28. DUALAR
a. Duanın Kabul Zamanı
1. Soru:
Duanın kabul olduğu vakitler hangi vakitlerdir?
Bunların her biri ayrı vaaz konusu ama, kısaca söyleyeyim:
Yağmur yağdığı zaman dualar kabul olur.
İslâm ordusu, düşman ordusuyla çarpışırken iki ordu karşılaştığı zaman dualar kabul olur...
Kâbe görüldüğü zaman dualar kabul olur.
Mü’min mü’mine gıyabında dua ettiği zaman kabul olur. En süratli kabul olan dualardan birisi de budur...
Ezanla ikamet arasında dualar kabul olur.
Teferruatını kitaplardan araştırırsınız.
b. Duanın En Faziletlisi
Soru:
En efdal dua hangisidir?
Peygamber Efendimiz’den bu hususta hadis-i şerifler vardır. Buyurmuşlar ki: ki:70
مَا مِنْ دُعَاءٍ أَحَبَّ إِلَى اللهِ مِنْ أَنْ يَقُولَ الْعَبْدُ: اللَّهُمَّ ارْحَمْ أُمَّةَ
مُحَمَّدٍ رَحْمَةً عَامَّةً (قط. خط. والديلمي عن أبي هريرة)
70 Hatîb-i Bağdâdî, Târih-i Bağdad, c.VI, s.157; İbn-i Adiy, Kâmil fi’d-Duafâ, c.IV, s.313, no:1142; İbn-i Hacer, Lisânü’l-Mîzân, c.III, s.442, no:1725; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.IV, s.46, no:6146; Ukaylî, Duafâ, c.II, s.350, no:952; İbn-i Hibbân, Mecrûhîn, c.II, s.75; Zehebî, Mîzânü’l-İ’tidal, c.II, s.597, no:5001; Ebû Hüreyre RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.II, s.116, no:3212 ve s.287, no:3702; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XIX; s.154, no:20448.
RE. 381/7 (Mâ min duàin ehabbü ila’llàhi min en yekùle’l- abdü) “Duaların en makbulü, Allah-u Teàlâ Hazretleri’ne kulun duasının en sevgilisi, (Allàhümme’rham ümmete muhammedin rahmeten àmmeh) ‘Yâ Rabbi, Ümmet-i Muhammed’e geniş bir bağışlama ile, umûmî bir merhamet ile merhamet eyle!’ demesidir.”
Duanın en kıymetlisi budur. Neden? Çünkü herkesin iyiliğini istiyorsun; iyiliğini istediğin insanlar kadar sana iyilik teveccüh ediyor.
Sonra:71
اللَّهُم إِنِّي أَسْأَلُكَ الْ عَفْوَ وَالْعَافِيَةَ، وَالْمُ عَافَ اتِ الدَّائِمَةَ، فِي الدِّينِ
وَالدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ .
(A’llàhümme innî es’elüke’l-afve ve’l-àfiyeh, ve’l-muàfàte’d- dâimeh, fi’d-dîni ve’d-dünyâ ve’l-âhireh) “Yâ Rabbi ben senden hem dînî konularda, hem dünyam için, hem ahiretim için huzurlu, afiyetli olmayı istiyorum.” diye bir duası vardır Peygamber Efendimiz’in... Şumüllü bir duadır; hem dünya hem ahiret saadetini kapsıyor. Buna benzer faziletli dualar vardır.
c. Nazardan Korunmak
Soru:
Nazardan korunmak için ne tavsiye edersiniz?
Nazardan korunmak için Kul huva’llah, Kul eûzü bi-rabbi’l- felak, Kul eûzü bi-rabbi’n-nâs sûreleri okunabilir.
71 Ebû Dâvud, Sünen, c.II, s.738, no:5074; İbn-i Mâce, Sünen, c.II, s.1273, no:3871; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.25, no:4785; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.III, s.241, no:961; Buhàrî, Edebü’l-Müfred, c.I, s.243, no:698; Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.XII, s.343, no:13296; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c.VI, s.35, no:29278; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.VI, s.145, no:10401; Abd ibn-i Humeyd, Müsned, c.I, s.264, no:837; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan.
Ayrıca bu konuda bir hadis-i şerifi Deylemi rivayet etmiş. Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:72
فِي كِتَابِ الله ثَمَانُ آيَاتٍ لِلْعَيْنِ: الْفَاتِحَةُ، وَآيَةُ الْكُرْسِي
(فر. عن عمران بن حصين)
(Fî kitâbi’llâhi semânü âyâtin li’l-ayn: El-fâtihatü, ve âyete’l- kürsiy) [Allah’ın kitabında sekiz ayet nazar içindir: Fâtiha ve Ayete’l-Kürsî.]
Bir evde bir kul, Fâtiha’yı (El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...) ve Ayete’l-Kürsi’yi (Allàhu lâ ilahe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm… diye başlayan ayet) okursa, o gün o kimseye birisinin nazarının değmesi mümkün değil. İnsanların nazarı da değmez, cinlerin nazarı da değmez. Ne insanın, ne cinin nazarı değer.
Demek ki, hadis-i şeriften nazara karşı bir tedbir öğrenmiş olduk. Fatiha suresini de, Ayete’l-Kürsi’yi de hepimiz biliyoruz. Bir evde insan bunları okursa o gün nazar değmesinden kurtulmuş oluyor.
İnsan arabasını kazaya uğratıyor, kendisine bir zarar geliyor, “cart” diye yırtılıyor, “pat” diye lekelenir. Güzel bir ayna almışlar, getirmişler, komşu bir bakıyor, “çat” diye kırılıyor. Ayna çok güzel, nazar değiyor yani.
Nazar var mıdır? Bu konuda buyruluyor ki:73
72 Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.III, s.139, no:4372; Umran ibn-i Husayn RA’dan.
Câmiü’l-Ehàdîs, c.XIV, s.499, no:14819; Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.82, no: 1816 . 73 Buhàrî, Sahîh, c.XVIII, s.317, no:5488; Ebû Dâvud, Sünen, c.X, s.380, no:3381 İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.336, no:3498; İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.335, no:3497, s.319, no:8228; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.XI, s.509, no:6632; Ebû Hüreyre RA’dan.
İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.335, no:3497; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.XIII, s.119, no:7195; Hàkim, Müstedrek, c.IV, s.240, no:7499 Àmir ibn-i Rebia RA’dan.
İbn-i Mâce, Sünen, c.X, s.337, no:3499; Hz. Aişe RA’dan.
Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.I, s.274, no;2477; Hàkim, Müstedrek, c.IV, s.239, no:7498; Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.XI, s.20, no:10905; Abdullah ibn-i Abbas RA’dan.
الْعَيْنُ حَقٌّ (حم. ق. د. ن. عن أبي هريرة؛ ه. عن عامر بن ربيعة)
(El-aynü hakkun) “Nazar değmesi haktır. Böyle bir şey vardır.”
Sapanca’da biz bunu konuşuyorduk. İhvanımızdan, Geyveli ama Gölcük’te oturan ak sakallı Yaşar amca geldi;
“—Ben, bizim Geyve, Taraklı’dan öyle bir kimse biliyorum ki, acaip nazarı değerdi.” dedi.
Mesela atlı birisi “dıgıdık dıgıdık” çarşıdan gidiyor. Adam yanındakilere dermiş ki;
“—Şu atlıyı atından düşüreyim mi?”
“—Düşür de görelim!” derlermiş.
Bir nazar edermiş, adam “Küt!” aşağıya... O kadar gözü değen bir kimseymiş.
İnsan, misalini bazen bizzat kendisi görmüş oluyor. Biz de kendi hayatımızda böyle şeyleri duymuşuzdur, görmüşüzdür. Fatiha Sûresi’ni, Ayete’l-Kürsî’yi hepimiz biliyoruz. Okuyalım ki bu görünmez tesirden, kem gözlerden Allah bizi korusun.
d. Fakirlik İçin Çare
1. Soru:
Fakirlikten kurtulup helâl rızka erişmek için ne yapmalıdır?
Fakirlikten kurtulmak için, abdestli gezmeyi tavsiye ederim. Devamlı abdestli gezerseniz evinizde bereket olur, kendinizde bereket olur. Sabah namazından sonra, İşrak vaktine kadar beklemenizi ve o vakti ibadetle ihyâ ederek geçirmenizi, sonra iki rekât İşrak namazı kılmanızı tavsiye ederim.
2. Soru:
Kenzü’l-Ummâl, c.VI, s.744, no;17656; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XIV, s.379, no;14535.
Üniversite mezunu, abdestinde, namazında ve zikrinde olan oğlum, uzun yıllar çalışıp çabalamasına rağmen emeğinin karşılığını alamıyor. Hanımı ve çocukları sıkıntı içerisinde... Bu sıkıntıdan kurtulması için dua ve tavsiyelerinizi bekliyoruz.
Allah el genişliği versin, yaşam rahatlığı versin, helâl rızıklar versin... Ama bunun için Peygamber Efendimiz’in hadis-i şeriflerinde tavsiyeler var... Abdestli gezmek ve temizliğe riayet etmek, bereketin artmasına sebeptir. Evin temiz olması, düzenli olması, süprüntüsüz olması; kişinin abdestli olması —başta boy abdestli olması, sonra namaz abdestli olması— berekete sebeptir.
Sabah namazından sonra oturup, İşrak vaktine kadar zikirle meşgul olmak, sonra İşrak namazı’nı kılmak; o da rızkın bol olmasına sebeptir. Hattâ Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
“—Âfâkı dolaşıp rızık aramaktan daha çok rızık kazandırır.”
e. Strese Çare
1. Soru:
İmam-hatip lisesi mezunuyum, bu sene üniversite imtihanlarına çalışıyorum. Fakat, büyük bir stres altındayım. Bir yandan aile, bir yandan gelecek korkusu içerisinde bulunuyorum. Ailem geçinemiyor. bazan intihara varacak düşüncelere giriyorum. Bu sıkıntılardan kurtulmak için ne tavsiye edersiniz?
Mü’min strese girmez, çünkü Allah’a imanı vardır. Rızkı insana Allah veriyor, hayatı Allah veriyor, duaları Allah kabul ediyor. Binâen aleyh, mü’min strese girmez. Kur’an okur, tesbih çeker, Allah der, “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” der; bunların hepsi gider.
Abdestli gezsin, zikrini yapsın, Kur’an okusun; rızkı da genişler. Bakın, rızık genişlemesi için bazı tedbirler vardır. Abdestli gezmek, temiz gezmek rızkı arttırır. “Bir evdeki pislik, pasaklılık, çör çöp, o evde bereketin gitmesine sebep olur.” diyor Peygamber Efendimiz hadis-i şerifte... Temizlik önemli!..
Temiz olacağız! Evimiz temiz olacak, süprüntü olmayacak... Kendimiz temiz olacağız... Gusülsüz olmayacağız, abdestsiz olmayacağız... Dişimiz fırçalanmış olacak, koltuğumuz
temizlenmiş olacak, tırnaklar kesilmiş olacak... Temizliğin her çeşidini yapacağız.
Sabah namazından İşrak vaktine kadar camide oturup, zikirle meşgul olmak rızkı arttırır. Bu da bir tedbir...
Sonra, insan hayır hasenât yaparsa, Allah bire on verir. O da bir tedbir... Fakire yardım etmek, sadaka vermek sûretiyle rızkı genişler.
Stres yoktur, müslüman strese düşmez! Neden? İmanı vardır da ondan... Allah’a tevekkül eder, strese düşmez.
2. Soru:
İçimde rûhî yönden bir boşluk var, ne yapsam dolduramıyorum. Bunalım geçiriyorum. Ne tavsiye edersiniz?
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâhi’l-aliyyi’l-azîm” desin çokça… Kur’an okusun, abdestli gezsin, Kur’an’ın tefsirini okusun!
f. Evrâd-ı Şerife ve Cevşen
1. Soru:
Evrâd-ı Şerife’nin ve Cevşen’in ne olduğunu anlatır mısınız?
Evrâd, her gün okunan dualara denir. Hocamız’ın şeyhlerinden izinli olarak aldığı birtakım dualar vardır. Meselâ, Evrâd-ı Bahâiyye, Hizb-i A’zâm... vs. Bunları kendisi birleştirdi ve bizim İskenderpaşa’da sabahları okuduğumuz Evrâd-ı Şerife’yi hazırladı. Arkadaşlarımızın da çoğunun evinde vardır. Devamlı okunan bir dua kitabıdır.
Cevşen, bir çeşit duadır. Cevşen-i Kebir denilen dua, bizim Gümüşhaneli Hocamız’ın Mecmuatül Ahzâb’ında vardır. Said-i Nursî rahmetli, çok sevmiş bu duayı ve oradan almıştır. Risâle-i Nur talebesi kardeşlerimiz okurlar. Güzel bir duadır.
2.. Soru:
Cevşen-i Kebir gibi duaların boyna asılıp taşınması hakkında ne buyurursunuz?
Bu çeşit duaları boyna asıp taşımak mahzurludur. Çünkü,
onlarla yüznumaraya filân giriliyor, çıkartılamıyor. Cüzdan gibi çok sarılmış bir şeyin içinde, cebinde olması olabilir. En iyisi hafızasına almak, ezberlemek... En güzeli o...
g. Salât-ı Tefriciye
Soru:
Babam şofördür. Bundan bir buçuk ay önce yabancı bir ülkede trafik kazası geçiren babamı içeri aldılar. Babam suçsuz... Hapisten kurtulması için, okunmasını tavsiye edeceğiniz bir dua var mı?
Özellikle bu iş için hatırıma, büyüklerimizden duyduğum bir şey geldi: 4444 defa Salât-ı Tefriciye çeksin, inşaallah kurtulsun. Allah, an karîbi’z-zaman kurtarsın...
h. Toplu Yemek Duası
Dua:
Yemekten sonra topluca dua etmek bid’at olduğunu söylüyorlar ne dersiniz?
Önce topluca duayı düşünelim. Topluca dua Peygamber Efendimiz’in zamanında da yapılmıştır. Topluca dua yağmur duası, namazlardan sonra yapılan dua, Kunut duası gibi şekillerle topluca yapılmıştır. Duanın topluca yapılması olduğuna göre yemekten sonra da yapılması haydi haydi, bir kere akıl mantık idrak ediyor ki bir mahzur değildir.
Şurada Kur’an-ı Kerim’i okuyoruz, beraberce duasını yapıyoruz. Bunun gibi yemek yedikten sonra da beraberce
duasının yapılması bid’at olmaz. Millet bid’atı adam akıllı karıştırmaya başladı; o bid’attır, bu bid’attır, o bid’attır bu bid’attır. Mesleği her şeye bid’at diye isnat etmek olan bir sınıf türedi diyeceğim adeta. O bid’at, bu bid’at diyorlar ama dini bilgileri tam değil.
Peygamber SAS Efendimiz yemeğin arkasından dua etti, yemeğin arkasından dua etmek sünnettir. Kalabalık bir grup içinde dua edildiği zaman da, birisi dua eder, ötekiler âmin
derler. Bunu namazda bile yapıyoruz. Fatiha’yı okuyoruz, içinde dua var:
اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمــُسْـتَقيِمَ . صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْ عَمْتَ عَ لَيْهِمْ . غَيْرِ
المْــَغْضوُبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّالـِّينَ (الفاتحة:٥-٧)
(İhdina’s-sırâta’l-müstakîm) “Yâ Rabbi, bizi sırât-ı müstakîme, doğru yola sevk et, yönelt! (Sırâta’llezîne en’amte aleyhim) Bizi sevdiğin, kendilerine ikramda, ihsanda, in’amda bulunduğun iyi kullarının yoluna sok! Onların yolunda yürüt! (Gayri’l-mağdùbi aleyhim ve le’d-dàllîn) Kendisine gazap ettiğin kavimlerin veya sapıtmış, şaşırmış olan kavimlerin yoluna aman bizi kaydırma!”
deyince imam, hepimiz “Âmin…” diyoruz. Namazda bile var bu.
Onun için bu gibi şeyleri çok ihtiyatlı karşılasın kardeşlerimiz, olur olmaz her şeye inanmasınlar. Bid’at; dinde aslı esası olmayan, dini rayından çıkartacak, dinin öğretilerini
bozacak olan şeylerdir. Bozmayacak olan şeylere bid’at demezler.
Yemekte Peygamber Efendimiz böyle dua etti, toplu yemek duası bid’at değildir.
i. Beddua Etmek
Soru:
Şeriata karşı olanlara, müslümanlara eziyet edenlere, mümkünse doğru yola gelmeleri, mümkün değilse Allah’ın gazabına uğramaları hususunda dua etmeyi düşünüyorum, tavsiyeleriniz nelerdir diyor.
Peygamber SAS Efendimiz zamanında iman edenlere çok eza, cefa ettiler, tarih kitaplarından biliyorsunuz. İşkenceden ölenler de oldu. Peygamber Efendimiz’in kendisine de çok eza, cefa ettiler. Taif şehrine sokmadılar, taşlayarak kovaladılar, bir bağ evine sığındı, topukları filan kanadı. O zaman bile Peygamber Efendimiz beddua etmedi.
j. Dua ile Tedavi
1. Soru:
Tedavide duanın yeri nedir?
Peygamber SAS Efendimiz hastanın iyi olması için çeşitli şekillerde tavsiyelerde bulunmuştur. Bazen dua tavsiye etmiştir. Şu duayı okuyun şöyle olur, böyle olur diye... Bazen elini koyup dua etmiştir.
Tirmizî’nin ve Ahmed ibn-i Hanbel’in İbn-i Abbas RA’dan rivayet ettiği bir hadis-i şeriflerinde buyurmuşlar ki:
مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَعُودُ مَرِيضً ا، لَمْ يَحْضُرْ أَجَلُهُ ، فَيَقُولُ سَبْعَ مَرَّاتٍ:
أَسْأَلُ الله الْعَظِيمَ، رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ، أَنْ يَشْفِيَكِ؛ إِلاَّ عُوفِيَ
(ت. حم. عن ابن عباس)
RE. 388/2 (Mâ min abdin müslimin yeùdü marîdan, lem yahdur ecelühû, feyekùlü seb’a merrâtin: Es’elu’llàhe’l-azîm, rabbe’l-arşi’l-azîm, en yeşfiyeke; illâ ùfiye)
“Hiçbir müslüman kul yoktur ki, eceli gelmemiş olan bir hastayı ziyaret eder de, yedi defa şu duayı okursa, mutlaka o hasta şifa bulur:
(Es’elu’llàhe’l-azîm, rabbe’l-arşi’l-azîm, en yeşfiyeke) “Ben
azamet sahibi Allah’tan, Arş-ı azîm’in rabbi olan o ulu Allah’tan sana şifa vermesini dilerim.” Bu kadar… Yedi defa okuyacak.
Buna benzer çeşitli tedavi şekilleri vardır. İslâm’da dua ile de tedavi olur.
2. Soru:
Kardeşimi yılan soktu. Durumu kötü. Dua eder misiniz?
Allah şifa ihsan eylesin. Sahâbe-i kirâm bir seyahate çıktıkları zaman, misafir oldukları bir vahada kabile reisini zehirli, öldürücü bir yılan sokmuş. Sahabeden birisi dua etmiş, geçmiş. Dua; gelen belayı def eder, şifayı da verir. Yani öyle bir özelliği de vardır.
Dua etsinler. Hem de okuduğu Fâtiha Sûresiymiş, yani esrarlı bir başka dua değil; senin, benim bildiğim Fâtiha Sûresi... Fâtiha sûresini okusunlar, o kısımlara üflesinler; ağızları düzgünse Allah dualarını kabul eder, şifa bulur. Yakınları dua etsinler. Biz de bir Fâtiha okuyalım cümle hastalarımızın şifa bulması için ve o kardeşimiz için...
k. Dua İstekleri
1. Soru: Hocam, kardeşim “Halim, selim bir kul olayım!” diye sizden dua istedi, bana da dua edin.
Evet, birbirimize dualar yapacağız, inşallah yapalım. Allah hepimizin ahlâkını güzelleştirsin, hepimizi çok kuvvetli, güzel, iyi, halis, muhlis müslüman eylesin...
2. Soru:
Birisi bizim müesseselerimizden birisinde vazifeliymiş. Yükü ağırmış. Hayırlısıyla götürmek için dua eder misiniz?
Allah hepimize hayırlı hizmetler nasip etsin. İnsanın yükü ağır olabilir.
Bizim torun da diyor ki;
“—Dede o kadar çok işim vardı ki evden geliyorum, falanca yere gidiyorum. Oradan kursa gidiyorum. Başımı kaşıyacak vaktim yok.”
“—İyi, böyle çok olunca insan iyi yetişir.” dedim.
Yük çok olunca insan iyi yetişir, sevabı da çok olur. Hizmet eder, izzet bulur, sevap kazanır, iki cihanda aziz olur. O bakımdan Allah yardımcısı olsun.
3. Soru:
İmtihana girecek kardeşlerimiz, evlenecek kardeşlerimiz, şahsi işleri hastalıkları olan kardeşlerimiz dua istiyorlar.
Mü’minin mü’mine duası makbuldür. Ben dua edeyim siz “Amin” deyin. Rabbimiz hastalara şifa versin, dertlilerimize deva versin, işleri müşkül olanların işlerini âsân eylesin, dertleri olanların dertlerine çareler ihsan eylesin.
Evlenen kardeşlerimize hayırlı yuvalar kurmak nasip eylesin. Güzel geçimler nasip eylesin. Gönüllerimizin muratlarını cümlemize nasip eylesin. Cümlemize hayırlı evlatlar ve bol rızıklar nasip eylesin. Mesut, bahtiyar, ecirli, sevaplı bir ömür geçirmeyi nasip eylesin. Huzuruna sevdiği kul olarak varmamızı nasip eylesin.
l. Muska
1. Soru:
Bir arkadaşımızın pardesüsüne hiç belli olmayacak şekilde muska yapılıp dikilmiş. Bunu fark ettiği zaman, muska bayağı aşınmış durumdaydı. Ne yapması gerekir? Tavsiye ve duanızı bekleriz.
Muska çeşitli maksatlarla yapılır. Annesi; “Evladım kazadan, belâdan uzak olsun; başına bir kötülük gelmesin.” diye yapmıştır, pardesüsüne dikmiştir. O zaman dursun. Eğer kimin neden yaptığı belli değilse, “Ters bir maksatla yapılmış.” diye düşünüyorsa, oradan söksün, köprüden geçerken Haliç’in sularına atsın. Kul hüva’llah, Kul eùzü bi-rabbi’l-felak, Kul eûzü bi-rabbi’n- nâs ve Âyete’l-kürsî’yi okusun, Allah’a sığınsın; zararı olmaz.
2. Soru:
Üzerime büyü ve muska yapılmasından korkuyorum; bundan nasıl korunabilirim?
Büyü ve muska konusunda bazı kimseler çok vesveselidir. Bunun çaresi Kul hüva’llah, Kul eûzü bi-rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi’n-nâs okumak, Ayete’l-kürsî okumak ve Allah’a sığınmaktır. O zaman hiç bir zararı olmaz. Onlar o zararı engelleyici sûrelerdir.
m. Hidayet Allah’tan
Soru:
Bir hanım, kocasının hidayete ermesi, kalp gözünün açılması için dua rica ediyor.
Bunlar iyi insanlar. Dua istedikleri kimseler tam bu yolda değiller. “Allah onları hidayete erdirsin.” diye dua isteniyor. Hem bu isimleri buraya yazılmış olan kimseler için, hem de bizim, sizin tanıdığınız, yakınlarımız için cân u gönülden dua ederiz ki Allah lütfeylesin, içlerine pişmanlık versin, kalplerine yumuşaklık, rikkat versin, yanlışlarını göstersin; yanlışın yanlış olduğunu anlayıp tevbekâr olmalarını, Cenâb-ı Hakk’ın yoluna girmelerini nasip eylesin, Allah tevfîkini refîk eylesin, hidayet eylesin.
Aziz ve muhterem kardeşlerim!
Bizim Allah’tan bu yakınlarımız için istediğimiz hidayet denilen şey çok kıymetlidir. Çünkü insan hidayete erdi mi cennete gider. Cennete gitmenin anahtarıdır, yoludur, başlangıcıdır. Allah herkese bu güzel işi nasip etmez. Sevmediği insanlara bunu nasip etmez. Ayetlerden biliyoruz.
وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ (التوبة:٢٤)
(Va’llàhu lâ yehdi’l-kavme’l-fâsikîn) [Allah fâsık kavimleri doğru yola çıkartmaz, hidayet eylemez.] (Tevbe, 9/24)
Fâsık günaha devam eden demek. Günaha devam eden adama Allah hidayet vermez.
وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ (الصف:٧)
(Va’llàhu lâ yehdi’l-kavme'z-zàlimîn.) [Allah zàlimler topluluğunu hidayete erdirmez.] (Saf, 61/7)
Zulmüne devam eden, zulüm üzere olan insana Allah hidayet vermez. Neden? Çünkü hidayeti verince kerata cennete gidecek. Suç işliyor, suça devam ediyor, suçu bırakmamış, halen suçun üzerinde. O zaman hidayet vermez.
وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ (البقرة:٢٤٦)
(Va’llàhu lâ yehdi’l-kavme’l-kâfirîn.) “Allah kâfirlere hidayet vermez.” (Bakara, 2/264)
Bu işin ilk çaresi ne? Suçu işleyen kişi pişmanlık duyacak; yaptığı işin suç olduğunu bilecek, hatasını anlayacak, pişmanlık duyacak. Allah o zaman nasib eder. Tabi insan; oğlu, anası, babası, yakını doğru yola girsin istiyor ama, onlar severek, isteyerek eğri yolda yürümeye devam ediyorlar. O zaman Allah o âsilere bu ikramı yapmaz. Allah gönüllerine, yaptığı işin yanlışlığını belirten işaretler göndersin.
Allah, herkese kendisine mahsus işaret gönderir. Herkese işaret gönderir. Rüyada görür, birisinden duyar, birisi bir nasihat eder, gözünün önünde ibretli bir olay geçince aklına düşer. Aklına düşüren Allah’tır, onu gösteren Allah’tır, o adamı ona gönderen Allah’tır. Onun için büyüklerimiz; “Söyleyene bakma söyletene bak.” demişler.
Böyle bir vesile olur. Rüya görür, kan ter içinde kalkar,
kıyamet kopmuş Mahkeme-i Kübrâ’da hesap verememiş. Allah; “Cehenneme atın bunu!” demiş. Kan ter içinde uyanır. “Benim halim ne olacak?” diye bir pişmanlık gelir, tevbe eder.
Ya da bir güzel iş yapar. Bir güzel işten dolayı Allah onu sever, o zaman yeşil ışık yanar, yolu açılır.
Meselâ, evliyâullahtan birisi, önceki halinde dağda yol kesen, adam öldüren, kervan soyan bir şakî imiş, dağda eşkıyâ imiş. Bir gün yolda çamurun içinde “Bismi’llâh” yazılı bir kâğıt görmüş. “Burada Allah’ın adı yazılı.” diye çamurun içinden çıkarmış, yıkamış, izzet etmiş, güzel bir yere koymuş.
Gece rüya görmüş:
“—Ey kulum, sen benim adıma hürmet ettin, izzet, itibar eyledin; ben de senin günahını bağışladım.” diye rüyada kendisine müjdelenmiş.
Sabahleyin gözyaşları içinde kalkmış, eşkiyâlık yolunu bırakmış, tevbekâr olmuş, hak yola girmiş, ilerlemiş, yükselmiş.
Hacca gelirken Alman patronu ona:
“—Muhammed’e benden selâm söyle.” demiş.
O da, “Olur.” demiş. Medine’ye gittiği zaman ziyarette Peygamber Efendimiz’in türbesinin önünde dururken:
“—Yâ Rasûlallah! Benim patron Hans sana selâm söyledi. Müslüman değil ama ne yapayım, selâmı tebliğ etmek lâzım, kusuruma bakma, Hans’ın sana selâmı var. “ diye içinden geçirmiş.
“—Vallahi, daha Almanya’ya gitmeden Hans’ın müslüman olduğu haberi geldi.” diye bana söyledi.
Peygamber Efendimiz’e selâm göndermesini Allah sevmiş. İnsan böyle bir şeyden dolayı kurtulabilir. Onun için nasihat etmek lâzım.
Bana birisi bir şey anlattı. Hem söylemeye çekiniyorum hem de ibretli bir olay: Bana anlatanın yakını bir yerde imam. Hayal değil. Hem imam, hem de haftanın belli günü kafa dengi arkadaşlarla buluşurlar, içerlermiş. Yanlış duymadınız; içki içerlermiş. Ama nerede içerlermiş, meyhanede mi? Hayır, her hafta birisinin evinde içerlermiş.
Bana anlatan diyor ki:
“—Hocam! Hayret edilecek bir şey. İçmek için geldikleri evde abdest alıp yatsı namazını da kılarlardı.”
Mantığa bak! Akıl mantık alır iş değil. Madem namaza hürmet ediyorsun, madem hocasın, madem sen ve senin kafa dengi o arkadaşların namazı da kaçırmıyor; yatsı namazını da kılıyorsunuz; bu mereti niye içiyorsunuz? Bu zıkkımı niye zıkkımlanıyorsunuz? Niye Allah’a asi oluyorsunuz? Bu kadar güzel, bu kadar tatlı meşrubat var. Onları bırakıp da bu zıkkımı niye zıkkımlanıyorsunuz? Akıl almaz.
Hoca yatsı için abdest almış. Evin hanımı, hoca efendiye havlu tutmuş. Demiş ki:
“—Bu ne biçim hocalık? Hem abdest alıyorsun, namaz kılıyorsun; hem de biraz sonra içki içeceksiniz! “
Kadının burasına gelmiş, kocası da o takımdan. “Ne biçim müslümanlık?” diye söylenmiş. Yüreği yanıyor ya, candan söylemiş demek ki. Yüreği yanan insan candan konuşur. Hocaya
karşı zehir gibi konuşmuş.
Emr-i ma’ruf, nehy-i münker… Bu laf Hoca’ya bir tesir etmiş. Demek ki zamanı gelmiş. Hoca tevbekâr olmuş. O gün içkileri bırakmışlar. Ondan sonra bir daha içmemişler.
Bazen böyle oluyor. Bir sebep oluyor. O sebep oluncaya kadar o kusurlu işi yapıyorlar. Sonra Allah doğru yola sevk ediyor.
Peygamber SAS Efendimiz zamanından misâl verelim. Demişler ki:
“—Yâ Rasûlallah! Şu delikanlı hem namaz kılıyor hem de kabahatli işler yapıyor.”
Peygamber SAS Efendimiz de demiş ki:
“—Kıldığı namaz, onu o kötülüklerden kurtaracak!”
Hakikaten de bir zaman geçmiş, çocuk tevbekâr olmuş.
Yapılan ibadetler insanı kurtarır. Ayet-i kerîmede var:
إِن الصَّلًَةَ تَنْهَى عَنْ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ (العنكبوت:٥٤)
(İnne’s-salâte tenhâ ani’l-fahşâi ve’l-münker) [Muhakkak ki, namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.] (Ankebut, 29/45)
Eğer doğru düzgün kılıyorsa, hatalarını yavaş yavaş düzeltir. Doğru düzgün kılmıyor, gösteriş için kılıyorsa; kıldığı namaz onu Allah’a yaklaştırmaya değil, onu Allah’tan uzaklaştırmaya yarar.
Nice namaz kılan insan vardır ki, kıldığı namaz onu Allah’a yaklaştırmaya yaramaz; Allah’tan uzaklaştırmaya yarar. Nice oruç tutan insan vardır ki, akşama aç ve susuz kalmaktan başka eline bir şey geçmez, boşa gitmiştir. Nice gece kalkıp namaz kılan insan vardır ki, uykusuzluktan başka bir kârı olmamıştır, uykusunu bırakmıştır ama namazı makbul değildir. Böyle durumlar oluyor.
Muhterem kardeşlerim, bunlar çok mühim konular. Bir insan namaz kılıyor da niye kabul olmuyor? Bir insan namaz kılıyor da, niye Allah’tan gittikçe daha çok uzaklaşıyor? Bu ibadetlerin âfetleri nelerdir? Namazı nasıl kılmamız lâzım, orucu nasıl tutmamız lâzım, haccı nasıl yapmamız lâzım? Bu çok önemli. Çok önemli!
Haccın ilk şartı neydi? Okuduğumuz kitaplardan, hadislerden, şimdiye kadarki sohbetlerden anladığımıza göre haccın ilk şartı, helâl paradır. İlk şartı o... Helâl parayla, helâl kazançla olmayınca havaya gidiyor. Haram lokma yediği zaman, kırk sabah namazı, duası kabul olmuyor. Oruçluyken gözüyle harama baktığı, diliyle yalan söylediği, kulağıyla günahı dinlediği zaman, orucu kabul olmuyor.
“—Lâ ilâhe illa’llah… Lâ ilâhe illa’llah… Lâ ilâhe illa’llàh…” diye zikrederken, isyana, günaha devam ediyorsa; Allah ona:
“—Sen yalan söylüyorsun! Lâ ilâhe illa’llàh diyorsun da isyana niye devam ediyorsun?” diyor.
Eğer bir insan isyana devam ediyorsa, zikir yapsa bile yapmamış sayılıyor. Allah’ı asıl zikreden insan; ona itaat eden, muti olan, söz dinleyen, onun yolunda yürümeye çalışandır. Çünkü Allah’ı hatırında tutuyor da günahtan kaçınıyor, isyandan kaçınıyor, Allah’a isyan etmiyor.
Onun için helâl lokma yenilecek; temiz bir kalple, iyi bir
niyetle Allah’a güzel kulluk yapılmak istenecek. Öyle olunca yavaş yavaş düzelir. Ama haramla beslenilirse; ibadetlerin afetleri dediğimiz, ibadetleri iptal eden, bâtıl eden, boşa çıkaran kusurlar işlenirse; insanın içinde kibir varsa, burnu büyükse, bir takım böyle şeylerden dolayı hasedi varsa:74
الْحَسَدُ يَأْكُلُ الْحَسَنَاتِ، كَمَا تَأْكُلُ النَّارُ الْحَطَبَ (د. هب. عن أبي هريرة؛ ه . ع . ش. هب. والديلمي عن أنس)
(El-hasedü ye’külü’l-hasenâti, kemâ te’külü’n-nâru’l-hatab) “Haset, insanın yaptığı iyiliklerin sevabını ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi yiyip bitirir.” Hasetçi olmayacak. Haset ehli, haset eden bir kimse olmayacak. Kötü bir huy ibadetlerini yok ediyor.
لاَ تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالأَْذَى (البقرة:٢٤٦)
(Lâ tübtılû sadakàtiküm bi’l-menni ve’l-ezâ) [Başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın!] (Bakara, 2/264)
Demek ki, o zaman Allah kabul etmiyor. “Sen fukarayı üzdün.” diye kabul etmiyor. Onun için temiz kalple ibadet edeceğiz, halis düşüneceğiz, helâl yiyeceğiz, boynu bükük olacağız; mütevazı, güzel huylu olacağız.
74 Ebû Dâvud, Sünen, c.II s.693, no:4903; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.V, s.266, no:6608; Abd ibn-i Humeyd, Müsned, c.I, s.418, no:1430; Ebû Hüreyre RA’dan.
İbn-i Mâce, Sünen, c.II, s.1408, no:4210; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.VI, s.330, no:3656; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c.V, s.330, no:26594; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.V, s.267, no:6610; Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.II, s.136, no:1049; Bezzâr, Müsned, c.II, s.271, no:6212; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.2, s.159, no:2812; İbn-i Abdi’l-Ber, Temhîd, c.VI, s.124; İbn-i Adiy, Kâmil fi’d-Duafâ, c.V, s.247; Hatîb-i Bağdâdî, Târih-i Bağdad, c.II, s.227; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.LIV, s.170; Enes RA’dan.
Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.II, s.136, no:1048; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.III, s.833, no:7438; Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.117, no:1132; Câmiu’l-Ehàdîs, c.XII, s.193, no:11738.
Haccın mebrur olması için cömertlik lâzım, (it’àmü’t-taàm) yemek yedirmek lâzım. Bir de tatlı dil lâzım, (tîbu’l-kelâm) Tatlı konuşacak, gönül alıcı konuşacak, gönül yapacak.
Başka hadislerde bir şartı daha vardır: (Ve ifşâu’s-selâm) “Herkese selâm verecek.”
“—Selâmün aleyküm, nasılsın kardeşim, neredensin, memleketinizde ne var ne yok?”
Selâm verecek; dostluk, ahbaplık, sevgi içinde olacak. Öyle olursa olur.
Yakınlarının hidayeti için bizden dua isteyen kardeşlerimiz için dua ettik. Yine dua etmeye devam edelim, onlar da etsin. Ama onların da kendilerinin pişmanlık duyması lâzım. Günahı sevmeyip vazgeçmesi lâzım. Günahta ısrar ederken tevbe etmek, Allah’la alay etmek gibidir.
Allah-u Teâlâ Hazretleri münafıklar hakkında Peygamber Efendimiz’e dedi ki:
إِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْعِينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللهُ لَهُمْ (التوبة:٠٨)
(İn testağfir lehüm seb’îne merreten felen yağfira’llàhu lehüm) “Yetmiş defa da istiğfar eylesen, Allah onları mağfiret etmeyecektir.” (Tevbe, 9/80)
Allah onları kabul etmeyecek. Münafık çünkü… Münafık olduğundan kabul etmeyecek.
İbrâhim AS babasına:
سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي
(Sevfe estağfiru leke rabbî) “Senin için Rabbime istiğfar edeceğim.” dedi; söz verdiği için böyle söyledi ama İbrâhim AS demesine rağmen, babası veya babalığı, ateşe tapan, puta tapan Âzer kurtulamadı. Demek ki, ibadetlerin âfetlerini öğrenmek lâzım. İbadeti öğrendiğimiz gibi ibadetleri boşa çıkaran şeyleri de öğrenmemiz lâzım. Bu çok önemli. Biz bazı kitaplarımızda dilimizin
döndüğünce bunları yazdık. Şimdi de kısaca bazılarını söyledik. Bunları öğrenmek lâzım. Bir de helâl lokmaya çok dikkat etmek lâzım. Bir de huyların güzel olması çok önemli. Güzel huylu, güzel ahlâklı olacak; kötü huylu olmayacak.
n. Doğum Sırasında Dua
Soru:
Doğum sırasında yaptığın bütün dualar kabul olur mu?
Doğum hali kadıncağızın çok zor bir halıdır. Çok önemli bir olaydır, çok ciddi bir olaydır, hayatî bir olaydır. Hem bebeğin hayatı için hayatî önemi vardır, hem de annenin hayatı için çok önemli bir olaydır. Tabii, böyle bir mazlum durumda, böyle sıkıntılı bir durumda, Allah yapılan duaları kabul eder.
Yalnız, ben size genel bir müjde söyleyeyim: Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teàlâ Hazretleri müjdelemiş ki:
اُدْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ (المؤمن:٠٦)
(Üd’ùnî estecib leküm) “Bana dua edin, ben sizin duanızı kabul ederim!” (Mü’min, 40/60)
Yalnız, duaların kabulünü bir kaç kısma ayırmak lâzım. Basit bir misâlle anlatayım: Meselâ siz dua ettiniz, dediniz ki:
“—Ya Rabbi, karnım ağrıyor, bana Aspirin ver!”
Halbuki, aspirin mideye zararlıdır. Senin karnın da zaten ülserden, gastritten ağrıyorsa, bir de sen Aspirin yutarsan, ne olur? Miden kanama geçirir, hastahanelik olursun.
Demek ki, aspirin istiyorsun sen ama; sen aslında karnının iyi olmasını istediğin için; sana Aspirin vermez de, Asidoban plus
şurubu verir. O da, o senin ağrına iyi gelecektir. Tamam, Allah duanı kabul etti.
“—İyi ama, Aspirin istedim, Aspirin vermedi!”
Yahu, sen bırak şimdi Aspirini... Sen o aspirini alsaydın, senin miden berbat olacaktı; işte senin işine yarayan ilaç bu...
Dua bir böyle kabul olur. Yani, Allah’tan bir şey istersin, Allah senin muradına uygun bir şey verir ama; sen onu bilmezsin.
Meselâ sen:
“—Yâ Rabbi, bana şu işimi rast getir, ben şu işim olsun istiyorum!” diye dua edersin. “—Kulum, sen o işi yaparsan, sonunda çok günaha gireceksin!” der, onu yaptırmaz. Allah rızkını başka yerden verir.
Bazen istediğin şey uygun olur, istediğini aynen verir.
Kendi hayatımdan biliyorum. Ben okula giderken:
“—Yâ Rabbi, şu sorular çıksın!” diye dua etttiğimi, üç sorunun da o sorulardan çıktığını biliyorum.
O bazen aynen verir; iki…
Bazen de istediğin şey Allah’ın kaderine uygun olmadığından, Allah bu dünyada vermez, ahirette verir.
Allah’ın kaderine uygun olmamak ne? Meselâ:
“—Ya Rabbi, ölmesin şu babam, yaşasın!”
Ama, ey kulum. Onun ömrü bu kadar, eceli geldi, gidecek. O ölür de, sen o yaptığın duanın mükâfatını ahirette görürsün, sevap alırsın. Çok büyük sevap alırsın, ahirette çok mutlu olursun.
Sonra, bir de biliyorsunuz ki, dünyada her insanın menfaati farklı oluyor. Kısaca halkımızın söylediği bir söz vardır:
Ekin eken yağmur istermiş, çömlekçi de güneş istermiş; çömlekleri kurusun diye. Şimdi, çömlekçi elini açıyor:
“—Yâ Rabbi, aman hava çok güneşli olsun da, şu benim çömleklerim kurusun!” diyor.
Ötekisi de:
“—Ekini ektim yâ Rabbi! Aman şakır şakır yağmur ver de, şu benim ekinlerim bitsin!” diyor.
Ne olacak şimdi? Ya yağmur yağacak, ya güneş olacak. Allah kaderde ne varsa, bildiğini yapar. Dua edene duasının mükâfatını ahirette verir. Dualar kabul olur.
O bakımdan, genel bir müjde vardır: dua edin, dua ibadettir, dualar kabul olur. Yalnız, dua ettim de istediğim verilmedi diye edepsizlik yapmayın! Bu edepsizlik…
“Ben Allah’tan istedim istedim de vermedi.”
Terbiyesizlik yapıyorsun şimdi. Böyle laf söylenmez. Neden? Allah verir de, sen verdiğini bilmiyorsun. Veriyor da, verdiğini anlamıyorsun. Dua böyle.
o. Kaddesa’llàhu Sırrahû Demek
Soru:
İmam-hatip lisesinde okuyan bir talebeyim. Kelâm hocamız bize dedi ki:
“—Peygamberimiz zamanında ‘Kaddessa’llahu sırrahû’ diye dua etmek yoktu. Bu dua İslâm’a sonradan girmiştir, bid’attır.”
Evet, o zamanki rivayetlerde (Rahimehu’llàh) “Allah rahmet eylesin!” deniliyor. Daha sonra İslâmî eserlerde, böyle vefat etmiş büyükler için, mü’minler için (Rahimehu’llàh) sözü kullanılmıştır. (Rahmetu’llàhi aleyh) sözü kullanılmıştır. (Kaddesa’llàhu sırrahû) veya (Kuddise sırruhû) sözü de kullanılmıştır. Olabilir.
Duanın hududu yoktur, tahdidi yoktur. “Bu kadar edebilirsin, bundan sonrasını edemezsin!” diye bir şey yoktur.
Allah-u Teàlâ Hazretleri:
اُدْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ (المؤمن:٠٦)
(Üd’ùnî estecib leküm) “Siz bana dua edin, ben sizin duanızı kabul ederim!” (Mü’min, 40/60) buyurmuştur.
Duanın ille belli bir kalıpta olma mecburiyeti yoktur.
Böyle dualar bid’at mıdır? Buna bid’at da denemez, çünkü dua ediyoruz. Vefat etmiş bir büyüğümüze dua ediyoruz. Kelâm hocası “Bid’attır.” demiş. Yanlış.
Dua etmek serbest olduğuna göre, ettiğimiz dua da hayır dua olduğuna göre, bunun bid’atla filan ilgisi yoktur.
Adamlar bid’atı filan karıştırıyorlar. Kafaları iyice karıştı. Neyin bid’at, neyin sünnet olduğunu bilemez oldular. Ölüleri rahmetle anmak sünnettir. Biz de rahmetle anıyoruz. “Allah şöyle etsin, böyle etsin…” demiş oluyoruz. Mânasını bilmedikleri şeylerde ahkâm kesiyorlar. Allah bir insanı yarım hocanın eline düşürmesin, yarım doktorun da eline düşürmesin. Yarım doktor candan eder, yarım hoca dinden eder.
Kaddessa’llàhu sırrahû, Rahimehu’llàh veya Rahmetu’llàhi aleyh veya “Nur içinde yatsın!” Ne var bunda? “Nur içinde yatsın!” demek bid’attır mı diyeceğiz? Değil yahu! Nur içinde yatsın, kabri nur dolsun… Çünkü kabrin nurlanması var.
p. Çocuğun Hayal Görmesi
Soru:
Dörtbuçuk yaşındaki oğlumuz, banyo kapısına yakın bir yerde, duvarda, bir buçuk metre civarında, burunsuz, hafif sakallı, gülümseyen bir yaratık gördüğünü söylüyor. Zaman zaman, orada adam var bana bakıyor diye, tek başına banyoya girmiyor. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bir şeyler tavsiye edip dua eder misiniz?
Hafif sakallı, gülümseyen olduğuna göre, kötü bir şey değil demek ki... Eûzü besmele çeksinler, Ayete’l-kürsî’yi okusunlar, Felak ve Nâs sûrelerini okusunlar; bir şey olmaz inşaallah...