Bir kadın adetli olarak Almanya’dan Mekke’ye gelse, ihrama girmeden ve niyet etmeden ona kurban gerekir mi? Adetliyken saçını kesse, ona kurban gerekir mi? Bütün bunları bilmeden yapsa, yine de kurban gerekir mi?


Şimdi Almanya’dan, yani Mikat’ın hududu, artık neresi olursa, Türkiye, Almanya fark etmez, Amerika, Avustralya, dışarıdan gelen bir insanın Mikat’ı ihramsız geçmemesi lâzım. Böyle bir şahıs ihrama niyet edecekti, Mikat’tan evvel ihrama niyet edecekti, yani, “Ben ihrama niyet ettim yâ Rabbi!” diyecekti, özürlü, adetli, mazeretli… Mazeretinden dolayı, ihramlı insanın Mekke’ye geldiği zaman yapacağı vazifeleri yapamayacaktı: Mescid-i Şerif’e giremez, tavaf yapamaz vs. Bekleyecekti yıkanıncaya kadar; ama niyetli olarak girecekti, yani ihrama niyet etmek şart idi. Niyet etmeden geldi buraya.

Yani insan hayızlı da olsa, mazeretli de olsa, adetli de olsa, nasıl olacak? Niyet edecek yine, niyetini yapacak. Hatta ihram için (temizlik için olduğundan) gusül gibi yıkanmasını yapacak. Ondan sonra burada bekleyecekti.

Şimdi böyle yapmamış oldu. Böyle yapmamış olunca, burada saçını kesmiş vs. filan. Artık ihrama niyet etmedi. Yani suçu Mikat mahallini ihrama niyet etmeden geçmesi. Millet bir şeyi bilemiyor, onu ben her konuşmamda ikaz ediyorum (kitaplarda da yazdık ama) bilinmiyor: İhrama niyet etmek başka, ihram kıyafeti giymek başka...

 

Mesela bir adam ihram bezlerini bavulunda unuttu, uçağa elbiseleriyle girdi. Mikat mahallinin üstünden geçerken pilot diyor ki:

“—Ey hacılar, bakın buradan itibaren ihramlanın, işte mikata geliyoruz!”

O zaman ihramlanacaktı.

“—İhram bezleri bavulda, ne yapacak?”

İhrama niyet edecek yine. Yani, üzerindeki elbiselerle de olsa, “Yâ Rabbi ben (niyetine göre) hacca niyetlendim, umreye niyetlendim diyecek, ihramlandım diyecek, ihrama niyete edecek.

Üzerinde dikişli elbise var, o ayrı, çünkü bezleri unuttu, dikişsiz bezleri bavulda unuttu, ayrı. Aşağıya inince, yani uçaktan inince bavulu açma imkânı olduğu zaman bezleri bürünüverecek aşağıda. 

Böyle tam bir gündüz, tam bir gece olmadan, az bir süre dikişli elbise giymek, tasadduk etmeyi gerektirir. Yâni, cezası fukaraya fitre miktarı tasadduk etmektir. Ama ihramın niyetini yapacaktı. 

 

Millet ihram beziyle, ihrama niyetlenmeyi aynı şey sanıyor, anlatabildim mi, ikisi farklı şey. Şimdi kimisi onun için soruyor. Diyor ki:

“—Hocam, benim yıkanmam icap etti. Hamama girdiğim zaman ihram bezini çıkartabilir miyim?”

Tabii çıkartırsın, çiviye asarsın, yıkanırsın yine bürünürsün. Bu ihram bezini çıkartmak, ihramdan çıkmak değil. Buna kurban keserken kan döküldü, bilmem ne oldu filan, bunu değiştirip yeniyi sarmak, ihramdan çıkartmıyor insanı. (Dikişli giymek…) İhrama niyet etmiş olan bir insanın dikişli elbise giymemesi gerektiğinden buna bürünüyoruz. İhrama niyet etmiş insanın yapacağı işlerden bir tanesi, dikişsiz elbise giymek; ama ihrama niyet edecekti.

Millet bunu bilmiyor. Niyetlenecekti, cezasız olacaktı. Niyetlenip buraya gelseydi, kadının zaten dikişli elbise giymesi de caizdir. Buraya ihramlı olarak girmiş olacaktı. Bu ihramla ilgili suçları, bilerek yapmakla bilmeden yapmak arasında fark yoktur, ceza aynen olur.

Şimdi bunu böyle yaptığı için ihrama niyet etmeden bu mıntıkaya geldiği için bilmeden, (bilmeden olsun, bilerek olsun) bir koyun, keçi kurban etmek cezası tahakkuk etti. Temizlendikten sonra ihrama burada niyetlenecek, artık Mikat’ta yapmadığı için bir koyun, keçi kurban cezası olacak.

Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN