• /
  • Kütüphane
  • /
  • Muhtelif Yazılar
  • /
  • 21. OSMAN-I GAZİ’NİN VASİYETLERİ
20. BÜYÜK BİR ŞEYHİN NAMAZ KILIŞI

21. OSMAN-I GAZİ’NİN VASİYETLERİ



Doç. Dr. M. Es’ad COŞAN


Geçen sayıda, Tarih-i Gülşen-i Maarif adlı eserden naklen, Osmân-ı Gàzi’nin16 oğlu Orhan-ı Gàzi’ye yaptığı vasiyetleri yazmıştık. Yapılan müracaatlardan, bu vasiyetler üzerinde durmak ve bazı açıklamalar yapmak gerektiği anlaşıldı. Bu yazımızda bu işi yerine getirmeğe başlamak istiyoruz.

Osmân-ı Gàzi Hazretleri, oğluna yedi madde halinde şu tavsiyelerde bulunuyor:

“—Evvelâ: Cemî-i mesàlihinden mukaddem emr-i dîninde ihtimâm u dikkat eyle, zirâ bâis-i kıvâm-ı din devlettir.” Yâni, “Her işinden evvel, dinine dair hususlarda itinalı ve dikkatli ol. Çünkü dinin ayakta durmasına sebep devlettir.” buyurmuştur.


Hemen belirtelim ki bu ifadenin altında fevkalâde önemli bir zihniyet ve samîmî bir iman duygusu yattığı seziliyor: O da, merhum Sultan Osman’ın her şeyden önce dine hizmeti düşündüğü; aslî görev ve gàyesinin dine hizmet olduğudur. Çünkü dinin ayakta kalabilmesi ve yaşamasını gàye olarak belirtip, devleti ona vesile ve vasıta olarak zikrediyor. Böyle düşünmeseydi başka bir ifade kullanır ve meselâ;

“—Oğlum, dine önem ver. Çünkü devletin ilerlemesi ve yükselmesi için din kuvvetli bir destektir, şahısların iman duygusuna hitap eder, onları sınırlarda cihada sürer, devletini geliştirir ve genişletirsin.” der idi.




16 Alışılmış, fakat hatalı şekli “Osman Gazi” olan bu terkib, aslında Farsça bir sıfat tamlamasıdır. Türkçesi Gazi Osman şeklinde olması gerekir. Neşredilen İslâmî eserlerde, umûmiyetle tarihî isimlerin yanlış tesbit edilip yanlış okunduğunu görüyoruz. Bu hususta bir ikaz olma ve konuya dikkati çekmek üzere burada “galât-ı meşhur”u değil, “lügat-ı fasîh”i kullandık.

109

Fakat bu, din vakıasına materyalist ve menfaatperest bir bakış tarzı olurdu. Esefle söylemek zorundayız ki, biz dini bugün bu menfaat açısından mütalâa ediyor ve hattâ muarızlarımıza dinin önemini kabul ettirebilmek için bu yolda müdafaada bulunuyoruz.


Şunu da söyleyelim ki, Osmân-ı Gàzi ve muasırları sözde kalmamış, bu imanın gereği olan faaliyetlerle ömür geçirmiş ve bu samîmî duyguları sayesinde büyük muvaffakiyetlere mazhar olmuşlardır. Gerçekten de ilk Osmanlı sultanları, kendilerini İslâm âleminin hudutlarını bekleyen birer mücahid olarak görmüşler ve “sultànü’l-guzât ve’l-mücâhidîn: gazi ve mücahidlerin sultanı, gàzî: din uğrunda savaş yapan, çelebi: ilâhî, ebu’l-feth ve’l-megàzî: fütuhat ve gazâlara sahip ve mazhar” gibi, hep dînî mânâ taşıyan sıfatlar kullanmışlar ve onlarla anılmışlardır.

Murad-ı Hüdâvendigâr’ın Kosova Savaşı’ndan önceki dua ve niyazı da, bunun bariz bir nümûnesi durumundadır. Nitekim rivayete göre, harbe tekaddüm eden gece sultan ibadet etmiş, yüzünü yere sürmüş ve:

110

“—Yâ Rabbi, dinin düşmanları, müslümanlar üzerine gökten gelme bir belâ gibi çöktü. Bu hususta benim bir suçluluğum söz konusu ise, beni afveyle... Senin ulûhiyyetine layık olanı yap! Bu belâyı def için canım feda olsun... Yeter ki, İslâm askeri zafer kazanıp bayram etsin... O bayram günü beni de kurban et!” diye çokça yalvarmıştı.

Fatih Sultan Muhammed Han’ın devrinde, Osmanlı Devleti’nin, gàzi devleti vasfı daha bariz bir hal almıştı. Ona atfedilen bir şiir, onun gàzilik zihniyetinin çok güzel bir şekilde aksettirdiği için, buraya derc edilmesi münasip düşmüştür:17 (2)


İmtisâl-i câhidü fi’llâh olubdur niyyetüm,

Dîn-i İslâmun mücerred gayretidür gayretüm.


Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlu’llàh ile,

Ehl-i küfrü ser-teser kahr eylemekdür niyyetüm.


Enbiyâ vü evliyâya istinâdum var benüm,

Lütf-i Hakdandur heman ümmid-i feth ü nusretüm.


Nefs ü mal ile n’ola kılsam cihanda ictihad,

Hamdü lillâh var gazâya sad-hezaran rağbetüm.


Ey Muhammed, mu’cizât-ı Ahmed-i Muhtàr ile,

Umarum gàlib ola a’dâ-yi dîne devletüm.




(Diyanet Gazetesi, 1 Nisan 1979, s. 210, sf. 4)





17 Bu şiir Fatih’in müretteb divanında mevcud değildir. Eğri Fatih’i III. Mehmed’e ait olduğu da ileri sürülüyor. Bk. Kemâl Edip Ünsel (Kürkçüoğlu), Fatih’in Şiirleri, Ankara 1946, s. 81.

111
22. HZ. EBÛ BEKİR (RA)’IN BİR ŞİİRİ