26. ABDULLAH İBN-İ ABBAS RA

27. İBN-İ KESÎR RH.A



Ebü’l-Fidâ İmâmüddîn İsmâil ibn-i Şihâbiddîn Ömer ibn-i Kesîr ibn-i Dav’ ibn-i Kesîr el-Kaysî el-Kureşî el-Busrâvî ed- Dımaşkî eş-Şâfiî. (ö. 774/1373) Tarihçi, müfessir, muhaddis, ve Şâfiî fakihi.

701’de (1301) Busrâ’nın Müceydilü’l-karye köyünde dünyaya geldi. Kendisi fakih, hatip, şair ve edip olan babası öldüğünde (Cemâziyelevvel 703 / Aralık 1303) üç yaşlarında olduğunu söyler.

İbn-i Kesîr 707 (1307) yılında ailesiyle birlikte Dımaşk’a göç etti. Ağabeyi Kemâleddin Abdülvehhâb, onun öğrenimiyle yakından ilgilendi. İlk fıkıh derslerini de ondan aldı ve 711’de (1311) Kur’an-ı Kerim’i ezberledi. Daha sonra Burhâneddin İbrâhim ibn-i Abdurrahman el-Fezârî ve Kemâleddin ibn-i Kàdî Şühbe’den fıkıh okudu. Genç yaşta yazdığı Ahkâmü’t-Tenbîh adlı eserini, hocası Burhâneddin el-Fezârî’ye arz edip onun takdirini kazandı.

Usûl-i fıkha dair Muhtasaru İbni’l-Hâcib’i, Şemseddin Mahmûd ibn-i Abdurrahman el-İsfahâni’ye okuyup icâzet aldı. Ayrıca Şerefeddin İsâ el-Makdisî, Bahâeddin ibn-i Asâkir, Şemseddin Muhammed ibn-i Muhammed eş-Şîrâzî, İshak ibn-i Yahyâ el-Âmidî, Muhammed ibn-i Ahmed ibn-i Zerrâd, İbnü’ş- Şıhne el-Haccâr, Abdullah ibn-i Muhammed ibn-i Yûsuf el- Makdisî ve Yûsuf ibn-i Abdurrahman el-Mizzî’den hadis; Alemüddin el-Birzâlî ve Zehebî’den hadis ve tarih; Muhammed ibn-i Şerefeddin el-Ba’lebekkî’den kıraat; Takıyyüddîn ibn-i Teymiyye’den kelâm ve fıkıh dersleri aldı.

Bu hocaları arasında daha çok Burhâneddin el-Fezârî, kayınpederi Yûsuf el-Mizzî, Zehebî ve İbn-i Teymiyye’den etkilendi. Bunların dışında Şemseddin el-İsfahânî, Ebü’l-Feth ed- Debûsî, Ali ibn-i Ömer el-Vanî, Yûsuf el-Hutenî, Ebû Mûsâ el- Karâfî ve İbnü’d-Devâlibî el-Bağdâdî, icâzet aldığı hocalarından bazılarıdır.


İbn-i Kesîr, öğrenimini tamamladıktan sonra hatib, müderris, kıraat âlimi, müftü ve mahkeme heyeti üyesi olarak çeşitli

588

görevlerde bulundu. 11 Cemâziyelevvel 736’da (27 Aralık 1335) Dımaşk’ta, Şâfiîler’e tahsis edilmiş olan Necîbiyye Medresesi’nde ders vermeye başladı ve ölümüne kadar bu görevini sürdürdü. 16 Muharrem 746’da (19 Mayıs1335) Bahâeddin Mercânî’nin yaptırdığı Mizze Camii’nde hutbe okumak üzere görevlendirildi.

Zehebî’nin 16 Zilkàde 748’de (17 Şubat 1348) ölümü üzerine Dımaşk’taki Sâlihiyye Medresesi’ne müderris tayin edildi. Bu medresede verdiği ilk derse, ulemâ, kadılar ve kalabalık bir halk topluluğu katıldı. Takıyyüddin es-Sübkî’nin 756’da (1355) vefatından sonra kısa bir süre Dımaşk’ta Dârü’l-hadîsi’l- Eşrefiyye’nin reisliğini yaptı. Ayrıca Dârü’l-Kur’ân ve Dârü’l- Hadîsi’t-Tenkıziyye’de ders verdi. 28 Şevval 767’de (8 Temmuz 1366) Emeviyye Camii’nde Fâtiha sûresinin tefsirini yaptığı derse melikü’l-ümerâ ve nâibü’s-saltanah Seyfeddin Mengliboğa, kadılar ve ileri gelen devlet adamları da katıldı.

Yönetim aleyhindeki her türlü isyana karşı olan İbn-i Kesir, Memlük Devleti ile olduğu kadar ulemâ ve halkla da iyi ilişkiler içindeydi ve hemen her konuda ılımlı bir politika takip edilmesinden yanaydı. 752’de (1351) Emîr Bayboğa Urûs’un başarısızlıkla sonuçlanan isyanından sonra, Memlük Sultanı el- Melikü’s-Sâlih ile birlikte Dımaşk’a gelen halife Mu’tazıd Billâh, onu devlete bağlılığının bir mükâfatı olarak, Demmâgıyye Medresesi’nde huzuruna kabul etti. Ahmed ibn-i Hanbel’in el- Müsned’indeki bazı hadisleri güzel yorumlamasından dolayı kendisini kutladı.


Hazret-i Ebû Bekir, Ömer ve Osman’a küfür ettiği ve Emeviyye Camii’nde Sünnîler’le birlikte namaz kılmayı reddettiği için, Mâlikî kadısı tarafından kırbaç cezasına çarptrılan Hilleli bir Şiî, daha sonra Dârüssaâde’de toplanan mahkeme heyeti tarafından idam cezasına mahkûm edildi (Cemâziyelâhir 755/1354). Bu mahkeme heyetinin üyeleri arasında İbn-i Kesîr de bulunuyordu.

İbn-i Kesîr, 741 Şevvali sonunda (Nisan 1341) ulûhiyyet iddiasında bulunan Osman ed-Dekàkî’nin yargılandığı Dârüssaâde’deki Dârüladl’de de üye olarak görev yaptı. Rebîülevvel 756’da (1355) Kàdılkudàt Takıyyüddin es-Sübkî’nin, Altunboğa en-Nâsırî ve Kutluboğa el-Fahrî’nin yetimlerin

589

mallarına el uzatmalarına göz yummakla itham edilmesi üzerine kurulan mahkemede görev aldı ve kadıyı savundu. 26 Rebîülevvel 766’da (21 Aralık 1364) Emîr Mengliboğa tarafından teşkil edilen ve Dârüssaâde’de toplanan mahkeme heyetinde de bulundu. Kanuna aykırı icraat yapmakla suçlanan Kadı Tâceddin ibn-i Takıyyüddin es-Sübkî lehinde oy kullanarak, Mengliboğa’nın

takdirini kazandı.


762’de (1361) isyan ettiği için azledilen Dımaşk Valisi Baytemür, Şa’ban 766’da (Nisan-Mayıs 1365) Dımaşk’a gelince onun şerefine Sahîh-i Buhârî’nin ezbere okunması işini organize etme görevi İbn-i Kesîr’e verildi. Kıbrıs Frankları’nın İslâm ülkelerine karşı başlat-tıkları saldırıyı sürdürmeleri üzerine, gerekli askerî tedbirleri alan Dımaşk valisi Emir Mencak 770’te (1369), halkın cihada katılması gerektiği konusunda ondan fetva istedi. Bunu üzerine İbn-i Kesîr, el-İctihâd fî Talebi’l-Cihâd adıyla bir eser yazdı.

Hayatının sonlarına doğru gözlerini kaybeden İbn-i Kesir 26 Şa’ban 774’te (20 Şubat 1373) Dımaşk’ta vefat etti Vasiyeti uyarınca Dımaşk’ta Bâbünnasr dışındaki Sûfiye Mezarlığı’na, hocası İbn-i Teymiyye’nin yanına defnedildi.

El-Hâfizü’l-Muhaddis unvanı verilen İbn-i Kesir’i, Zehebî Tezkiretü’l-huffâz’ın sonunda çağdaşı olan muhaddisler arasında zikretmiş ve hadis ilminin çeşitli alanlarında verdiği eserler dolayısıyla kendisinden övgü ile söz etmiş, ayrıca ona el-Fakîhül- Müftî lakabını vermiştir

İbn-i Kesîr’den, camilerde verdiği umumi derslere ve dârü’l- hadislerdeki derslerine katılan çok sayıda talebe rivayette bulun- muştur. İbn-i Hiccî, Sa’deddin en-Nevevî, İbnü’l-Cezerî Muhammed ibn-i Muhammed, Bedreddin ez-Zerkeşî bunların en meşhur olanlarıdır.


Fıkıhta Şâfiî mezhebine mensub olmakla beraber İbn-i Kesîr diğer mezheblerin görüşlerine de açıktı İbn-i Teymiyye’nin etkisinde kalarak Hanbelî kelâmını benimsemiş, hilâfetin Kureyşîliğini savunması dışında diğer dinî-siyâsî konularda onun görüşlerine bağlı kalmıştır. Cüneyd-i Bağdâdî, Ebû Tâlib el- Mekkî, Abdülkerim ibn-i Hevâzin el-Kureyşî ve Şehâbeddin es-

590

Sühreverdî gibi ilk sûfilerden saygıyla bahsetmiştir. Şiîliğe karşı sert bir tavır takınmış, eserlerinde İsrâiliyyata yer vermemiştir.

İbn-i Kesîr hükümdarlar, emirler, ulemâ ve halk nezdinde güvenilir bir şahsiyetti. Önemli dinî ve siyasî meselelerde onun fetvasına başvurulmuş ve verdiği kararlara uyulmuştur. Meselâ 22 Muharrem 767’de (9 Ekim 1365) Franklar’ın İskenderiye’yi yakıp yıkarak müslümanları öldürmeleri üzerine, Memlük Sultanı el-Melikü’l-Eşref II. Şa’bân, yayınladığı bir menşurla Suriye’deki hıristiyanların mallarının dörtte birinin müsâdere edilmesini istemiş. Mısırlı fakihlerin fetvasına rağmen İbn-i Kesîr bunun şer’an câiz olmadığını söylemiş; sultan da onun görüşüne uymuştu.


İbn-i Kesîr Rh.A'in Eserleri:


a. Tarih ve Tabakat Konusunda


1. El-Bidâye ve’n-Nihâye: İbn-i Kesîr’in büyük tarihçiler arasında yer almasını sağlayan eser, başlangıçtan 767 (1365-66) yılına kadar gelen olayları kronolojik sırayla anlatan, ondört ciltlik umumî bir İslâm tarihidir. Tamamı basılan ve bazı bölümleri çeşitli başlıklar altında ayrıca neşredilen eser Mehmet Keskin tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir (I-XIV, İstanbul 1994- 1995).

2. El-Fusùl fî Sîreti’r-Rasûl: İlk defa el-Fusùl fî İhtisàri Sîreti’r-Rasûl adıyla neşredilen eser (Kahire 1357), daha sonra Muhammed îdü’l-Hatrâvî ile Muhyiddin Mestû (Beyrut-Dımaşk 1400; Mekke-Beyrut 1405/1985); Medine-Beyrut-Dımaşk 1413/1992) ve Seyyid ibn-i Abbas el-Cüleymî (Kahire 1410/1990; Beyrut 1413/1993) tarafından yayınlanmıştır.

3. Sîretü Ebî Bekr es-Sıddîk

4. Sîretü Ömer b. Hattâb

5. Sîretü Mengliboğa (Mâ yüntekà ve yübtegà min sîreti Mengliboğa): El-Melikü’n-Nâsır Hasan’ın memlüklerinden, onun Halep ve Dımaşk nâibi olan Emîr Mengliboğa’nın hayatına dairdir.

6. Tabakàtü Fukahâi’ş-Şâfiîyye (Tabakàtü Fukahâi’ş- Şâfiîyyîn): Ahmed Ömer Hâşim ve Muhammed Ali Zeynühüm

591

tarafından Abâdî’nin zeyliyle birlikte üç cilt hâlinde yayımlanmıştır (Kahire 1413/1993). İbn-i Kesir bu eserinde, Sübkî ile olan fıkhî ihtilâflarını da ortaya koymuştur.

7. Et-Tekmîl fî Ma’rifeti’s-Sikàt ve’z-Zuafâ’ ve’l-Mecâhîl:

Mizzî’nin Tehzîbü’l-Kemâl ve Zehebî’nin Mîzânü’l-İ’tidâl adlı eserinin bazı ilâvelerle ihtisarından ibarettir.


b. Tefsir Konusunda


1. Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm: Rivayet tefsirleri arasında önemli bir yeri olan ve birçok defa basılan eser, (Kahire 1342/1923, 1390/1971; Beyrut 1980, 1416/1996; İstanbul 1984; Riyad 1418/1997) Hacı Bekir Karlığa ve Bedreddin Çetiner tarafından Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsîri adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (I- XVI, İstanbul 1983-1988, 1993-1994). Yûsuf Abdurrahman Mar’aşlî tefsirde geçen hadisleri alfabetik olarak sıralamış ve Fihrisü Ehâdîs-i Tefsîr-i İbn-i Kesîr adıyla neşretmiştir (Beyrut 1986).


İbn-i Kesir Tefsiri, rivayet tefsirlerinin en muteberlerinden birisidir. İbn-i Kesir, gerçek anlamda bir rivayet tefsiri olan bu eserine, zaman zaman dirayet tefsirlerinden alıntılar yapmış ve bazen kendi görüşlerini de eklemiştir. Tefsirinde hadis kritiği demek olan cerh ve ta’dil konusuna yer verdiği gibi, tarihî bilgilere de bir hayli bölüm ayırmıştır. Mücerred olarak rivayetleri nakletmekle yetinmeyip, bunları değerlendirir ve en sonunda kendisinin tercih ettiği görüşü açıklar.

Taberî Tefsiri’nden sonra en meşhur olan bu tefsirde, Taberî’nin tefsirinde mevcut olan pek çok zayıf rivayetlere yer verilmemektedir. Rivayet ettiği kaynaklar arasında İbn-i Cerîr, İbn-i Ebû Hàtim, İbn-i Atıyye gibi ünlü müfessirlerin eserleri yer almaktadır. Gerek fıkî konulardaki mezhebler arası ihtilaflara, gerekse fikî münakaşalara yer veren müellif, zaman zaman bunları kritiğe tâbî tutar.

Kur’an’ı Kur’an ile tefsir ederken, mânâ yönünden uygun ayetleri serdetmekte diğerlerine nisbetle daha fazla rağbet kazanır. Sonra ayetle ilgili hadis-i şerifleri alır, onlardan elde ettiği delilleri beyan eder. Daha sonra da sahabe, tabiîn ve selef

592

alimlerinin sözlerini alır. Okuyucuyu adetâ ayetin nazil oluş zamanına yaklaştırır. Onun nazil oluşunun yüce maksadlarını bildirir. İlim ve araştırmalarını sadece ayet-i kerimeyi anlamaya teksif eder. Yine bu tefsirde, meşhur tefsirlerdeki İsrâiliyyatın kötülüklerinden, okuyucuları genel olarak koruma vardır. Onları tahkir ederek, bunların kötülüklerine gösterir.


2. Fedàilü’l-Kur’ân (Kahire 1343, 1348/1929; Beyrut 1407/1987; nşr. Muhammed İbrâhim el-Bennâ, Cidde-Beyrut- Dımaşk 1408/1988): Ahmed Hamdî İmâm bu eserden yaptığı seçmeleri Muhtârât min Fedàili’l-Kur’ân adıyla yayımlamıştır (Kahire 1981). Mehmet Sofuoğlu da eseri Kur’an’ın Faziletleri

adıyla Türkçe’ye tercüme etmiştir. (İstanbul 1987)


c. Hadis Konusunda


1. Câmiu’l-mesânîd ve’s-Süneni’l-hâdî li-Akvâmi’s-Senen: Eserde, Kütüb-i Site ve Ahmed ibn-i Hanbel, Ebû Ya’lâ el-Mevsılî, Ahmed ibn-i Amr el-Bezzâr’ın müsnedleriyle Taberânî’nin iki mu’ceminde mevcut hadisler ele alınmış, bu eserde rivayeti bulunan sahabeler alfabetik olarak sıralanıp, bütün rivayetler bir araya getirilmiş; sahâbî ve diğer hadis râvilerinin hayatı hakkında bilgi verilmiştir. Câmiu’l-Mesânid, Abdülmelik ibn-i Abdullah ibn-i Dehîş (Mekke 1411/1990) ve Abdülmu’tî Emîn Kal’acî (I-XXXVII, Beyrut 1415/1994) tarafından neşredilmiştir.

2. İhtisàru Ulûmi’l-Hadîs: İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî’nin Mukaddimetü İbni’s-Salâh diye tanınan Ulûmü’l-hadis adlı eserinin özeti olmakla birlikte, İbn-i Kesir esere önemli ilâvelerde bulunmuş, ihtilâflı konularda kendi tercihini belirtmiştir. Ahmed Muhammed Şâkir tarafından el-Bâisu’l-hasîs Şerhu İhtisâri Ulûmi’l-hadis adıyla şerhedilerek yayınlanan eser (Kahire 1355, 1370, 1377/1958; Beyrut 1387; Riyad-Dımaşk 1414/1994, 1417/1996) daha çok el-Bâisu’l-Hasîs adıyla meşhur olmuştur.


3. Müsnedü’l-Fârûk Emîri’l-Mü’minîn Ebî Hafs Ömer ibn-i Hattâb ve Akvâlühû alâ Ebvâbi’l-İlm: Hazret-i Ömer’in Resûl-i Ekrem’den doğrudan rivâyet ettiği hadislere ihtiva eder eser, müellifin Müsnedü’ş-Şeyhayn adlı kitabının Hazret-i Ömer

593

rivayetlerini içine alan kısmı olmalıdır (Nşr. ABdülmu’tî Emîn Kal’acî, I-II, Dımaşk-Kahire 1411/1991; Mensûre 1412/1992).

4. Tuhfetü’t-Tâlib bi-Ma’rifeti Ehâdîsi Muhtasari İbni’l-Hâcib: İbnü’l-Hâcib’in Muhtasarü’l-Müntekà adlı eserindeki hadislerin tahrîci olup, Abdülganî ibn-i Humeyd ibn-i Mahmûd el-Kübeysî tarafından neşredilmiştir (Mekke 1406/1986).

5. Tahrîcü Ehâdîsi Edilleti’t-Tenbîh: Ebû İshak eş-Şîrâzî’nin Şâfiî fıkhına dair muhtasar eserindeki hadislerin tahrîcine dâir olan kitabın, Muhammed İbrâhim es-Sâmerrâî tarafından tahkik edildiği belirtilmektedir.

6. Ahkâmü’s-Sugrâ fi’l-Hadîs: Müellif bu adla bir eser yazdığını bizzat ifade etmektedir.

7. El-Ahkâmü’l-Kebîr: Hadis, tefsir ve hac bahsine kadar fıkhî konulardan bahseden bir eser olup, İbn-i Kesir çeşitli kitaplarında buna atıfta bulunmuştur.

8. Muhtasarü’l-Medhal ilâ Kitâbi’s-Sünen li’l-Beyhakî: Müellif, İbnü’s-Salâh’ın Ulûmü’l-Hadîs’ini ihtisar ettiği metodla Beyhaki’nin el-Medhal’ini de ihtisar ettiğini belirtmiştir.

9. El-Mukaddimât: Hadis ilimlerine dair olup müellif bu eserine de atıflarda bulunmuştur.

10. Şerhu Sahîhi’l-Buhàrî


d. Fıkıh Konusunda


1. El-İctihâd fî Talebi’l-Cihâd: Memlükler’in Dımaşk nâibi Seyfeddin Mencek’in isteği üzerine, Haçlılar’a karşı müslümanları cihada teşvik amacıyla yazılan eserde, İbn-i Teymiyye’nin es- Siyâsetü’ş-Şer’iyye’sinden istifade edilmiştir. İlk defa 1347’de (1928) yayımlanan eser daha sonra Abdullah Abdürrahîm Useylân (Riyad 1401/198, 1402/1982, 1412/1992) ve Muhammed Zeynühüm (Kahire 1413/-1993) tarafından neşredilmiştir.

2. İrşâdü’l-Fakîh ilâ Ma’rifeti Edilleti’t-Tenbîh (Nşr. Behcet Yûsuf Hamed Ebü’t-Tayyib, Beyrut 1416/1999).

3. Ahkâmü’t-Tenbîh: İbn-i Kesir’in ilk eseri olup Ebû İshak eş- Şîrâzî’nin et-Tenbîh’ine şerh mahiyetinde yazılmıştır. Müellif, bu eserinin hocası Burhâneddin el-Fezârî’nin takdirini kazandığını belirtir.

4. Kitâbü’s-Semâ’: Mûsikînin hükmüne dairdir.

594

BİBLİYOGRAFYA:


Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İbn Kesir maddesi, c. 20, s. 132- 134, İstanbul 1999.

Dr. Bekir Karlığa, Dr. Bedrettin Çetiner, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, İbn Kesîr, c. 2, s. XI-XIV, İstanbul 1988.

Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, c. 2, s. 206-235, Ankara 1988.

595