imanın ko...

İMANIN VE İSLÂM'IN
KORUNMASI-2

(AVRUPA SOHBETLERİ-2)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Hazırlayan: Dr. Metin ERKAYA

İÇİNDEKİLER:

Önsöz

Prof. Dr. M. Es'ad Coşan (Terceme-i Hal)

Asıl Vazifemiz
a. Yurtdışında Organize Çalışmalar
b. Türkiye'de Baskı ve Engellemeler
c. Hedef İslâm
d. İslâm Ülkeleri baskı Altında
e. Avrupa'da Müslümanlar
f. Asıl Vazifemiz İslâm'a Hizmet
g. Önce Cami
h. Evlâtlarınızı Müslüman Yetiştirin!
i. Almanları da Biz Kurtaracağız
j. Sıcak Yuvalar Kuralım!

İslâm'ın Hedefleri
a. İslâm Nimeti
b. İslâm'ın Beş Hedefi
c. İnsanın Düşmanları

Günümüzde Sünnetin Önemi.
a. Sünnet Nedir?
b. Rasûlüllah'a İtaat İmanın Gereği
c. Rasûlüllah Boş Şey Söylemez
d. Bid'atten Kaçınmak
e. Hadis-i Şeriflerin Kaydedilmesi
f. İslâm'ın Anlaşılması ve Korunması
g. Hadis-i Şerife Saldıranlar
h. İslâm'ı Engelleme Çalışmaları
i. Peygamber Efendimiz'in Misyonu
j. Sünnet Tarihsel mi?

Rasûlüllah'ın Hayatını Öğrenelim!
a. Varlığın Sebebi
b. Rabbimiz'in Nimetleri
c. Peygamberimiz'in Mücadelesi
d. Sahabenin Müslümanlığı
e. Zamâne Müslümanlığı
f. Allah Rızası İçin Çalışmak

En Güzel Ameller
a. Belâlara Sabrın Mükâfâtı
b. Allah'ın Takdirine Razı Olmak
c. Rahatken Dua Etmek
d. Sevgiyi Arttıran Üç Şey
e. İmanı Kemâle Erdiren Üç Şey

Allah Yolunda Cihad.
a. Aile Eğitim Toplantıları
b. 21. Yüzyıl'a Hazırlanalım!
c. Hidâyet Allah'tandır
d. Evlâtlarınızı Koruyun!
e. Allah'ın Dini İçin Çalışın!
f. Allah İçin Birbirinizi Ziyaret Edin!

Her Şey Allah'ı Tesbih Ediyor
a. Mahlûkàtın Tesbihi
b. Rasûlüllah'ın Gönderilme Sebebi

Namaz ve Güzel Kulluk
a. Namazın Önemi
b. Sahabe-i Kiram ve Açlık
c. Toplumsal Bir İbadet, Zekât
d. Hayır İşleyin ki Felâha Eresiniz!
e. Hakîkî Müslüman Olmak

Ameller Niyetlere Göredir
a. Allah Sizin Kalbinize Bakar
b. Tevbe Edenin Günahları Silinir
c. Şeytan ve Nefis
d. İyiliğe Kat kat Karşılık
e. Kötülüğün Karşılığı

Sû-i Zandan Kaçınmak
a. Sû-i Zandan Sakının!
b. Mü'minin Ferâseti
c. Düşmanla Karşılaşmayı İstemeyin!.

Fitneler ve Allah'ın Rızası
a. Ümmetin Başına Fitnelerin Gelmesi
b. İkindi Namazını Kaçıran Kimse
c. İntihar Eden Kimse
d. Sigaranın Zararı
e. Başkalarına Kötü Örnek Olmak
f. Zulümden Uzak Durmak

İmam-Hatip Okulları Niçin Kapatılıyor?

Batıdaki İslâmî Gelişmeler
a. Aile Eğitim Çalışmaları
b. Allah İçin Kardeşlik
c. İslâm'ın Batıda Öğrenilmesi
d. Esas İşimiz İslâm'a Hizmet Olmalı!

21. Asır'da Müslümanlar Ne Yapmalı?
a. Yirminci Yüzyıl'ın Muhasebesi
b. Şimdi Ne Yapmamız Gerekiyor?
c. Kuvvetli Müslüman Olmalıyız!

Toplumun Islahı İçin Çalışalım!
a. Camiamız ve İslâmî Çalışmalar
b. Sohbet yoluyla Eğitim
c. Müslüman Her Şeyle İlgilenir
d. Birlik ve Beraberlik İçinde Olun!
e. İslâm İçin Çalışın!.
f. Müslümanın İki Görevi.
g. Maddî Fedâkârlık şart!
h. Hanımlar da İslâm İçin çalışmalı!

1

ÖNSÖZ

Avrupa ülkelerine çalışmaya giden işçiler, önceleri geçici bir süre orda kalıp dönmeyi düşünüyorlardı. Sonra ailelerini de alıp götürdüler. Daha sonra çocukları orda evlendi, torun sahibi olmaya başladılar. Bazıları kendi işlerini kurdular, mal mülk sahibi oldular. İçlerinden kesin dönüş yapanlar Türkiye'de rahat edemediler, çocukları alışamadı. Artık Türkiye'ye dönmek isteseler de dönemeyecek hale geldiler.

Avrupa'ya ilk gidenlerden bir kısmı kendilerini korumak için camiler, dernekler açtılar; az çok dînî bilgiler öğrendiler, çocuklarına Kur'an-ı Kerim'i, namazı niyazı öğretmeye çalıştılar. Fakat daha çok, yardım toplayıp Türkiye'ye göndermeyi hedefleyen bu dernekler, çocukların eğitiminde yetersiz kaldı. Günümüzde ikinci nesiller, özellikle üçüncü nesiller dinlerini, imanlarını ve kültürel kimliklerini kaybetmekle karşı karşıyadır.

O bakımdan, Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan Hocaefendimiz, tebliğ ve irşad çalışmalarını yurt dışında yoğunlaştırmış bulunmaktadır. Elinizdeki kitap, Hocaefendimizin Almanya ve İngiltere'de muhtelif programlarda gurbetçilere yapmış oldukları konuşmalardan oluşuyor.

2

Konuşmalarda öncelikle dünyada ve İslâm ülkelerinde müslümanlara yapılan baskılar üzerinde duruluyor, yurtdışındaki organize çalışmaların önemi anlatılıyor. Müslümanların birbirleriyle irtibatlı olmaları ve herkesin İslâm'a hizmet etmesi gerektiği belirtiliyor. Sonra sünnet-i seniyyenin önemi anlatılıyor, Peygamber Efendimiz'in hayatını öğrenmek gerektiği bildiriliyor.

Yurdumuzda ve özellikle Avrupa ülkelerinde, yeni nesillerin İslâm'dan uzaklaştırılması için çok çeşitli çalışmalar yapıldığı anlatılıyor. Kendimizi ve nesillerimizi korumak, imanımızı ve müslümanlığımızı muhafaza etmek için ilim öğrenmek, zikre ve dervişliğe yönelmek gerektiği belirtiliyor. İslâm için çok çalışmak ve Yirmibirinci Yüzyıl'a hazırlanmak gerektiği; rahatlık zamanında gayret edilmezse, belâ geldiği zaman çok büyük fedâkârlık etmek zorunda kalınabileceği konusunda okuyucular uyarılıyor.

Konuşma üslûbunu muhafaza ederek hazırladığımız bu çalışmamızın, okuyucunun İslâmî gayretinin artmasına katkıda bulunacağını ümid ediyoruz. Kaset temininde yardımcı olan Rahmi Ünal ve Dr. Gürkan Öztürk beylere; kaset çözümünde yardımcı olan M. Zâhid Erkaya'ya; teknik konularda yardımcı olan H. Ali Erkaya'ya; tashihte yardımcı olan Mustafa Salim ve Mahmud Bozçalı beylere teşekkür ediyoruz.

Dr. Metin ERKAYA

Sincan, Aralık 1998

3

PROF. DR. MAHMUD ES'AD COŞAN

(TERCEME-İ HAL)

1938 yılında Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi, Ahmetçe köyünde doğdu. Babası Halil Necâti Efendi, annesi Şâdiye Hanım'dır. Anne ve baba tarafından soyu, Buhàra'dan Çanakkale'ye göç etmiş seyyidlere dayanır. Küçük yaşta iken ailesi İstanbul'a taşındı. 1950'de İstanbul Vezneciler İlkokulu'nu, 1956'da Vefa Lisesi'ni bitirdi. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Bölümü'ne girdi. Arap Dili ve Edebiyatı, İran Dili ve Edebiyatı, Ortaçağ Tarihi ile Türk-İslâm Sanatı sertifikalarını alarak, 1960 yılında Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu.

Aynı yıl Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde açılan asistanlık imtihanını kazanarak, Klasik-Dinî Türkçe Metinler Kürsüsü'ne asistan olarak girdi. Fakülte yayın komisyonunda iki yıl sekreterlik yaptı. 1965 yılında, XV. Yüzyıl şairlerinden olan "Hatiboğlu Muhammed ve Eserleri" konusunda doktora tezi vererek ilâhiyat doktoru ünvanını aldı. 1967-1968 yıllarında Ankara Yükseliş Mühendislik ve Mimarlık Özel Yüksek Okulu'nda Türkçe ve Hümaniter Bilgiler dersini tedris etti.

4

1973 yılında ise, "Hacı Bektâş-ı Velî, Makàlât" adlı doçentlik tezi ile doçent ünvanını aldı ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk-İslâm Edebiyatı Kürsüsü'ne öğretim üyesi olarak tayin edildi. 1977-1980 yıllarında Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi'nde Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. 1982 yılında profesör oldu. Sosyal ve kültürel faaliyetlere daha fazla zaman ayırabilmek düşüncesiyle, 1987 yılında emekliliğini isteyerek üniversiteden ayrıldı.

İlk dînî eğitimini ailesinde gördü. Genç yaşta vefat eden annesi, zikir ehli bir hanımdı. Babası Necâti Efendi; Çırpılarlı Hacı Ali Efendi, Serezli Hasîb Efendi, Kazanlı Abdül'aziz Efendi, Mehmed Zâhid Kotku Efendi gibi âlim ve fâzıl şeyh efendilerin sohbetinde ve hizmetinde bulunmuş, hal ehli bir kimsedir. Mehmed Zâhid Kotku Efendi'nin yakın dostlarındandı. Bu münasebetle, küçük yaşta hocaefendilerin meclislerine devam etti, onların maddî ve manevî ilgilerine mazhar oldu.

Mehmed Zâhid Kotku Efendi'nin bizzat elinden tutarak kürsüye oturtması ile İskenderpaşa Camii'nde hadis derslerine başladı (1977). Yine onun arzusu üzerine, 13 Kasım 1980 günü vefatından sonra, cemaatin eğitimiyle ve her türlü meselesiyle ilgilenme, tebliğ ve irşad görevini üstlendi.

5

Tasavvufî nisbeti; hocası vasıtasıyla Nakşibendî Tarikatı'nın, Hàlidiyye kolunun, Gümüşhâneviyye şubesidir. Ayrıca Kàdiriyye, Sühreverdiyye, Kübreviyye, Çeştiyye, Mevleviyye, Halvetiyye ve Bayrâmiyye tarikatlarından da irşada me'zundur.

Onun döneminde hadis derslerine ilgi daha da arttı. Cemaat yer bulamadığı için camiye ilâveler yapıldı; ders dinlenilecek yerler beş-altı kat genişletildi. Ayrıca Ankara, İzmir, Bursa, Sapanca, İzmit ve Eskişehir'de mutad hadis dersleri başlatıldı.

Mehmed Zahid Kotku Efendi'nin emri üzerine kurduğu "Hakyol Vakfı"nın çalışmalarıyla bizzat ilgilendi, muhtelif yerlerde şubeler açtırdı. Eğitim ve yardımlaşma faaliyetini yaygınlaştırmak için çalışmalar yaptı. Sanat ve kültürle ilgili çalışmalar yapmak üzere "İlim, Kültür ve Sanat Vakfı"nı, sağlık hizmetleri için "Sağlık Vakfı"nı kurdurdu. Hanımların eğitimiyle ilgili olarak "Hanım Dernekleri"nin; çevre ile ilgili çalışmalar yapmak üzere "İlim, Ahlâk, Kültür ve Çevre Dernekleri"nin kurulmasını ve yaygınlaştırılmasını teşvik etti. Bu çalışmalarla toplumun güzel amaçlar için bir araya gelmesini, organize olmasını sağlamaya çalıştı.

6

Vakıflara ait, harabe haline gelmiş birtakım ecdad yadigârı eserlerin tamir ve tecdidiyle ilgilendi; onların gayesine uygun olarak tekrar faaliyete geçmesini temin etti: Ahmed Kâmil Tekkesi, Selâmi Mustafa Efendi Tekkesi, Şeyh Murad Efendi Dergâhı, Şadiye Hatun Şifâ Külliyesi... gibi.

Eğitimin yaygınlaştırılması için basın ve yayın çalışmalarıyla ilgilendi. 1983 eylülünde İslâm dergisi, 1985 nisanında Kadın ve Aile ve İlim ve Sanat dergisi yayınlanmaya başladı. Daha sonra Gülçocuk dergisi çıkartıldı. Sağlık ve bilimle ilgili konularda ise Panzehir dergisi yayınlandı. Halen Vefa Yayıncılık adına yayınlanan bu dergilerle yakından ilgilenmekte ve makaleler yazmaktadır.

Kitap yayıncılığı için Sehâ Neşriyat'ı kurdu; çeşitli dinî, edebî, tarihî, kültürel eserler neşredildi. Yayıncılığın geliştirilmesi, haftalık ve günlük yayınlara geçilebilmesi için çalışmalar başlattı. Onun gayretleriyle bir matbaa tesis edildi (Ahsen), dizgi tesisleri kuruldu (Dehâ).

Sesli ve görüntülü yayıncılık alanında hizmet etmek, millî ve mânevî değerlerimize uygun yayınlar yapmak üzere, Ak-Radyo (AKRA) adı altında bir müessesenin kurulmasına öncülük etti (1992). Halen İstanbul, Ankara, İzmir ve Konya'dan radyo yayınları yapılmakta; bu yayınlar Türkiye'nin her yerinden, Orta Asya'dan ve Avrupa'dan dinlenebilmektedir.

7

Onun teşviki ile Ak-Televizyon> adı altında Marmara Bölgesine yönelik bölgesel televizyon yayını başlatıldı (1997). Basın-yayın alanında Sağduyu isimli günlük bir gazete yayınlanmaya başladı (1998).

Kaliteli bir eğitimi temin etmek amacıyla, özel eğitim kurumlarının kurulmasını teşvik etti. Çeşitli illerde ilkokul öncesi, ilkokul ve orta öğrenime yönelik eğitim tesisleri, okullar ve dersaneler kurdurdu.

Halka güvenilir bir sağlık hizmeti verilmesi için poliklinikler ve hastaneler açılmasını teşvik etti. Buna bağlı olarak başta İstanbul olmak üzere bir çok ilde sağlık kuruluşları hizmete açıldı.

Yurtdışındaki müslümanlarla diyaloğu sağlamak, ziyaretleri kolaylaştırmak amacıyla İskenderpaşa Turizm (İSPA) adı altında bir seyahat acentası kurulmasına öncülük etti. Bu şirket yardımıyla hac ve umre programları, çeşitli yurt içi ve yurt dışı geziler; aile ve eğitim kampları düzenlendi.

İlmî seviyesi yüksek hocalar yetiştirmek amacıyla İstanbul'da, Ankara'da, Konya'da ve Bursa'da hadis ve fıkıh enstitüleri açtırdı. Buralarda ilâhiyat fakültelerinde okuyan veya mezun olan kimselere, özel hocalardan Arapça, hadis, tefsir ve fıkıh dersleri verdirilmesini temin etti.

8

Sohbet ve vaazlarına yurt içinde ve yurt dışında büyük ilgi gösterilmesi ve çeşitli yerlere davet edilmesi, onun çok seyahat etmesine neden oldu. Avrupa'da, Kuzey Amerika'da, Afrika'da, Orta Asya'da ve Avustralya'da pek çok ziyaretler, vaazlar, sohbetler yaptı; eğitim programlarına katıldı.

Her yıl hac ve umre dolayısıyla değişik ülkelerden gelen müslümanlarla görüştü, diyalog kurdu. Hakkı ve hayrı, iyiyi ve güzeli tebliğ etme yönünde şumüllü ve verimli çalışmalar yapmaktan bir an bile geri kalmadı. Çevresini de daima bu tür çalışmalara teşvik etti.

Cuma günleri radyoda yapmakta olduğu hadis sohbetlerine ilâve olarak 1998 Eylülünden beri salı günleri tefsir sohbetleri yapmaya başladı. Son yıllarda daha çok Avustralya'da bulunmakta, sohbetlerini Akra'dan telefonla, canlı olarak sürdürmektedir.

Doğu dillerinden Arapça ve Farsça'yı, batı dillerinden Almanca ve İngilizce'yi bilmekte; yurt içinde ve yurt dışında çok yönlü sosyal faaliyetlerini, tebliğ ve irşad çalışmalarını el'an devam ettirmektedir.

9

Yayınlanmış Eserleri:

01. Matbaacı İbrâhîm-i Müteferrika ve Risâle-i İslâmiye (1982)

02. Hacı Bektâş-ı Velî, Makàlât

03. Gayemiz

04. İslâm Çağrısı

05. Yeni Ufuklar (1992)

06. Çocuklarla Başbaşa

07. Başarının Prensipleri

08. Türk Dili ve Kültürü

09. İslâm'da Nefis Terbiyesi ve Tasavvufa Giriş

10. Avustralya Sohbetleri 1, 2, 3, 4

11. Yeni Dönemde Yeni Görevler (1993)

10

12. Haccın Fazîletleri ve İncelikleri (1994)

13. Zaferin Yolu ve Şartları (1994)

14. İslâm, Sevgi ve Tasavvuf (1994)

15. Sosyal Çalışmalarda Organizasyon ve Başarı (1994)

16. Güncel Meseleler 1, 2 (1995)

17. Hazret-i Ali Efendimiz'den Vecîzeler (1995)

18. Hacı Bektâş-ı Velî (1995)

19. Yunus Emre ve Tasavvuf (1995)

20. Başarı Yolunda Sevginin Gücü (1995)

21. İslâmî Çalışma ve Hizmetlerde Metod (1995)

22. Sosyal Hizmetlerde Hanımlar (1995)

23. Ramazan ve Takvâ Eğitimi (1996)

11

24. Tebliğ ve İrşad Çalışmaları (1996)

25. İslâm, Tasavvuf ve Hayat (1996)

26. Haydi Hizmete!.. (1997)

27. İslâm'da Eğitimin İncelikleri (1997)

28. Tasavvuf Yolu Nedir? (1997)

29. İmanın ve İslâm'ın Korunması 1, 2 (1997)

30. Allah'ın Gazabı ve Rızası (1997)

31. Mi'rac Gecesi (1998)

32. Doğru İnanç ve Güzel Kulluk (1998)

33. Ramazan ve Güzel Ameller (1998)

12

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

ASIL VAZİFEMİZ İSLÂM'A HİZMET

Ezü billâhi mineş-şeytànir-racîm.

Bismillâhir-rahmânir-rahîm.

Elhamdü lilâhi rabbil-àlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh... Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidil-evvelîne vel-âhirîn, ve imâmül-müttakîn, ve seyyidil-mürselîn, tâci ruûsinâ ve tabîb-i kulûbinâ muhammedinil-mustafâ... Ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahhu biihsânin ilâ yevmid-dîn... Emmâ ba'd:

Aziz ve sevgili kardeşlerim! Aile eğitim toplantımıza hoş geldiniz!..

Allah'a hamd ü senâlar olsun, güzel, sevimli bir yerdeyiz. Gezmek için, cumartesiyi, pazarı geçirmek için geldiği zaman insanın dinlendiği, mutlu olduğu, rahat ettiği bir yerdeyiz.

Demin Rahmi kardeşimiz gelenlerin listesini getirmişti; kırk kişi olmuşuz, kırklara karışmışız yâni, elhamdü lillâh... Evliyâullah'tan kırkların himmetleri hepinizin ayrı ayrı üzerine olsun... Allah bizi o sevgili kullarının yolundan ayırmasın...

a. Yurtdışında Organize Çalışmalar

Almanya'da yüzbinlerce olduğunu tahmin ettiğimiz ihvanımız var. Yâni onbinler az gelir diye düşünüyorum, onbinlerce demiyorum; yüzbinlerin üstünde ihvânımız var... Çünkü burada senelerden beri, 1975 yılından beri 22 yıldır geliriz, ramazanlar geçer, camilerde toplantılar olur. Toplantıların sonunda topluca ders alıp, intisab edenler olur. Gezmediğimiz cami kalmayacak kadar çalışmalar yaparız. Günde üç beş yer gezer, üç beş konuşma yaparız. Tabii bunların sonucunda, herhalde çok büyük sayıda ihvanımız var...

13

Biz bu ihvanımızla ilgili bir çalışma yapma imkânı bulamadık şimdiye kadar... Bunların derlenip toparlanması ve birbirleriyle tanıştırılması ve beraberce çalışmasını sağlayacak bir organizasyona bu sene girişmiş bulunuyoruz. Temenni ediyoruz ki, bizden ders almış, bizim tekkemize intisab etmiş, ahiret kardeşimiz olan herkesle ilgimiz, irtibatımız açıklığa çıksın; Allah'ın rızasını kazanmak için, hep birlikte büyük çapta, dünya çapında dînî hizmetler geliştirebilelim, dînî hizmetler yapabilelim!

Onun için, bu Creglingen toplantısı bir başlangıç gibidir. Bundan önce de bazı toplantılar yapmıştık; inşaallah bu, çok hayırlı gelişmelerin meydana geldiği bir toplantı olur. Toplantının, çalışmaların, günlerin, saatlerin hayırlı olmasını, verimli olmasını, verimli geçmesini diliyorum.

Türkiye'de elhamdü lillâh İslâmî hizmetlerimizi çok geliştirdik. Sebep olanlardan, emeği geçenlerden, katkısı olanlardan Allah razı olsun... Allah kendilerine büyük mükâfâtlar insan eylesin...

Türkiye'de elhamdü lillâh dergilerimiz var, masada gördüğünüz gibi kitaplarımız var... Mekteplerimiz var, kolejlerimiz var... Hastanelerimiz var, şirketlerimiz var... Radyolarımız var, televizyonlarımız var... Çalışmalarımız devam ediyor. Fakat Almanya'da bu çalışmaların Türkiye'deki çalışmalara denk ölçüde oluşmasını ve gelişmesini bekliyoruz. Şu bakımdan bunu temenni ediyoruz ve ben bu yaz mayıs ayından itibaren beş aydır buralarda çalışıyorum; sebebi şu:

14

b. Türkiye'de Baskı ve Engellemeler

Türkiye'de İslâmî çalışmalara çok büyük bir baskı ve darbe geldi. Bu memleketin (yâni Türkiye'nin) sahibi olan vatandaşlar, şehidlerin torunları olan vatandaşlar, hakîkî sahipleri, adetâ düşman ilân edildiler. Onların inançları, müslümanlıkları hedef gösterildi. Kur'an kurslarına, imam-hatip okullarına, hattâ şirket faaliyetlerine düşman faaliyeti gibi bakılıyor.

Biz bunlara itiraz ettik, yazılarımızla, yayınlarımızla, dilimizin döndüğü kadar, bunların anayasanın hükümlerine de, kanunlara da, evrensel insan haklarına aykırı olduğunu beyan ettik, beyan ediyoruz. Haklarımızı savunmak için, haklarımızı korumak için ayağa kalkmamızın, silkinmemizin, çalışmamızın gerektiğini yazıyoruz.

Çünkü karşı taraf açıkça, çok açık seçik bir şekilde kanunları ve insan haklarını ihlâl ediyor. Bunu sadece biz değil, birçok vicdanlı insan da itiraf ediyor. Böyle olmasına rağmen; yâni bu kadar büyük bir haksızlığı, bu kadar âşikâr bir şekilde, pervasızca, beni hayretlere düşürecek şekilde, açıkça, yüzsüzce, utanmadan, arlanmadan, sıkılmadan ve korkmadan yapmalarına hayret ediyorum... Cesaretlerine de hayret ediyorum; altmış milyonu karşına al, altmış milyonun dinine karşı çık, dînî çalışmalarına, emellerine, arzularına, ümitlerine set çekmeğe çalış; hayret ediyorum.

15

Meselâ, Almanya'da kimse katolikliğe karşı böyle bir şey yapamaz! Katolik okulları kapatılacak, katolik kiliselerinin açılmasını devletin müsaadesine, lütfuna, âtıfetine bırakacak; olmaz böyle şey!.. Neden olmaz?.. Millet süpürür, götürür böyle şey yapan insanları... Bir an ayakta durmaz. Hâlâ bizim Türkiye'de kanunsuz olarak, tâkibata uğramadan aynı lafları söylemeye devam eden insanlar var.

Batı Çalışma Grubuymuş... Asker askerliğini bilsin; asker ictimâî meseleleri, dînî meseleleri bilmez ki!.. Bir Güven Erkaya'nın, bir Deniz Kuvvetleri komutanının imam-hatiple ilgili sözleri ciddiyet ifade etmez ki... Bu kadar acâip, bu kadar saçma, bu kadar garip şey olmaz. Devletin müesseseleri arasında işbirliği vardır. Kömür işlerine tabipler karışmaz, sağlık bakanlığı hastanelerle, sağlık işleriyle uğraşır... Sanayi Bakanlığı fabrikalarla uğraşır, Ticaret Bakanlığı ticârî işlerle uğraşır, Milli Eğitim Bakanlığı eğitim işleriyle uğraşır... Diyanet İşleri Başkanlığı diyânet işleriyle uğraşır, asker savunma ile uğraşır...

16

Anayasada din ve vicdan hürriyeti varken, kanunlar açık ve seçik iken, kazanılmış bir takım gelişmeler ve haklar varken; bu kadar pervasızca bunların kapatılmaya kalkılması ve bunların icraatına geçilmesi; halkın isteğine ters düşmesine rağmen sekiz yıllık kesintisiz eğitim diyerek imam-hatip okullarının engellenmesi; bunların hepsi bir garip durumdur.

Tabii, bunları yapan insanlar nerden güç alıyor, nerden kuvvet alıyor; karanlık, belli değil!.. Ama ordunun içinde olduğu için, müslüman Türk halkının da orduya saygısı sonsuz olduğu için; yâni ordu ile çatışma gibi bir şeyi müslümanlar düşünmediği için, bir garip durum vardır. Ama meselâ başkaları düşünüyor, silahı eline alıp kışlaya roket atabiliyor.

Bu işi yapanlar da tam belli değildir, yarım yamalaktır. İş biraz münakaşa götürür bir durumdadır, herkes kuşdili kullanmaktadır. Söylediği sözleri, sûret-i haktan görünecek bir edaya bürüyerek söylemektedir. Baskı olduğu muhakkaktır, fakat her şey kanunlara, usüllere uygun olarak gidiyor gibi de laflar söylenmektedir. Acaib bir durum... Ama çalışmanın zorlaştığı ortadadır.

17

Müslümanca çalışmanın zorlaştığı bir Türkiye... Müslümanların isteklerinin önüne geçilmeğe çalışılan bir Türkiye ve müslümanları düşman gören bir Türkiye... En büyük hedef, İslâm...

c. Hedef İslâm

Eskiden Nato'nun düşmanı doğu blokuydu. Şimdi bu doğu bloku kalktıktan sonra, çok açıkça söyleniyor. Şimdi artık doğu-batı ayırımı yok, kuzey-güney ayırımı var... Türkiye'nin yukarısından bir çizgi çekerseniz, kuzeydekiler var; bir de bu çizginin altındaki, güneydekiler var deniliyor. Ama güneye baktığımız zaman, hep İslâm ülkelerini görüyoruz. Türkiye, İran, Suudî Arabistan, Afrika ülkeleri, Asya'nın güneyindeki ülkeler... Güneyi hep müslüman...

"İslâm hedeftir. Şimdi Moskova değil Mekke hedeftir." diye en salâhiyetli, yetkili, yüksek yöneticilerden bu sözler söylenmektedir.

Amerikanın stratejik araştırmalarıyla ilgilenen, gizli güçlerinin başında olan kimseler bunları söylemektedir. Meselâ Bil Klerinsın isimli bir kişinin beyanları benim evrakım arasındadır. Eskiden bir kademeli maskeli konuşma olarak deniliyordu ki:

18

"--Amerikalı için, Avrupalı için veya hristiyan için, yahudi için köktendincilik kötüdür."

Bu Klerinsın açıkça ifade etti:

"--Bu müslümanlığın kökten dinciliği, kökten olmayan dinciliği filân yoktur; müslümanların hepsi düşmandır, hepsi kötüdür!" dedi.

Tabii buna göre hareket eden, görünen ve görünmeyen kuruluşlar, teşkilatlar var... Meselâ Nato'nun hedefi, İslâm ülkelerinden Nato ülkelerine gelecek bir saldırıya karşı koymağa uygun bir tarzda değiştirildi ve İslâm ülkeleri hedef olarak gösterildi.

Nato'nun yeni savunma konseptine, fikrine, anlayışına göre, İran kendisine saldırabilir, Suriye kendisine saldırabilir, Libya kendisine saldırabilir, Bağdat kendisine saldırabilir gibi düşünüyor. Aralarında savaş olmuş. Bunlar da hakîkaten ellerinde imkân olsa, güç kuvvet olsa, saldırır.

Şimdi Türkiye'de de Nato'ya bağlı güçler, "Türkiyenin savunma konsepti değişti." diyorlar. Millî, askerî savunma konseptinin değiştiğini söylüyorlar. Nedir diye bakıyorsun: Hedef İslâm... Haa, tercüme bu adamların işi... Batının anlayışını, onlar da tabii Nato'nun üyesi olduğundan irdelemeden alıyorlar. "Tamam, Türkiye'deki askerî savunma konsepti değişti: İslâm en büyük düşman!" diyorlar. Bunu gazeteler yazdı: PKK en büyük düşman değilmiş, falanca ülke en büyük düşman değilmiş, onlar mühim değilmiş, en büyük düşman İslâm'mış... Bu söylenmeğe başlandı.

19

Bu, biz devrimciyiz, biz lâikiz diyen, öyle kendisini savunan, öyle kendisini mağdur göstermeye çalışan insanlar tarafından açıkça ifade ediliyor. Gazetelerde bunları okuyoruz. Bu tarzda yaygın bir şekilde sözler söyleniyor, sayılamayacak kadar çok misal verebilirim. Bazı çevreler bu fikirleri savunuyor.

Burda yanlışlık şudur: Bir devlet milletinin düşmanı olamaz! Burda en büyük yanlışlık bu... Devletin Nato ittifakına bağlılığı ile, milletini korumak konusundaki görevinin nasıl olduğunu düzenlemesi, düşünmesi lâzım!.. Belki Nato ilgililerine söylemesi lâzım: "Siz İslâm'ı düşman aldınız ama, benim milletim müslümandır. Ben kendi milletimle ters düşemem ki!.." demesi lâzım!.. "Sen İslâm'ı düşman almamalısın, bu yanlıştır." demesi lâzım!..

Tabii o da bir güç istiyor, o da bir şahsiyet istiyor, o da bir cesaret istiyor, o da bir iman istiyor... Bunların olup olmadığını bilmiyoruz ama, bildiğimiz bir şey var: Askeriyenin içinde bir çalışma grubu varmış, Batı Çalışma Grubu diye... Harıl harıl halkın zıddına bir şeyler söylüyor. Halk da kendi savunmasını yapmağa çalışıyor ama, ne derecede yapıyor, bilmiyoruz. Türkiye'nin durumu bu...

20
21 ilâ 40. sayfalar