46. EVLÂDIMIZA SAHİP OLMAK
Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berekâtühû!
Siz kardeşlerime... Geçen cumada Gönen’de bulunuyorduk, orada dinlediğim va’z u nasihatı size de aktarmak isteyeceğim. Vaiz efendi71 dilden bahsetti. Geniş tetebbuatta bulunmuş, uzun boylu izahatta bulundu. Herkesin hoşuna gitti. Dışarıda olaydı, alkışlarlardı. Orada da çocuklar, gençler tavla oynuyorlar ya; o tavla oyununun ve onu seyredenlerin akıbetlerinden de bahsetti. Fakat asıl nazar-ı dikkatimize çarpan şu oldu:
Hoca efendi, bir meseleyi iyi öğrenmek için İncil okumuş. Sonra da onu bir papazdan öğrenmek için, bizim Beyoğlu’ndaki papazlardan birisine müracaat etmiş. Papaz da kendisine şöyle bir mes’ele anlatmış. Demiş ki:
“—Geçen hafta sizin Fatih Camii’nde idim. Gittim camiye,
dinledim vaizleri. Halkın teveccühleri hoşuma gitti. Ezan okunmağa başladı, camiden çıktım. Baktım ki caminin avlusunda çocuklar oynuyorlar. Top da nasılsa benim kucağıma düştü. Çocuklar toplandı başıma...
‘—Papaz efendi, ver topumuzu!’ ‘—Vereceğim yavrum. Bu ay ne ayıdır, söyler misiniz bana?’
‘—Ramazan ayı...’
‘—Bugün ne günüdür?’
‘—Cumadır efendim...’
‘—Minarede okunan nedir çocuklarım?’
‘—Ezan-ı Muhammedî...’ ‘–Alın topunuzu, bu yeter size!’ dedim.” demiş.
Allah hepimizi affetsin... Bunlar çocuk değil, hepsi yirmi-otuz yaşındaki genç delikanlılar. Memleketin münevveri diyeceğimiz kimseler. Hoca efendi ne söyledi, biz ne dedik? Allah, babalarımızı yine hayırla yad etsin. Babaların kabahati çok!
71 Enver Baytan Hoca
“—Arabanın ön tekeri nereden giderse, arka tekeri de oradan gider.” derler.
Evlâtlarımıza sahip olmazsak, halimiz haraptır.
Abdülkàdir-i Geylâni’nin bir nasihatı gözümden geçti. Şimdi orada diyor ki:
“—Kör bir adam öncülük yapabilir mi? Kör adam, seni bir yere götürecek; götürebilir mi? Sana delillik yapabilir mi? Kör, yolu bilmez, izi bilmez...” Allah bizi affetsin... Bizim gözlerimiz açık, gönüllerimiz kapalı! Gözlerimiz açık ama hakîkattaki göz olan gönül gözü kapalı. Bu gönül gözleri kapalı oldukça, biz yerimizde saymaktan başka çare bulamayız... Yerimizde saysak, o da iyi de, gerilemekten başka hiç hayrımız olmaz!
Başka diyeceğim yok! Yorgunuz da... Siz de meşgulsünüz. Allah hepimize afiyetler versin... Dünyamızı, ahiretimizi ma’mur etsin...
Sıhhat nasıl lâzımsa, sıhhat afiyet nasıl lâzımsa, yemek içmek
nasıl lâzımsa; gönül ondan daha lâzım! Allah gönüllerimizi uyandırsın... Uyanık gönül sahibi olaraktan dünyada yaşamak; kör gözlü değil, açık gözlü olaraktan herkese yol göstermek, cümlemize nasîb etsin...
El-fâtiha! ...................
Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàh!
14. 09. 1979 – İskenderpaşa Camii