Zikrimde bir türlü sebatlı kalamadım. Virdimi yapamadığım günler oluyor. Yaptığım zaman da virdimin yarısında üzerime bir ağırlık çöküyor. Ben de dayanamıyorum, olduğum yere uzanıyorum, uyuya kalıyorum. Ne yapmalıyım?
Bunlar umumiyetle hayatımızı güzel intizama sokamamış olmamızdan, tanzim edemememizden kaynaklanıyor. Uykumuz tam olmayınca tabii uyunmayacak yerde uyku bastırıyor. İster istemez insanın gözü kapanıyor. Uykunun o halde belirli bir şekilde yapılması lâzım.
İkinci bir nokta da, bir insan uyunmayacak olduğunu kesin olarak kararlaştırdığı zaman insana uyku gelmez. Yemek yememesi gerektiğine kesin olarak kâni olduğu zaman acıkmadığı gibi... Mesela Ramazan’ın ikinci, üçüncü gününde insan acıkmaz artık, neden? Biliyor ki akşama, iftar vaktine kadar yemek gelmeyecek; tamam, artık mideden “Ben açım ya, yemek istiyorum.” diye ses gelmez.
Neden? Kesin biliyor ki, bu adam mide ne yaparsa yapsın yemeyecek. O zaman açlık duygusu olmuyor. Demek ki kesin kanaati olduğu zaman uyku gelmez.
“—Tamam ben 2’de, 2,5’ta yatmış olabilirim. 4,5’da, 5’te kalkmış olabilirim. 2,5 saatlik uyku asıl yorgunluğumu izale etti. Şu vakitten şu vakte kadar uyumamam lâzım.” deyip insan sıkı durursa uyumaz. Hakikaten de 2,5 saatlik uyku insana yeter.
Bir de gündüzün bir vakitte, öğlenden biraz evvel Peygamber Efendimiz uyurdu veyahut öğleden sonra uykusu olabilir. Bu ikisi olduğu zaman insan dinçleşir. Meselâ, gece uyku bastırmasın diye Peygamber Efendimiz kaylûle denilen öğle uykusunu tavsiye ediyor. O olduğu zaman insan çok dinç oluyor.
Mesleğiniz, memuriyetiniz, işiniz, günlük programınız uygunsa, günün öğle vaktinde biraz uyuyun. Öğle tatilinde işyerinizde uzanın, uyuyun. O zaman bu yorgunluklar olmaz. Yani hayatınızı iyi tanzim ettiğiniz zaman, programlı olduğunuz zaman uyku olmaz.
Hatta bu insan vücudunun bir garip tarafı vardır. O garip tarafı şudur ki; bir insan adetâ belli gün belli saatlerde kalkmaya alışmışsa, programlanmış bir saat gibi, bilgisayar gibi, herhangi bir alet, cihaz kurmasa bile o saatte kalkmaya başlar. İnsan [yapısı] böyledir.
Yani diyelim ki bir insan bugün 3’te kalktı, yarın 3’te kalktı, öbür gün saati hiç kurmasa 3’te bir uyanır. Yani insanın zihnine zamanlama nakşoluyor, programlanıyor adetâ... İnsan bu programlamayı muntazam yaptığı zaman bu çeşit uyuma vesaire olmaz, uyanması gereken zamanda uyanabilir.
O halde, muntazam olmak zorundayız. Yani intizamlı... Başarının Prensipleri diye kitabımız var, orada ne diyoruz:
“—Haftanızın bir programını yapın! Gününüzün programını yapın. Kaçta kalkacaksınız, kaçta yatacaksınız? O programa uyun. O programa uyduğunuz zaman uyumamanız gerektiği saatte uyumazsınız, uykunuzun olması gerektiği saatte de uyursunuz.”
Programlı olmak lâzım geliyor.