03. HOCANIN RIZASI
Cenâb-ı Peygamber SAS buyuruyorlar ki:3
رِضَى اللَِّّ فِي رِضَى الْوَالِدَيْنِ ، وَسَخَطُ اللَِّّ فِي سَخَطِ الْوَالِدَيْنِ
(ت. ك. هب. حل. عن ابن عمرو)
(Rida’llàhi fî rida’l-vâlideyn) “Ananız ve babanız sizden razı
ise, Allah da sizden razı olur; (ve sahatu’llàhi fî sahati’l-vâlideyn) eğer ana babanız sizden razı değillerse, Allah da sizden razı olmaz.”
Hayattaki bütün sa’yü gayretimizden netice, Allah-u Teàlâ’nın rızasını kazanabilmektir. “Bu rızà-i ilâhîyi kazanabilmek, ananızın-babanızın sizden razı olmasına bağlıdır.” diyor Cenâb-ı Peygamber.
Ana ve babamız, bizim dünyaya gelmemize sebep olmuşlardır. Bizim yetişmemize ve büyümemize vesîle olmuşlardır. Bundan dolayı kendilerine şükretmek vazifemizdir. Fakat dünya hayatı cîfeden ibarettir. Bütün meşakkatler, felâketler hep bu dünyanın içerisinde...
Bizim bu dünyadan bir de ahirete geçişimiz var. Asıl selâmet bu ahirete geçiştedir. Binâen aleyh, bizi dünyaya getiren ana- babalarımızdan başka, bizi ahirete sevk edecek ikinci bir
3 Lafız farkıyla, (Rıda’r-rab) şeklinde:
Tirmizî, Sünen, c.IV, s.310, no:1899; Hàkim, Müstedrek, c.IV, s.168, no:7249; Buhàrî, Edebü’l-Müfred, c.I, s.14, no:2; Bezzâr, Müsned, c.VI, s.376, no:2394; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, c.VI, s.177, no: 7829; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, c.VIII, s.215; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, c.XX; s.133; Zehebî, Tezkiretü’l-Huffâz, c.II, s.717, no:729; İbn-i Asâkir, Târih-i Dimaşk, c.XII, s.10; Abdullah ibn-i Amr RA’dan. Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.373, no: 1390; RE.292/4.
vâlideyne daha ihtiyacımız var. Buna hocalarımız, üstadlarımız, mürebbîlerimiz, mürşidlerimiz diyoruz.
Binâen aleyh, bunların rızası da valideynin rızasından daha a’lâ, daha üstün, daha mukaddemdir. Çünkü, birisi dünyaya gelmemize sebep, öbürü âhireti kazanmamıza vesîle...
Dünya fani; üç-beş gün yaşarız, o kadar. Ahiret ise bâkî, selâmet ve saadet de orada... Dünyada felâketler içinde kıvranır insan. Ahirette ise bunların hiç birisi yok. Binâen aleyh, ahiret saadetini kazanabilmek, dünya saadetini kazanabilmekten daha a’lâ ve daha üstündür. Onun için, valideynin rızasını kazanmak
nasıl borcumuzsa, üstadlarımızın da rızasını kazanmak öylece borcumuzdur.
Üstadların rızasını kazanabilmek için de, onların gösterdiği yolda yürümek lâzım! Nasıl ki, ananın babanın sözü dinlenilmeden rızası kazanılmıyorsa; üstadların da sözü dinlenilmeden, gösterdiği yolda yürünmeden, ahireti kazanmak mümkün değildir.
Allah kusurlarımızı affetsin... Tevfîkàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin... O ahiret saadetine cümlemizi eriştirsin...
El-fâtiha!
07. 09. 1978 - İskenderpaşa Camii
(Perşembe, Yatsıdan Sonra)