20. PEYGAMBER SAS’İN BEŞ NASİHATI
Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berekâtüh!..
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm...
El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn... Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn... Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...
Ebû Hüreyre RA şöyle anlatıyor:28
قَالَ رَسُولُ اللَِّّ صَلَّى اللَُّّ عَلَيْهِِ وَسَلَّمَ: مَنْ يَأْخُذُ عَنِّي هٰؤُلاَءِ الْكَلِمَاتِ ،
فَيَعْمَلُ بِهِنَّ، أَوْ يُعَلِّمُ مَنْ يَعْمَلُ بِهِنَّ. فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ، فَقُلْتُ : أَنَا يَا
رَسُولَ اللَِّّ! فَأَخَذَ بِيَدِي فَعَدَّ خَمْسًا، وَقَالَ: اتَّقِ الْمَحَارِمَ ، تَكُنْ أَعْبَدَ
النَّاسِ، وَارْضَ بِمَا قَسَمَ اللَُّّ لَكَ تَكُنْ أَغْنَى النَّاسِ؛ وَأَحْسِنْ إِلَى جَارِكَ
تَكُنْ مُؤْمِنًا، وَأَحِبَّ لِلنَّاسِ مَا تُحِب لِنَفْسِكَ، تَكُنْ مُسْلِمًا؛ وَلاَ تُكْثِرْ
الضَّحِكَ، فَإِنَّ كَثْرَةَ الضَّحِكِ تُمِيتُ الْقَلْبَ (هب. ت. طس. حم . ع. عن أبي هريرة)
(Kàle rasûlü’llàh SAS) Cenâb-ı Peygamber SAS Hazretleri bir gün cemaate hitaben diyor ki:
28 Tirmizî, Sünen, c.VIII, s275, no: 2227; Taberânî, Evsat, c.VII, s.125, no: 7054; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.310, no: 8081; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, c.VII, s.500, no: 11128; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.XI, s.113, no: 6240; İbn-i Asâkir, Mu’cem, c.I, s.477, no:991; Temmâmü’r-Râzî, Fevâid, c.I, s.48, no:47; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.XXIX, s.321, no:6024; Ebû Hüreyre RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.XVI, s.242, no:44312; Câmiü’l-Ehàdîs, c.IXL, s.310, no:42609.
(Men ye’huzu annî hâülâi’l-kelimâti, feya’melü bihinne) “Kim benden şu sözleri alır ve onlarla amel edebilir? (Ev ya’melü men ya’melü bihinne) Veya amel edecekler için kim öğrenebilir? Bunları öğrenip de başkasına kim bildirebilir?”
(Fekàle ebû hüreyrete, fekultü: Ene yâ rasûla’llah) Ebû Hüreyre RA, ‘Ben yaparım yâ Rasûlallah!’ dedim.
(Feehaze bi-yedî, feadde hamsen) “Elimden tutarak beş şey saydı (ve kàle) ve dedi ki:
a. Haramlardan Sakın!
(İttekı’l-mehàrim) ‘Haramlardan sakın, (tekün a’bede’n-nâs) nâsın, insanların en àbidi sen olursun.”
Bu çok mühim bir noktadır. Haramlar günahlardır yâni. Onun için, günah kitaplarını okumanızı tavsiye edeceğim. Büyük günahlar 125 tane, küçük günahlar 400 tane. Bazen 700’e kadar sayanlar var. Onları bilmeyince haramdan kaçamayız. Haramdan kaçmak, ancak onları bilmekle oluyor. Mikrobu bilmeyince hastalıktan kaçılmıyorsa, bunları bilmeyince bunlardan da kaçılmaz.
Binâen aleyh, “Haramlardan kaçın!” E, ne olacak? Nasın en àbidi sen olursun.”
Àbid diye, gece gündüz ibadetle meşgul olan kimseye derler. Gündüzleri oruç tutar, geceleri sabahlara kadar ibadet eder, boşa vaktini geçirmez; ona àbid diyorlar. Sen bunların en büyüğü olursun, en yüksek bir abid olursun; ne zaman? Haramlardan kaçtığın takdirde... Onun için, bizim Birgivî Hazretleri var ya, onun eserinde görmüştüm:
تَرْكُ ذرَّةٍ مِنْ مَحَارِ مِ اللِّ، خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ السَّقَلَيْنِ .
(Terkü zerretin min mehàrimi’llâh, hayrun min ibâdeti’s- sekaleyn) “Zerre kadar haramdan, kıymet vermediğimiz en ufak bir haramdan, bir günahtan kaçmak; yer gök ehlinin yapacağı
ibadetten daha efdaldir.” Nafile ibadetten tabii, bunlar ferâiz değil.
Binâen aleyh, günahtan kaçmak, en büyük vazifelerimizin başında geliyor. Günahtan kaçmadıkça, ne kadar ibadât ü tàatle de meşgul olsak, tadını bulamayız. Nasıl ki, hasta adam yemeğin tadını bulamıyor, biz de o ibadetin, tàatin tadını bulamayız. Sırası gelince de bırakıveririz, kaçıveririz, bir şeyler olur. Meselâ, Ramazanlarda olduğu gibi...
Ramazanlarda oruçlar tutarız, teravihlerle ihyâ ederiz. Fakat
Ramazan bitince hepsi biter. Neden? Tatsız bir ibadet yapılmış, mehàrimden kaçılamamış. Yoksa Allah’a yönelen bir insan,
Allah’tan nasıl yönelebilir? İmkân mı var?
Uzatmayayım, bu kadarcık yetsin. Ezberlersiniz:
(İttekı’l-mehàrim tekün a’bede’n-nâs) “Günahlardan kork, sakın; nâsın en àbidi olursun!”
b. Allah’ın Taksimine Razı Ol!
İkinci sözü: (Ve’rda bimâ kasema’llàhu lek, tekün ağne’n-nâs) “Allah-u Teàlâ’nın taksimine razı ol, nâsın, insanların en zengini olursun!”
Zenginlik parayla olmaz ya... En zengin insan, Allah-u Teàlâ’nın taksimine razı olan insandır. E, beş parmak bir değil! Hepsi bir olsa olmazdı. O avuç o zaman yumulmazdı böyle... Şimdi bak, yumuluyor; istediğin gibi tutabiliyorsun. Fakat hepsi bir uzunlukta olsa, işe pek yaramaz demek ki... Her şeyi Cenâb-ı Hak, yerli yerinde yaratmış.
Binâen aleyh, hepimize ders tabii bu:
“—Siz Allah-u Teàlâ’nın taksimine razı olun ki, nâsın en zengini olasınız.”
Yoksa paraları kazanacağım diye uğraşırsan, ömrün boşa gider, boyna yorulur durursun. İkincisi bu.
c. Komşuna İyi Davran!
Üçüncüsü de, çok şayan-ı dikkat bir şey yâni; Tirmizî Hazretleri’nin rivayeti: (Ve ahsin ilâ cârike, tekün mü’minen) “Sen komşuna ihsân eyle ki, mü’min olasın!”
Ne kadar mühim… Allah Allah! Bak hani mü’miniz diyoruz ya; işte “Lâ ilâhe illa’llàh, muhammedün rasûlü’llàh” dedik, bizden iyisi mi var? Demek Cenâb-ı Peygamber’in sözü bu...
Diğer hadislerde de var: 29
اَلْمُؤْمِنُ مَنْ أَمِنَهُِ النَّاسُ (حب. ك. ت. ن. حم. عن أبي هريرة؛ ه. حم. طب. هب. البزار عن فضالة بن عبيد؛ حم. حب. ع . عن
أنس؛ عبد بن حميد عن ابن عمرو)
(El-mü’minü men eminehü’n-nâs) “Mü’min o kimsedir ki, bütün insanlar ondan emniyettedir.” Nâs kendisinden emin olacak.
Yine buyrulmuş ki:30
29 Tirmizî, Sünen, c.IX, s.215, no: 2551; Neseî, Sünen, c.XV, s.182, no: 4909; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.379, no: 8918; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.I, s.406, no: 180; Hàkim, Müstedrek, c.1, s.54, no: 22; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.VI, s.530, no:11726; Bezzâr, Müsned, c.II, s.475, no:8941; Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.I, s.110, no:132; Ebû Hüreyre RA’dan;
İbn-i Mâce, Sünen, c.XI s.420, no: 3924; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.VI, s.22, no: 24013; Hàkim, Müstedrek, c.I, s.54, no:24; Taberânî, Kebir, c.XVIII, s.309, no: 796; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.VII, s.499, no: 11123; Bezzâr, Müsned, c.II, s.58, no: 3752; Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.I, s.109, no:131; Abdullah ibn-i Mübârek, Müsned, c.I, s.30, no:29; Abdullah ib-i Mübârek, Zühd, c.I, s.285, no:826; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, c.III, s.589, no:5625; Fudàle ibn-i Ubeyd RA’dan;
Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, cIII, s.154, no:12583; Hàkim, Müstedrek, c.I, s.55, no:25; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.II, s.264, no:510; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.VII, s.199, no: 4187; Bezzâr, Müsned, c.II, s.357, no: 7432; Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.I, s.109, no:130; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, c.I, s.215, no:168; İbn-i Adiy, Kâmil fi’d-Duafâ, c.II, s.263; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, c.III, s.24; Enes RA’dan;
Abd ibn-i Humeyd, Müsned, c.1, s.135, Abdullah ibn-i Amr RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.I, s.149, no:739; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XXII, s.102. no:24428.
اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِِ وَيَدِهِ (خ . عبدبن حميد عن ابن عمرو؛ م . عن جابر؛ حب. ك. ت. ن. حم . عن أبي هريرة؛ حم. طب. هب. البزار عن فضالة بن عبيد؛ حم. حب.
ع. عن أنس)
(El-müslimü men selime’l-müslimûne min lisânihî ve yedihî) “Müslüman o kimsedir ki, elinden, dilinden bütün müslümanlar selâmettedir.” Elinden, dilinden herkes emin olacak ki, sen müslüman olasın!
Burada, “Komşuna ihsan et ki, mü’min olasın!” buyruluyor. Komşu hakkı çok. 45 tane hadis var komşu hakkında...
Komşunun üç hakkı var, iki hakkı var, bir hakkı var...
Komşu akrabadan ise üç hak sahibidir: Birisi akrabalık hakkı, birisi komşuluk hakkı, birisi de müslümanlık hakkıdır.
30 Buhàrî, Sahîh, c.1, s.13, no: 10; Abd ibn-i Humeyd, Müsned, c.1, s.135, Abdullah ibn-i Amr RA’dan;
Müslim, Sahîh, c.1, s.65, no: 41, Câbir RA’dan;
Tirmizî, Sünen, c.IX, s.215, no: 2551; Neseî, Sünen, c.XV, s.182, no: 4909; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, cII, s.379, no: 8918; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.I, s.406, no: 180; Hàkim, Müstedrek, c.I, s.54, no: 22; Bezzâr, Müsned, c.II, s.475, no:8941; Ebû Hüreyre RA’dan;
Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.VI, s.22, no: 24013; Taberânî, Kebir, c.XVIII, s.309, no: 796; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, c.VII, s.499, no: 11123; Bezzâr, Müsned, c.II, s.58, no: 3752; Abdullah ibn-i Mübârek, Müsned, c.I, s.30, no:29; Abdullah ib- i Mübârek, Zühd, c.I, s.285, no:826; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, c.III, s.589, no:5625; Fudàle ibn-i Ubeyd RA’dan;
Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, cIII, s.154, no:12583; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.II, s.264, no:510; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.VII, s.199, no: 4187; Bezzâr, Müsned, c.II, s.357, no: 7432; Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.I, s.109, no:130; Heysemî, Mecmaü’z- Zevâid, c.I, s.215, no:168; İbn-i Adiy, Kâmil fi’d-Duafâ, c.II, s.263; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, c.III, s.24; Enes RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.I, s.149, no:739; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XXII, s.102. no:24428.
Eğer komşusu akrabası değilse, iki hakkı vardır: Birisi müslümanlık hakkı, birisi de komşuluk hakkıdır.
Eğer komşu müslüman da değilse, onun da bir hakkı vardır; o da komşuluk hakkıdır.
Yâni, komşusu gâvur da olur, müslüman da olur, zengin olur, fakir olur, iyi olur kötü olur; ne olursa olsun komşudur. Komşuya ihsan lâzım, komşuya ikram lâzım, komşuya iyilik lâzım...
Onun için, Cenâb-ı Peygamber komşu hakkında:31
مَا زَالَ جِبْرِيلُ، يُوَصِّينِي بِالجَارِ، حَتَّى ظنَنْتُ أَنَّهُِ سَيُوَرِّثُهُِ (م. د. ت. حم. ق. عن ابن عمر؛ حم. ق. عن عائشة)
RE. 375/1 (Mâ zâle cibrîl, yûsînî bi’l-câr, hattâ zanentü ennehû
31 Buhàrî, Sahîh, c.V, s.2239, no:5669; Müslim, Sahîh, c.IV, s.2025, no:2625; Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, c.XII, s.360, no:13340; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan. Müslim, Sahîh, c.IV, s.2025, no:2624; Ebû Dâvud, Sünen, c.II, s.760, no:5151; Tirmizî, Sünen, c.IV, s.332, no:1942; İbn-i Mâce, Sünen, c.II, s.1211, no:3673; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.VI, s.187, no:25580; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.II, s.265, no:511; Taberânî, Mu’cemü’l-Evsat, c.I, s.202, no:647; Ebû Ya’lâ, Müsned, c.VIII, s.65, no:4590; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c.V, s.220, no:25416; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.VII, s.84, no:9562; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, c.VI, s.275, no:12389; İshak ibn-i Râhaveyh, Müsned, c.III, s.1005, no:1745; ; İbnü’l-Ca’d, Müsned, c.I, s.396, no:2707; İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Mekârim-i Ahlâk, c.I, s.101, no:320; Temmâmü’r-Râzî, el-Fevâid, c.II,s.190, no:1496; Hz. Aişe RA’dan. Ebû Dâvud, Sünen, c.II, s.760, no:5152; Tirmizî, Sünen, c.IV, s.332, no:1943; Taberânî, Mu’cemü’l-Evsat, c.III, s.38, no:2403; Bezzâr, Müsned, c.VI, s.371, no:2388; Dâra Kutnî, İlel, c.VIII, s.231, no:1538; Abdullah ibn-i Amr ibnü’l-As RA’dan. Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.445, no:9744; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.II, s.265, no:512; İshak ibn-i Râhaveyh, Müsned, c.I, s.190, no:141; İbnü’l-Ca’d, Müsned, c.I, s.241, no:1586; İbn-i Adiy, Kâmil fi’d-Duafâ, c.III, s.81, no:624; Dâra Kutnî, İlel, c.VIII, s.230, no:1538; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.XVII, s.109; Ebû Hüreyre RA’dan. Taberânî, Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, c.VIII, s.822; Ebû Ümâme RA’dan. Mecmaü’z-Zevâid, c.VIII, s.302, no:13541, 13542; Kenzü’l-Ummâl, c.IX, s.86, no:24878; Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.1212, no:2215.
seyüverrisehû) “Cebrâil AS komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, ben komşu komşuya varis olacak zannettim.” buyuruyor.
Bir zat gelmiş, bakmış Rasûlüllah namazda ama bir adam da bekliyor orada ayakta... Rasûlüllah selâm vermiş.
O zat Rasûlllah SAS’e demiş:
“—Yâ Rasûlallah, bu adam deminden beri sizi bekliyor; galiba bir söyleyeceği var!”
Demiş:
“—Bildin mi sen onu, kimdi?” “—Bilmedim.”
“—O, Cebrâil’di. Selâm verseydin selâmını red de ederdi. Aleyküm selâm derdi. O bana komşuluk hakkında çok tavsiyede bulundu. Ben de zannettim ki, komşular birbirine artık vâris olacak.”
Bunu ulemâ incelemişler; o devirde de olmamış, sonra da olmamış... Yani, komşu komşuya mirasçı olamamış. Mirasçı olamamış ama bu maddeten… Mânen mirasçı olur diyorlar.
Mânen komşu komşusuna bilgi verecek, Allah’ı tanıtmağa çalışacak... Allah’ı bildirecek, Rasûlü’nü bildirecek... İmanın, İslâm’ın esasları nelerse, onları bildirmeğe çalışacak... İyi bir insan olabilmesine gayret edecek. Fenâ huyları var ise, onu o kötülüklerden vazgeçirebilmeğe çalışacak...
Onun için, “Ev alma, komşu al!” tabiri vardır. Komşun kötü ise, çok sıkıntı çekersin. Komşun iyi ise, rahat edersin. Onun için Cenâb-ı Peygamber SAS:
أَعُوذُ بِكَ مِنْ جَارِ الس وءِ، إِنْ رَأَى حَسَنَةً أَفْنَى، وَ إِنْ رَأَ ى سَيِّئةً اَفْشَى
(Eùzü bike min câri’s-sû’) “Yâ Rabbi, kötü komşudan sana sığınırım ben!” buyurmuş. Neden? (İn raâ haseneten efnâ) “İyilik yaparsın; görür ama hiç söylemez, saklar. (Ve in raâ seyyieten efşâ) Bir kötülük de gördü müydü, ‘Şu adam şöyle fenâ, böyle fenâ;
şunu da yaptı, bunu da yaptı.’ diyerekten yayar durur.” İyiliği unuttu gitti. “Bundan sana sığınırım.” diyor Cenâb-ı Peygamber. Çok şeyler var böyle, Allah kusurumuzu affetsin...
Binâen aleyh, bize olan vazife komşuya ikram... Hattâ Hazret-i Ömer’in oğlu Abdullah RA, ev için koyun kesmişler. Kesen kasaba demiş ki:
“—Bundan yahudi komşuya da bir hisse ayır!” demiş.
Komşusu yahudi imiş. Sonra gelmiş sormuş:
“—Yahudi komşunun hissesini verdiniz mi?”
Üzerinde duruyor yâni, komşuluk hakkı... Bu komşuluk hakkında çok uzun tafsilat var, vakit uzar söylersem.
Üçüncü söz: “Mümin olmak için komşuya ikram et!” idi.
d. Kendin İçin İstediğini Herkes İçin İste!
(Ve ehibbe li’n-nâs, mâ tühibbu li-nefsik) “Kendin için istediğini bütün insanlar için iste; (tekün müslimen) o zaman müslüman olursun!” Burada bakın li’n-nâs tabiri var, insanlar için. İnsanın içinde iyisi var, kötüsü var, dinlisi var, dinsizi var, hepsi var... Fakat sen bütün insanlar için iste! Neyi? (Mâ tühibbu li-nefsik) “Kendin için neyi istiyorsan, nasıl yaşamak istiyorsan; herkes de öyle yaşasın, öyle olsun diye iste!” Bunu istediğin vakit ne olur? (Tekün müslimen) “O zaman müslüman olursun!” Yalnız nefsine kaldın mıydı, yandı işin...
e. Çok Gülme!
Beşinci nasihati de: (Ve lâ tüksiri’d-dahk, feinne kesrete’d- dahki) “Gülmeyi çok yapma, gülme iyi değil. Ne yapar? (Tümîtü’l- kalb) Kalbi karartır, öldürür.”
Gülme hakkında buyrulmuş ki:32
32 Tirmizî, Sünen, c.VIII, s.433, no: 2335; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, c.4, s.245, no: 4951; Abdullah ibn-i Ömer RA’dan. Kenzü’l-Ummal, c.I, s.427, no:1Camiü’l-Ehadis, c.XVI, s.320, no:16876.
إِن أَبْعَدَ النَّاسِ مِنَ اللِّ الْقَلْبُ الْقَاسِي (ت. هب. عن ابن عمر)
(Feinne eb’ade’n-nâs mina’llàh, el-kalbü’l-kàsî) “Allah’tan en uzak insanlar, kalpleri kara olan insanlardır.”
Binâen aleyh, (İttekı’l-mehàrim) dedi ya, haramlar gönlü karartır. Gönlü karartınca, hayrı şerri fark edemez insan... İyiyi kötüyü seçemez insan, gözü kör insana benzer. Onun için haramlardan son derece sakınmak lâzım!
İnsan dünyada biraz zevklenir sefalanır, şöyle olur, böyle olur ama ahireti için berbattır.
Allah cümlenizi affetsin... Tevfîkàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin... Seyyiatlarımızı da hasenâta tebdil eylesin...
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.
Lâ ilâhe illa’llàhu’l-halîmü’l-kerîm...
Sübhàna’llàhi rabbi’l-arşi’l-azîm...
El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...
Nes’elüke mûcibati rahmetike… Ve azàimi mağfiretike... Ve’l- ganîmete min külli birrin... Ve’s-selâmete min külli ismin... Lâ teda’ lenâ zenben illâ gafarte... Ve lâ hemmen illâ ferracte... Ve lâ hàceten leke fîhâ ridan, illâ kadaytehâ yâ erhame’r-râhimîn! Yâ erhame’r-râhimîn! Yâ erhame’r-râhimîn!
Bugünkü cumamızı mübarek eyle yâ Rabbî... Birçok cumalara da sağlık afiyetlerle erişmek de nasîb ü müyesser eyle yâ Rabbî... Ümmet-i Muhammed’e de selâmetler ver yâ Rabbî...
El-Fâtiha!
.................................
Es-selâmü aleyküm!
26. 01. 1979 – İskenderpaşa Camii