BİR MADALYONUN İKİ YÜZÜ İSLAM, AĞUSTOS 85 Bu sene ramazanda, halkımızın İslâm'a rağbetinden, ibadetlere gayretinden göğsümüz kabardı. Ne nurani ve muhteşem günler yaşadık! Sürur ve şevk ile, cami cami dolaştık. Minareler, kandiller ve mahyalarla süslenmiş, yer-gök nurlanmış, camiler lebaleb cemaatle dolmuş, avlulara taşmış, mü'minler kadın-erkek, çoluk-çocuk çimenlere yayılmış sabahlara kadar ibadetler etmişlerdi. Resmi ve özel iftarlar, vaazlar, hatimler, mevlidler, itikaflar, zikirler... toplumca şahane İslâmî bir canlılık... Anlaşılıyor ki ülkemizde, 19. asırdan kalma köhne materyelist felsefelerin, dinsizliğin ve inkârın saltanatı sona eriyor; halkımızve münevverimiz hatalarını anlayıp, maneviyata dönüyor. Şehidlerin, gazilerin, fatihlerin evlatları, tekrar atalarının dinamik ve pâk imanına geliyor, asil ve necip aslınarucû ve avdet eyliyor. Bu gelişmelirden fevkalâde memnun ve mesuruz. Bu oluş ve uyanışa yardımcı olmak, onu hızlandırmak her şuurlu derecesini sağlam tesbit etmeliyiz.
1
Esefle söyleyelim ki şimdi de büyük ölçüde bir anti-ramazan hali, bir gaflet mevsimi yaşanıyor. Herkes tatile çıkmış, deniz kenarlarını, dağ zirvelerini, su başlarını istila etmiş vur patlasın-çal oynasın eğlenmekte. Gazete ve mecmuaların sayfaları halkı baştan çıkarıcı, tahrik edici müstehcen resimlerle dolu; en hayasız-en utanmaz gazeteler en büyük tirajı sağlıyor, bayilerden kapışılıyor, mevcutlar çabucak tükeniyor. Afyon iptilası gibi korkunç ve yaygın bir hastalık. Su gibi içki içiliyor. Başımıza gökten taş yağacak diye korkuyorum. Bu bize Allah'tan korkan imanlı, edepli Müslümanlara yabancı, apayrı bir hayat tarzı. Bu kültür ve kafa yapısındaki insanlarla bağdaşmak da mümkün olamıyor. Elleri kalem tutanlar neşriyata, diğerleri de dilleri ile fi'liyatta harıl harıl iman, İslâm, ahlâk ve adap aleytarı malzeme üretmekle, etrafa küfür saçmakta meşguller (müstehcen neşriyat, domuz eti edebiyatı, hayızlı kadın rezaleti v.s.) Bunlarla çok işimiz var. Anlaşılıyor ki: Müslümanlar için dünya hayatı büyük bir imtihandır. Üzerimizde ağır yükler vardır. Ülke bizimdir, hayasızlar sebebiyle bir felâkete uğrarsak hepimiz zarar görürüz; çok çalışan, cok uyanık, çok fedakâr ve çok sabırlı olmalıyız.
2
Nefse, şeytana, hubb-ı dünyaya şiddetle muhalefet etmeli; akla, mantığa, imana, şeriata uymalı, ahiret sevabına rağbet eylemeliyiz. Günahların her çeşidinden ve günah yerlerinden hem kendimizi, hem de çoluk çocuğumuzu uzak tutmalıyız. Zamaneye uygun, nefsine düşkün, sathi ve zayıf Müslümanları uyarmalı, şuurlandırmalıyız. İslâmî dejenere edenlere yüz, hanımlara tâviz vermemeli, onları palazlandıracak en küçük destekten bile şuur ve basiretle uzak durmalıyız. İslâmî hizmet saflarında yerimizi almalı, dinimiz ve müslümanları her çeşit maddi-manevi tehlikeden korumak ve kurtarmak için malla, canla çalışmalı, cihad eylemeliyiz.
3