5. ÖĞRENCİ MESELELERİ

6. EVLENME



a. Evlenmenin Hükmü


1. Soru:

Evlenmenin hükmü nedir, açıklama yapar mısınız?


Peygamber SAS Efendimiz hadis-i şerifinde buyuruyor ki:7


اَلنِّكَاحُ سُنَّتِي، فَمَنْ لَمْ يَعْمَلْ بِسُنَّتِ ي فَلَيْسَ مِنِّي (ه. عن عائشة)


(En-nikâhu sünnetî) “Nikâh benim sünnetimdir, yâni benim yolumdur. Nikâh benim adetimdir, benim sevdiğim, benim istediğim, benim teşvik ettiğim bir şeydir. (Femen lem ya’mel bi- sünnetî feleyse minnî) Bunun aksini düşünenler, aksine hareket edenler, benim sünnetimle amel etmeyenler benden değildir.” buyuruyor.

Bu ne demek? “Evlenmek benim koyduğum adettir, benim yolumdur.” demek... Kesin yapılması gereken değil de, benim seçtiğim, tercih ettiğim, gittiğim yoldur demek...

Ama evlenmenin hükmü, kişinin özelliklerine göre değişir. Fıkıh kitapları böyle yazar. Adam çok kuvvetli duygulara sahip, evlenmediği zaman kendisine hakim olamayacak, günaha dalacaksa; öyle bir insana evlenmek farzdır. Neden? Evlenmediği takdirde günahkâr olacak! Öyle bir aciz adam ki, evlendiği zaman karısına bakamayacak, kocalık vazifesini yapamayacak; böyle bir kimsenin de evlenmesi gerekmez.


Normal olarak, bir insanın evlenmesi uygundur. Çünkü, Peygamber SAS Efendimiz’in tavsiye ettiği bir şeydir. Bekârlıkta



7 İbn-i Mâce, Sünen, c.V, s.439, no:1836; İmam Mâlik, Muvatta’ (Rivâyet-i Muhammed), c.II, 427; Hz. Aişe RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.XVI, s.271, no:44407; Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.324, no:2833; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XXII, s.312, no:24976.

111

tehlikeler çoktur; evlilikte sevaplar çoktur, faydalar çoktur.

Sahabe-i kirâmdan bir zat, hanımı öldüğü zaman... İkisi de bulaşıcı hastalığa, vebaya tutulmuşlar. Hanımı biraz önce ölüyor. Kendisine haber gelince diyor ki: “—Aman beni evlendirin!” Diyorlar ki:

“—Efendim! İşte iyi olun inşaallah, kalkın da düğün yapalım, güzel bir hanım bulalım, evlenin!” Diyor ki:

“—Ben öleceğimi biliyorum. Amansız hastalığa, vebaya yakalandım; kendimin öleceğimi biliyorum. Ama, Rabbimin huzuruna bekâr gitmeğe utanıyorum!” diyor.

Sahabe-i kiram bu, Aşere-i Mübeşşere’den bir zât-ı muhterem... Onların nikâha bakışları böyle... Sevap bu, ibadet bu diye meseleye yaklaşıyorlar. Efendimiz’in hadis-i şeriflerinden anladıkları mânâ bu... Ama bu mânâ, kişinin özel durumuna göre değişiyor. Çünkü karşısında, aldığı kadının da hakları var... Onun da hayatını zehir etmeğe hakkı yok... O zaman evlilik bazen haram oluyor, mekruh oluyor; bazen farz oluyor. Ama normal şartlarda Efendimiz’in yoludur, yapılması gerekir.


b. Hayırlı Eş Bulmak


Soru:

Benim ve kardeşlerimin hayırlı eşler bulması için dua eder misiniz?


Bu önemli bir şeydir kardeşlerim, gülmeyin! Allah hepimize, hepimizin evlâtlarına hayırlı yuvalar kurmak nasib etsin... Çünkü, hayırlı bir eş insana dindarlıkta yardım eder, destek olur; ibadetleri muhabbetle beraberce yaparlar. Teheccüde beraber kalkarlar, orucu beraber tutarlar, hacca beraber giderler... Ne güzel...

Hayırsız birisi oldu mu, o camiye gidince kızar, namaza kalkınca kızar, elektriği yaktığı zaman kızar, “Kapatsana be herif!” der, “Yine mi kalktın?” der, “Ne zaman gideceksin?” der...

112

vs. Yâni, bir azab olur. O bakımdan Allah hepimize hayırlı geçimler, evlâtlarımıza hayırlı gelinler / güveyiler nasib etsin...

Biliyor musunuz ki, “Şefaatlerin en kıymetlisi, nikâh konusunda yapılan şefaattir.” diyor Peygamber Efendimiz... Yâni, “Bak bu çocuk iyi çocuktur, aslandır, kaplandır, temizdir. Sen buna kızını ver!” Şefaat ediyor buna... “Biraz fakirdir, parası azdır ama çok iyi çocuktur. Pırlanta gibi kalbi vardır, altın gibidir, vs. Buna kızını ver!” En iyi aracılık, nikâh konusunda yapılan aracılık oluyor.

Kızlarınızı, oğlanlarınızı iyi insanlarla evlendirmek için birbirinize var gücünüzle yardım edin! Bana da gelin, ben de yardım edeyim! Bu çöpçatan bürosu demek değil... Bu kardeşlerimizin dünya ve ahiret saadetini sağlama bağlamak demek...


Namazlı niyazlı bir insanı, başı açık bir kızla anası babası evlendiriyor. “Akrabamızın, teyzemizin evlâdıdır; gel yabancıya gitmesin, mallar da bölünmesin! Şöyle olsun, böyle kalsın...” diyorlar. Kız kolejden mezun; kısa etekli, japone kollu, açık saçlı... Oğlan bizim tekkede derviş... Ayıkla pirincin taşını! Veyahut; kız sofu mu sofu, dindar mı dindar, melek gibi bir şey... Anası babası birisine veriyorlar. “Amerika’da okumuş. Sus kız, sen karışma! Bilmem ne...” diyorlar. Gidiyor. Adam abdest almaz, gusül bilmez, namaz kılmaz, cumaya gitmez... Elektronik tahsili yapmış, filânca yerde genel müdür ama, başına çalınsın! Allah’ın yoluna gitmiyor.

Şimdi, bunun çocukları ne olacak? Guslü yok, tahareti yok bu herif-i nâşerifin... Dindar mıdır, dinsiz midir? İmanı var mıdır, yok mudur, neyin nesidir? Yazık ettin sen bu kıza! Yazık oldu bu kıza... Bu kız melek gibi bir kızdı. Namazında niyazındaydı... “Haydi hanım açın da süslen, biraz da dudaklarını boya, biraz da yanaklarını boya! Ben seninle başörtülü olarak arkadaşların yanına gitmeğe utanıyorum.” diyor, dinden tamamen uzaklaştırmağa çalışıyor. Ne kadar acı!

113

c. Evlilikte Esas


1. Soru:

Evlenmek için izleyeceğimiz yol nasıl olmalıdır? Görüşme esnasında ne tür şartlar konuşulmalı ve bu konudaki tavsiyeleriniz nelerdir?


Müslüman, mütedeyyin, takvâ ehli bir kimse bulmağa çalışacak! Evlilikte esas budur, böyle olması gerekir. Karşı tarafla bu mânâda büyükler görüşebilir. Evlenecek olan kız ve erkek de birbirini görebilir; dinimizde buna müsaade vardır.

Öne sürülecek şartlar, dinî şartlar olmalı! Yâni, “Biz dine bağlılık istiyoruz, Kur’an yolunda yürümeyi istiyoruz, Sünnet-i seniyye’ye uygun yaşamayı istiyoruz.” diye. Dünyevî şeyler, maaş vs. önemli değil...


2. Soru:

İslâm’a göre eş seçimi ne şekilde yapılacak? Tanıma veya araştırma şeklinde mi?


Eş seçiminde dindarlık esas alınacak. Bu soruşturularak olur, araştırarak olur. Kendisi de bir yerden tanımış, görmüş olur, oradan da isteyebilir. Ama eş seçmede kriter güzellik, zenginlik, soy sop değil, dindarlık olması lâzım geldiğini Peygamber Efendimiz bildiriyor.


3. Soru:

Evlenmek niyetindeyim, eşimi seçerken nelere dikkat etmeliyim?


Dindar, namuslu, becerikli, ev işlerini yapmasını bilen, iyi bir aileden, temiz bir kimse almaya gayret et! Çünkü, o senin eşin ama aynı zamanda senin çocuğunun annesi... Çocuk yetiştirmeyi bilsin, evi yönetmeyi bilsin... Sadakatli olsun, güzel huylu olsun... Sen ona kızarsın, bağırırsın; o yumuşak davranır, alttan alır, idare eder... Sen unutursun, o hatırlatır... Allah bir insanın hayrını murad etti mi, ona böyle unuttuğunu

114

hatırlatan, hatırladığı şeyi yapmakta yardımcı olan iyi bir arkadaş nasib eder. Hayat arkadaşı da böyle... “Hadi efendi, hadi kalk! Ben uyandım, sen de kalk, teheccüdü kılıverelim!” dese bir kadın, dünyalara değer... Böyle bir kimseyi bulmağa çalışmalı!


4. Soru:

İlâhiyat fakültesi son sınıf talebesiyim. İmam-hatip mezunu bir kıza talib oldum, uygun mudur?


Uygundur. İlâhiyatlıya, imam-hatip mezunu bir hanım uygun bir eş olur. Beraberce İslâm’a güzel hizmet etmelerini Allah nasib eylesin...


d. Normal Olan Evlenmektir


Soru:

Peygamberimizin yapılmasını emrettiği evlenme, sakal bırakma gibi bazı şeyleri günümüzdeki bazı cihad önderleri yerine getirmiyorlar. Üstelik Allah’ın evlenmeyen kişileri lânetlediği söyleniyor. Bunu nasıl açıklarsınız?


Peygamber SAS Efendimiz, “Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetime uymayan benden değildir.” buyuruyor. Genel kaide budur. Herkes bu kaideye uymasa, Türkiye biter, İslâm alemi biter. Çocuklar olmadığı için, bir nesil sonra ortada insan kalmaz.

Evlilik, insanların, müslümanların devamının vesilesi olduğundan ve “Evleniniz, çoğalınız; ben sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” diye Peygamber Efendimiz’in teşviki olduğundan, normal şekil evliliktir.

Evlilik; kendisinin namusunu korumakta kendisine pek güveni olmayan, duyguları çok aşırı olan bir kimse için farzdır. Bu kadar aşırı durumda olmayan insanlar için sünnettir. Hanımı aldığı zaman bakamayacak durumda, özürlü, kusurlu, eksikli kimseler için ancak evlenmemek bahis konusu olabilir. Normal şekilde herkesin evlenmesi lâzım! Evlenmeyenler tabii mazeretlerini Allah’a kendileri arz

115

edecekler. Belki kendilerinin özel bir mazereti vardır. Yoksa, ne cihad, ne daha başka bir şey evliliğe mâni değildir. Peygamber Efendimiz hem evliydi, hem cihad etti. Bütün din büyüklerimiz, Sahabe-i Kiram hem evliydi hem de cihad ettiler. Genel uygulama, doğru olan şekil budur.


e. Erken Evlenmek


1. Soru:

Nefsine hakim olmakta zorluk çeken bir gencin, maddî imkânları iyi olmaması sebebiyle acaba maddi durumunu düzeltmeye çalışıp daha sonra mı evliliği düşünmesi doğru olur; yoksa, Allah-u Teâlâ’ya güvenerek hemen evlenmesi mi doğru olur?


İkincisi daha doğru olur. Yâni, Allah’a güvensin; çünkü Allah kendisine güvenenleri mahrum bırakmaz! Evlenene yardım eder, ev yapana yardım eder. Hele bu evlilik dinî maksatla olursa, sevap kazanmak niyetiyle olursa, daha çok yardım eder.

Allah-u Teâlâ Hazretleri herkesin rızkını verir, bol bol ihsan eder. O bakımdan korkmasın, evlensin! Allah mes’ud etsin, zengin etsin, kimseye muhtaç etmesin...


2. Soru:

Üniversiteyi bitirdim, ailem beni evlendirmek istiyor; fakat, ben ilim yapmak istiyorum. Ailemizin durumu müsâit; ilim mi

öğreneyim, yoksa evleneyim mi?


Kendisinin ilim öğrenmesine mânî olmayacak bir hanımla evlensin.


3. Soru:

İlâhiyat fakültesi son sınıftayım, evlenmeyi düşünüyorum; bu işe siz ne dersiniz? Okulla birlikte olur mu?


“Allah mes’ud etsin!” derim, teşvik ederim. Çünkü, evliliği

116

Peygamber Efendimiz tavsiye etmiştir, teşvik etmiştir. Geç kalması zarardır. Evlenmekte çeşitli faydalar vardır.

Okulla birlikte olur. Allah yardımcı olsun, hayırlı kimse ile karşılaştırsın...


4. Soru:

Hocam evlenmek istiyorum. Askerlik yapmadım diye annem babam razı değil. Öğretmenlik okuduğum için askerliğe yedi yıl var. Hocam onlara karşı gelmek istemiyorum, ama evlenmek istiyorum. Yaşım 22, kızı da buldum, bu ara sadece ailem razı değil. Duanızı istiyorum.


Askerliği yapmadı diye razı değillermiş. Askerlik de yedi sene sonraymış. Bu annenin babanın ısrarı yanlıştır, muhterem kardeşlerim! Siz anne babaysanız böyle yapmayın. Çünkü çocuk evlenmenin tehire uğramasından dolayı bir günah işlerse, anne baba mes’ul olur.

Anne babanın çocuğunu erken evlendirmek vazifesidir, tehir etmeye kalkışmak çok yanlış bir şeydir. İlk vakitte, ilk fırsatta evlendirmeye çalışması lâzım. Madem yedi yıl sonra bunun askerliği gelecek, o halde şimdiden evlenmesi gerekiyor. Evlensin, Allah yardımcı olsun… İkna etmesi lâzım, yanlıştır diye söylemesi lâzım.


f. Evlenecek Kimselerin Görüşmeleri


1. Soru:

Sözü kesilmiş iki kişi, eğer aralarında dinî nikâh yapılmamışsa telefon ile görüşebilir mi? Damat adayı kız evine ziyarete gidebilir mi?


Gidebilir. Bu ille nikâh olduğu zaman olacak diye bir şey yok... Kız örtülü olarak, annesinin babasının yanında görüşülebilir. Erkek kız tarafına ziyarete gidebilir. Bunların mahzuru yoktur. Telefonla da görüşebilirler.


2. Soru:

117

Nişanlı kişilerin birbirleriyle konuşmalarının hükmü nedir?


Konuşma olabilir; çünkü, nişanlanmışlardır. Hattâ nişanlamadan bile bir kimse çarşıya pazara çıkıp ciddî bir şekilde alışveriş yapabiliyor. Başkalarıyla örtülü olarak, belli bir ciddiyet dairesinde konuşabiliyor. Ama, nişan nikâh demek olmadığı için, aralarında yine mesafe ve bir ciddiyet olması lâzım! Lâubâlilik olmaması lâzım! Öyle tek başlarına gezmek, ikisi yalnız bir yerde kalmak filân gibi şeyler olamaz.


3. Soru:

Sözü kesilmiş iki kişi eğer aralarında dinî nikâh yapılmamışsa telefon ile görüşebilirler mi? Damat adayı kız evine ziyarete gidebilir mi?


Gidebilir yani “Bu illa nikâh olduğu zaman olacak.” diye bir şey yok. Kız örtülü olur; annesinin babasının yanında görüşebilir. Erkek o tarafa ziyarete gidebilir; bunların mahzuru yoktur. Telefonla da görüşebilirler


4. Soru:

Evlenmek niyetinde olan kız ve erkeğin birbirini görmesinde bir sakınca var mıdır?


Kısa müddet, az bir şekilde, sûisti’mal etmemek, ileriye gitmemek şartıyla görebilir. Öyle çok fazla değil, her zaman değil...


5. Soru:

Ben cemaatinizden bir hanımla nişanlandım. Çevre, örf ve âdetler üzerine aramızda dinî nikâh yapıldı; resmî nikâh yok. Bu durumda nasıl davranmalıyız, nasıl görüşmeliyiz? Görüşmemizde sakınca var mıdır?


Görüşme belli bir ölçü içinde örtülü olarak olabilir. Fazla mahrem, bir odada yalnız, tek başına kalmak doğru değildir.

118

Tehlikelidir. Dinî bakımdan bir şey olmasa bile sakıncalı ve tehlikelidir. Çünkü resmî nikâhı yapmamışsın. Yarın öbür gün bozuşurlarsa; “Bu kız falanca beyle bir odada yalnız kaldı. Kim bilir ne yaptılar?” filan diye gölge düşer. Düğün oluncaya kadar, zifaf oluncaya kadar kızın kendisini sakınması, koruması uygun olur.


g. Yurtdışına Evlenmeden Gitmeyin!


Soru:

Ben sizin kardeşlerinizdenim. İşim bozulduğu için Amerika’ya veya bir başka ülkeye gitmek niyetindeyim. Duanızı ve cemaaatin duasını bekliyorum.


Allah cümlemize helâl kazançlar, hayırlı kazançlar nasib eylesin... Dünyada ve ahirette afiyet, saadet ihsan eylesin... Bu kardeşimize de yardımcı olsun...

Muhterem kardeşlerim! Bu Amerika’ya, Avrupa’ya gidiyorlar ya, bir kere gayrimüslime hizmet için gitmemeğe mümkün olduğu kadar çalışmak lâzım! Ama orada serbest ticaret yapacak filân, o ayrı...

İkincisi, oraya giden insan hanımını mutlaka götürmeli; bekârsa, evlenip gitmeli! Sonra gidiyor, oradan bir Amerikalı kız onu kandırıyor, alıp geliyor.


Geçenlerde böyle birisi geldi. Yüksek tahsil yapmış, Amerika’ya ihtisasa gidiyor. Bir kardeşimizin oğlu... Geldiler, bana sordular. Ben dedim ki: “Evlen, öyle git!” Çünkü, evlendi mi, korunur. Evlenene Arapça’da muhsan deniliyor. Sanki bir kalenin içine girmiş de korunmuş gibi, etrafına sur çevrilmiş gibi... Muhsan, hısn-ı hasine girmiş mânâsına geliyor.

“—Evlen de öyle git!” dedim; evlendirmediler.

Amerika’ya gitti. Bir zaman sonra oradan bir mektup: “E ben birisini gördüm de, dayanamadım da, kaşına gözüne hayran kaldım da... Bilmem ne de, bilmem ne de, hık da mık da...” “Ay ne

119

oluyor, bilmem ne...” derken, arkasından bir mektup daha: “İşte, dayanamıyorum da, bilmem ne de...” Arkasından kızdan bir mektup: “İşte biz birbirimizle anlaşıyoruz da, işte siz müsaade edin de... Bilmem ne de...”

“—Müsaade etmeyelim, bilmem ne...” filân derken bir haber; nikâhlanmışlar bile... Al başına belâyı... Kız da diyor ki:

“—Ben dinimden memnunum, niçin değiştirecekmişim?”

Haydi bakalım buyurun!

Onun için, bunlar kurnaz... Böyle şarktan filân geldiği zaman, orada bulamadıkları şey oluyor. Geliyorlar, kandırıyorlar bizim çocukları... Buna da dikkat etmek lâzım! Bu gibi tarafı da var bu işin, onu da hatırlatmış olayım.


h. Hristiyan Kızla Evlenmek


Soru:

Oğlumuz bir Macar uyruklu kızla müslüman olmak şartıyla evlenmeğe karar vermişler. Olabilir mi, bu hususta cevaz var mı?


Cevaz vardır. Bir müslüman bir kitabiye gayrimüslim ile evlenebilir. Yâni, yahudi kızı veya hristiyan kızı ile evlenmesi müsaadesi vardır.

Bir müslüman kızın, bir gayrimüslimle evlenmesi yasaktır, yoktur. Filânca artist Paris’te filânca Parisli ile evlenmiş... Yok ki dinimizde... Müslümanım diyorsa, müslüman bir kızın bir gayri müslimle evlenmesi yok... Ama erkek, bir gayrimüslim kızla evlenebiliyor; ona bile müsaade var... Çünkü, “Erkek kuvvetlidir de, onu dindarlığa çeker. Ona da, çocuklara da hakim olur, İslâm’ı öğretir.” diye düşünülmüş dinimizde...

Kaldı ki, bu müslüman olacakmış; o zaman caiz oluyor. Yâni cevâzı var... Ama bana sorsa, “Müslümanlar arasında bile en müttaki olanıyla, takvâsı en iyi olanıyla evlensin!” derim. Yâni “Böyle dini bilmeyen filân değil de; dini bilen, takvâsı yerinde, yetişmesi güzel, iyi temiz bir aileden, helâl lokma yiyerek büyümüş bir kızı alsın!” derim. Ama, bunlar karar vermişler;

120

câiz...


i. Kadınların Kendi Aralarında Eğlenmesi


1. Soru:

Nişanlıyım, düğün yapmak istiyorum; fakat, ailem İslâmî bir tarzda düğün yapılmasına karşı çıkıyor. Şimdi evde yapmağa razı oldular; fakat, yine bir şeyler yapabilirler diye korkuyorum. Onun için, ben yapmak istemiyorum; ne buyurursunuz?


Düğün esnasında kadınların kendi aralarında eğlenmelerine cevaz verilmiştir. İçki içilmemesi, haram işlenilmemesi şartıyla eğlenmelerinin bir müsaade tarafı vardır. Ama kadınlar dekolte, açık saçık, erkeklerle karışık, içki içilerek, dans edilerek düğün yapılmasına İslâm kat’iyyen müsaade etmez!

İslâm’ın müsaade etmediği bir şeyi istememekte, kardeşimiz haklıdır. Ailesini iknâ edecek. Diyecek ki: “Böyle bir şey olmaz! Bu ömür boyu sürecek bir evlilik... Bunun günahla başlaması uygun değildir.” diyecek.

Yalnız, kadınların kendi aralarında, bir şeyler çalarak bile oynamalarına müsaade vardır. Müsaade olan kısımda karşı çıkmasın; “Kadınlar kendi aralarında kendi bildikleri gibi bir şeyler yapabilirler.” desin.


2. Soru:

Köy yerlerinde adet olduğu üzere, kadınların ayrı, erkeklerin ayrı toplanıp kendi aralarında eğlenmeleri şeklinde bir düğünün mahzuru var mıdır?


Haram işlenmiyorsa, bir mahzuru yoktur. Kadınların kendi aralarında toplanmalarına, def çalmalarına Peygamber Efendimiz’in zamanında, müsaade olunmuştur. Bayram gününde Hazret-i Ömer mânî olmak istediği zaman, Efendimiz; “Dur, dokunma keyiflerine!” diye söylemiştir. Günah olmamak şartıyla onlara müsaade edilmiştir.

121

j. Evlilikle İlgili Bilgiler


1. Soru:

Her müslümanın cinsî konularda biraz bilgi sahibi olması gerekmez mi?


Hadis-i şerifler, cinsî konularda gerekli bilgileri de veriyor. Peygamber Efendimiz o konuda bilgisiz bırakmamış. Dinimizde, utanma duygusu sebebiyle bazı meseleleri sormamak diye bir şey yoktur. Bu meseleler konuşulmuştur. “Ne zaman insan yıkanacak?” “Ne zaman yıkanması gerekmez?” vs. çeşitli meseleler oluyor. Bunlar sorulmuştur, cevapları verilmiştir.

Hattâ Peygamber Efendimiz’in zevcât-ı tâhirâtına, sahabeden yaşlı bir zat geliyor diyor ki: “Ey mü’minlerin anası! Sormağa utanıyorum ama, şöyle bir mesele nasıl olur?” filân diye sorabiliyor. Alimlere sorulur, cevabı alınır. Dinimiz bu konularda müslümanları bilgisiz bırakmamıştır.


Ama cinsî bilgi derken, Avrupa’da, başka ülkelerde işi çığırından çıkartıyorlar. Ayrıca o konuda yangına körükle varmak gibi, bir tavır sergiliyorlar. Cinsî bilgi vermek yerine, cinsî konularda tahrik oluyor. Onu da bilmek lâzım! İslâm bunu öyle yapmamıştır. Belli ölçüde, bir edeb hayâ dairesinde bildirmiştir. O kadar fazla ileriye götürmemiştir işi... Çığırından çıkartmamıştır.

Avrupa’da filân bu işler rezalettir. Sınıfta hocalar ne kadar müstehcen şeyler anlatır, talebeler de ne kadar yüzsüzleşir, kim bilir. Allah saklasın...

İslâm’ın ölçüsü güzel!


2. Soru:

Dinimizde sağdıç diye bir şey var mı? Her müslüman belirli ölçüde cinsî konulardan haberdar olması gerekmez mi?

122

Sağdıç; düğünlerde gelinin veya damadın yardımcısı... Koluna bir mendil bağlarlar. O işe koşturur, bu işe koşturur ve onu korur... Hizmet elemanı demek oluyor.

Demek ki, bunların memleketinde sağdıç, aynı zamanda damada bazı bilgiler de veriyor. Evlilikle ilgili, gerdekle ilgili bazı bilgiler de veren kimseye diyorlar diye anladım ben ifadesinden... Bu büyüklerin bir tecrübesi demek oluyor.

Bizim evlâtlarımız müslüman oldukları için, namuslu oldukları için, harama kuşak çözmedikleri için, bu hususta bilgileri eksik olabilir. Tecrübeli bir kimsenin biraz mâlûmat vermesi, akla ve mantığa uygun bir şey... Bunun bir mahzuru yok... Bir yardım, bir destek bir konuşma, bir nasihat olmuş oluyor. Yanlış bir şey yapmasın diye, doğrusunu yapsın diye, dinî bir nasihat oluyor. Olabilir.


k. Evlilikte İyiliği Emretme


1. Soru:

On sekiz yaşındayım. Çalıştığım yerde kızlar da çalışıyor; fakat, ayrı ayrı yerlerde çalışıyoruz. Babam, “Oğlum, şu kızın ahlâkı çok güzel; sana o kızı alalım!” dedi. Fakat, kız yarım yamalak başını örtüyor, kısa etek giyiyor. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?


Konuşsun, Allah’ın emirlerini anlatsın. Onlara uymaya râzı ise, o zaman olabilir. Düzelecekse hemen düzelsin. O zaman olabilir. Bir kimseyi kurtarmış olur inşallah! O sevabı da alır.


2. Soru

Kardeşimin düğünü var... Ben gitmek istemiyorum, fakat validem kızıyor. Ben ne yapayım? Gidip gitmemekte bir cevaz var mı?


Düğünlere gitmek istememek, orada günahlar işlendiği için olabilir. Tabii, günah işlenen yere gidilmez. Ancak, günahı

123

engellemeye imkânı varsa gidilir. Meselâ içki içilecek bir yerde, o gittiği zaman içilmeyecek; o zaman engellemek maksadıyla gidilebilir. Ama öyle bir imkân yoksa gidilmez.

Tabii bu bir kardeş olduğu için, bir kere haram konusunda onu ikaz etmek lâzım! Ondan sonra da, “İşte ben, şu haram ile olduğundan, siz de yapmakta ısrar ettiğinizden gelemiyorum. Allah seni mes’ud etsin... İnşallah bu şeylerden kurtulursun!” gibi sözler söylenebilir.


3. Soru:

İslâmî bir evlilik yapıyorum ama annem benim istediğim kızı istemiyor… Nedeni: “Kızın İslâm şeriatını yaşayacağım.” demesi.


Annesine nasihat etsin. “Anne, mühim olan müslümanlık!” desin. İslâm’ın emirlerini tutması lâzım, tutarsa iyi olur. ”Tutmayan, Allah’a isyan olan bir insanla bir yuva kurarsam ondan hayır bereket gelmez, âhiret zarara girer!” desin, annesine nasihat etsin. Maalesef işte öyle!


l. El İle Tatmin Olma


Soru:

Gençler arasında çok yaygın olan el ile tatmin olma diye bir şey var. Gavurcası da masturbasyonmuş. Bunun hükmü nedir? Dinî yönden mahzuru var mıdır?


Muhterem kardeşlerim!

Dinde ayıp diye susmak yoktur. Ayıptır diye soru sormaktan kaçınmak da yoktur, soruya cevap vermekten kaçınmak da yoktur. Hz. Âişe Validemiz’e gelip soru sorarlardı. Kadın olduğu halde, o Peygamber Efendimiz’in zevcesi olduğundan bilir diye ona gelip sorarlardı. Sorulur.

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; ”Eliyle nikâhlanan...” diyor. Peygamber Efendimiz her şeyi kibar anlatmış. Nâkihû bi-yedihî. ”Eliyle nikâhlanan.” Elle nikâhlanılmaz ama bu kötü işi böyle anlatıyor, eliyle tatmin yoluna gidiyor diye.

124

“—Eliyle nikâhlanan mel’undur.” diyor.

Mel’un; “Allah’ın lânetine uğramış” demek. Allah’ın lânetine uğramıştır; işi rast gitmez, hayra ulaşmaz, dünyası mahvolur, âhireti mahvolur, sıhhati gider, her çeşit zararlara uğrar.

Bu kötü huydan tevbe edip derhal dönmek lâzım.


Peygamber Efendimiz diyor ki;

“—Gözler de zina eder.” Ya göz bakmaya mahsus bir alet...

“—Eller de zina eder.” El de zina eder, göz de zina eder. Madem Peygamber Efendimiz öyle demiş, öyledir. Göz harama bakar, zina eder. El haramı tutar, zina eder. Veyahut böyle yanlış yolda kullanılır, zina etmiş olur.

O bakımdan bu işi bırakacak. Bu işe alışmış olan bir insan bu işi bırakacak, tevbe edecek. Bir daha yapmamaya azmedecek. Bu hayrını, bereketini götürür.

Şeytan, Allah’ın lanetine uğramıştı, hâlini biliyorsunuz. Allah’ın lanetine uğramak çok kötü bir şeydir. Bu kadar kuvvetli bir cezası olduğunu bilerek bu işten o kadar kuvvetle kaçınmalı. Müslüman oruç tutabilir.


Muhterem kardeşlerim!

Çocuklarınızı çabuk evlendirin. Peygamber Efendimiz çareyi böyle emretmiş. Bu işin aslı budur. Erkence evlendirin, çocuklar günahlara dalmasın.

Bu devirde insanın nefsini azdırma vasıtaları sanayi hâline gelmiş. Teşvik ediliyor. Teşvik var, ödül var. Işıklar, reklamlar, parlak resimler, gazeteler, mecmualar, poşetlerin içinde bilmem neler... Her türlü imkân hazırlanmıştır; ta ki müslümanlar o tuzaklara yakalansınlar, düşsünler, günahlara girsinler, şeytanın yoluna düşsünler, cehenneme yuvarlansınlar diye. Müslümanların etrafında çepeçevre her türlü imkân hazırlanmıştır. Tabii çareler bulmak lâzım. Papazlar daha iyi dindarlık yapacağız diye evlenmeyi kendilerine yasak ettiler, daha büyük fitneler çıktı. Hilkatin karşısında akıntıya kürek gidilmez. Akıntıya uygun gitmek lâzım.

125

Madem Allah insanı nefisli yaratmış, mademki erkek ve kadın diye iki cins var, mademki iki cinsin arasına bir ilgi koymuş; bu ilginin meşru şekilde halledilmesi lâzım ki, her iki taraf da günaha sapmasın.

Ayrıca bu iş halledilinceye kadar da İslâm bu işi önlemek için iki tarafın arasına perde germiş, duvar örmüştür. Beraber gezmek tozmak yoktur. Konuşmak, görüşmek yoktur. O orada duracak, o orada duracak. Açılmak saçılmak yoktur. Böyle nefsi kabartacak işleri yapmamak gerekir. Yani, İslâm yan tedbirleri de almıştır. Örtünmek onun içindir.


“—E öcü gibi ne örtünüyorsun?” Öcü gibi örtünüyorum, şeytanın yoluna düşmeyeyim diye. Başkası düşmesin diye. Benim yüzümden günaha girmesin diye. Dinimiz bunu emretmiş.

“—E canım saçların bu kadar madem güzelmiş, niye göstermiyorsun, niye kapatıyorsun?” Güzel olduğu için kapatıyor. “Güzel olduğu için, ‘Ziynetlerinizi saklayın.’ dediği için Peygamber Efendimiz, âyet-i kerîme, dinimiz böyle emrettiği için ondan kapatıyorum.” diyeceğiz, kapatacağız.


Allah-u Teàlâ Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de cennete girecekleri sayıyor:


وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ . إِلاَّ عَلَى أَزْ وَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ


أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ (المؤمنون:٥-٦)


(Ve’llezîne hüm li-furûcihim hâfizûn) [Ve onlar ki, iffetlerini korurlar.] “Namuslarını koruyanlar; tenasül aletlerini günahlardan koruyanlar.” diyor. (İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânühüm feinnehüm ğayru melûmîn) [Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.] Eşleri müstesna, çünkü onun bir mahzuru yok.” diyor Allahu Teala

Hazretleri. (Mü’minun, 23/5-6)

126

O halde çocuklarınızı erken evlendirin. Nişanlayın, evlendirin; bu dert bitsin!

Gençleri evlendirmiyorlar; 20 yaşına geliyor, 30 yaşına geliyor, 35 yaşına geliyor. Sanıyor ki evlilik çok mühim bir mesele; değil! İşte bu kadar bir mesele! Evlen de gör. Bitiyor, tamam. Ondan sonra asıl yapılacak mühim işlere devam et!

Bizim dinimizin ana mantığı, akıntıya kürek gitmek değildir, hilkate uygun hareket etmektir.


Dinimizde evlilik sevaptır. Hatta Peygamber Efendimiz: “—Bir insanın eşiyle evlilik işlerini yapması, evlilik münasebetlerine Allah mükâfat veriyor.” diyor. Sahabe şaşıyorlar, diyorlar ki;

“—Yâ Rasûlallah, hem şehvetinin icabını yapıyor, şehvetini kaza ediyor; hem de nasıl sevap oluyor?” Peygamber Efendimiz;

“—Harama gitseydi günah olacaktı, onun için bu tarafa gelince, bu tarzda halledince sevap oluyor.” diyor.

Onun için bir insan evlendi mi dini tamam olur. ”Sizin en kötüleriniz, bekârlarınız.” diyor çünkü bekâr olduğu zaman günaha sapar. Kimse de bir şey demez, kimse de ayıplamıyor. Yaşlı, sakallı, 70 küsur yaşında adam, torunları kızlarla geziyormuş, o bahçeye getiriyormuş kızları orada eğleniyorlarmış. “Ne yapalım, gençtir...” diyor, hoş görüyor. Hoş görülmez! Ama millet hoş görüyor.

En iyi çaresi, erkence evlendirip baş göz etmektir. O olmadığı takdirde, Peygamber Efendimiz oruç tutmayı tavsiye ediyor. İnsanın arzuları tabii yemekten kabarıyor. Yiyorsun köfteleri, kebapları, yiyecekleri; o zaman, ”Var mı bana yan bakan?” diye pehlivan gibi çatacak yer arıyor.

Neden? Karnını doyurdu, tabii ondan sonra nefis kabardı. Ona da dikkat etmek lâzım.


m. Erkekten Gelen Sıvılar


1. Soru:

24 yaşında bekâr bir gencim. Ufak bir heyecan ve tahrik

127

sonunda akıntı geliyor. Bu akıntı suya benziyor; temiz, beyaz fakat yapışkan. Dört beş doktora gittim, çaresini bulamadım.


Bu hastalık değil ki doktora gidiyor. Bilmiyor, cahil. Bu hastalık değil, normal bir şey. İnsanın burnunun akması hastalık mıdır? Değil. Ağzında tükürük olması hastalık mıdır? Değil. Tükürük ağız için lâzım, hazım için lâzım. Burun için de sümük lâzım. Tabii nezle olmak hâli ayrı da, Allah lâzım ki onu yaratmış. İnsanın kulağında akıntı var, zarı normal tutmak için. Burnunda akıntı var, ağzında tükürük bezleri var; Allah yaratmış, lâzım. Bu akıntı da bir insanın normal vücudunun bir gereği; o uzvun vazifesi var, onun içindir.

Tabii, mümkün olduğu kadar burada tahrike kapılmayacak, heyecana kapılmamaya dikkat edecek. Normal olarak tahrike kapıldı mı, heyecana kapıldı mı bu akıntı gelir. Bu hastalık değildir, heyecanın sonu hazırlıktır, bir hazırlanmadır. Bu, insanın vitrinde çok güzel bir yemeği görüp de yutkunmaya başlaması gibidir.

‘Aman kebaba bak, nasıl dönüyor! Şurada şu tatlı, kaymaklı kadayıf ne kadar güzel!’ yutkunmaya başlıyor. Veyahut anılırken bile insan yutkunmaya başlıyor.

Demek ki zihnini temiz tutacak, o duygulara kendisini kaptırmayacak, bu akıntı olmayacak. Yoksa istediğin kadar doktora git. Bu normal. İnsanın burnunun akıntısını doktorlar kesebilir mi? Kesemez çünkü Allah burnu akıntılı yaratmış, lâzım. Tükürük de lâzım olduğundan, o da lâzım olduğundan... O heyecan olduğu zaman o akıntı ille gelecektir. Mühim olan heyecana düşmemek, haram resme bakmamak, haram manzaraya bakmamak, haram şeyler düşünmemek, günah şeyler düşünmemek, aklını güzel şeylerle meşgul etmektir. Dört beş doktora değil, kırk elli doktora gitse bunun başka çaresi yoktur.


2. Soru:

Bu olay beni cünüp yapar mı?


Hayır, yapmaz. Bu abdesti bozar. O akıntı geldi mi abdest bozulur, yeniden abdest almak lâzım.

128

3. Soru:

Namaz kılmama, oruç tutmama mâni midir?


Abdest almazsa abdestsiz namaz olmadığından yeniden abdest alması lâzım. Orucu bozmaz.


4. Soru:

Çaresini bana söylerseniz çok memnun olurum.


Çaresi zihnini ilimle irfanla meşgul etmektir. Oruç tutmaktır. Bir çaresi de evlenmektir. 24 yaşına gelmiş; işini kurmuşsa, askere gitmişse evlensin. Hayırlı bir yuva kurmayı tavsiye ederim. En doğrusu odur.


n. Akraba Evliliği


1. Soru:

Annem dayımın kızıyla evlenmem için beni zorluyor. Bunu kabul etmememde dînen bir engel var mıdır. Dînen akrabayla evliliğin hükmü nedir?


Dayı kızıyla evlenilebilir. Muharremâttan, nikâhı haram olanlardan değildir. Evlenmek iki tarafın arzusuyla olan bir şeydir. İstemediği takdirde evlenmemek hakkı vardır. Kimse o hakkı engelleyemez. Usûlüne uygun sebebini söylesin. Kibarca arzusunu yerine getirmeye çalışsın. Kimse kimseyi zorlayamaz.


2. Soru:

Bulunduğumuz yerde teyze, amca çocukları birbirleriyle evlendiriliyor.


Mahzuru yoktur. Teyze çocuklarının, amca çocuklarının birbirleriyle evlendirilmesinde dînen mahzur yoktur.

Sağlık bakımından?

O da belli olmaz. “Yakın akraba evliliği” demek istiyor ama mahzuru yoktur.


3. Soru:

129

Dinimizde akraba evliliği nasıl karşılanıyor?


Muharremât, insan kimlerle evlenemez diye bir liste vardır. Nisâ Sûresi, 23. ayet-i kerimede:


حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّ اتُكُمْ وَخَالاَتُكُمْ


وَبَنَاتُ الأَْخِ وَبَنَاتُ الأُْخْتِ وَأُمَّهَاتُكُمُ اللًَّتِي أَرْضَعْنَكُمْ وَأَخَوَاتُكُم


مِّنَ الرَّضَاعَةِ وَأُمَّهَاتُ نِسَائِكُمْ وَرَبَائِبُكُمُ اللًَّتِي فِي حُجُورِكُم مِّن


نِّسَائِكُمُ اللًَّتِي دَخَلْتُم بِهِنَّ فَإِن لَّمْ تَكُونُوا دَخَلْتُم بِهِنَّ فَلًَ جُنَاحَ


عَلَيْكُمْ وَحَلًَئِلُ أَبْنَائِكُمُ الَّذِينَ مِنْ أَ صْلًَبِكُمْ وَأَن تَجْمَعُوا بَيْنَ


الأُْخْتَيْنِ إِلاَّ مَا قَدْ سَلَفَ، إِنَّ اللهََّ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا

(النساء:٣٢)


(Hurrimet aleyküm ümmehâtüküm ve benâtüküm ve ehavâtiküm ve ammâtüküm ve hâlâtüküm...) diye bir liste vardır.

[Sizlere analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kızkardeş kızları, sizi emziren süt analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın yanınızda kalan üvey kızlarınız -

-ki, onlarla gerdeğe girmemişseniz size bir engel yoktur-- öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak sûretiyle evlenmek haram kılındı; geçmişte olanlar artık geçmiştir. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.] (Nisa, 4/23)

Bunların dışındakilerle evlenebilir. Meselâ teyzekızıyla evlenebilir, halakızıyla evlenebilir, amcakızıyla evlenebilir. Yasakların dışında ötekilerle evlenmesi serbesttir, akraba çocukları olsa bile...

130

Akrabalardan evli insanlar var, nur topu gibi de çocukları var... Şahsen benim annem ve babam da kardeş çocuklarıdır. Dedeler kardeştir. İki kardeş evlâtlarını birbirleriyle evlendirebilirler.


4. Soru:

Evlenmek istediğim kız, akraba olduğu için anneme benziyor. Şimdi bu konu yüzünden üzülüyorum. Bunun bir mahzuru var mı?


Bir şey olmaz, olabilir. Teyzeler, halalar birbirlerine benzeyebilirler. Nikâh düşecek bir insan olduktan sonra, bir mahzuru yoktur.


5. Soru:

Benim sütkardeşim ağabeyimle evlenebilir mi? Ben kızın annesinden süt emdim ama, kız benim annemden süt emmedi.


Evlenebilir. Çünkü, sütkardeşlik o kızla kendisi arasındadır; ağabeyine sirayet etmez. Bir mahzuru yok...


o. Nişanı Bozmak


Soru:

On dokuz yaşında bir kızım... Namazında niyazında diye tanıttıkları nişanlımın, daha sonra namaz kılmadığını öğrendik. Benden on bir yaş da büyükmüş. Nişanı bozmak için köye gittim. Köyde törelere göre uygun olmadığını söylediler. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bana bir yol gösterir misiniz?


Nişan nikâh demek değildir. Kişilerin birbirlerini tanıması için bir şeydir. Namaz kılmayan bir insana kız verilmez! Çünkü, Allah’tan korkmuyor demektir. Allah’a karşı vazifelerini yapmıyor demektir. Namaz kılarsa olabilir. Kılmazsa, böyle bir kimseye gidip de, bundan sonra bir sürü belânın daha altına girmeğe lüzum yoktur.

Ama, namazlı niyazlı müslüman bir kimse ile de, nişanlıyken, nikâhlıyken ayrılmağa kalkmak, İslâmî bakımdan doğru değildir.

131

On bir yaş büyük bir yaş farkı değildir. Biraz daha az olur, biraz daha fazla olur; normaldir. Erkek biraz büyük olur, kız küçük olur; bunda bir mahzur yok... Fakat, namaz kılmaması büyük bir kusur; onu izâle etmeleri lâzım!


Soru;

Düğün öncesi yapılan nişan kız tarafından bozulursa, o ana kadar yapılan masrafları kim karşılar?


Nişanın şer’an bir hükmü yoktur muhterem kardeşlerim! Nişan nikâh demek değildir. Nikâh olmadığından, tarafeyn birbirlerine verdikleri hediyeleri geri vermek zorundadır. Çünkü, nişan münâsebetiyle yapılmıştı, nişan bozuldu. Kimisi üstüne yatıyor hediyelerin... Ya kız tarafı yatıyor, ya oğlan tarafı yatıyor. “Verilen verilmiştir, alınan bizimdir.” deniliyor. Evet, lokum baklava gitmişse, onlar yenilmiştir, onlar neyse ne artık ama; çeyiz, takı, yüzük, bilezik vs. verilir.


p. Kız İsteme


1. Soru:

Evlilikle alâkalı olarak bir hesap yapıp bu evlenecek olanların mutlu olup olmayacakları şeklinde bir inanç var, aydınlatır mısınız?


Böyle bir şey yoktur. Hesap Allah’ın emirleridir, Peygamber Efendimiz’in tavsiyesidir. Bir insanın evlendiği zaman dininin bütünleşeceği, dindarlığının artacağı ve dindarlığı artsın diye evlenmenin çok sevap olduğu, halis niyetle evlenene Allah’ın yardım edeceği pek çok hadis-i şerifte bellidir. Binâen aleyh, bunun hesabı bu hadis-i şeriflere dayanıp, “Yâ Allah” deyip o yola girmektir.

Kendisinin nefsini korumak için, bir… Günahlara sapmayayım diye, iki… Allah bana hayırlı evlat versin de onu hayırlı, mücahid, sàlih bir kimse olarak yetiştireyim diye, üç… Ümmet-i Muhammed’in adedi artsın, Peygamber Efendimiz memnun olsun diye, dört… Böyle güzel niyetlerle insan evlenir.

132

2. Soru:

Günümüzde kız isteme âdetlerinin sakıncalı olduğunu biliyoruz. İslâm’da kız isteme nasıl olmalıdır, açıklar mısınız?


Bu konuda bizim Kadın ve Aile Dergisi’nin bazı özel sayıları da oldu. Evlilik özel sayısı gibi. Eski ciltlerden onları bulup okursanız derli toplu bilgi sahibi olabilirsiniz.

Tabi bir insan bir kızı annesi babası veya yakını vasıtasıyla tanır. Kapalı bir şekilde kendisini de görmeye hakkı vardır, mümkündür. Ama şer’î ölçülere, şeriatin ölçülerine riayet etmek gerekir. Haramlara, günahlara bulaşmamak lâzım gelir.

Bazıları müslüman; başı örtülü, mantolu. Çocuk da sakallı. Fakat bu kız erkek münasebetlerinde hayret edecek durumlar oluyor. Bizim İlahiyat Fakültesi’nde de görüyorduk. Kız erkekle anlaşıyor, konuşuyor, yan yana geliyor gidiyor. Ahbaplıklar, ve

saireler... Bu iş o kadar uzun boylu değil.

Laubalilikler oluyor; müslümanlığa da yakışmıyor, başörtüsüne de yakışmıyor, sakala da yakışmıyor. Muayyen bir ölçüde görür, tamam. Yani hiç görmeden de olmaz. Efendimiz; “Git, gör!” buyurmuş. “Başında muhabbet olsun da, iş sonradan bozulmasın!” diye. O kadar bir müsaade var ama çok da uzun değil.


3. Soru:

Bir kızdan hoşlanıyorum; fakat onun bundan haberi yok... Ne yapmamı tavsiye edersiniz?


Meşrû yoldan git, iste! Fazla da öyle hoşlanıp uzaktan bakma!


4. Soru:

Aşık olduğum kızın hidâyete ermesi için dua eder misiniz?


Dua ederiz ama, aşık olmak da İslâm’da pek iyi bir şey değil... Elin kızına ne diye baktın, ne diye aşık oldun, ne diye bu duruma geldin? Bu bir hatalı durumdur. Doğru düzgün seçme ile olmamış

133

da, aşık olmuş. O kız eğer İslâmî bakımdan iyi ölçüde bir kimse değilse, açıksa, ailesi ve şartları iyi değilse, bunun onunla evlenmemesi lâzım! Çünkü Peygamber Efendimiz, “Dindar olanını arayın!” diyor.

Onun için insanın gözünü sakınması lâzım, bu gibi mâcerâlara düşmemesi lâzım! Tabii, bazen elinde olmayan sebeplerle, düşer insan bu gibi hallere; ama, mümkün olduğu kadar kendisine hakim olmağa çalışmalı! Tehlikelidir.


r. Evlilikte Yaş ve Sıra


1. Soru:

Hocam İslâm’da evlenme konusunda yaş denkliği var mıdır? Varsa kaç yaş olmalıdır?


Hayır, yaş küfüvveti yok. “İslâm’da yaşları denk olacak.” diye bir şey yoktur. Bunun misali başta Peygamber Efendimiz SAS’dir. Hz. Hatice Validemizle 15 yaş farkına rağmen evlenmiştir. Kendisi 25 yaşında iken Hz. Hatice validemiz 40 yaşındaydı. Peygamber Efendimiz 40 yaşındaki bir hanımla evlenmiştir. Böyle bir şey bahis konusu değildir.

Küfüv olması, denk olması sosyal yöndendir. Dinî ve sosyal yönden denkliktir. İtibar ve şeref yönündendir; yaşları farklı olabilir.


Hatta ben biraz hayretle müşahede ettim. Peygamber Efendimiz’in kızı Fâtımatü’z-Zehrâ annemize Ebû Bekir es-Sıddîk bile talip olmuş. Babası yaşında. O zamanın örfünde anlaşılıyor ki yaş farkı önemli değil. Küçük bir kimseyi de alabiliyorlar, büyük bir kimseyle de evlenebiliyorlar. Tabii Peygamber Efendimiz, Fâtımatü’z-Zehrâ validemizi Hz. Ali Efendimiz’le evlendirmiş, onu uygun görmüş. Ama ötekiler Peygamber Efendimiz’e damat olmayı istedikleri için, “O şerefi kaçırmayalım!” diye böyle teklifte bulunabilmişlerdir.

Bazı sahabe, mübarek insanlar kendi kızlarını; sevdikleri, dinî bakımdan makamı yüksek bazı kimselere kendileri teklif ettikleri

134

de olmuştur. “Uygun görüyorsanız kızımı size verebilirim, nikâhlayabilirim.” diye, yaş farkı yüksek olduğu halde böyle şeyler de olabilmiştir.


Buradan anlaşılıyor ki İslâm’da evlilik konusunda çok büyük bir müsamaha ve genişlik vardır. Böyle bir serbestlik vardır. Evlilik kolaydır. Yaş çok bahis konusu değildir. En büyük faktör dinî durumudur. Her iki taraf da dindar, salih, âbid, mânevî bakımdan makamı yüksek bir insan olması aranmıştır; başka şeye bakılmamıştır.

Tâbiînden bir alimin dünya güzeli bir kızı varmış, saraydan halife oğluna istiyor. Bunu sezer sezmez; “halife gelecek, kızı isteyecek” diye temiz, takvâ ehli bir talebesine;

“—Ben kızımı sana vermek istiyorum.” demiş.

“—Hocam! Benim param yok, pulum yok; yoksulum!” dese de ona vermiş, kızını saraya göndermemiştir, halifenin çocuğuyla evlendirmemiştir.

“Saraya giderse dindarlığı bozulur, takvâdan uzak bir ömür sürer.” diye sakınmıştır.

Bu hususlarda İslâm’ın anlayışı biraz farklıdır. Kızlar da annelerine, babalarına; “eyvallah” demişlerdir, “ben ona varmam, onu istemem” diye tepki göstermemişlerdir. Bu iş böyle yürümüştür.


2. Soru:

İhvandan bir kız ile evlenmek istiyorum. Ancak ailem; “Kız bir yaş büyük, erken çöker.” diye karşı çıkıyor. Ne yapalım?


Böyle bir şey bahis konusu değildir. Yaşça eşit olabilir. Bir yaş büyük olabilir, küçük olabilir. Kimin erken çökeceğini Allah bilir. Allah sıhhat afiyet versin. Umumiyetle benim gördüğüm, erkekler daha çabuk çöküyorlar. Bayanlar dışarda dul geziyor. Erkekler daha çabuk göçmüş gitmiş oluyor. Meşakkati vs. çok olmuş oluyor. Tabii Allah sıhhat afiyet versin.

Böyle hesaplar yapılmaz, ihvandansa, Müslümansa,

135

mütedeyyinse, hafızsa iyiyse hoşsa evlenirsin geçersin. Peygamber Efendimiz on beş yaş büyük bir kimseyle evlendi.


3. Soru:

Kendi sınıfımdan bir kıza talip oldum. Evlenmemiş bir ablası olduğu için, bu işte güçlük çıktı. Bu konuda tavsiyeleriniz?


Bir evde birkaç tane kız olabilir. Kimin kısmeti çıkarsa, onun evlendirilmesi lâzım! Ablası evlenmedi diye kardeşinin evliliğine mâni olmak İslâmî değildir. İslâm’a göre böyle bir sıra yoktur. Kızın kısmeti çıkmışsa, kısmet de hayırlı ise, iyi bir müslümansa, verilir. Allah ötekisine de hayırlı kısmet versin denilir. Bu yanlış bir adettir, bunu söylemek lâzım!


s. İçkili, Dansözlü Düğünler


Soru:

Burada büyük bir hastalık halini almış. Düğünler, düğün törenleri oluyor. İçkili yemekli, hatta dansözlü...


Bunlar haramdır. Allah-u Teàlâ Hazretleri içkiyi içene lanet etmiştir. Lanet. Hani, şeytan nasıl lanete uğramış? İçkiyi içene lanet etmiştir, imal edene lanet etmiştir, taşıyana lanet etmiştir, sunana lanet etmiştir, sundurana lanet etmiştir, satana lanet etmiştir... Her şeyi lânetlidir. Yani, ben süpermarkette çalışıyorum, bira kamyonu şuraya geldi, kasaları aşağı İndiriverdim. İndiremezsin. İçkiyi taşımaya bile müsaade yoktur, taşınması bile haramdır.

Sunulması daha büyük haramdır. Başkasının günaha girmesine vesiledir. Onu içen sarhoşun yaptığı bütün günahlar da, o esnada sarhoş ile yaptığı bütün günahlar da ona gelir. Zaten haram bir şey yapmış olur. Allah’ın lanetine uğrar. Bunu yapmamak lâzım. Bu bir...


Dansöz oynatmak, şarkıcı kadın, çalgıcı kadın tutmak; bu da

Peygamber SAS Efendimiz’in hadis-i şeriflerinde şiddetle

136

yasakladığı bir şeydir. Tabii, o zaman belki dansöz yoktu. Yani, şarkıcılar vardı, şarkı söyleyen kadınlar vardı, çalgı çalan kadınlar vardı. Onları bildirmiştir Peygamber Efendimiz amma; Şimdi dansözler bile çıplak olarak, yarı çıplak olarak veya küçücük bir parçasını bile gösterse vücudunun; orası da gene haramdır, çok günahtır. Onu oynatmaktan da çok büyük vebal olur. Sonra, o düğünü yapılan insanlar; ömürleri boyunca, evlilik hayatında bunun bereketsizliğini, zararını görürler.

Düğün dini bir iştir. Nikâh camide yapılır. İslâm’da. Düğün yapanın, nikâh yapanın sevabı artar. Bekârın namazından, evlinin namazı seksen iki kat daha sevaplıdır. Nikâh sevaplı bir şeyken, onu böyle bir günah fabrikası haline getirmek çok yanlıştır.

Aman düğünlerinizi camide yapın, cemaate ziyafet verin! Ziyafet sünnettir. Düğün ziyafetine velîme yemeği derler. Kadınların kendi arasında toplanıp düğün için şenlik yapması, eğlenmesi caizdir ama; dansözsüz, haramsız, içkisiz olmak şartıyla... Aman bu hususlara dikkat edin, düğünlerinizde bereketi kaçırmayın, şeytana uymayın!


Yani, ister sünnet düğünü, ister normal nikâhla evlenme düğünü olsun; ikisinde de hem yapmayacaksınız; bir… Sizin yapmayacağınızı tahmin ediyorum zaten. Hem de yapılmamasını, bu demin okuduğum hadis-i şerife göre söyleyeceksiniz. Bakın, burada bir nehy-i münker vazifeniz var: Yaptırtmayacaksınız, “Yapamazsınız bunu!” diyeceksiniz.

Gene yaptı akrabanız, söz dinlemedi. O zaman gitmeyeceksiniz. Efendim, ben bilmiyordum, gittim de, orada içki sonradan sunuldu.


فَلًَ تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرٰى مَعَ الْقَوْمِ الظَّ الِمِينَ (الأنعام:٨٦)


(Felâ tek’ud ba’de’z-zikrâ mea’l-kavmi’z-zàlimîn) “Hatırladıktan sonra kalk, o zalimler grubu ile beraber oturma!” (En’am, 6/68)

137

buyuruyor Allah Kur’an-ı Kerim’de. O zalim günahkâr insanların yanında ondan sonra oturma. Hemen kalkacaksın. Ne, içki mi sunuluyor? Yallah, kalkıp gideceksin. Çünkü, oraya Allah’ın lâneti geliyor. Senin üstüne gelmesin diye orada durmayacaksın, protesto mahiyetinde gideceksin!


t. Düğünde Gelin ve Damat


Soru:

Dinî düğün diye davet ediliyoruz. Gidiyoruz. Sadece kadınlar oluyor ama, salona birkaç erkek ve damat geliyor. Kek kestirip, resim çektiriyorlar. Bu damadın içeriye girmesi uygun mudur?


Uygun değildir. Yani, normal olarak uygun bir şey olmamış, uygun olmayan bir şeyi yapmış oluyor. Normali, girmemesidir. Çünkü, kadınların orada, kadınlar arası diye kendilerine göre giyimleri vardır, süsleri vardır, boyaları vardır... Onun bir başka erkek tarafından görünmesi, o kadına da günahtır, gören erkeğe de günahtır. Binaen aleyh, doğru olmuyor. Doğru olmayan bir iş yapılmış oluyor.


u. Düğün Salonu


1.Soru:

Düğün salonuna gidilebilir mi?


Düğün salonunun durumuna bağlı… Eğer düğün salonunda açıklık, kadın erkek ihtilâtı, karışıklığı varsa; içki vs. haram şeyler varsa, o zaman o düğüne o ziyafete gidilmez. Ama İslâmî usullere göre yapılıyorsa, o zaman gidilir, düğün salonu olsa da gidilir. Eskiden sinema salonuymuş da salon olarak kullanılıyormuş, oraya da gidilir. Düğünün şekli önemli.


2. Soru:

Çalgılı düğün salonuna gitmek caiz mi? Önceleri gidiyorduk,

138

caiz olmadığını duyunca bıraktık. Bizi aydınlatır mısınız?


Demek ki birileri, “Caiz değil.” diye söylemiş. Bir de bana soruyor. Çalgılı düğün salonuna gidilebilir mi? Peygamber Efendimiz SAS bayram günü, yanında def çalan kimselere Hz. Ömer mani olmak isteyince;

“—Bırak onları!” demiş, hoş karşılamış.

Kendisi Medine-i Münevvere’ye varırken yolunu gözlemişler; defler çalarak, ilahiler okuyarak karşılamışlar. Bunların mahzuru yok. Haram olan, kadınla erkeğin örtü şartlarına riayet etmeden bir araya gelmesidir. Fısk u fücûr tarzında olmadığı zaman, çalgının da olması, büyük genel hallerde mümkündür. Meselâ, ilahi arasında enstrüman da oluyor. O mahzurlu değil. Fısk u fücûr duyguları hâsıl etmiyorsa caizdir.


3. Soru:

Davullu, zurnalı düğünlere gidilebilir mi? Meselâ ablamın düğünü olsa…


Davul zurna yasak değildir, Peygamber Efendimiz bazı şeylerde tef filan çaldırmış. Doğrudan doğruya o yasak değildir. Yasak olan haram olan şeylerin yapılmasıdır. Kadınlar kendi aralarında olduğu zaman, kendilerine göre çalabilirler, eğlenebilirler. Erkekler kendi aralarında, içki içmeden kendilerine göre eğlenebilirler, olabilir.


v. Farklı Cemaatten Evlilik


1. Soru:

Farklı cemaatlere müntesip bir beyle bir bayan evlenebilirler mi?


Evlenemez diyemeyiz. Mü’min mü’minin din kardeşi olduğu için mü’minle bir mü’minin evlenmesi mümkün olur. Yalnız o cemaatin insanları doğru yolda mı, değil mi diye; sivri, sapık

139

tarafları var mı yok mu diye iyi incelemek lâzım. Bir de ben esas itibariyle uyum olsun diye bizim cemaatten olmasını temenni ederim. Çünkü o bir tarafa gidecek, berikisi bir başka tarafa gidecek.

Geçen hafta bir arkadaşımız geldi. Birisiyle nişanlanmaya karar vermiş. Kız diyormuş ki; “Ben senede bir hafta şeyhimin memleketine giderim. Şeyhimin tekkesinde bir hafta kalırım, hizmet ederim. Bu şartı kabul edersen…” “—Öyle şey olmaz!” dedim.

Mahremsiz hacca bile gidemiyor. Böyle şeyler oluyor, taassuplar oluyor. Uygun olmuyor.


2. Soru:

Kız kardeşime falanca cemaatten bir genç talip oldu. Fikirlerinizi ve dualarınızı bekliyorum.


O cemaat ile bu cemaat arasında farklar olduğu zaman, bir takım sıkıntılar oluyor. Cemaatlerin ismini vermeden bir misal vereyim:

Bizim ihvanımızdan bir kızcağız bugün bana telefon etti, konuştuk. Başka bir cemaatten, bir gruptan birisi ile nişanlanmışlar ve nikâhlanmışlar. Olur, Allah mes’ud etsin. Konuşmuşlar, kız falanca şehre tayin olacak. Kadınlarla ilgili bir mesleği var, oraya tayin olacak, tamam denmiş. Kız tayin olunca erkek de oraya gidecek. Kız oraya tayin olmuş, fakat bu sefer erkeğin bağlı olduğu cemaatin reisleri erkeğin buraya gitmesine müsaade etmiyor.

Bunlar nikâhlandı, siz de önceden söz verdiniz, böyle şey olur mu? O cemaatte düğün için izin almak gerekiyormuş. Bunlar nikâhlı. Onlar düğüne izin vermiyorlar.

Hoppala! Ne Kur’an’da ne hadiste var. Bu kızla erkek nikâhlanmış, karı koca olurlar. Düğüne müsaade etmiyor. Öyle şey olur mu?

Olmaz. Bunlar saçma sapan şeyler. Böyle bazı şeyler oluyor;

140

doğru değil!


y. Evlilik Yıldönümü


Soru:

Evlilik yıldönümünde veya yaş gününde, eşlerin kendi aralarında hediyeleşmesi ve gezmesi sakıncalı mıdır?


İslâmî bakımdan burada iki mâna var: Birincisi, yaş günlerini kutlamak câiz midir, değil midir? İkincisi de, bu caizse, biz kendi aramızda yapsak olur mu?

Karı koca biribirine sevgiden, saygıdan, muhabbetten kaynaklanan ne yapsa meşrudur, Allah müsaadeyi vermiştir. Beraber gezerler, otururlar kalkarlar, bunların hepsi meşrudur hatta sevaptır ve caizdir ama ben İslâm’da yaş gününden dolayı bir kutlama hatırlayamıyorum.

Yalnız Peygamber SAS Efendimiz’in doğumu münasebetiyle biz bir kutlama yapıyoruz. Bizler, Efendimiz dünyaya bugünde gelmiş diye bir kutlama, bir sevinme yapıyoruz. Eh bu bir cevaz, bir olabilirlik gösteriyor gibidir.

Eh, insanlar, “El-hamdü lillah, dünyaya şu günde geldik, hamd ü senâlar olsun!” diye böyle bir şey düşünebilir, hediyeleşebilir, beraber gezebilir, tozabilirler ama böyle bizim anladığımız mânada, herkes için yaş günü kutlaması diye bir şeyi ben İslâm’da bilmiyorum. Yani böyle bir şey yok.

Peygamber Efendimiz için yapılıyor ama, kişiler ben şu günde doğmuşum, bugün doğum günüm, babam bana hediye verdi, ben anneme şu hediyeyi verdim, yani önceden yoktu böyle bir şey. Bu dışarıdan gelme bir âdet olduğundan biraz hoş görülmeyebilir de.

Sadece Peygamber Efendimiz için biz bayram ediyoruz, çünkü Peygamber Efendimiz dünyaya âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Binâen aleyh onun doğumundan dolayı sevinebiliriz.


z. Çeşitli Sorular

141

1. Soru:

Hanefî ve Şafî mezhebine mensup iki gencin birbiriyle evlenmesi câiz midir?


Câizdir. İkisi de hak mezhebdir, bir şey yoktur, evlenebilir.


2. Soru:

Bir erkekle kadının evliliği kader midir?


Allah’ın takdiridir, öyle olmuştur.


3. Soru:

İki bayram arasında düğün yapılmasının bir mahzuru var mıdır?


İki bayram arasında düğün yapılmasının mahzuru yoktur. Bu söylentidir. Peygamber Efendimiz’in bir düğünü iki bayram arasında yapılmıştır. Onun için düğünü istediğiniz zamanda yapabilirsiniz.


4. Soru:

Beni evlendiriyorlar, istihare namazına hâcet var mıdır?


Bir iş kararlaştırıldıktan sonra istihare filân olmaz. İş olup bittikten sonra olmaz. Daha önceden olsaydı, olurdu. Pişmiş aşa su katılmaz. Düşünmüşün, evet demişsin; ondan sonra dönmek uygun olmaz. Tabii, mühim bir sebep olursa dönülür. Aklen güzel görünen şey için veya şer’an doğru olan şey için, istihare yapmağa lüzum yoktur. Bakıyorsun, eş olarak seçtiğin kimse müslüman, mütedeyyin, namazlı, niyazlı; olur. İki tane aday olur da ikisi eşit olursa, o zaman istihare yapılır; acaba hangisi daha iyi diye... Ama aday bir tane olunca, istihare gerekmez.

142
7. NİKÂH