Ben sizin kardeşlerinizdenim. İşim bozulduğu için Amerika’ya veya bir başka ülkeye gitmek niyetindeyim. Duanızı ve cemaaatin duasını bekliyorum.
Allah cümlemize helâl kazançlar, hayırlı kazançlar nasib eylesin... Dünyada ve ahirette afiyet, saadet ihsan eylesin... Bu kardeşimize de yardımcı olsun...
Muhterem kardeşlerim! Bu Amerika’ya, Avrupa’ya gidiyorlar ya, bir kere gayrimüslime hizmet için gitmemeğe mümkün olduğu kadar çalışmak lâzım! Ama orada serbest ticaret yapacak filân, o ayrı...
İkincisi, oraya giden insan hanımını mutlaka götürmeli; bekârsa, evlenip gitmeli! Sonra gidiyor, oradan bir Amerikalı kız onu kandırıyor, alıp geliyor.
Geçenlerde böyle birisi geldi. Yüksek tahsil yapmış, Amerika’ya ihtisasa gidiyor. Bir kardeşimizin oğlu... Geldiler, bana sordular. Ben dedim ki: “Evlen, öyle git!” Çünkü, evlendi mi, korunur. Evlenene Arapça’da muhsan deniliyor. Sanki bir kalenin içine girmiş de korunmuş gibi, etrafına sur çevrilmiş gibi... Muhsan, hısn-ı hasine girmiş mânâsına geliyor.
“—Evlen de öyle git!” dedim; evlendirmediler.
Amerika’ya gitti. Bir zaman sonra oradan bir mektup: “E ben birisini gördüm de, dayanamadım da, kaşına gözüne hayran kaldım da... Bilmem ne de, bilmem ne de, hık da mık da...” “Ay ne oluyor, bilmem ne...” derken, arkasından bir mektup daha: “İşte, dayanamıyorum da, bilmem ne de...” Arkasından kızdan bir mektup: “İşte biz birbirimizle anlaşıyoruz da, işte siz müsaade edin de... Bilmem ne de...”
“—Müsaade etmeyelim, bilmem ne...” filân derken bir haber; nikâhlanmışlar bile... Al başına belâyı... Kız da diyor ki:
“—Ben dinimden memnunum, niçin değiştirecekmişim?”
Haydi bakalım buyurun!
Onun için, bunlar kurnaz... Böyle şarktan filân geldiği zaman, orada bulamadıkları şey oluyor. Geliyorlar, kandırıyorlar bizim çocukları... Buna da dikkat etmek lâzım! Bu gibi tarafı da var bu işin, onu da hatırlatmış olayım.