59. RAMAZAN’A GİRERKEN…
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.
El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn... Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn... Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmâin...
Muhterem kardeşler! Bugünkü cumamız, cümlemiz hakkında mübarek olsun... Yarından sonraki Ramazanımızı da, Cenâb-ı Hak cümlemiz hakkında mübarek ve müteyemmin eylesin...
Gerek Ramazan-ı Şerif’te ve gerek sair zamanlarda yapacağımız birçok hayırlar var: Sadakalar vermek, fakirlere bakmak... Şu inşaat, bu inşaat, camiler, medreseler ve sâire yaptırmak... Sayısız. Bunların en güzeli; başına hàkim olmak, başa!
Vücud var ya, kocaman bir vücud... Üzerinde ufacık bir baş... Hep devlet bu başta... Bu başa hàkim olamazsak, vücudumuzun hiç kıymeti yok!
Meselâ; Allah-u Teàlâ bize göz vermiş, kulak vermiş, konuşma imkânı vermiş... Nefes alıp verme imkânı vermiş. Bu imkânlar olmasa; yâni gözümüz görmez, kulağımız duymaz, ağzımız konuşmaz, nefes alıp vermekte de zorluk çeksek, neye yararız? Hiç bir şeye yaramayız. Çok müşkül...
Onun için, sizden ricam... Allah hepimizin muîni olsun da, bu önümüzdeki Ramazan’da en çok gayret edeceğimiz şey: Gözümüze hakim olmak... Kulağımıza hàkim olmak... Sözümüze hakim olmak... Nefeslerimize de hàkim olmak gayretini, Cenâb-ı Hak, cümlemize nasib etsin...
Bu istemekle de kâfî değil... Bu işe çok çalışmak ve gayret etmek lâzım ki, bunlara hàkimiyet elde edilebilsin! Göze hàkim olamıyor, gözü istediği gibi her şeye bakıyor... Sözüne hàkim olamıyor, istediği gibi konuşuyor... Kulağı da her şeyi dinliyor... Nefesi de boşa gidiyor... Bu adamın ömrü zayiattandır. En büyük
zayiat!
Kıyamet gününde en evvel sorulacağımız şeylerden birisi; “—Sana verdiğim ömrü, kulum ne yaptın? Bu ömrü nereye harcadın?” diyecek Cenâb-ı Hak...
Her nefes bir ömürdür. Her nefes bir ömürden ma’duttur. Binâen aleyh, bu nefesi boşa geçirmemek için, elden gelen gayreti bırakmamak lâzım!
Allah, cümlemize intibahlar nasib etsin de, bu Ramazan-ı Şerif’te en çok gayretimiz; bu nefeslerimize sahip olabilmek, boşuna kaçırmamak! Gafletten kendimizi kurtarabilmek nasib etsin Cenâb-ı Hak cümlemize...
Oruç; her sene tutuyoruz el-hamdü lillâh! Namazlarımızı da kılıyoruz. Hayr u hasenatı da yapıyoruz. Fakat bunların en iyisi, şu dört şeye sahip olabilmek:
Başta bir de akıl var ya; o akıl olmasa hiç bir şeye yaramayız. Onun için, bu vücudun vücutluğu bu baş iledir. Bu baş olmasa, bu vücudun hiç kıymeti olmaz. Baş var ama görmüyor... Baş var ama duymuyor... Baş var, ama söylemiyor... Baş var, ama düşünemiyor, aklı yok! Ne işe yarar bu baş? Hiç bir şeye yaramaz.
Binâen aleyh, bu başı Allah-u Teàlâ bize lütfetmiş, ihsân etmiş. Bunun korunmasını da bizim elimize vermiş.
Koruyabilirsek, cennet bizim! Allah hepimizi affetsin de, tevfîkàt-ı samedaniyyesine mazhar etsin...
Bu önümüzdeki Ramazan’ı hoca efendi çok güzel izah ettiler. Biz de tekrarlayıveriyoruz. Bu dört azaya hàkim olmak için, elden gelen gayreti harcayalım! Haramlara bakmayalım, günah şeylere bakmayalım! Günah şeyleri duymayalım ve dinlemeyelim! Günahların içine, biliyorsunuz hepsi giriyor. Sen onu düşün artık; neler günahtır, neler değildir? Ama diyeceksin ki:
"—Hepimizin evinde de var, ne yapalım?” Allah uyandırsın bizi. Gaflet, insanlar için. Çeşitli bahaneler buluyorlar:
"—İşte ne yapalım, çocuklar ona baksınlar, sokağa gitmesinler diyerekten aldık." diyorlar.
Öyle şey mi olur? Çocuğunu uyandır! Çocuklarımızı mutlaka müslüman olaraktan yetiştirmeye çalışalım! İkincisi de; evlendireceğimiz zaman da, mutlaka çocuklarımıza müslüman kızı arayalım! Müslüman hanımı arayalım! “Sonradan efendim, şöyle olurmuş, böyle olurmuş...” Onlar masaldan ibaret! Müslüman hanımı ara; sonra da, pişman olma! Allah hepimizi affetsin... İmanı kâmil, ahlâkı dürüst, Allah-u Teàlâ'nın sevgili kullarının arasına, cümlemizi kabul etsin inşâallah! Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berekâtühû!
11. 07. 1980 – İskenderpaşa Camii