HİMMETİ YÜCE TUTMAK
İSLAM, KASIM 84
İNSANIN KIYMETİ HİMMETİYLE MÜTENASİPTİR, yani: Gayesi ne kadar yüksek, tasarladığı hayrı ne kadar geniş ve şümullü ise; makbul ve muteber bir hedefe müteveccih mesaisi, çalışma ve gayreti ne kadar çok ise, değeri de o kadar fazla olur. Hz. Ali k.v. efendimiz: Uluvvu'l-himmeti mine'l-îmân: <> buyurmuş. Demek ki bütün gücümüzle hayra yönelmeli, tembellik ve lâkaytlıktan şiddetle sakınmalıyız, bu bizim imanımızın vazgeçilmez gereğidir.
Asîl dinimizin emirlerinden pek çoğu bizi, diğer insanlara faydalı olmağa, muhtaçlara yardım etmeğe, halka halka muhitimizdekilere yakın alaka göstermeğe sevk eder, vurdumduymazlığı men've red eder. Bizler <
Ecdad-ı izanımız asırlar boyu yüksek himmet ve gayretle çalışmış, İslâm için emsalsiz fedakârlıklarda bulunmuş, malını ümmete hizmet için bezeltmiş; yeri gelince imanı için canını seve seve vermiştir. Muhitinize bakınız: Ulu camiler, tekkeler, mektep ve medreseler, hanlar, kervansaraylar, su yolları, çeşmeler, köprüler, kütüphaneler, hastaneler ve daha nice hayır eserleri ve vakıflar... ki ecdat bize emanet bırakmış.
1
Şimdi nevbet bize geldi, sıra bizde muhterem kardeşlerim. Hepimiz ciddî ve ağır bir mes'uliyet altında bulunuyoruz. Büyüklü küçüklü düşman devletlerinin, mütecaviz hasım ideolojilerin tehdidi karşısındayız; binbir sinsi tuzak ve desiseye mâruz ve âteş çemberiyle çevrili durumdayız. Allah c.c.'dan gayri dostumuz yok. Üzerimizde soğuk, yanıbaşımızda sıcak harp devam edip duruyor.
Bunca hayatî ve elîm hadise karşısında yan gelip yatmak nefsanî ve şeytanî zevklere dalmak, aheste aheste geviş getirmek insanlığa, İslâmlığa yakışmaz. Birlik ve beraberliği mutlaka sağlamalı, olağanüstü bir gayretle çalışmalıyız. İçinde bulunduğumuz çetin ve zor şartlardan, büyük bir aşk ve şevk ile, tarihî bir hamle yaparak sıyrılabiliriz.
Cimri, bencil, zevkperest ve gafil olmayın.
Himmetinizi yüce tutun,
Mesainizin bir kısmını dine hizmete ayırmanın çok mühim bir vecibe olduğunu asla hatırdan çıkarmayınız ki iki cihanda yüzünüz ak alnınız açık olsun.
Ecdad-ı izanımız asırlar boyu yüksek himmet ve gayretle çalışmış, İslâm için emsalsiz fedakârlıklarda bulunmuş, malını ümmete hizmet için bezeltmiş; yeri gelince imanı için canını seve seve vermiştir. Muhitinize bakınız: Ulu camiler, tekkeler, mektep ve medreseler, hanlar, kervansaraylar, su yolları, çeşmeler, köprüler, kütüphaneler, hastaneler ve daha nice hayır eserleri ve vakıflar... ki ecdat bize emanet bırakmış.
2
Şimdi nevbet bize geldi, sıra bizde muhterem kardeşlerim. Hepimiz ciddî ve ağır bir mes'uliyet altında bulunuyoruz. Büyüklü küçüklü düşman devletlerinin, mütecaviz hasım ideolojilerin tehdidi karşısındayız; binbir sinsi tuzak ve desiseye mâruz ve âteş çemberiyle çevrili durumdayız. Allah c.c.'dan gayri dostumuz yok. Üzerimizde soğuk, yanıbaşımızda sıcak harp devam edip duruyor.
Bunca hayatî ve elîm hadise karşısında yan gelip yatmak nefsanî ve şeytanî zevklere dalmak, aheste aheste geviş getirmek insanlığa, İslâmlığa yakışmaz. Birlik ve beraberliği mutlaka sağlamalı, olağanüstü bir gayretle çalışmalıyız. İçinde bulunduğumuz çetin ve zor şartlardan, büyük bir aşk ve şevk ile, tarihî bir hamle yaparak sıyrılabiliriz.
Cimri, bencil, zevkperest ve gafil olmayın.
Himmetinizi yüce tutun,
Mesainizin bir kısmını dine hizmete ayırmanın çok mühim bir vecibe olduğunu asla hatırdan çıkarmayınız ki iki cihanda yüzünüz ak alnınız açık olsun.
3