• /
  • Kütüphane
  • /
  • Anılarla Mehmed Zâhid Kotku Rh.A
  • /
  • 63. HOCAEFENDİ’NİN MİRASINA SAHİP ÇIKMALIYIZ!
62. İLME ÇOK ÖNEM VERİRDİ

63. HOCAEFENDİ’NİN MİRASINA SAHİP ÇIKMALIYIZ!



Mehmet ÖZBİLEN86


Mehmed Efendi Hazretleri’ni tanımam 1978 yılında oldu. Üniversite hayatına başladığımda Fatih’te İskenderpaşa civarında bir öğrenci yurdunda bir yıl kadar kalmıştım. Caminin yanından gelip geçtiğim halde tanıma fırsatım olmamıştı.

O dönem anarşinin yoğun olduğu bir dönemdi. Böyle bir olay neticesi, kaldığım yeri değiştirmek zorunda kaldım. Başlangıçta çok kötü gelen bu hadise, aslında hayatımda bir dönüm noktası oldu. Yeni arkadaşlarım sayesinde Mehmed Efendi Hazretleri’ni tanımam mümkün oldu. Burada ismini zikretmekte sakınca görmüyorum; Dr. Metin Erkaya Ağabeyi hep dualarımda anıyorum, Mehmed Efendi Hazretleri’ni tanımama vesile olduğu için...

Mehmed Efendi Hazretleri’nin özelliklerini burada sıralamak mümkün değil. Sadece birkaç noktayı belirtmek gerekirse;

Rahmetullahi aleyh, sünnet-i seniyyeye son derece bağlı, samimi, mütevazı bir insandı. İçimizden biri gibi idi. Halk şivesi ile konuşurdu. Müslümanların ayak değil, baş olması gerektiğini, bu nedenle çok çalışılması, ilim tahsiline önem verilmesi



86 Mehmet Özbilen 1957 yılında Bolu iline bağlı Seben ilçesinin bir köyünde doğdu. İlkokulu köyde, ortaokulu ilçede ve lise tahsilini de Ankara’da tamamladı (1977). I.T.Ü. Elektrik Fakültesi’ni kazandı.

Öğrencilik yıllarında Vefa’daki İlim Yayma Yurdu’nda kaldı. Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri’nin sohbetlerine devam etti.1981 yılında okulu bitirdi, elektrik mühendisi oldu. Halen bir özel şirketin fabrikasında üretim müdürü olarak görev yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu var.

459

gerektiğini, sürekli vurgulardı. Bu nedenle üniversite camiasında da çok seveni ve bağlıları vardı.

Rahmetullahi Aleyh’in sohbetlerinde bulunmuş, dizinin dibinde oturmuş birçok insan, ilim adamı, bürokrat, aydın veya siyasetçi olarak daha sonraları önemli görevlerde bulunmuşlar ve bulunmaktadırlar.

Bunun sebebi, ilim tahsiline önem vermişlerdir. Kâmil insan yetiştirmek istemişlerdir. “Kem alât ile kemâlat olmaz!” denmiştir. Noksan insandan mükemmel iş, sonuç beklenemez. İslâm’a, memlekete hayırlı hizmetlerde bulunacak, olgun nesiller yetiştirmeyi hedeflemişlerdir.


“—Tasavvuf kàl ilmi değil hal ilmidir.” buyurulmuştur. Rahmetullahi Aleyh de hali ile terbiye ederlerdi. Kimseye doğrudan bir şey emretmezler, “Şöyle yapılsa nasıl olur?” derlerdi.

Hali ile örnek olurlardı.

Çok mütevazı idiler, söylemek istediklerini; “Büyüklerimiz şöyle buyurmuşlar, böyle tavsiye etmişler; bizim de onlar gibi

460

davranmamız gerekir.” derlerdi. Doğrudan emir buyurmazlardı.


Efendi Hazretleri’ni son yıllarında tanımak nasib oldu. En önemli hatıram, kendilerinin tasavvufî dersleri bize tarif ettikleri zamandır. İskenderpaşa Camii yanında, oturdukları lojmanın

misafir odasında idik. Tavsiyeleri hâlâ kulaklarımdadır:

“—Evlatlarım! Sizlere bu görevi veriyorum. Sayılarını bilâhare arttırırız. Şimdi talebesiniz, derslerinize çalışın; başka işlerle mesgul olmayın! Allah muvaffak etsin!” buyurmuşlardı.

O zamanlar rahatsızlıkları ileri seviyede idi. Ameliyat olmuşlardı. Hadis sohbetlerini Mahmud Es’ad Coşan Hocamız yapıyorlardı. Kendileri mübarek gecelerde ve cuma günleri çıkıyorlardı. Biz de cuma namazlarını İskenderpaşa’da eda ederdik, kaçırmamaya itina gösterirdik.

Cuma namazını müezzin mahfelinde kılarlardı ve namazı müteakip kısa bir sohbet yaparlardı.

Bir keresinde iki-üç hafta Hz. Ebubekir RA Efendimiz’in kasidesini konu etmişlerdi. O sohbetler sırasındaki “Allah!” deyişlerini hiç unutamıyorum. “Allah” lafzını bu kadar içten, bütün benliği ile söyleyen bir kimseye daha önce rastlamamıştım. Allah şefaatlerine mazhar eylesin…

Son olarak, noktayı eklemek istiyorum: Rahmetullahi Aleyh’in sağlığında çok seveni vardı. Şimdi de var; ancak sevmek, seviyorum demekle olmuyor. Sevginin gereğini yapmak, onun sevdiklerini sevmek, onun mirasına sahip çıkmak, emir ve tavsiyelerine tâbî olmak; başlattıkları hizmetlerin yaygınlaştırılmasına katılmak, katkıda bulunmak gerekir diye düşünüyorum. Bizlere düşen bu olsa gerek...


İslâm Dergisi, 1stanbul 1997

461
64. ZAMANIN İMAMI