9. DOĞUM KONTROLÜ

10. ANA-BABA HAKLARI



a. Ana Babaya İtaatin Sınırı


1. Soru:

Anne baba, “Ya hanımını bırak, ya bizi!” derse ne yapmak lâzım?


Anne baba böyle demekte haksızdır, yuva yıkmağa hakları yoktur. Anne babaya nasihat etmek lâzım! Çünkü, boşanan kadın mağdur olacaktır. Annenin babanın kaprisiyle müslümana böyle bir şey yapılmaz. Diyecek ki: “Ben bu yuvayı bozamam!” Çünkü:12


أَبْغَضُ الْحَلًَلِ إِلَى اللهَِّ، الطَّلًَ قُ (د. ه. ك. عد. ق. عن ابن عمر)


RE. 8/2 (Ebğadu’l-halâli ila’llàh, et-talâk) “Allah’ın en sevmediği helâl, boşanmadır.” Boşanma helâl ama, var ama; haksız, yersiz olursa, Allah kızar. Ancak çok mecbur olunca, belli şartlarda olabilir. Böyle durup dururken karı boşanmaz!

“—Anam babam istemiyor.” “—Almasaydın!” Sonra almış, olmuş bitmiş. Karısı olmuş, çoluk çocuğu olmuş. Olmasa bile mağdur etmeğe hakkı yok! Boşanmayı gerektirecek



12 Ebû Dâvud, Sünen, c.I, s.661, no:2178; İbn-i Mâce, Sünen, c.I, s.650, no:2018; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.VII, s.322, no:14671; Temmâmü’r-Râzî, el- Fevâid, c.I,s.21, no:26; İbn-i Adiy, Kâmil fi’d-Duafâ, c.IV, s.323; İbn-i Hibbân, Mecrûhîn, c.II, s.63; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.V, s.422; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan.

Lafız farkıyla: Ebû Dâvud, Sünen, c.I, s.661, no:217; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c.IV, s.187, no:19194; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.VII, s.322, no:14672; Muhàrib ibn-i Dessâr Rh.A’ten. Hàkim, Müstedrek, c.II, s.214, no:2794; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan. Dâra Kutnî, Sünen, c.IV, s.35, no:96; Muaz ibn-i Cebel RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.IX, s.1160, no:27872; Keşfü’l-Hafâ, c.I, s.27, no:39; Câmiü’l- Ehàdîs, c.I, s.115, no:170.

199

ciddî bir sebep yoksa, annem babam istemiyor diye karı boşanmaz.

Onlara diyecek ki:

“—Bu yaptığınız şey doğru değildir. Ben sizi çok seviyorum. Ben size hürmet etmek istiyorum ama, benden bunu istemeyin! Çünkü, Allah’ın rızâsına aykırı... Ben Allah’ın gazabına uğramak istemem, kimsenin hakkını üzerime almak istemem!” diyecek, annesini babasını iknâ edecek.

Kendisi iknâ edemiyorsa, müftüye, hocaya söyler. Onlar gider, nasihat ederler; olur.


2. Soru:

Babam din görevlisi... Nafile namaz kılmama, ders ve zikir yapmama okulu ileri sürerek izin vermiyor. Kontrolü dışında vaktim de yok; ne yapabilirim?


Din görevlisi değil, dinî vazifeleri yaptırmama görevlisi!

Zikr ü tesbihatını yolda giderken yapsın! Öteki namazları da; zâten Evvâbin’i akşam namazının arkasından kılacak, iki rekât, bir şey değil... İşrak namazı da sabah namazından biraz sonra olacak; o da bir şey değil... Kalıyor Duha namazı, gece yatarken abdest alıp namaz kılmak, Teheccüd namazı... Onları da yapmağa gayret etsin!


3. Soru:

Ben bekârım ve sakal bıraktım. Bekâr olduğum için annem buna karşı geliyor. Bu durumda onlara âsî mi olmuş oluyorum?


Sakalı kesmek haramdır. Sakalı bırakmak, hadis-i şeriflerde tavsiye edilmiş bir sünnettir. Şimdi bizim Türkiye’nin şartları dolayısıyla memurlar bırakamıyor, askerler bırakamıyor vs. mâzeretler oluyor. Bırakmaya durumu müsâit olanların bırakması lâzımdır, kesmesi günahtır. Mâzereti olanlar, mâzeretlerini Allah’ın huzurunda kabul ettirebilirlerse, mâzur olurlar; kabul ettiremezlerse, vebal altında kalırlar.

Eğer annesi babası râzı gelmiyorsa, “Bu bir vazifedir

200

anneciğim!” diye yumuşak yumuşak söylemeli, gönüllerini almağa çalışmalı... Politika ile, gönüllerini okşayarak, onları kırmamağa gayret etmeli!


4. Soru:

Annem buraya gelmeme razı değil, ne dersiniz?


Peygamber Efendimiz’in zamanında da Mus’ab RA’ın anası müslüman olmasına bile razı değildi. Hatta;

“—Evlâdım, dön bu yoldan! Dönmezsen açlık grevi yapacağım. Bak açlıktan öleceğim, ananın ölümüne sebep olursun!” deyince;

“—Ana, sen bu sevdadan vazgeç. Senin bin tane canın olsa da ölsen, yine ben müslümanlıktan dönmem!” dedi.

Hayırlı yere gidilir, hayırlı şeyler yapılır. Anasının babasının, hayırlı olan bir şeyi engellemeye kimsenin hakkı yoktur.

Hadis-i şerifte buyruluyor ki:13


لاَ طَاعَةَ لِمَخْلوُ قٍ فِي مَعْصِيَةِ الْخَالِقِ (حم. طب. ك. وابن خزيمة،



13 Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.V, s.66, no:20672; Taberânî, Mu’cemü’l- Kebîr, c.XVIII, s.170, no:381; Heysemî, Müsnedü’l-Hàris, c.II, s.632, no:602; Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.II, s.55, no:873; İbn-i Esir, Üsdü’l-Gàbe, c.I, s.275; Hatîb-i Bağdâdî, Târih-i Bağdad, c.III, s.145; İmran ibn-i Husayn RA’dan. Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.I, s.409, no:3889; Bezzâr, Müsned, c.V, s.356, no:1988; Abdü’r-Rezzak, Musannef, c.II, s.383, no:3788; Dâra Kutnî, İlel, c.V, s.155, no:786; İbn-i Abdi’l-Ber, et-Temhîd, c.VIII, s.58; Abdullah ibn-i Mes’ud RA’dan. Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.I, s.131, no:1095; Hàkim, Müstedrek, c.III, s.132, no:4622; Hz. Ali RA’dan.

Taberânî, Mu’cemü’l-Evsat, c.IV, s.181, no:3917; Hz. Hüseyin RA’dan.

İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c.VI, s.545, no:33717; Hasan-ı Basrî Rh.A’ten.

Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.II, s.369, no:3647; Abdullah ibn-i Abbas RA’dan. İbn-i Abdi’l-Ber, el-İstîàb, c.I, s.269; Abdullah ibn-i Huzâfe RA’dan.

Hatîb-i Bağdâdî, Târih-i Bağdad, c.X; s.22; Ebû Nuaym, Ahbâr-ı Isfahan, c.II, s.109, no:443; Enes ibn-i Mâlik RA’dan. İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.XVI, s.322; Temîm-i Dârî RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.VI, s.105, no:14875; Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.2077, no:3076; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XVI, s.427, no:17172.

201

وابن جرير عن عمران؛ و الحكم بن عمرو، وأبو نـعيم، خط. عن

أنـس؛ طب. عن النواس)


RE. 481/9 (Lâ tàate li-mahlûkin fî ma’siyeti’l-hàlik) “Allah’a isyan edilme durumu olduğu zaman, günah işlemek olduğu zaman, hiç bir kimsenin sözünü dinlemek olmaz!”

İsyanı emreden bir kimsenin sözü dinlenmez, Allah’ın emri dinlenir, demek istiyorum.


5. Soru:

İslâm’ı yaşamak istiyorum ama ailem karşı çıkıyor. Evlatlıktan reddedeceğini söylüyor. Aileme nasıl davranmam lâzım?


Dua etsin ama hakkı söylemeye devam etsin. Hakkı işlemeye de devam etsin. Çünkü annenin, babanın İslâmî yaşamaya karşı çıkmaya hakkı yoktur. “Hakkımı helal etmeyeceğim!” diyerek de böyle bir gelişmeyi engellemesi onlar için vebal ve günahtır. Bunu güzelce anlatması lâzım. Yani bin tane, milyon tane hakkın olsa, helal etmeyeceğini söylese;

“—Sen benim babamsın, evet, benim üzerimde hakkın var; annemsin, üzerimde hakkın var ama Allah’ın hakkı bahis konusu olunca kulların hakkı bahis konusu bile olmaz. Çünkü size de bütün hakları veren yine Allah’tır. Binâenaleyh, siz bunu ters istikamette kullanırsanız ben de boynumu büker, Allah’a sığınırım ama sizin dediğinizi yapmam. Siz bu işle günaha girmiş olursunuz. Bir de evlat kaybetmiş olursunuz. Siz öyle yapmayın. Siz bu günahı terk edin. Çünkü yanlış yoldasınız. İsterseniz bir hocaya, bir bilene sorun...” diye nasihat edin.

Ama edebi, sevgiyi, saygıyı hiç ihmal etmeden, terk etmeden yapın bu işi ki ikna etmeniz mümkün olsun.


b. Babanın Bedduası


1. Soru:

202

Annem önceleri açıkmış, namazlarını kılmamış. Şimdi kapandı, geçmiş namazları vakit namazlarının arkasından kaza ediyor. Dedem, “Sen hep uzun namaz kılıp ev işlerini yapmıyorsun!” diye anneme kızıyor, beddua ediyor. Bu beddualar kabul olur mu, yoksa dedeme mi geçer?


Bu beddualar kabul olmaz; çünkü, namaz kılıyor diye beddua ediyor. Haksız bir beddua... Dede yaşlı olduğu için, yetmiş yaşından sonra ihtiyarlık alâmetleri belirdiği için, böyle acaib şeyler yapabiliyorlar. Onların da affolunacağına dair hadis-i şerifte işaretler var... Seyyiatı siliniyor, hasenatı yazılmaya devam ediyor. Yâni, namaz kılarsa sevap kazanıyor; ihtiyarlıktan, bunamaktan dolayı günah işlerse, onların kusuruna bakmıyor Allah... Böyle bir mazeret durumu oluyor.

Bedduası geçmez, ondan korkmayın!


2. Soru:

“Annenin bedduası tutmaz fakat babanın bedduası çok çabuk tutar.” diyorlar. Bu doğru mudur? Açıklar mısınız?


Annenin de babanın da bedduası tutar. Anne baba razı olmadı mı insan mahvolur. Anne şefkatli olduğundan, biraz daha hisli ve duygusal olduğundan, onun gönlü dayanmadığından böyle bir söz söylerler. “Annenin sözü geçmez çünkü sevgisi var. Baba ciddidir, bir beddua etti mi onun sözü geçer.” diye söylerler. Aslında hepsinin kalbini kırarsan cezanı çekersen, gönlünü alırsan mükâfatına erersin. Hatta cennete onların vasıtasıyla, duası alınarak giriliyor. O bakımdan, hürmet ve riâyette kusur eylemeyin.


c. Ana Babaya Sabır


1. Soru:

Evli ve iki çocuk babasıyım. Seksener yaşında olan ana babamın yanında kalıyorduk. İslâmî yaşantıma müsaade

203

vermeyen, akla gelmedik aşağılayıcı zulümler yapmaları nedeniyle, beş yıl önce kendi istekleriyle evimizi ayırdık. Bir ay sonra yalvardılar, ağladılar, tekrar geri getirdiler. Aradan beş yıl geçmesine rağmen zulüm daha da arttı. En son, evlatlarımın terbiyesiyle ilgili ailevî münazarama karışıp benimle kavga ettiler ve evden attılar.

Bunun üzerine ayrı ev tuttum. Üç ay sonra anne ve babam hüngür hüngür ağlayarak tekrar eve dönmemizi istiyorlar. Ben de, “Bakılmaya ihtiyacınız varsa, buyurun, bizim eve gelin!” dedim; kabul etmediler. Hanımım da zâten gitmek istemiyor. Eğer gidersem, ailem dağılacak. Annem babam da, “Gelmezsen hakkımızı helâl etmeyiz!” diyorlar. Ne yapayım?


Anne ve babaya hürmet etmek, itibar etmek, hizmet etmek evlâdın vazifesidir. Onlara hizmette kusur etmeyecek, gönüllerini alacak, zulüm de etmesine fırsat vermeyecek; basiretli bir yönetim gösterecek.

Hayatta işler kolay değildir muhterem kardeşlerim! Her işin bir çatal tarafı, çetrefil tarafı, pürüzlü tarafı vardır. Hiç bir iş kolay değildir. Ticarethanede de böyledir.

Burada bir problem var... Ana baba biraz ihtiyar... Yetmiş seksen yaşına gelen bir insanın beyin damarları kireçleniyor, ahlâkı değişiyor. halim selim olan bir insan, cadaloz oluyor, kavgacı oluyor. Bu bir çeşit hastalıktan... Onları hoş göreceksiniz, “Ha... ha...” diyeceksiniz, “Ağasın, paşasın...” diyeceksiniz, idare edeceksiniz. Yolda yolunuzu bir sarhoş kesse, nasıl idâre-i maslahat ediyorsanız, anneyi babayı da idare edip gönlünü alacaksınız.

Beraber oturmanız uygun olmuyorsa, arada sırada giderek, hediye alarak gönüllerini hoş edeceksiniz. İhtiyarlayınca hastalıklar olabiliyor. Bunu üstüne bastırarak söyleyeyim, çok yakından biliyorum, yetmiş seksen yaşına gelince bunama halleri gibi, bir takım ahlâk değişiklikleri olabiliyor.


2. Soru:

204

Bir kişinin anne ve babasına öf bile demesi doğru değilken, annesi veya babası kötü yolda ise ona karşı nasıl bir tavır takınması gerekmektedir?


Anne ve baya öf bile dememeyi Kur’an bize tavsiye ediyor:


فَلًَ تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ (الاسراء:٣٢)


(Felâ tekul lehümâ üffin) “Üf bile deme onlara!” (İsrâ, 17/23) Yâni, “Saygıda son derece dikkat et!” demek...

Annesi babası doğru yolda değilse, doğru yola girmesi için çalışacak. Çünkü, annesi babasıdır. Bu tarzda giderse cehenneme gidecek. Ona râzı gelmediği için, yumuşak yumuşak, tatlı tatlı yola gelmesi için uğraşacak. Kızdırmadan, iyice köpürttürmeden, taşırttırmadan doğru yola getirmeğe çalışacak. Dua edecek, yalvaracak, yakaracak, bir politika güdecek...

205

Muhterem kardeşlerim! İslâm büyük ölçüde politikadır. Şimdi diyeceksiniz ki: Nasıl bir şey bu? Yâni, aklını basîretini kullanmak... Usta bir tezgâhtarın, malını satmak için uğraştığı gibi, vitrini süslediği gibi, malı silip câzib hale getirdiği gibi; Müslüman da müslümanlığı yaymak için, karşıdaki insanı hak yola çekmek için fırsat arayacak! Zekâ işi yâni...

Çareler arayacak, uygun zamanlar kollayacak, doğru yola getirmeğe çalışacak! Annemiz babamız için de öyle, konu komşu için de öyle, herkes için öyle...


3. Soru:

Annem şalvar, cübbe, takke giymeme şiddetle karşı çıkıyor. Evde devamlı huzursuzluk oluyor, ne yapmam gerekir?


Annesini üzmeyecek gibi biraz daha normalce, başkalarından pek fark edilmeyen şekilde giyinsin. Ama üzmemek için, yavaş yavaş, huzursuzluk çıkartmadan; “Bak bunlar böyledir, ondan ben böyle giyiyorum.” diye işlemeye gayret etsin.

Takke, tabii başı örtmek sünnettir, o bakımdan ona da camide hiçbir şey dememesini sağlasın.


4. Soru:

Bir arkadaşımızın babası kötü yolda ama, işi iyi... O çocuğun babasının yanında çalışması mı iyi, yoksa el yanında çalışıp da kendi yolunu kendi çizmesi mi lâzım?


İşi iyi ise, babasının yanında çalışır, babasına da göz kulak olur; babasının yanında çalışması uygun olur. İşi haramsa, o zaman başka yerde çalışması lâzım!


d. Ölü İçin İyilik Yapmak


1. Soru:

Ölmüşlerimiz için yemek vermek ne derece doğrudur?


Peygamber Efendimiz’e birisi geldi. Dedi ki:

206

“—Yâ Rasûlallah! Annem öldü. Bana hiç vasiyette bulunmadı. Ben şimdi onun nâmına bir çeşme yapsam, sevabı ona gider mi?” dedi.

Peygamber Efendimiz:

“—Gider.” dedi.

Onun üzerine o çeşme yaptı ve üstüne de yazdı: “Bu, Sa’dın annesinin çeşmesidir.” diye.

Bu gibi hadislerden biliyoruz ki, yaşayan bir evlât veya bir yakın, ölen bir kimse için bir hayır yaparsa, onun sevabı ölüye gider. Bir Kur’an okursa bağışlarsa, sevabı gider. Bir sadaka verirse bağışlarsa, sevabı gider.

Yemek de onun için doğrudur. Fukarayı doyuruyorsun veyahut dostlara ziyafet çekiyorsun; her ne şekilde olursa olsun, sevabını bağışladığın zaman, ona gider.


e. Evlât Edinme


1. Soru:

Evlât edinmek konusunda ne tavsiye edersiniz?


Evlât edinmek yoktur İslâm’da... Yâni kendisinin çocuğu olmuyorsa, birisini evlât edinmek, nüfusuna geçirmek diye bir şey yoktur İslâm’da... Ancak bir yoksula, bir fakir ailenin çocuklarına yardımcı olabilirsin; bu mümkün...


2. Soru:

İslâm’da evlat edinmenin hükmü nedir?


Bu evlat edinme İslâm’a göre hakîki bir şey olmuyor. İslâmî bakımdan yetişkin bir kimseyse, nâ-mahremlik kalkmıyor. Evlât

edinilmiş olan kimseye miras düşmüyor.

Bugün kanunlarda söylenilen tarzda bir evlat edinmeyle, “Tamam artık bu benim oğlum oldu.” diye, kadının onun yanında açık gezme durumu veyahut kızsa, beyin gidip onunla yalnız kalma durumu olamaz. Miras da hak etmiyor.

Ama nüfusuna geçirttirirse bu yeni hukukta, yeni kanunlara

207

göre miras alıyor ama İslâmî bakımdan olmuyor. İslâm da böyle bir şey yok. İslâm dini bunu kabul etmiyor, caiz görmüyor.


f. Annenin Rızası


Soru:

Âmâ bir büyüğüm var. Annesi ölmeden önce hakkını helal etmiş, 5 dakika sonra etmemiş. Çok huzursuz. Ne yapması lâzım?


Ben ona bir müjde vereyim. Bir insan âmâ olur da ona da sabreder, “Allah’ın kaderi böyleymiş.” diye tahammül ederse, onun mükâfatı cennet... Bir kere bundan müsterih olsun.

Sonra annesi bir hakkını helal etmiş, o zaman hakkı helal olur; ondan sonra helal etmemiş, bir şey olmaz. Çünkü önce helal etti, haklar helal oldu. Söz sözdür. İlk başta helal etti, sonra ihtiyarlığından, bunaklığından, yaşlılığından, şaşkınlığından öyle demiş. Hiçbir şey olmaz, korkmasın.

Annesine de dua etsin, kendisine de dua etsin. Silindi bir kere, helâl etti ya... Zaten âmâlığından kazanmıştır.


g. Babam Dine Karşı


Soru:

Babam dine karşı. Fırsat buldukça bu konuda hakaret ediyor. Kumar da oynuyor, kötü huyları var. Bu gibi durumda nasıl hareket etmek lâzım?


Benim tavsiyem şu, denenmiş bir tavsiye: Bu kardeşimizin kendisi İslâm’ı yaşayacak. Ama babasına karşı evlatlık görevlerini babasına kendisini sevdirecek tarzda, dikkatli bir şekilde yapacak.

Mesela; “Babacığım, kahve ister misin?” diyecek. “Buyurun, terliğinizi getirdim.” diyecek. “Babacığım çok rüzgâr esiyor, yeleğini giy…” diyecek filan. “—Allah Allah! Bizim kıza ne oldu?” filan; baba biraz şaşıracak, dikkatini çekecek.

“—Bizim kız iyi kızdır. Bizim kız babasını sever, saygılı bir

208

kızdır. Terbiyeli kızdır.” diyecek, gizli gizli hayranlık duyacak.

Ona İslâm’ı methetmeye lüzum yok. İslâm’ın güzel olduğunu göstermek lâzım. Bu ablamız, bu kız kardeşimiz, evladımız, kızımız müslüman olarak yaşayacak. Müslümanlığı güzel yaşayacak. Annesine, babasına hürmeti güzel yapacak. Öylece İslâm’ı o tarzda sevdirecek.

Çünkü birçok insan aslında İslâm’a değil müslümanlara kızıyor! İslâm’ı anlayış tarzına ve uygulayış tarzına kızıyor! Biraz da günahkâr; kumar oynuyor, içki içiyor filansa, tabii o zaman ondan dolayı da kızar. Günahkâr olduğu için mü’mine kızar. İşin o tarafı da var. Fakat güzel ahlâk ile hareket ederek sonunda onu kazanmamız lâzım geliyor.


Benim rahmetli annem derdi ki:

“—Babası hristiyansa evlat kiliseye götürmeyecek ama, kiliseden omuzuna alıp eve taşıyacak! Kötü bir şey yapmaya götürmeyecek ama yine hizmet etmesine dikkat edecek, kalbini kazanmaya dikkat edecek!” Ben bu nasihati talebelerimden birkaç kimseye yaptım. İslâm’a düşman, sakal bıraktığı için bizim talebeyi, yani oğlunu evden kovmuş filan bir kimseye böyle bir şeyler anlattım. O da bunu güzel uyguladı, sonra çok büyük değişiklikler oldu: Baba ve anne tevbekâr oldu. Anne kapandı, kız kardeş kapandı. Beraber hacca gittiler filan. Şimdi İslâm’a hizmet eden insanlar oldular.

Bir insanın bugünkü hâline bakmayın. İleride düzelir, diye ümit besleyerek, ona sabırla muamele edin. Tavsiyem bu!

209
11. İSİMLER