38. ÖLÜM EN BÜYÜK VAİZ!
Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm.
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.
El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn... Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn... Ve’s-salâtü ve’s- selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve üsvetine’l-haseneti muhammedini’l-mustafâ... Emmâ ba’d.
a. Her Nefis Ölümü Tadacaktır
Aziz ve muhterem kardeşlerim!
Hepiniz duymuşsunuzdur; bu çalışmamıza katılan kardeşlerimizden iki tanesinin annesi, kendisi, “Ben ille bu aile eğitim toplantısına katılmak istiyorum!” diye, buraya gelmeyi özellikle isteyen Fikriye Çiftçi Teyze, ahirete irtihal eyledi, vefat eyledi. Allah ruhunu şâd eylesin... Cümle geçmişlerimizle beraber ona da rahmeylesin... Rahmetine mazhar eylesin... Lütfuyla, keremiyle muamele eylesin... Cennetiyle, cemâliyle müşerref eylesin...
Muhterem kardeşlerim! Her ölüm, yaşayanlar için birer vaazdır. Her ölüm, yaşayanlar için bir ibret kaynağıdır. Hazret-i Ömer RA, evrakı mühürlediği yüzüğünün üstüne:87
87 Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.VII, s.353, no:10556; Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.II, s.302, no:1410; İbn-i Ebi’d-Dünyâ, el-Yakîn, c.I, s.117, no:31; İbn-i Asâkir, Ta’ziyetü’l-Müslim, c.I, s.50, no:63; Ammâr ibn-i Yâsir RA’dan.
Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, c.I, s.217; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.IIIL, s.194; Ebü’d-Derdâ RA’dan.
Abdullah ibn-i Mübârek, Zühd, c.I, s.37, no:148; Abdullah ibn-i Mes’ud RA’dan.
İbn-i Abdi’l-Ber, el-İstîàb, c.I, s.354; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, c.XXI, s.323; İbn- i Hacer, Tehzîbü’l-Tehzîb, c.VII, s.386; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.XLIV, s.260.
Kenzü’l-Ummâl, c.XII, s.804, no:35818; Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.928, no:1933.
كَفٰى بِالْمَوْتِ وَاعِظًا يَا عُمَرُ!
(Kefâ bi’l-mevti vâizan yâ umer!) diye yazdırmış. “Ey Ömer, ölüm sana vaiz olarak yeter! Başka ne vaaz istiyorsun, ne nasihat istiyorsun, ölüm sana yeter!” mânâsına. Yazdığı mektubu, resmî evrakı onunla mühürlüyor. Her mühürlediği zaman da, o yazıyı görüyor.
Kur’an-ı Kerim’de Cenâb-ı Hak çok ayet-i kerimelerde açıklıyor. Ben bir tanesini okuyayım size teberrüken, sohbetimiz kelâmullâhla müzeyyen olsun diye, bismillâhir-rahmânir-rahim:
كُل نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ، وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً، وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
(الَنبياء:٥٣)
(Küllü nefsin zâikatü’l-mevt, ve neblüveküm bi’ş-şerri ve’l-hayri fitneten ve ileynâ türceùn) [Her can ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz.] (Enbiya: 35) Sadaka’llàhu’l-azîm.
Herkesin bildiği ama unuttuğu, çok açık bir hakikat olmasına rağmen aklına çok az getirdiği bir hakikat ki; her nefis ölümü tadacaktır. Hayat sahibi, can sahibi olan herkes ölecek... Ölümden müstesna insan yok.
Cenâb-ı Hak hayatı boyunca insanları hayırlarla, şerlerle karşılaştırıp imtihan ediyor. Bazen hayırla karşılaştırıyor Cenâb-ı Hak; “Bakalım hayırla karşılaştığı zaman, zengin olduğu zaman, rahat olduğu zaman, nimete erdiği zaman bu kulum ne yapacak?” diye öyle imtihan ediyor. Bazen de üzüntüyle, şerle, zararla, hasarla karşılaştırıp öyle imtihan ediyor.
O halde bir kere hepimiz üzgünüz ama, muhakkak ki Fikriye Teyzemiz’in yakınları daha üzgündür. Onlara bu üzücü ayrılık hadisesinin bir imtihan olduğunu, bu ayet-i kerime hatırlatıyor. Sabrederlerse, Allah mükâfat verir. (Fesabrun cemîl) Güzel bir sabır Allah nasib etsin...
Allah’ın takdiridir, mutlaka olacak bir olay... Hepimizin başına sırayla, birer birer gelecek olan bir hadise... Allah sabredip ecr-i kesir kazanmayı, çok sevap kazanmayı nasib etsin... Onlara ömr-ü tavîl, uzun ömürler ihsân eylesin...
Çünkü, çok yaşamanın çok faydaları vardır mü’mine... A’mâl-i saliha, ibadât ü taat eyledikçe sevap kazanmaya devam eder. O bakımdan hepinize hayırlı, verimli, ibadetli, sevaplı uzun ömürler dilerim... Mutlu, bahtiyar, uzun ömürlerle yaşamanızı, İslâm’a çok güzel hizmetler eylemenizi tavsiye ederim, temennî ederim...
Bunun esbâbına sarılmanızı rica ederim. Vücudunuzu, ciğerinizi, kalbinizi, emanetlerinizi iyi korumanızı tavsiye ederim. Kendinize iyi bakmanızı tavsiye ederim. Çünkü bir mü’minin vefatıyla boşalan gediği doldurmak çok zordur. İslâm’ın surunda çok büyük delik açılır. Hele mü’min, âlim, fazıl bir kimse ise,
doldurulması çok zor olur yerini...
O bakımdan vücutlarınıza ihtimam edin! Sağlıklarınıza, sıhhatlerinize dikkat edin! Kendinizi koruyun! Doktorlara danışın, onların nasihatlerini dinleyin! Allah sizlere uzun ömür versin... Bu uzun ömrü de rızasına uygun geçirmeyi nasip etsin... Arkanızda çok eserler bırakmayı, sevap kaynakları bırakmanızı nasib eylesin...
b. Amel Defteri Kapanmayan Kimseler
Peygamberimiz SAS Hazretleri bildirmiştir ki:88
إِذَا مَاتَ اْلإِنْسَانُ انْقَطَعَ عَمَلُهُ، إِلََّ مِنْ ثَلََثٍ: صَدَقَةٌ جَارِيَةٌ، وَعِلْمٌ
يُنْتَفَعُ بِهِ، وَوَلَدٌ صَالِحٌ يَدْعُو لَهُ (م. د. ت. عن أبي هريرة)
(İzâ mâte’l-insânü) “Bir insan öldüğü zaman, (inkataa amelühû) amel defteri kapanır, işi biter, melekler artık yazmaz ama, (illâ min selâsin) üç kişi müstesna:
1. (Sadakatün câriyetün) “Arkasında sadaka-i cariye bırakanın defteri kapanmaz.” Sadaka-i cariye ne demek? Sevabı, istifadesi devam eden bir hayır eseri demek.
Meselâ, çeşme bir sadaka-i cariyedir. Çünkü suyu aktıkça suyundan içilir, kanılır, faydalanılır. Çeşmeyi yapan sevap
88 Müslim, Sahîh, c.VIII, s.405, no:3084; Ebû Dâvud, Sünen, c.VIII, s.76, no:2494; Tirmizî, Sünen, c.V, s.243, no:1297; Neseî, Sünen, c.XI, s.424, no:3541; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.372, no:8831; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.VII, s.286, no:3016; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.XI, s.343, no:6457; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.IV, s.109, no:6478; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.III, s.247, no:3447; Begavî, Şerhü’s-Sünneh, c.I, s.126; İbn-i Huzeyme, Sahîh, c.IV, s.122, no:2494; Ebû Avâne, Müsned, c.III, s.495, no:5824; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.I, s.283, no:1109; Taberânî, Dua, c.I, s.375, no:1250-1253; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.LI, s.113; İbn-i Hibbân, es-Sıkàt, c.I, s.9; Ebû Hüreyre RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.XV, s.952, no:43655; Keşfü’l-Hafâ, c.I, s.99, no:277; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IV, s.66, no:2783.
kazanmaya devam eder. Câri, cereyan ediyor sevap... Mektep yaptırmıştır, cami yaptırmıştır mübarek, vefat eden kişi. Onun içinde namaz kılındıkça, ona sevap yazılmaya devam eder.
Kitap yazmıştır; kitabı okundukça o vefat etmiş olan müellife sevap yazılmaya devam olunur. Talebe yetiştirmiştir; talebesi faaliyet gösterdikçe, hocasına sevap yazılmaya devam eder. Kur’an öğretmiştir; Kur’an öğrettiği kimse Kur’an okudukça, Kur’an’ı öğreten vefat etmiş kimseye, merhuma sevap yazılır durur.
2. (Ev ilmün yüntefau bihî) “İstifade edilen bir ilim kaynağı, kitabı, eseri bırakmışsa onun da sevabı devam eder.”
Kitap okundukça müellife sevap yazılır. Talebe yetiştirmişse, talebesi hoca olmuşsa, o öğrettikçe, onun hocasına sevap yazılır.
3. (Ev veledün sàlihun yed’ù lehû) “Arkasından dua edecek hayırlı evlat bırakan kimse...”
O salih evlat dua ettikçe, merhum sevap kazanır. O kabirde olduğu halde defterine sevaplar yazılır, durur.” diye bildiriyor Peygamber Efendimiz.
Öyle acayip şey olacak ki, kabre gömüldüğü zaman çok günahları olan bazı kimseler, kabrinden günahsız kalkacaklar. Halbuki günahlarla, günahlı olarak kabre gömülmüşlerdir. Günahsız kalkacak, çünkü arkasından böyle kendisine sevap gönderen kimseler sevapları göndermişler, göndermişler... Sevaplar kazanılmış, günahlar silinmiş, günahsız kalkıyor. (Vel- ba’sü ba’del-mevti hakkun) Kıyamet koptuğu zaman kabirden günahsız kalkar.
Bunlardan çıkan sonuçların bazıları şöyledir: Bir, salih evlat yetiştirmeye çok dikkat etmeliyiz. Evlatlarımızın namazlı, niyazlı, dualı, hayırlı insanlar olması için çok düşünmeli, çok çareler aramalı, çok yatırımlar yapmalıyız! Muhterem kardeşlerim kesenin ağzını açmalıyız. Allah rızası için para harcamalıyız.
Hayırlı evlat yetiştirmek insanın hem dünya sermayesidir, hem de ahiret sermayesidir. Dünya sermayesidir, çünkü
ihtiyarlığında bakar. Ahiret sermayesidir, çünkü vefatından sonra sevap gönderir. Hayırlı evlat yetiştirmeye çok gayret edin!
Bir de hal-i hayatınızda, kendi öz malınız ve mülkünüzle hayır yapın kardeşlerim! Hayır yapmaya koşun! Hayır yapın da, sizin caminiz olsun da, sizin köprünüz, çeşmeniz olsun da, sizin tesisiniz olsun da, o hizmet gördükçe size sevap gelsin muhterem kardeşlerim! Bu da ahiret yatırımıdır. Dünyada para kazanmak için, kârlı yerlere yatırım yapıyor ya insanlar... Hatta bankanın vereceği %2, %5 faize tenezzül edip de, parayı oraya yatırıp kendisini tehlikeye atıyor ya mü’min olduğu halde, faiz yemek doğru olmadığı halde... En büyük yatırım ahiret yatırımıdır. Ahirete yarayacak, ahirette kendisine fayda getirecek yatırımdır.
Çıkan sonuçlardan bir tanesi: Vefat edenin arkada kalan evlâtlarının sàlih kimseler olmaları, ibadet ve tâatle ömür geçirmeleri merhuma fayda sağlar. Onun için anasını, babasını, ahirete göçen yakınını seven kimse, aklı varsa kendisi sàlih kimse olsun! Meselâ; namaz kılmıyorsa namaza başlasın! Meselâ, Kur’an’ı az okuyorsa çok okusun! Meselâ, hayrat-ü hasenatı çok yapsın ki, o vefat eden kimseye en büyük hayır budur.
Onlar, ahirete göçenler dünyada olanlara boynu bükük şekilde bakar dururlar, onlardan medet umarlar. “Bu bizi hatırlar da bizim için hayır yapar mı, bize sevap gönderir mi?” diye bakar dururlar.
c. Hayırları Yapmakta Yarışın!
Osmanlı şairlerinden birisi diyor ki:
Bir düş gibidir hakkà ki mânâda bu àlem,
Kim göz yumup açınca zamanı güzar eyler.
Bu hayat muhterem kardeşlerim, çok hızlı geçer. Bir de bakarsınız ki ihtiyarlayıvermişsiniz. Halbuki, kendinizin çocukluk
zamanı daha hemen dün gibi yakındır. Bir de bakarsınız ki vefatınız gelivermiş. Azrail AS karşınıza gelmiş de, “Ver bakalım emâneti!” diyor. Rüya gibidir bu dünya... Çok yaşayanlara sorduğunuz zaman, çok yaşadık diyemiyorlar; “Hayatın nasıl geçtiğini anlayamadık!” diyorlar. “Birden bire ihtiyarlayıverdik.” diyorlar. “Rüzgar gibi geçti.” diyorlar.
Hakîkaten öyledir. Ama insan bu olayı kavrayamıyor, çözemiyor. Onun için hayatın rüzgar gibi geçtiğini, bir düş gibi olduğunu, bir göz yumup açınca biteceğini düşünerek, hayırlı amellere koşturun:89
بَادِرُوا بِالَْعْمَالِ الصَّالِحَةِ قَبْلَ أَنْ تُشْغَلُوا (ه. عن جابر)
(Bâdirû bi’l-a’malis-sàlihah, kable en tüşgalû.) “Meşguliyetten
89 İbn-i Mâce, Sünen, c.III, s.381, no:1071; Câbir ibn-i Abdullah RA’dan.
önce salih amellere koşturun. Aklınız varsa, irfanınız varsa, ki var muhakkak; imanınız varsa, ki var; hayırlı işler yapmaya hırslı olun! Hayırları yapmakta yarışın!”
Lütfen hayırlarınızı tehir etmeyin. Hayırların tehiri şeytanın oyunudur. Yapılacak hayrın bugün yapılmayıp da yarına bırakılması, şeytanın kazancıdır. Şeytan hayrı yaptırmamak için, bir çare olarak tehir ettirir. “Şimdi yapma, tamam yarın sabah yaparsın!” der. O arada da unutturur.
Şeytanın bu oyununa tesvîf derler. “Sonra yapacağım, sonra yaparım, yarın yaparım, ileride yaparım...” sözü, fikri, düşüncesi, hayrı o anda yapmayı engelleyen o düşünce şeytandandır. Hayrı çabuk yapmak lâzım, hemen yapmak lâzım!
d. Tevbeyi Çabuk Yapın!
Sonra tevbe ki, tevbenin hakîkî mânâsı Cenâb-ı Hakk’a dönmek demektir. Yoksa, ağzıyla “Tevbe yâ Rabbi!” demek değildir. Çünkü Hazret-i Ali (Radıya’llàhu anh ve kerrema’llàhu vecheh) Kûfe Camii’ne girdiği zaman, birisinin “Tevbe yâ Rabbi, tevbe yâ Rabbi! Estağfiru’llahe’l-azîm ve etûbü ileyh...” dediğini gördü. O kimseye dedi ki:
“—Ey filânca! Böyle dil ile ‘Tevbe yâ Rabbi’ demek, yalancıların tevbesidir.” dedi.
Nasıl olacak tevbe o zaman? Hâl ile olacak, fiilen olacak... Kavl ile değil, söz ile değil, fiilen olacak... Hemen olacak, hàli değişecek. Yâni kötü hâlini hayra döndürecek, şeytânî hâlini Rahmânî tarafa döndürecek. Günahlı gidişini, cehenneme doğru hızlı gidişini cennete doğru çevirecek. Dönüş bu... Yoksa lâf değil.
Tevbe lâf değil iştir. Onun için tevbeyi çabuk yapın! Yâni Cenâb-ı Hakk’ın yoluna girişinizi, ihlâslı girişinizi; hataları, günahları bırakıp da iyi bir kul olma işinizi çok çabuk yapın! Tevbeyi tehir etmeyin!
عجلوا بالتوبة قبل الموت
(Accilû bi’t-tevbeti kablel’-mevt) “Ölüm gelivermezden önce, Cenâb-ı Hakk’a dönüşünüzü lafta bırakmadan, fiilen çabuk yapın!” Çabuk yapın, iyi bir kul olun... Günahları kapatın, hatalı yerlerden, yönlerden uzaklaşın, Cenâb-ı Hakk’ın yoluna dönün muhterem kardeşlerim!
İki gün önce, bu hacı teyzeyle konuştuk biz şurada. Hal hatır sorduk, dua istedi. vs. İki gün önce konuştuk. İnnâ lillâh, ve innâ ileyhi râciùn…
Eùzü bi’llâhi mineş-şeytànir-racîm, bismi’llâhi’r-rahmâni’r- rahim. Kul huva’llàhu ehad. Allàhu’s-samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad... Allàhu ekber.
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. Kul huva’llàhu ehad. Allàhu’s- samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad...
Allàhu ekber.
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. Kul huva’llàhu ehad. Allàhu’s- samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad...
Allàhu ekber. Lâ ilâhe illa’llàhu vallàhu ekber. Allàhu ekber, ve lillâhi’l-hamd...
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. Kul eùzü birabbi’l-felak. Min şerri mâ halak. Ve min şerri ğàsikın izâ vekab. Ve min şerri’n- neffâsâti fi’l-ukad. Ve min şerri hàsidin izâ hased.
Allàhu ekber. Lâ ilâhe illa’llàhu va’llàhu ekber. Allàhu ekber, ve li’llâhi’l-hamd.
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. Kul eùzü birabbin-nâs. Meliki’n-nâs. İlâhi’n-nâs. Min şerri’l-vesvâsi’l-hannâs. Ellezî yüvesvisü fî sudûri’n-nâs. Mine’l-cinneti ve’n-nâs. Allàhu ekber. Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber. Allàhu ekber, ve li’llâhi’l-hamd.
[Fâtiha ve Elif lâm mîm okundu.]
e. Hatim Duası
Âmîn... Sübhàne rabbiye’l-alliyyi’l-a’le’l-vehhâb.
El-hamdü li’llâhi hakka hamdihî, nahmeduhû bi-cemîi mahàmidih... Lehü’l-hamdü kemâ yenbağî li-celâli vechihî ve li- azîmi sultànih... Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ hayri halkıhî eşrefi’l- mürselîne ve şefîi’l-müznibîn muhammedini’l-mustafâ, ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi’d-dîn. Emmâ ba’dü feyâ rabbenâ! Yâ rabbenâ! Yâ rabbenâ!. Yâ mücîbe’d-deavât, yâ kàdıye’l-hâcât! Yâ ekreme’l-ekremîn, ve yâ erhame’r-rahimîn! Âcizâne, nâçizâne, kàsırâne, müznibâne yapmış olduğumuz cümle ibadetlerimizi yâ Rabbi, lütfunla, kereminle, hatalarına, kusurlarına bakmayıp ahsen ve etem olarak kabul eyle...
Kardeşimizin okuduğu hatm-i Kur’an-ı Kerim’i, diğer bir kardeşimizin okumuş olduğu bin bir adet İhlâs-ı Şerif’i ve hepimizin ayrı ayrı yapmış olduğumuz zikr ü tesbîhât, ibadet ve taatlerimizi de bu meyanda lütfunla kereminle makbul eyle...
Yâ Rabbi! Şu aciz, nâçiz ibadetlerimizi senin rahmetine ermemize, rızanı kazanmamıza vesile eyle... Bize rahmeyle yâ Rabbi... Bize rahmetinle muamele eyle yâ Rabbi... Okuduklarımızdan, yaptıklarımızdan, hayrâtımızdan, hasenâtımızdan hâsıl olan, senin fazl u kereminle bizlere ihsân eylediğin ücûr u mesûbâtı yâ Rabbi, bizler evvelâ Peygamberimiz, rehberimiz, serverimiz, önderimiz, başımızın tâcı, gözümüzün nûru Muhammed-i Mustafâ (aleyhi efdalüs-salâvât, ve ekmelüt- tahiyyât, vet-teslimât) Hazretleri’ne hediye eyle eyledik rûh-u pâkine ve ravza-yı mutahharasına şu anda vâsıl eyle...
Yâ Rabbi! Peygamber Efendimiz’i hepimizden ve hâssâten bu hatmi okuyan, bu İhlâsları çeken, bu ibadetleri, zikirleri yapan kardeşlerimizden hoşnud ve razı eyle... Yâ Rabbi! Senin fazl u keremin sonsuzdur. Bu aciz naçiz ibadetlerimizden bize lütfedip vereceğin sevabı kat kat arttırıp, fazlalaştırıp Peygamber Efendimiz’in mübarek âline, ashàbına, ezvâcına, evlâdına, etbâına; hassâten sâdat ve meşâyih-ı turuk-u aliyyemizin cümlesinin ruhlarına; evliyâulah, senin sevgili mübarek kullarının ruhlarına; ve hepimizin ahirete göçmüş olan müslüman geçmişlerinin ruhların ve hâssaten bu hatmi okuyan, bu İhlâsları çeken kimleri düşünerek, kimler için okumuşlarsa onlara, ve bu arada da aramızdan ayrılan Fikriye Teyzemizin ruhuna hediye eyledik, vâsıl eyle...
Yâ Rabbel-âlemîn! Hepsini şu hediyelerimizden hissedâr ve haberdâr ve memnûn eyle... Kabirlerini pürnûr eyle, ruhlarını şâd eyle, makamlarını âlâ eyle... Seyyiâtları olanların seyyiâtlarını affedip hasenâta tebdîl ü tahvîl eyle... Derecelerini yüksek eyle yâ Rabbi! Onları bizlerden hoşnud ve râzı eyle yâ Rabbi!
Biz yaşayan mü’min kullarına da ölümden ibret alıp, okuduğumuz Kur’an-ı Kerim’den faydalanıp, dînî bilgilerimize göre, ömrümüzü rızana uygun geçirmeyi bizlere nasib eyle... Gafletten kurtar yâ Rabbi! Cehaletten kurtar yâ Rabbi! Arif-i âgâh, mü’min-i kâmil, âşık-ı sâdık kullar olmayı bizlere nasib eyle
yâ Rabbi! İhlâs ile ibadet etmeyi, kulluk etmeyi bizlere nasib eyle yâ Rabbi!
Senin verdiğin nimetlere şükürde, her an, her yerde, her zaman seni en güzel vech ile zikirde, ve sana en güzel tarzda ibadet etmekte bize tevfîkini refîk eyle yâ Rabbi! Ailelerimizin fertlerini ve istikbâlimizin teminâtı, dünya ve ahiret sermayemiz olan evlatlarımızı da rızana uygun, güzel yetiştirmeyi bizlere nasib eyle yâ Rabbi! Evlâtlarımızı ve onların evlatlarını, kıyamete kadar torunlarımızı, hep sevdiğin mü’min kullar eyle yâ Rabbi! Bizim nesillerimizden gelen evlâtlarımızı koru yâ Rabbi! Evlâtlarımızın arasından fâsık, fâcir, zâlim, kâfir, müşrik, münâfık çıkartma yâ Rabbi!
Bizleri imandan sonra küfre düşenlerden eyleme yâ Rabbi! İzzetten sonra zillete uğratma yâ Rabbi! İtibardan sonra horluğa düşürme yâ Rabbi! Yolunda dâim eyle, ibadetine müdâvim eyle, dîn-i mübîn-i İslâm’a ve müslüman kardeşlerimize en güzel hizmetler yapmakla bizleri hâdim eyle yâ Rabbi, meşgul eyle yâ Rabbi!
Yâ Rabbi, ümmet-i Muhammed’e —hepsi bizim din kardeşlerimizdir— umûmî olarak rahmeyle... Dertlilerimizin dertlerine devâ ver yâ Rabbi! Hastalarımıza şifâ ver yâ Rabbi! Geçmişlerimize rahmeyle yâ Rabbi! Borçlu olanlarımıza borçlarını ödemeyi nasib eyle yâ Rabbi! Cümlemize sevdiğin, helâl, temiz kazançlar ihsân eyle yâ Rabbi! Helâl kazançlarımızla kimseye muhtaç olmadan, alnımız ak, sevdiğin kul olarak yaşamayı bizlere nasib eyle yâ Rabbi! Bu helâl paralarımızla sadaka-i câriyeler, hayrat u hasenâtlar yapmayı bizlere nasib eyle yâ Rabbi!
Cümlemizi hayırlı ilimlerle mücehhez eyle... Dîn-i mübîn-i İslâm’ı, okuduğumuz şu Kur’an-ı Kerim’i iyi öğrenmeyi bizlere nasib eyle... Kur’an-ı Kerim’in ahkâmına, dinimizin ahkâmına uygun yaşamayı bizlere nasib eyle yâ Rabbi! Böylece Peygamber Efendimiz’in sünnetine uyarak, sünnet-i seniyyeyi bu asırda tanıtarak, ihyâ ederek yaşamayı nasib eyle yâ Rabbi!
Her yerde, her işimizi sünnet-i seniyye-yi nebeviyye’ye uygun yapmaya muvaffak eyle bizleri yâ Rabbi! Her türlü yanlışlıklardan, bid’atlardan, haramlardan, günahlardan bizi koru yâ Rabbi!
Kötü huylarımızı al yâ Rabbi! Bize iyi huylar ver yâ Rabbi! Nefislerimizi islâh et yâ Rabbi! Nefislerimizi mutmainne, râdıyye, merdıyye, sâfiyye nefisler eyle yâ Rabbi!
Haramlara, günahlara bulaştırma yâ Rabbi! Şeytana kananlardan eyleme yâ Rabbi!
İşte görüyoruz ki, bu dünya fâni... Bu fâni dünyada bir müddet durup, biz de gideceğiz. Fâni dünyanın geçici ve aldatıcı lezzetlerine kapılıp, ahireti unutanlardan eyleme bizleri yâ Rabbi! Daima ahireti düşünüp, ahiret için çalışmayı nasib eyle yâ Rabbi! Her anımızı sana zikirle, sana şükürle, seni sevdiğin vech ile geçirmeyi bizlere nasib eyle yâ Rabbi! Ümmet-i Muhammed kardeşlerimize her yerde yardım eyle yâ Rabbi! Çarpışan mücahid kardeşlerimizi kâfirlere karşı, müşriklere karşı mansur ve müeyyed ve muzaffer ve gàlib eyle yâ Rabbi! İslâm beldelerinde müslümanların başına musallat olmuş zâlimleri, fâsıkları, fâcirleri onların başından def eyle yâ Rabbi! Uzaklaştır yâ Rabbi! Mü’minlere mü’minleri seven, mü’minlerden sâlih idareciler ihsan eyle yâ Rabbi! Müslümanları kurtar yâ Rabbi!
Yâ Rabbi, mü’minlerin gönüllerini birbirlerine ısındır... Mü’minleri birbirlerine sevdir yâ Rabbi!
Yâ Rabbel-âlemîn! Dualarımızı lütfunla, kereminle kabul eyle... Dünyanın ve ahiretin bildiğimiz, bilmediğimiz her türlü hayırlarına bizi erdir yâ Rabbi!. Dünya ve ahiretin bildiğimiz, bilmediğimiz her türlü şerlerinden bizi koru yâ Rabbi!
Esir kardeşlerimizi esaretten kurtar yâ Rabbi! Düşman istilâsına uğramış İslâm beldelerini, Kuds-ü Şerifimizi, diyâr-ı İslâmiyelerimizi kâfirlerden kurtar yâ Rabbi!
Senin dinini dünyanın her yerine götürmeyi, her yere yaymayı, her yerde ezanlar okuyup İslâm’ı öğretmeyi, İslâm’ı bütün dünyaya tanıtmayı bizlere nasib eyle yâ Rabbi!
Hizmet edelim diye düşünerek kurmuş olduğumuz vakıflarımızı, şirketlerimizi, derneklerimizi, müesseselerimizi, dergilerimizi, gazetelerimizi, radyolarımızı, televizyonlarımızı susturtma yâ Rabbi! Kapattırtma yâ Rabbi! Hizmetlerimizi makbul eyle yâ Rabbi! Dâimî eyle yâ Rabbi! Bizleri hiç kimsenin önünde mağlup ve mahcub düşürme yâ Rabbi! Hor ve zelil etme yâ Rabbi! Düşman çizmesi altında ezdirme yâ Rabbi! Evlâtlarımızı, hanımlarımızı, çocuklarımızı, ırzlarımızı, namuslarımızı, mallarımızı koru yâ Rabbi!
Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! Yâ ekreme’l-ekremîn! Yâ ekreme’l-ekremîn! Yâ ekreme’l- ekremîn! Yâ erhame’r-râhimîn! Yâ erhame’r-râhimîn! Yâ erhame’r- râhimîn! Peygamber SAS Efendimiz Hazretleri bir hadis-i şerifinde:90
عِنْدَ كُلِّ خَتْمَةٍ دَعْوَةٌ مُسْتَجَابَةٌ (كر. عن أنس)
RE. 320/6 (İnde külli hatmetin da’vetün müstecâbetün) [Her hatimden sonra müstecâb bir dua vardır.] diye müjde buyurmuş. “Hatim indirilince dualar makbul olur.” diye bize bildirmiş. Şu dualarımızı makbul dualar eyle yâ Rabbi! Lütfunla, kereminle
90 Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.II, s.416, no:2254; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliya, c.VII, s.260; İbn-i Hacer, Lisânü’l-Mîzân, c.VI, s.279, no:985; İbn-i Hibbân, Mecrûhîn, c.III, s.125; Hatîb-i Bağdâdî, Târih-i Bağdad, c.IX, s.390, no:4984; İbn- i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.XIV, s.271, no:1577; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.III, s.47, no:4121; Zehebî, Lisânü’l-İ’tidal, c.IV, s.412, no:9643; Enes ibn-i Malik
RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.II, s.160, no:3340; Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.777, no:1786; Câmiu’l-Ehàdîs, c.XIV, s.328, no:14396.
dualarımızı kabul eyleyip, isteklerimizi bizlere ihsân eyle yâ Rabbi! Yüzümüzün karasına, suçumuza, kabahatlerimize bakıp reddetme yâ Rabbi! Açtığımız ellerimizi boş çevirme yâ Rabbi!
Kur’an-ı Kerim’i sevmeyi, öğrenmeyi nasib eyle yâ Rabbi! Çoluk çocuğumuza öğretmeyi, sevdirmeyi nasib eyle yâ Rabbi! Evlâtlarımızı ehl-i Kur’an olarak, hafızlar olarak yetiştirmeyi nasib eyle yâ Rabbi! Böylece Kur’an-ı Kerim’in şefaatine bizleri erdir yâ Rabbi! Kur’an-ı Kerim’i bizlere şefaatçi eyle yâ Rabbi! Habîb-i Edîbini bizlere şefaatçi eyle yâ Rabbi! Mahşer gününde bizleri mahşer halkına rezil rüsvâ etme yâ Rabbi! Günahlarımızı, ayıplarımızı açıp, okuyup bizi mahşer halkına mahcub etme yâ Rabbi!
Yâ settârü’l-uyûb, üstur uyûbenâ!
Yâ gaffâre’z-zünûb, iğfir zünûbenâ!
Yâ erhame’r-râhimîn, irhamnâ!
Yâ mücîbe’d-deavât, istecib da’vâtinâ!
Yâ kàdıye’l-hâcât, ıkdı hâcâtinâ!
Yâ mu’tiye’l-mes’ûlât, âtinâ sü’lenâ fi’d-dünyâ ve’l-âhireh! Bi-hürmeti’smike’l-a’zam... Ve bi-hürmeti esmâike’l-hüsnâ... Ve bi-hürmeti nebiyyike’l-ekrem... Ve bi-hürmeti hatmi’l-kur’âni’l- azîm... Ve bi-hürmeti süveri’l-kur’âniyye... Ve bi-hürmeti esrârı sûreti’l-fâtihah!
11. 01. 2001 - Avustralya