Kur’an okuma, öğretme gibi dinî bir sebeple yapılan iş karşılığında para almak doğru mudur?


Bu işi para ile yapmak doğru değildir. Peygamber Efendimiz’in çok hadis-i şeriflerinde yasaklanmıştır. Dinin işleri Allah rızası için yapılır.

Ama şu durum da var: İmamlık Allah rızası için yapılacak; kabul, tamam... Herkes işe gider, şu camide bir cuma namazı kıldıracak adam bulamazsın; ne olacak? Sabahın erken vaktinde herkes horul horul yatakta yatar. Şu minareye çıkıp ezan okuyacak bir insan bulamazsın; ne olacak? Devlet bu işler yürüsün diye, İslâmî devlet zamanından beri böyle vazifeliler tayin etmiştir; o da caizdir. Ona da fetvâ verilmiştir. Çünkü aksi halde, işler yarıda kalacak, dinin işleri, işlemleri de yürütülmeyecek..

Amma bunların, mümkünse zengin kimseler tarafından Allah rızası için yapılması daha uygundur. “Muhtaç olan kimseler de, Allah rızası için yapmak şartıyla yine böyle bir maaş bağlanırsa, alırsa; o da caizdir.” diye fetvâ verilmiştir. Çünkü başka çıkar yol yok, başka çare yoktur. O bakımdan câiz olabilir. Bu, kişinin niyetine bağlı bir durum olmuş oluyor.

 

Bir de şu var... “Ben Allah rızası için dinî işlerimi yapacağım, iyi güzel ama; evde hanım var, çoluk çocuk var... Evin kirası var, elektriğin parası var, suyun parası var... Vasıtaya bineceksin, para lâzım! Evet, ben burada Allah rızası için yapıyorum ama, evde de çoluk çocuk cıyak cıyak ağlıyor.” der meselâ...

Sen kurnazlık ediyorsun, gidiyorsun ticarete... Ticaret yapıyorsun, parayı kazanıyorsun, cebine dolduruyorsun paraları... Sen rahatsın, kimseye muhtaç olmuyorsun. Bu, “Allah’ın dinine hizmet edeceğim!” diye tahsil yapmış, “İbadetleri yürüteceğim, dinî hizmetleri yürüteceğim!” diye bu tarafa yönelmiş, ticaret yapamamış... Bunun da o zaman, biraz bir şey alması hakkı oluyor.

Ama kalbini temiz tutması lâzım! “Ben bu işi Allah rızası için yapıyorum ama; ne yapayım, ihtiyaçlarımın da görülmesine fetvâ verilmiş.” diyecek. Sırf dünya kazanmak için, din satılıp da dünya kazanılmaz. O yasak, doğru değil...

Böyle Allah rızası için yapılmak şartıyla, onlara da hediyeler filân verilmesi veyahut yaptığı çalışmanın maddi bir tarafına para verilmesi uygun olur. Meselâ müezzin, caminin ihtiyaçlarını gördüğü, camiyi koruduğu, bekçilik yaptığı için parayı almış olur; ama, ezanı Allah rızası için okur. İmam, caminin yönetimiyle, eksikleriyle meşgul olduğu için parayı alır; ama, namazı Allah rızası için kıldırır. “Ben bu ibadeti para için yapmıyorum, bunu Allah rızası için yapıyorum.” diye düşünebilir. Veren de o maksatla verebilir.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN