12. RECEB AYI MUAZZAM BİR AY
Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berekâtühû!.. Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri! Regàib Kandiliniz mübarek olsun... Allah-u Teàlâ Hazretleri, bunun gibi daha nice nice mübarek gecelere, aylara, yıllara, kandillere, devletle, sıhhatle, afiyetle, saadetle, huzurla, imanla, ihlâsla ulaşmayı ve bu güzel gecelerin mânevî ikramlarından, nimetlerinden, rahmetlerinden hisseyâb olmayı nasib eylesin...
Allah-u Teàlâ Hazretleri, dünya ve ahiretin hayırlarını cümlenize gönlünüzce ihsân eylesin...
Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki:60
رَجَبُ شَهْرُ اللهِ ، وَشَعْبَانُ شَهْرِي، وَرَمَضَانُ شَهْرُ أُمَّتِي
(أبو الفتح في أماليه عن الحسن مرسلاً)
RE. 289/2 (Recebü şehru’llàh) “Receb Allah’ın ayıdır, (ve şa’bânu şehrî) Şa’ban ayı benim ayımdır, (ve ramadànu şehru ümmetî) Ramazan da ümmetimin ayıdır.”
Şimdi biliyoruz ki her şey Allah’ın... Receb ayının Allah’ın ayı olması ne demek?.. Bunun üzerinde biraz düşünmek lâzım!..
Bazı hadis-i şeriflerden biliyoruz ki, Allah’ın kullar üzerindeki hakkı, onlardan talebi, isteği; onun varlığını, birliğini anlaması ve kulların Rablerine ibadet etmesidir. Allah kullarından bunu istiyor. Yaratıklarından, kendisinin yarattığı mahlûkàtından istediği bu... Binâen aleyh, kulun Allah’ı bilmesi lâzım ve bu ayda Allah’a yönelmesi lâzım ve ona ibadet etmesi lâzım!
60 Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.II, s.275, no:3276; İbn-i Asâkir, Mu’cem, c.I, s.114, no:210; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.III, s.374, no:3813; Enes ibn-i Mâlik RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.XII, s.556, no:35164; Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.341, no:1358; Câmiu’l-Ehàdîs, c.XIII, s.109, no:12682.
“Şa’ban ayı benim ayımdır.” diyor Peygamber SAS Efendimiz. Bu ayda Rasûlüllah SAS Efendimiz’in tabii sünnet-i seniyyesine sarılmamız çok önemli, yolunda yürümemiz lâzım!.. Şa'ban ayında Peygamber SAS Efendimiz çok lütuflara mazhar oldu. Tabii Receb ayının sonunda Mi’râcı var. Şa'ban ayının ortasında Beraat kandili var.
Ondan sonra, “Ramazan ümmetimin ayıdır.” demek, yâni, “Ümmet-i Muhammed Ramazan’da Cenâb-ı Mevlâ’nın ihsanlarına mazhar olacak, lütfuna erecek, ibadetlerinin taatlerinin, Allah’a kulluk etmelerinin, makbul ibadetlerinin güzel mükâfatlarını alacak.” demek olur. Allahu a’lem.
O bakımdan, çok mühim bir ayda bulunduğumuzu, ayın ilk haftasında bulunduğumuzu hatırlatmak istiyorum.
Bizim bu radyo konuşmalarımızda bir gayretimiz daha var; güzel günleri gelmeden önce haber vermek. Biliyorsunuz, Receb ayının ilk perşembesini cumaya bağlayan gece Regàib kandilidir. Onun için, perşembe gününün cumaya bağlandığı gecede, hem Receb’in fazileti oluyor, hem de zâten cuma gecesi faziletli bir gece olduğundan, perşembeyi cumaya bağlayan gece cuma gecesi olduğundan, iki fazilet kat kat, katmerli olarak üst üste gelmiş oluyor, nûrun alâ nûr oluyor.
Onun için, bu perşembeyi cumaya bağlayan Regàib Kandili’nde çok gayret edin! Çok çalışın, çok ibadet edin, çok dua edin, çok tevbe edin, çok güzel işler yapın ki, o günün bereketinden, manevî ikramlarından sizler de istifade edebilesiniz.
Receb ayının çok şeyleri var, yapılacak, söylenecek şeyler var. Birincisi: Her türlü hayrı yapabilirsiniz. Çünkü bu ayda, Receb ayında yapılan hasenatın mükâfatı kat kat veriliyor. Peygamber SAS Efendimiz buyurmuş ki:61
61 Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.VI, s.69, no:5538; Saîd ibn-i Râşid RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.12, s.558, no:35168; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XIII, s.110, no:12683.
رَجَبُ شَهْرٌ عَظِيمٌ، يُضَاعَـفُ اللهُ فِ ـيهِ الْحَسَـنَاتِ ؛ فَمَنْ صَ امَ يـَوْمًا مِنْ
رَجَبَ فَكَأَنَّمَ ا صَامَ سَنَةً، وَ مَ نْ صَامَ مـِنْهُ سَبْعَةَ أَيَّ امٍ غُلِّقَ تْ عَنْهُ أَبْوَابُ
جَهـَنـَّمَ، وَمَنْ صَ ـامَ مِــنـْـهُ ثَمَ انـِ يـَةَ أَيـَّ امٍ فـُتِـحَـتْ َ لهُ ثَمَ انــِيَةُ أَبْ وَابِ الْـجَ ـنَّة،
وَمَنْ صَ امَ مِنْهُ عَشْرَةَ أَيَّ امٍ لَمْ يَسْأَلِ اللهِ شــَ يْئًا إِلاَّ أَعــْطَاهُ، وَمـَنْ صَامَ
مِنْهُ خَ مْسَةَ عَشَرَ يَوْمًا نَادٰى مُنَادٍ مِنَ السَّمَ اءِ: قَدْغُ فِرَ لَ كَ مَا مَضٰى
فَاسْتَأْنِفَ الـْ ـعَمَ لَ، وَمَنْ زَادَ زَ ادَهُ اللهُ. وَ فِي رَ جـَبَ حَمـَ لَ اللهُ نـُوحًا فِي
الـسَّـفِـــيـنـَـةِ فَ ـصَــامَ رَجــَبَ، وَ أَمـرَ مَن مــَعَ ــهُ أَ نْ يَ ـصُـومُوا. فـَ جَـرَتْ بــِهِمُ
السَّفِينَةِ سِتَّةَ أَشْهُرٍ آخِرُ ذٰلِكَ يَوْمُ عَاشُورَاءِ أُهْبِطَ عَلَى الْجُودِيِّ فَصَامَ
نُوحٍ وَمَنْ مَ عَهُ وَالوُ حُوشِ شَكَ رَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ . وَفِي يَوْ مِ عَاشُورَاءِ فَلَقَ
اللهُ الْبَحْرَ لِبَنِي إِسْرَائِيلَ ، وَفِ ي يَوْمِ عَاشُورَاءِ تَابَ اللهُ عَلٰ ى آدَمَ، وَ عَلٰى
مَدِينَةِ يُونُسَ، وَفِ يهِ وُلِدَ إِبْرَاهِيمُ (طب. عن سعيد بن أبي راش د)
RE. 288/13 (Recebü şehrun azîmün) “Receb çok muazzam bir aydır, ulu bir aydır. (yudaifu’llàhu fîhi’l-hasenât) Allah bu ayda yapılan iyiliklerin mükâfatını kat kat verir.”
Demek ki özellikle fazla veriyor. Tabii hasenâtın çeşitleri nelerdir. Hasenât, iyilik demek... İyilik neler olabilir?.. Namaz olur, Kur’an olur, tevbe olur, sadaka olur, zekât olur... Aklınıza gelen, Allah’ın seveceği her çeşit şeyleri yapabilirsiniz. Ama
bunların başında, Peygamber Efendimiz’in özellikle tavsiye ettiği oruç tutmaktır:
(Femen sàme yevmen min receb, fekeennemâ sàme seneten) “Receb ayında bir gün oruç tutan, sanki bir yıl oruç tutmuş gibi mükâfat alır.
(Ve men sâme minhü seb’ate eyyâmin gullikat anhü ebvâbü cehennem) Yedi gün oruç tutana, yedi cehennem kapısı kapanır.
(Ve men sâme minhü semâniyete eyyâmin fütihat lehû semâniyetü ebvâbi’l-cenneh) Sekiz gün oruç tutana, sekiz cennetin sekiz kapısının hepsi açılır.
(Ve men sâme minhü aşrete eyyâmin lem yes’eli’llâhi şey’en illâ a’tâhu) On gün oruç tutan, Allah’tan ne isterse, Allah ona istediğini ihsân eder, verir.
(Ve men sâme minhü hamsete aşera yevmen) Onbeş gün tutana, (nâdâ münâdin mine’s-semâ’ gufire leke mâ mâdà feste’nî fi’l-amel) gökten bir münâdî nidâ eder, seslenir: ‘Ey filânca, sen Receb’de onbeş gün oruç tuttun, Allah senin geçmiş günahlarını affetti. Artık bundan sonra işe yeniden başla, kusur işlememeye dikkat et!’ diye bir müjdeli hitab gelir.
(Ve men zâde zâda’llàh) Kim daha arttırırsa, Allah da mükâfatını arttırır.”
(Ve fî recebe hamela’llàhu nûhan fi’s-sefîneh) Receb ayının bir de tarihî güzellikleri var: “Nuh AS’ı Allah gemisine, tufandan kurtulmasına sebep olan, kendisinin yap diye emrettiği gemisine, Receb ayında bindirmiş. (Fesàme recebe ve emera men meahu en yesùmû) Kendisi oruç tutmuş Receb ayında Nuh AS, gemiye aldıklarına da emretmiş oruç tutsunlar diye; onlar da oruç tutmuşlar.
(Feceret bihim sefînetü sitteti eşhurin) Altı ay bu sellerin üstünde kalmış. (Âhirü zâlike yevmu âşûrâ) Bunun en sonu da Aşûre Günü olmuş. İşte o zaman tufandan kurtulmuşlar. (Uhbite ale’l-cûdiy) Cûdî Dağı’nın üstüne gemi oturmuş. (Fesàme nûhun ve men meahû ve’l-vahşu şükren lillâh) Onlar da kurtuldukları için, o günde Allah’a oruç tutarak şükürlerini ifade etmişler.”
(Ve fî yevmi àşûrâe feleka’llàhe’l-bahre li-benî isrâîl) “O Aşure Gününde de Firavun’dan kaçan Benî İsrâil mü’minlerine, Mûsâ AS’ın ashâbına yanındakilere denizi açtı.” Onlar böyle yollardan, denizin içinde açılmış olan susuz yerlerden karşıya geçtiler. Firavun peşlerine takıldı ordusuyla, onlar geçmekteyken sular kavuştu, hepsi suların içinde kaldılar ve helâk oldular. Firavun da boğuldu biliyorsunuz.
(Ve fî yevmî âşûrâe tâba’llàhu alâ âdem) “Aşûre gününde Allah âdem AS’ın ağlamasını, niyazını, tevbesini kabul eylemiş. (Ve alâ medîneti yûnus) Yunus AS’ın şehrinin de tevbelerini kabul etmiş. (Ve fîhi vülide ibrâhîm) İbrâhim AS da o zaman doğmuş.” diye hadis-i şerifte bildirilmiş. Taberânî bunu Said ibn-i Ebî Râşid’den rivayet etmiş.
Bütün olduğu için tamamını okudum. Yâni Aşûre Gününün faziletine de geçti ama, bu rivayetin baş kısmında, Ramazan’dan ayrı bir ay olmasına rağmen Receb ayında oruç tutmanın ne kadar sevaplı olduğu Peygamber Efendimiz tarafından müjdelenmiş
oluyor. Onun için, size bu Mekke-i Mükerreme’den böyle uzaktan telefonla yaptığım bir hasretli konuşmada, bu ayda mümkün olduğu kadar hasenâtınızı arttırmanızı ve oruç tutarak şahsen de kalbinizi nurlandırmanızı temenni ederim.
Tabii, insanın etrafındaki insanlara karşı yaptığı hasenat, başkalarını sevindirir. Oruç da insanın kalbini nurlandırır, kendi nefsini islâh eder, Allah indinde derecesini arttırır. İşte böyle orucu güzelce tutmaya çalışın!..
Biliyorsunuz, orucun tutulmasında şart, takvâdır. Yâni gözüne, kulağına, her âzâsına orucu tutturacak insan... Her azasını haramlardan uzak tutacak. Yâni, midesini yemekten, içmekten uzak tuttuğu gibi... Öyle olduğu zaman, takvâ ile tutulduğu zaman sevabı olur. Aksi takdirde, olmaz.
Onun için, oruç tutarken böyle güzel tutmaya gayret edin! Kendinize çeki düzen verin! Ramazan’a hazırlanın, Mi’rac’a hazırlanın!
Biliyorsunuz Receb’in, bu mübarek ayın 26’sını 27’sine bağlayan gece Peygamber-i Zîşânımız Mi’rac’a çıktı. Mü’minin
mi’racı namazdır, onları düşünün! Namazlarınızı böyle daha şuurlu, daha duygulu, daha derin derin anlayışlı olarak kılmaya gayret edin! Fazla fazla oruçlar tutarak nefsinizi terbiye edin!..
Ben bu seyahatime çıkmadan önce, yukarıdan aşağıya bir muayene olmuştum bizim Hayrunnisa Hastanemizde, sevgili Akra dinleyicileri! İşte kandaki bir takım şeyleri, yağları filân fazla buldular. Perhiz verdiler. Perhiz çok güzel oluyor. Yâni zâten çok yememek, doktorların tavsiyesine göre, tabiplerin isteklerine, tavsiyelerine uygun olarak az yemek, zaten iyi oluyor. Ama bir de bu oruç olursa, Allah rızası oruç ibadeti olursa, tabii onun hem vücuda faydası var, hem ruha faydası var, hem kalbe faydası var... Sevap bakımından da çok iyi olacak. Bu mübarek beldelerden hepinize dualar ediyoruz.
Bugün arkadaşlarla toplandık Hocamız Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri’nin vefatının sene-i devriyesi 13 Kasım olduğu için. Yâni, o kadar çok hatimler indirmiş kardeşlerimiz, telefonlarla buraya bildirdiler, o kadar çok salât ü selâmlar çekmişler, o kadar çok Lâ ilâhe illa’llah, kelime-i tevhid hatimleri ki rakamlar
karşısında gözlerim kamaştı, o kadar muazzam... Böyle dualarla,
Lâ ilâhe illa’llah’larla, zikirlerle, suver-i Kur’âniye ve hatm-i şerifler, yüzlerce hatimle ruhlarına hediyeler gönderilmiş oldu.
Allah-u Teàlâ Hazretleri bizi sevdiği kullarından eylesin... Sevdiği kullarının yolundan ayırmasın... O mübarek eyliyâullah kullarının mânevî iltifatlarına, yardımlarına, teveccühlerine nâil eylesin... Onların feyizlerinden, bereketlerinden bizleri de nasibdar eylesin...
Allah-u Teàlâ Hazretleri hepinize gönlünüzce dünya ve ahiretin hayırlarını ihsan eylesin... Her türlü günahlardan korusun... Sevdiği kul olmanızı nasib eylesin, sevgili Akra dinleyicileri!..
Tabii uzaktan uzağa olduğu için, konuşmamı burada
kesiyorum, telefon imkânları filân dolayısıyla.
Receb ayınızı tebrik ederim... Kandillerinizi tebrik ederim... İbadetlerinizin kabul olmasını dilerim... Her türlü hayırları Cenâb-ı Mevlâ’dan sizlere vermesini niyaz ederim... Allah hepinizden râzı olsun!.. Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berekâtühû!..
14. 11. 1996 - Akra (Mekke’den)