44. RAMAZAN BAYRAMI
Cenâb-ı Vâcibü’l-vucüd ve Tekaddes Hazretleri, bu mübarek bayramımızı cümlemiz hakkında mübarek ve müteyemmin eylesin... Birçok bayramlara da, sağlık afiyetle erişmeler nasîb ü müyesser eylesin...
Bu bayram, halkın dilince “Şeker Bayramı” tabir edilir; tatlılık bayramıdır. Tatlılık, yâni hepimiz birbirimize tatlı olabilmek... Şekerin tadı beş dakikada gider. O tad, tad değildir. Asıl tad, müslümanların birbirlerine karşı gösterdikleri sevgi ve muhabbet tadıdır. O sevgi ve muhabbet tadının tadına doyum olmaz. Allah-u Teàlâ bu mübarek bayram hürmetine bizim içlerimizi sevgiyle doyursun, doldursun ve bu sevgiyi de dâim eylesin...
Hep bir memleketin evlâdıyız. Hep bir peygamberin ümmetiyiz. Hep bir mezhebin imamının mezhebindeniz. Hep bir Allah’ın kuluyuz. Böyle iken bugün çok üzüldüm. Radyoda konuşuyordu bir efendi, bayram hakkında. Birisi soru soruyor, o da ma’lûmat veriyor:
“--Eski bayramlar şöyle olurdu. Herkes birbirleriyle böyle sevişirlerdi, kaynaşırlardı. Ufak memleketlerde, köylerde kasabalarda daha tatlı oluyordu. Şehirler ise, bundan biraz uzak duruyorlar.” dedi.
Hattâ şehirlerde, birbirleriyle tanışmayan bilişmeyen ailelerden; hatta fikirleri birbirlerinden ayrı olduğu için, görüşmek bile istemeyen kimselerin bulunduğundan bahsediyordu da, hiç olacak şey mi bu? Hepimiz burada birer misafiriz... Hepimiz burada birer misafiriz. Ne olacak, bugün var yarın yokuz… Binân aleyh, burada en güzel şey; tatlı dil, muhabbet… Sevgisiyle kalblerimizi doldurup, birbirlerimize lâzım gelen sevgiyi izhar edip göstermek...
Ne memleketler var, suyu bulunmaz; gayet sıcak, oturulmaz... Geçen Kuveyt’ten bir doktor efendi geldi. Kaçtım, dedi. Neden? Elliyi geçiyor, gölgede altmış diyor. Nasıl durayım diyor. Kaçmış