67. NEFİSLE CİHAD FARZ-I AYINDIR
Tekabbela’llàh... Allah okunan hatimleri kabul etsin...
Ramazan'ı şerifimiz geçti el-hamdü lillâh, Allah mübarek etsin... İbadetlerimizi de kabul buyursun... Şimdi bayram oldu. Allah-u Teàlâ'nın lütfu geniş el-hamdü lillâh üzerlerimize... Bizleri de sevdiği ve razı olduğu kullarının arasına kabul etsin... Aziz, muhterem kardeşler!
Farz denilen ibadet, iki kısımdır; birisine farz-ı ayın, birisine de farz-ı kifâye derler. Farz-ı ayın; kıldığımız namazlar, cuma namazı, tuttuğumuz oruçlar, zekâtlarımız farz-ı ayındır... Ve buna benzer, haccımız farz-ı ayındır. Mutlaka her şahsın kendisinin yapması borçtur.
Bir farz da var ki, farz-ı kifâyedir. O da farzdır, ama kifâye tarikiyle... Cenaze namazını kılarız. Bir kısım cemaat kıldı mıydı, diğer müslümanların üzerinden günah kalkar. Bunun misâli...
Şimdi bir farz-ı ayın daha vardır ki, cihaddır; o her müslümanın üzerine borçtur. Cihad iki kısımdır. Bir cihad var, düşmanla döğüşmek yâni; farz-ı kifâyedir. Devlet genç askerleri toplar, gençlerle olur. Beni ne yapacak orda? Gençleri toplayacak; gençler döğüşecek, harbedecek. Bu, farz-ı kifâye...
Bir de bizim nefislerimiz var ya, bizi yoldan çıkaran... Şimdi, bayrama kadar camilerimiz doluydu, el-hamdü lillâh. Şimdi biri çıksa da, caminin dışarısında dolaşanları bir saysa...
“—Siz bugün cuma olduğunu bilmiyor musunuz?” “—Biliyoruz.” “—Müslüman mısınız?” “—Müslümanız.” “—E, neden camiye gelmediniz, farz-ı ayın!..” “—Cenaze namazını niye kılmadın?” desen;
“—İşte onlar kıldılar ya, yeter...”
“—Harbe niye gitmedin?” desen;
“—İşte askerlerimiz var ya, yeter...”
Pekâlâ, nefsinle mücahede? En büyük düşman ne İngiliz, ne Fransız, ne Alman, ne Rus, ne bir şey... Nefis insanın en büyük düşmanıdır:95
أَعْدٰى عَدُو كَ نَ فْسُكَ الَّتِي بَيْنَ جَنْبَيْكَ .
(A’dâ adüvvüke nefsüke’lletî beyne cenbeyke) [Senin en büyük düşmanın iki yanın arasındaki, içindeki nefsindir.] buyrulmuştur
Seni camiden alıkoyan, Allah'tan alıkoyan, namazdan alıkoyan, hayırlardan alıkoyan; çeşitli bahanelerle seni aldatan, beni aldatan nefis... Seni de aldatıyor, beni de aldatıyor.
Bunun için cihad, farz-ı ayındır. Ne ile? Nefis ile... Düşmanla cihad, farz-ı kifâye... Delikanlılar yapsın onu... Bu, ihtiyara da borç, gençlere de borç, hepsine borç... Meselâ, 20 yaşından aşağı olan gençleri, devlet almaz askere... Niçin? Daha onun vakti gelmemiş, ona farz değildir. Ama nefsiyle mücâhede, 15 yaşını geçti, büluğa erdi mi; büluğa erdiğinden ölünceye kadar herkese nefsiyle mücahede farz-ı ayın! Farz-ı kifâye değil, farz-ı ayındır.
Binâen aleyh, sen bunu unutma! Nefsini kontrol et! Seni Allah'ın emrinden uzaklaştıran, sevaplardan günahlara sürükleyen nefsini zabtet! Onu günahlara sevk etme!
Günah kitaplarını çok oku, neler günahtır bil! Günahları bilmeyince, elbette karışacaksın günahların içerisine... Günahları bil ki, 550 tane günah vardır. 125 tanesi büyük, günah-ı kebâir; diğerleri de sagàir ve mekrûhat... Mekrûhatı da yabana atma! O da günah... Küçük günah diyor; küçük müçük, küçükler büyüyor... Mısır tanelerini toplayın, koca bir dağ olur. Ufacık ama çoğalır.
95 Beyhakî, Zühdü’l-Kebîr, c.I, s.359, no:355; Abdullah ibn-i Abbas RA’dan.
Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.III, s.408, no:5248; Harâitî, İ’tilâlü’l-Kulûb, c.I, s.35, no:32; Ebû Mâlik el-Eş’arî RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.IV, s.431, no:11263; Keşfü’l-Hafâ, c.I, s.143, no:412, 2144; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XVIII, s.270, no:19379.
Binâen aleyh, günahtan kork! Günahlar ufak olsa da, devam edildikçe büyük olur. Vebali de ona göre olur. Allah cümlemizi affetsin...
Bak, Ramazan’ı el-hamdü lillâh, yaptık. Yâni hücum yaptık, düşmanı sindirdik. O nefis sindi şimdi, şeytan da sindi. Kımıldayacak halleri yok. Fakat diyor ki şimdi:
“—Ah bir bayram gelsin de, ben sana gösteririm!” diyor şimdi o...
Günah yollarına sevk edecek bizi... “Gel bunu da yap!” diyecek. “Çok yoruldun, gel şu zevklerden de zevklen!” diyecek... Bizi günah yollarına sevk edecek.
Sen şimdi, babayiğitliğini muhafaza et! Bizim için en güzel yol, asker disiplini gibi disiplinlenmemiz lâzım! Asker nasıl alışıyor: Nasıl silah atacak? Nasıl, silah kullanacak? Nasıl süngü kullanacak? Nasıl müdafaa yapacak? Şimdi biz müdafaaya geçiyoruz. Düşman şimdi hücumda… Nefis kalktı şimdi kabardı. Yedi balları, kaymakları bayramda, ohoo keyfi yerinde... Şeytan da arkasında... Şehvet de peşinde, oh... Şimdi onlar bizi yenmek için çalışacaklar.
Onun için, sen dayan şimdi... Sen dayan! Çok rica ederim, senden: Sakın camiyi bırakma, cemaati bırakma! Namazı bırakma, Kur’an’ı bırakma! Dilini de Allah'ın zikrinden bırakma ki, Allah muînimiz olsun... Başka destekçimiz yok, ancak Allah var! Onun için, Allah'a iyi dayanırsak, ne mutlu bize… Yok, zevkimize dalacak olursak, yazık bizlere!
Allah cümlemizi affetsin... Bu mübarek bayramımızı bize, el- hamdü lillâh güzelce tattırdı. Bu mübarekten sonra, ta gelecek bayramımıza kadar da, Cenâb-ı Hak bizi hıfz u himâyesinde dâim etsin... Günahlardan da korusun, kötülüklerden de korusun...
Sadreddîn-i Konevî Hazretleri’nin —Konya'da medfun— bir nasihatini gene tekrar edeyim. Hoca efendi de güzelce söyledi de, ben de onu ekleyivereyim:
“—Sen ne kadar büyük adam olursan ol; ne kadar bilgin olursan ol; ne kadar kuvvetli olursan ol; karşındaki en zayıf insanı, senden daha efdal ve hayırlı bilmedikçe, olmaz bu iş!”
Onun için bak, kardeş kardeşe nasıl hizmet edecek, nasıl saygı gösterecek; ne güzel bildiriyor bize Konyalı Sadreddin
Hazretleri… O kardeşin bir şey bilmiyor ama, onu da yaratan Allah...
Bak, köpek meselesini dinledin mi? Köpek de Allah'ın yarattığı bir mahlûktur. Ona yaptığı ikramından dolayı, Cenâb-ı Hak adamı nasıl sevindirdi.
Binâen aleyh, biz insanız, beşeriz. Hepimizde çok kusur var. Yâni, az kusur değil, çok kusur var! Kendi kusurlarımızı görmüyor, başkasının kusurlarını sürüyoruz öne... Böyle, şey gibi, hücum askeri gibi... Bu yaraşmaz, yakışmaz insana…
Onun için, Sadreddîn-i Konevî Hazretleri'nin sözünü tekrarla:
“—Beğenmediğin karşındaki insanı, senden efdal, hayırlı bilmedikçe, sağlam müslüman olamazsın!” Allah hepimizi affetsin... Tevfîkàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin... Sevdiği ve razı olduğu kullarının arasına cümlemizi kabul etsin... Dünyamızı, ahiretimizi mâmur eylesin... Cennet ü cemâliyle, cümlemize de ikram etsin... Bayramımızı mübarek ettiği gibi, bundan sonraki diğer günlerimizi de, Cenâb-ı Hak mübarek olarak yaşatsın cümlemize...
El-fâtiha!
.........................
Sizinle bayramlaşmaya gücüm yetmeyeceği için, kusurumu affedin de, hepinize bir selâm vereyim:
Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berakâtühû!
15. 08. 1980 – İskenderpaşa Camii