Özel televizyon için herhangi bir çalışmanız var mı? Düşünüyor musunuz?


Düşünmekse evet düşünüyoruz, temenni ediyoruz. Müslümanlar genel olarak düşünüyor. “Galiba müslümanlar bu hususta treni kaçırıyorlar!” gibi yazılar da çıkıyor basında.

Düşünüyoruz ama bu büyük bir iştir, birkaç yönü vardır, taşıma su ile değirmen dönmez; bu işin teknolojisine sahip olmamız lâzım. Bilmiyorum bu “Star Televizyonu” nasıl aldı uyduyu. Galiba bir Alman şirketiyle ortaklık yaptı. Almanya’ya gideceksin, adamların uydusuna muhtaç olacaksın. Elin gâvuru sakalınla, müslüman olarak gittiğin zaman sana kanal verecek mi, vermeyecek mi?

Cihazlar bozulduğu zaman sen yürütebilecek misin, yürütemeyecek misin?

 

Benim zihnimde. Bunu şahsen yürütebilecek elemanlarımızın olması lâzım. Geçen gün burada bir arkadaş bilgi verdi. Yıllar önce bizim Mustafa Yazgan söyledi, Siyasal’da okurken o zamandan daha Türkiye’de televizyon yokken Siyasal’daki hocalar; “Televizyon kurulmalı, elemanlar yetişmeli” diyerek adamlar göndermişler, muhtelif diyarlarda yetiştirmişler.

Bak başkaları nasıl açıkgöz, nasıl ileri görüşlü! Tabi biz bunu yapamadık. Yapmamız lâzım. Ben şahsen 1983 yılında bir stüdyo kurmayı düşündüm.

“—Bir televizyon çok önemli; televizyondan önce kaset, video kaset önemli, bir stüdyo kuralım!” dedim.

Camiamız bunu yapamadı. Biz bazı şeyleri düşünüyoruz da bizim camiamız umumiyetle talebelerden müteşekkil bir camiadır; gençtir, dinamiktir, bilgilidir, münevverdir ama parasal gücü yoktur.

 

Koca cami tıklım tıklım talebe doludur; sen vaazını verirsin, onlar hadis-i şerifleri dinler. Bir sergi açarsın, otuz bin lira para toplanır. Ne olacak? Zaten talebenin harçlığı kendine bile yetmiyor. Bizim parasal gücümüz çok olmadığı için o stüdyo kurulamadı. Kurulsaydı epeyce hizmetler olurdu. Televizyona da hazırlık olabilirdi. Şimdi de aynı durum vardır. Televizyona geçemesek bile hiç olmazsa bir video kamera, videobant stüdyosunu güzel bir şekilde kurmak zorundayız. Geçen akşam; “Müslümanın Yirmi dört Saati” isimli bir filmi iki bölüm halinde seyrettik.

Fena değil, Allah razı olsun. Ama veballi, çünkü hatalı şeyler var; ibareler yanlış, bilgiler yanlış ve insanları yönlendirme tam Rasûlüllah’ın hayatına uygun değil. Biz onu başka türlü yapardık. Her yiğidin bir başka yoğurt yiyiş tarzı vardır; o ayrı da İslâmî yaşantı o değil. İslâmî yaşantıyı iyi yakalamak, tam göstermek lâzım. Bu bir ihtiyaçtır. İnşaallah destek olursanız bir noktasından başlar, ileriye doğru götürürüz.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN