40. İSTİKAMETİ ŞERİATTI
Mehmed Emin ER69
Malumunuzdur ki; merhum şeyh Muhammed Zâhid Efendi’nin istikameti şeriata uygundu. Nasıl ki kıyafeti, biçimi her hali tamamıyla yaşayışı şeriata uygundu. “İnsandan sorma, ona mülâzemet edenlere arkadaşlarına bak!’” derler.
Bugün çeşitli yerlerde Avrupa’da, Amerika’da Hindis- tan’da, Malezya’da, Riyad, Mekke, Medine’de şeyh efendinin mensupları el-hamdü lillâh hepsi şeriat âdâbıyla yaşıyorlar. Her gittiğimde onlara misafir
69 Mehmed Emin Er (1914-2013) Diyarbakır’ın Çermik kazasının Külüyan köyünde doğdu. Henüz dört-beş yaşlarındayken annesi vefât etti. Babası zengin bir kimseydi. Çocuklarını okutması için bir hoca tuttu. Fakat daha Elifbâ bitmeden babası vefât etti. Üvey annesinin, sonra da ağabeyinin yanında yetim olarak kaldı. Bu esnada ailesinin keçilerine çobanlık yaptı. Okumayı kendi kendine öğrendi.
İslamî ilimleri öğrenmek için Suriye’ye gitti. Suriye’de üç yıl kaldı. Daha sonra Türkiye’de muhtelif hocalardan medresede okutulan Sarf, Nahiv, Mantık, Beyan, Kelâm gibi ilimleri tahsil etti. Fıkıh, Tefsir, Ferâiz, Tecvid gibi diğer ilimleri de öğrendi. Ayrıca, Tasavvufta muhtelif mürşidlerin terbiyesinden geçti. Muhammed Saîd Seydâ el-Cezerî’den hilafet ve icazet aldı.
İlim tahsilinden sonra hayatı boyunca ders verme, imamlık, vâizlik gibi hizmetlerle meşgul oldu. Daha sonra Gaziantep’e gitti (1980). Orada Diyanet’in tesislerinde imamlara, öğretmenlere dersler verdi. 1989’da Prof. Dr. M. Es’ad Coşan’ın daveti üzerine Ankara’ya, Özelif Sitesi’ne taşındı. Orada Hakyol Vakfı Fıkıh Enstitüsünde ilâhiyat öğrencilerine dersler verdi. İslam, Kadın ve Aile gibi dergilerde zaman röportajları yayınlandı.
Mehmed Emin Er 28.06.2013 günü Ankara’da vefat etti. Hacı Bayram Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra, Gaziantep Mehmet Nuri Paşa Camii haziresine defnedildi.
oluyorum, beraber kalıyoruz. Hatta ev halkı, ailesi tamamıyla şeriatın emrettiği gibi yaşıyorlar. Bu bid’atlere sapmadan yaşayış; onları terbiye edenin büyüklüğüne, onun ma’rifetine, onun himmetine delâlet ediyor. Büyüklük bakımından bu kâfidir.
Her şeyden daha ziyade, burada şuurlu insanlar tahsilli insanlar, profesör, doktor, mühendisler vardır ki; başka bir meşrepte o kadar göremezsiniz.
Bazı kimseler binlerce cahil insanları etrafına toplar ama, böyle tahsilli kimselere herkesin gücü yetmez. Onun için büyük zatlar demişlerdir ki:
‘‘—Tahsilli insanları, alimleri çekmek en zor bir şeydir. Cahili çekmek de en kolay bir şeydir.’’
Ama terbiye bakımından onlar daha çabuk oluyor; cahil daha geç oluyor. O zaman bu büyük bir keramettir. Bu keramet merhum şeyh efendinin büyüklüğüne öyle delildir ki; bu günün gündüz olduğu gibi şüphe olmayan gerçektir.
Allah-u Tealâ Azze ve Celle bizi onların şefaatinden, himmetinden mahrum eylemesin…
Son Uyarı, Kasım 1997