• /
  • Kütüphane
  • /
  • Muhtelif Yazılar
  • /
  • 15. NASIL ÖMÜR SÜRDÜYSENİZ, ONA UYGUN BİR HALDE ÖLÜRSÜNÜZ
14. AHLÂK VE DİN GÖREVLİLERİ

15. NASIL ÖMÜR SÜRDÜYSENİZ, ONA UYGUN BİR HALDE ÖLÜRSÜNÜZ



Doç. Dr. M. Esad COŞAN


Muhterem bir din aliminden, “Nasıl ömür sürdüyseniz, ona uygun bir halde ölürsünüz.” diye bir hadis-i şerif dinlemiştim. Affedici, lütfedici ve rahmeti bol olan Mevlâmız, hepimize hayatımızda iken iyi haller, ölüm vaktinde de hüsn-i hàtimeler nasib eylesin...

Meşhur Osmanlı din âlimi Molla Güranî, çevresinde toplanan dost ve talebelerin okudukları Kur’an sesleri arasında ruhunu teslim etmiş. İstanbul’da takvâ ehli bir imamın, Ramazan’da teravih namazı sonunda ve secde halinde; bir diğer hafız efendinin de Mekke-i Mükerreme’de, Harem-i Şerîf’te mukabele okurken irtihal ettiğini duymuştum. Bunlar gibi gıpta edilecek misaller, hiç şüphesiz daha da çoğaltılabilir.


Tabii bunun aksi de çok görülegelmiştir. Meselâ; Kastamonulu Latîfî, şairlerin hayat ve eserlerinden bahseden Tezkire’sinde (s.100) Bezmî adlı bir şairi anlatırken şunları yazmış:

“Bezmî, Rumeli’nden ehl-i işaret ve rind-tabiat kimesne idi. Sultan Selim (I) devrinin ahirlerinde ahirete nakl etti. Bir ayyaş-ı evbaş idi ki işreti müdâm ve sohbeti ale’d-devam idi.” Numûne olmak üzere verilen birtakım şiirleri arasında, şu beyit de yer alıyor:


Tevbe ettim ki etmeyem tevbe,

Tevbeye tevbe-i nasùh olsun!..


Bunlardan anlaşılıyor ki, zavallı Bezmî devamlı içerek ve bu yolda devam etmekten pişmanlık da duymayarak, hattâ daha da ileri gidip tevbekâr olmamağa da iyiden iyiye azmederek, ayyaş ve kalender bir ömür sürmüş.

91

Pekiyi ama, acaba ölümü nasıl olmuş?..

Şimdi yine müellif Latîfî’yi dinleyelim:

“—Bezmî, bu bezm-gâh-ı fenâdan, işret-hane-i bekàya, gûşe-i meykedede, câm elde iken ayağı götürüp, rindâne gitti.” Demek oluyor ki Bezmî, bir meyhane köşesinde, kadeh elde, sarhoş ve günahkâr bir vaziyette iken ölmüş. Sözümüzün başında kaydettiğimiz hadis-i şerifte beyan buyrulduğu gibi, tıpkı ömrü boyunca sürdürdüğü hal üzere ve ona uygun biçimde... İnsan ister istemez, “Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.” demek zorunda kalıyor.

Mevlâm! Biz kimseyi kınamak istemiyoruz; sadece günahtan korkuyor ve günahkârlara acıyoruz. Senden bizleri kötü yollarda ömür tüketmekten korumanı, kötü hal üzere ölmek bahtsızlığından saklamanı dileyip, seven ve sevilen bir kul olarak sana kavuşmayı temennî ve niyâz ediyoruz; dileğimizi reddeyleme!..


(Diyanet Gazetesi, 15 Temmuz 1978, s. 193, sf. 4.)

92
16. HİLÂLİ GÖZETLEYİNİZ