c.XIV, s.212, no:5263; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.314, no:8132; Beyhakî, Şuabü’l- İman, c.VII, s.273, no:10284; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.II, s.489, no:712; Begavî, Şerhü’s-Sünneh, c.VII, s.233; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.XI, s.135, no:6261; Taberânî, Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, c.IV, s.280, no:3289; Temmâmü’r-Râzî, Fevâid, c.III, s.35, no:1034; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.VIII, s.374; Ebû Hüreyre RA’dan.

250

Taberanî, İbn-i Abbas RA’dan rivayet etmiş.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:160


إِذَا نَظَرَ الْوَالِدُ إِ لَى وَلَدِهِ نَظْرَةا، كَانَ لِلْوَلَدِ عَدْلَ عِتْقِ نَسَمَةٍ؛


قِيلَ: يَ ا رَسُولَ اللِّ، وَإِنْ نَظَرَ ثَلاَثَمِ ائَةٍ وَسِتِّينَ نَظْرَةا؟ قَالَ : اللُّ


أَكْبرُ (طب. عن ابن عباس)


RE. 65/1 (İzâ nazara’l-vâlidü veledihî nazraten, kâne li’l-veledi adle itkı nesemetin; kîle: Yâ rasûla’llàh, ve in nazara selâse mietin



160 Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.XI, s.239, no:11608; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.VI, s.186, no:7857; Taberânî, Mu’cemü’l-Evsat, c.VIII, s.283, no:8646; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.I, s.321, no:1272; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, c.VIII, s.286, no:13487; Abdullah ibn-i Abbas RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.XVI, s.473, no:45507; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.108, no:2882.

251

ve sittîne nazraten? Kàle: Allàhu ekber.) (İzâ nazara’l-vâlidü veledihî nazraten) “Baba evlâdına, ‘Allah razı olsun, çok memnun kıldı beni!’ diye hoş bir nazarla, severek bakarsa, (kâne li’l-veledi adle itkı nesemetin) Allah o çocuğa bir köle azad etmiş sevabını verir.” (Kîle) Denildi ki: (Yâ rasûla’llàh, ve in nazara selâse mietin ve sittîne nazraten?) “Ey Allah’ın elçisi, eğer üç yüz altmış defa bakarsa?..’“ Çocuk babasının yanında, baba çocuğunun evinde; kapıdan girdi baktı, çıktı baktı, mutfağa gitti baktı, geldi baktı, bahçeye çıktı baktı, bakkala gitti geldi baktı… Bir defada bir köle âzad oluyordu, çok bakarsa ne olacak?

(Kàle) Rasûlüllah Efendimiz buyurdu ki: (Allàhu ekber) “Allah en büyüktür!” Yâni, “Ne kadar bakarsa, o kadar köle âzat etmek gibi olur. Allah büyükler büyüğüdür, verir. Ne mutlu o gence! Ne mutlu! Ne kadar büyük mükâfat!” demek.


Annenin babanın rızası çok önemlidir.

En büyük devlet, tahsil-i ilimdir, din ilmini tahsildir.

Bir çocuk namaz kılacak kadar dini bilgi öğrendi. Din ilmini tahsil etmek istiyor. Anası babası razı olmazsa, gidemez. Giderse, günah-ı kebâir işlemiş olur.

Anneye babaya isyan büyük günahlardandır.

Şu üç günahın cezası dünyada iken verilir:

1. Anaya babaya àsî olmak,

2. Zulmetmek.

3. Hainlik etmek.


n. Namazda Uyuklayan Kimse


İmam Malik, Ahmed ibn-i Hanbel, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn-i Mâce ve İbn-i Hibban, Hz. Aişe RA’dan rivayet etmişler.

252

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:161


إذا نَعَسَ أحَدُكُم فيِ الصَّلاَةِ، فَلْيَرْقُدْ حَتَّى يَذْهَبَ عنهُ النَّوْ مُ، فإِنَّ


أحَدَكُمْ إِذَا صَلَّى وهُوَ ناعِس ، لَِ يَدْرِي لَعَلَّهُ يَذْهَبُ يَسْتَغْفِرُ فيَسُبُّ


نَفْسَهُ (مالك، حم. خ. م. د. ت. ه. حب. عن عائشة)


RE. 65/2 (İzâ nease ehadüküm fi’s-salâh; felyerkud hattâ yezhebe anhü’n-nevmü; feinne ehadeküm izâ sallâ ve hüve nâisün, lâ yedrî leallehü yezhebu yestağfiru, feyesübbü nefsehû.) (İzâ nease ehadüküm fi’s-salâh) “Sizden biriniz namazda uyuklarsa, uyursa, (fe’l-yerkud hattâ yezhebe anhü’n-nevmü) uykusu geçinceye kadar çekilsin, bir kenara uyusun!” (Feinne ehadeküm izâ sallâ ve hüve nâisün) “Çünkü sizden biriniz uykuluyken namaz kılarsa, (lâ yedrî leallehü yezhebu yestağfiru, feyesübbu nefsehû) bilemez ki, tevbe ve istiğfar edeyim derken, farkına varmaz da aleyhine bir şeyde bulunur.”

Yatsı namazını kılıyordun, uykun geldi, namazı kılamaz hale geldin. O zaman git uyu! Namazı sonra kıl! Uyanık olarak kıl! Namazda ne yaptığını bilmeyecek kadar gaflet, o büyük bir eksikliktir.

Her an insan huzur-u ilâhide olduğunu unutmamalıdır. Her an o bizi görüyor. Biz onu göremiyorsak, eksiklik bizde…

Şeytanı da göremiyoruz. Mikrobu da göremiyoruz ama hastalık yaptığına inanıyoruz.


o. Camide Uyuklayanın Yer Değiştirmesi


Ahmed ibn-i Hanbel, İbn-i Ebî Şeybe, Hàkim ve Tirmizî



161 Müslim, Sahîh, c.IV, s.193, no:1309; Ebû Dâvud, Sünen, c.IV, s.75, no:1115; Mâlik, Müsned-i Muvatta’. cI, s.220, no:744; Hatîb-i Bağdâdî, el-Fakîh ve’l-Mütefakkih, c.III, s.35, no:921; Hz. Aişe RA’dan.

253

Abdullah ibn-i Ömer RA’dan rivayet etmişler.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:162


إِذَا نَعَسَ أَحَدُكُم وهُوَ فِي الْمَسْجِدِ يَومَ الْجُمُ عَةِ، فَلْيَتَحَوَّلْ مِنْ


مَجْلِسِهِ ذَلِكَ (حم. ش. ك. ت. حسن صحيح عن ابن عمر؛

حب. ق. طب. عن سمرة)


RE. 65/3 (İzâ nease ehadüküm ve hüve fi’l-mescidi yevme’l- cumuati, felyetehavvel min meclisihî zâlike.) (İzâ nease ehadüküm ve hüve fi’l-mescidi yevme’l-cumuati) “Sizden biriniz cuma gününde camiye geldi. Otururken uykusu gelirse, uyuklarsa; (felyetehavvel min meclisihî zâlike) uyukladığı yerden kalksın, yerini değiştirsin, başka yere otursun!”


p. Caminin Temiz Tutulması


Deylemî’nin Enes RA’dan rivayet etmiş. Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:163


إِذَا هَمَّ الْ عَبْدُ أَ نْ يَبْزُقَ فِي الْ مَ سْجِدِ، اِضْطَرَبَتْ أَرْكَانَ هُ، وَانْزَوَى




162 Tirmizî, Sünen, c.II, s.371, no:484; Ebû Dâvud, Sünen, c.III, s.332, no:944; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.22, no:4741; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.VII, s.32, no:2792; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.III, s.237, no:5718; İbn-i Huzeyme, Sahîh, c.III, s.160, no:1819; Hàkim, Müstedrek, c.I, s.428, no:1075; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan. Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.VII, s.246, no:7003; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.III, s.237, no:5721; Semüre ibn-i Cündeb RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.VII, s.658, no:20779; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.109, no:2884.


163 Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.I, s.291, no:1145: Enes ibn-i Mâlik RA’dan. Kenzü’l-Ummal, c.VII, s.665, no:20811; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.120, no:2906.

254

كَمَا تَنْزَوِي الْجَلْدَةُ فِي النَّارِ ؛ فَإِنْ هُوَ اِبْتَلَ عَهَا، أَخْرَجَ اللُّ مِنْهُ اثْنَيْنِ


وَسَبْعِينَ دَاءا، وَكُتِبَ لَ هُ بِهَا أَ لْفَيْ أَلْفِ حَسَنَةٍ (الديلمي عن أنس)


RE. 65/4 (İzâ hemme’l-abdü en yebzüka fi’l-mescidi, ıdtarabet erkânühû, ve’nzevâ kemâ tenzevi’l-celdetü fi’n-nâr; fein hüve ibteleahâ, ahreca’llàhu minhu isneyni ve seb’îne dâen, ve ketebe lehû bihâ elfey elfi hasenetin.)

(İzâ hemme’l-abdü en yebzüka fi’l-mescidi) “Kul mescidde tükürmeye kalkıştığı zaman, (ıddarabet erkânühû) mescidin duvarları sallanır, titremeye başlar. (Venzevâ kemâ tenzevi’l- cildetü fi’n-nâr) “Ateşin içine atılan bir derinin kavrulup kuruyup kıvrılıp buruştuğu gibi, mescid mânevî bakımdan buruşur.”

(Fein hüve ibteleahâ ahreca’llàhu minhu isneyni ve seb’îne dâen) “Eğer bu tükürüğü gelen kişi tükürmez de mescide tükürmeyeyim diye tükürüğünü yutarsa; yahut mendiline kor, camiyi kirletmezse, Allah onun içinden yetmiş iki hastalığı çıkarıp giderir. (Ve ketebe lehû bihâ elfey elfi hasenetin) Ve Allah ona iki milyon hasene yazar.”


r. İşin Sonunu Düşün!


Hennâd, Abdullah ibn-i Mes’ûd RA’dan rivayet etmiş.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:164


إِذَا هَمَمْتَ بِأَمْرٍ فَتَدَبَّرْ فَانْتَهِ عَنْهُ (هناد عن عبد اللّ بن مسعور)


RE, 65/7 (İzâ hememte bi-emrin, fetedebber àkıbetehû; fein kâne rüşden feemdihî, ve in kâne gayyen fentehî anhü.)



164 Hennâd, Zühd, c.I, s.302, no:531; Ebû Nuaym, Ahbâr-ı Isfahan, c.IV, s.335, no:1155; Abdullah ibn-i Mes’ûd RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.XV, s.794, no:43149; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.121, no:2907.

255

(İzâ hememte bi-emrin) “Bir işi yapmaya gayretlendin mi, giriştin mi, yapmadan evvel, (fetedebber âkıbetehû) bu işin sonu nereye varacak, diye düşün! (Fein kâne rüşden feemdihî) Eğer işin arkası iyiyse, doğruysa, sonuç güzel olacaksa, o işini yap, yerine getir. (Ve in kâne gayyen fentehî anhü) Eğer sonu doğru yol olmayacak; sapıklık, yanlışlık, günah olacaksa, o işi yapma, ondan vazgeç!” Bir işi aklına geldiği gibi yapma, biraz düşün!

Geçen Vehbi Koç da açıkladı, aklına gelen işi hemen yapmazmış, düşünerek yaparmış.


s. Ağrı İçin Okunacak Dua


Ahmed ibn-i Hanbel ve Taberânî, Kâ’b ibn-i Mâlik RA’dan rivayet etmişler.

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:165


إذا وَجَدَ أحَدُكُم ألَماا، فَلْيَضَعْ يَدَهُ حَيْثُ يَجِدُ ألَمَهُ ، ولْيَقُلْ سَبْعَ


مَرَّاتٍ : أَ عُوذُ بِعِزَّةِ اللِّ، وقُدْرَتِهِ، عَلَى كْلِّ شَيْءٍ مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ

(حم. طب. عن كعب بن مالك)


RE. 65/8 (İzâ vecede ehadüküm elemen felyeda’ yedehû haysü yecidü elemehû, velyekùl seb’a merrâtin: Eùzü bi-izzeti’llâhi, ve kudretihî alâ külli şey’in min şerri mâ ecidü.)



165 Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.VI, s.390, no:27223; Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.XIX, s.92, no:179; Taberânî, Dua, c.I, s.345, no:1134; Heysemî, Mecma’z-Zevâid, c.V, s.197, no:8466; Kâb ibn-i Mâlik RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.X, s.58, no:28347; Câmiü’l-Ehâdis, c.IV, s.121, no:2908.

256

(İzâ vecede ehadüküm elemen) “Sizden biriniz bir elem hissettiği zaman, vücudunun herhangi bir yerinde ağrı, acı hissettiği zaman, (felyeda’ yedehû haysü yecidü elemehû) o ağrıyı hissettiği yere elini koysun. (velyekùl seb’a merrâtin) yedi defa şu duayı okusun: (Eùzü bi-izzeti’llâhi, ve kudretihî, alâ külli şey’in min şerri mâ ecidü.) Mânasını da söyleyelim:

(Eùzü) “Sığınırım.” Neye sığınırım? (Eùzü bi-izzeti’llâhi) “Allah’ın izzetine sığınırım. (Ve kudretihî alâ külli şey’in) Her şeye kàdir olma sıfatına sığınırım. (Min şerri mâ ecidü) Şu hissettiğim ağrıdan Allah’a sığınırım.” Ne demiş oluyor?

“—Yâ Rabbi! Sen izzet ve celal sahibisin, her şeye gücün kuvvetin yeter, ben sana dua ediyorum, şu acımı geçir.” Eğer ağrın geçtiyse, sen iyi bir adamsın ki, duan kabul oldu.


t. Tabuttaki Ölünün Hali


Ahmed ibn-i Hanbel ve Neseî, Ebû Hüreyre RA’dan rivayet etmişler.

257

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:166


إِذَا وُضِعَ الرَّجُلُ الصَّالِحُ عَلَى سَرِيرِهِ، قَالَ: قَدِّمُونِي، قَدِّمُونِي! وَإِذَا


وُضِعَ الرَّجُلُ السُّوءُ عَلَى سَرِيرِهِ، قَالَ: يَا وَيْلِي، أَيْنَ تَذْهَبُونَ بِي؟

(حم. ن. عن أبى هريرة)


RE. 64/11 (İzâ vudıa’r-racülü’s-sàlihu alâ serîrihî, kàle: Kaddumûnî, kaddumûnî! Ve izâ vudıa’racülü’s-sûü alâ serîrihî, kàle: Yâ veylî, eyne tezhebûne bî?) (İzâ vudıa’r-racülü’s-sàlihu alâ serîrihî) “Sàlih bir kimse tabutuna konduğunda, (kàle: Kaddumûnî, kaddumûnî!) ‘Çabuk

götürün, çabuk götürün!’ der. (Ve izâ vudıa’racülü’s-sûü alâ serîrihî) Kötü bir kimse ise tabutuna konduğunda, (kàle: Yâ veylî, eyne tezhebûne bî?)) ‘Eyvah bana, durun, beni nereye götürüyorsunuz?’ diye feryad eder.” Allah kusurlarımızı affetsin… Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar eylesin… Sevdiği ve razı olduğu kulları arasına cümlemizi kabul buyursun…

El-fâtihah!


20. 06. 1976 – İskenderpaşa Camii






166 Neseî, Sünen, c.VI, s.476, no:1882; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.292, no:7901; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.I, s.624, no:2035; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.LXVII, s.381; Ebû Hüreyre RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.XV, s.687, no:42749; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.129, no:2930.

258
08. İNSANI CENNETE SOKAN ŞEYLER