EN İLMİ, EN ULVİ GAYE
İLİM VE SANAT KASIM 87
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
Dünya üzerinde dinler vardır, dinsizlik vardır. Dinsizlik de bir çeşit negatif inanç sayılır. Dine ilgisiz görünen diğer inanların da, inanç kategorisine girebilecek, felsefeleri, kanaatları, yorumları, zanları, korkuları, duyguları, davranışları mevcuttur. Demek ki inanma fenomeni, duyan düşünen bir canlı olarak insanoğlunda şu veya bu şekilde mutlaka görülür. Çünkü inanmak aklî kalbî ve ruhî bir ihtiyaçtır.
İnsanlar çağımızda da bu ihtiyacı çeşitli geleneksel dinler, mezhepler veya modern felsefi görüşlerle tatmine idare ve idameye çalışıyor. İlim adamı gözüyle bunları incelediğimizde, çoğunun ilim ve mantığa aykırı, yanlış ve ibtidai olduğunu hayretle müşahâde ediyorsunuz: Peygamberler tanrılaştırılıp, kahramanlar putlaştırılıyor, insana, öküze, ateşe, aya, güneşe, yıldıza, dağa, taşa, şeytana hatta tenasül aletine gerçekten tapılıyor, mantık dışı prensiplere bağlanılıyor.
Sorumlular, bu çeşitliliğin karşısında yılmış, inançlardan hangisinin gerçek ve doğru olduğu hakkında beynelmilel ve evrensel bir çalışma yapamama tembelliğini tercih etmiş; daha doğrusu halihazır menfaatlerin ve kurtulmuş düzenlerin zedelenmemesi için müşterek ve rahat bir tutum uygun görülmüş, batıllar arasında bir uzlaşma ve anlaşma sağlanmış. Kimse problemin üstüne gitmiyor. Devletlerin, yönetimlerin, bilim kuruluşlarının bu konuda kollektif bir gayreti yok. Tersine batıl inanç sistemlerinin kendi varlıklarını idame ettirmek için tesis ettikleri girift müesseseler sesiz çalışmalar ve faal zengin imkanlar var.
1
Biz Türkler inanç konusuna yakından vakıf tecrübeli kimseleriz. Orta Asya, Çin, Hint dinlerini yakında izlemiş, Yahudiliği, Hristiyanlığı iyi tanımış, İsl(m'ı en orjinal kaynaklarından tam öğrenmiş yüzyıllarca müslümanca yaşamış, bize sağladığı sonuçları tarih içinde görmüşüz. İlme, mantığa, tarihe, tecrübeye, görgüye dayanarak biliyoruz ki İsl(m, doğru, tutarlı, dengeli, faydalı, doyurucu, sevimli ve güzeldir; uyguladığımız zaman ruhen rahat ve huzurlu, bedenen temiz ve sıhhatli, kalben emin ve mutmain, fikren doğru ve haklı, ahlaken iyi ve faziletli, işte olumlu ve verimli, ticarette dürüst ve karlı, öğrencilikte saygılı ve başarılı, askerlikte adaletli ve cesaretli, toplulukta itaatlı ve düzenli ailede geçimli ve mutlu, devlette güçlü ve kuvvetli oluyoruz.
Başka dinlere ve milletlere mensup kimseler de, aydınlar, bilginler, araştırıcılar, yazanlar, filozoflar, hatta papazlar, misyonerler, hahamlar dahi inceledikleri zaman İsl(m'ı beğeniyor, müslüman oluyorlar. Demek ki biz haklıyız, hak yoldayız. O halde en önde gelen ilim meselemiz; en mühim, en verimli, en faydalı, en doğru ve en başta yapılması gereken faaliyetimiz, müntesibi bulunduğumuz bu gerçek ve yüce dininin, bu saf ve temiz imanın avantajlarını haklılığını, güzelliğini tüm insanlara anlatmak, çağların dini İsl(m'ı çağmıza öğretmek, yeryüzüne yaymak, herşeye hakim kılmaktır. Bu ulvi gaye var gücümüzle çalışmalıyız.
Tıpkı temiz ecdadımızın yaptığı gibi.
2