Kansın yâ Rasûlallah!
4. Yunus Emre’den:
Canım kurban olsun senin yoluna;
Adı güzel kendi güzel Muhammed!
Şefaat eyle bu kemter kuluna;
Adı güzel kendi güzel Muhammed!
5. Sultan II. Mustafa’dan:
Ey Hàlik u ey lâ yezâl!
Yâ Vâhid ü yâ zel-celâl!
Ey pâdişah-ı bî-zeval
Yessir lenâ hayra’l-umûr
6. Niyazî-yi Mısrî’den:
Ey garip bülbül diyârın kandedir?
Bir haber ver gülizârın kandedir?
Sen bu ilde kimseye yâr olmadın;
Var senin elbette yârın kandedir?
7. Yazarı belli değil:
Bağdat yolu gözlerim,
Ben şeyhimi özlerim!
Himmetidir sözlerim,
Sultan Abdü’l-Kàdir’in...
VII. İ’TİKÂF
İ’tikâf; “Allah’a ibadet edeceğim, vaktimi ibadetle geçireceğim!” diye niyet ederek bir mescidde gece gündüz kalmak, mescidi ev edinmek; evine gitmeden, orada güzelce ibadetle meşgul olmak. Kur’an okumak, ilimle meşgul olmak, zikirle meşgul olmak... Öğrenmek ve öğretmek faaliyetleri olabilir. Namaz gibi ibadetler
olabilir. Gece az uyumak, gecesini ihyâ etmek, gündüzünü değerlendirmek... Böyle güzel şeylerle vakit geçirmek... Bu niyetle bir mescide girip i’tikâf eden kimseye mu’tekif denir. İ’tikâf yapmak, vakit namazları kılınan her mescidde olur. Eğer cuma namazı kılınan bir mescid değilse, cuma namazını başka camide kılıp, dönebilir. Başka zaman camiden dışarıya çıkamaz. Sadece abdest almağa çıkabilir, zarûrî ihtiyacı için çıkabilir. Gece gündüz orada kalacak, mescidde yatacak, kimseyle lüzumsuz konuşmayacak, sohbete dalmayacak, kendisini Allah’ın ibadetine tahsis edecek.
Ramazan’ın son on gününde i’tikâf etmek sünnet-i müekkededir. Peygamber Efendimiz’in çok ısrarla, devamlı yaptığı bir ibadettir. Sünnet-i kifâyedir. Yâni bir kasabada, bir köyde üç beş kişi i’tikâf yaparsa, ötekilerden bu sorumluluk kalkar. Bir şehirde hiç kimse yapmazsa, bütün kasaba halkı sorumlu olur. “Niye siz Rasûlüllah’ın bu güzel sünnetini yapmadınız bakalım?” diye sorumlu duruma düşer, suçlu duruma düşer.313
Es’ad Coşan Hocaefendi itikâf’a çok önem verirdi. Büyük bir mâni olmadıkça, her sene Ramazan’ın son on gününde i’tikâfa girerdi. Cemaatten de çok kimseler i’tikâfa girerlerdi. 1996 Ramazanında, İskenderpaşa Camii’nin kapasitesinin üç katı kadar müracaat olmuştu. İskenderpaşa Camii’nde girecek 60 kişi kura ile tesbit edilip, fazlası başka camilere gönderilmişti.
İ’tikâfta halvete benzer bir program uygulanırdı. Sahurda 21 üzüm, 100-150 gr. ekmek yenirdi. İftarda bir kâse az yağlı yeşil mercimek çorbası, 100-150 gr. ekmek yenirdi. Yere bir battaniye serilip üzerine yatılırdı. Herhangi bir yere dayanıp oturmak yasaktı. Zaruret olmadıkça elbise değiştirilmez, banyo yapılmazdı.
Boş laf konuşulmaz, zikirle meşgul olunurdu. Beş binden başlayan, her gün artırılan lafza-i celâl (Allah) zikri çekilirdi. Uyku azaltılır, günde altı saat kadar uyunurdu. Her gün bir-iki cüz Kur’an-ı Kerim okunurdu. Günde iki defa Hatm-i Hàcegân yapılırdı. Tesbih namazı kılınırdı. Sabah namazından sonra Evrad
okunurdu.314
313 Coşan, Mahmud Es’ad, Cuma Sohbeti, Akra, 24. 01. 1997.
314 Dr. Metin Erkaya, Sincan/Ankara, 09. 04. 2013.