• /
  • Kütüphane
  • /
  • Hz. Ali Efendimiz'den Vecizeler
  • /
  • 161 ilâ 180. sayfalar
141 ilâ 160. sayfalar

Çünkü insan öğündü mü, iyi olmaz. Öğünmek iyi değil... Tekebbür etti mi, mütekebbir oldu mu, hiç iyi olmaz. O da hiç iyi bir şey değil... Senin gerçekten bir takım faziletlerin olabilir; başkası öğsün. Sen kendin öğünme, sen mütevâzi ol; başkası seni yüceltsin.

Peygamber SAS Efendimiz buyurdu ki:

(Men tevâdaa refaahullah, ve men tekebbere vadaahullah.) "Mütevâzi olanı Allah yüceltir. Mütekebbir olanı, kibirleneni de Allah bir yerde ayağını kaydırtır, alçaltır."

Onun için, "Mütevâzi olmak lâzım, öğünmemek lâzım!" demek istiyor Hazret-i Ali Efendimiz... Eğer böyle yaparsan, kendi faziletlerini sıfıra indirmiş olursun, iyiliklerini silmiş olursun. Öğünmekle, böbürlenmekle, kibirlenmekle iyiliklerini, faziletlerini sıfıra indirme!.. Kendini öğme ve kibre düşme!..

6. (El'umru aksaru min en tealleme külle mâ yahzunü bike ilmuhû feteallemül ehemme fel mühim.)

Diyor ki Hazret-i Ali Efendimiz (RA ve kerremallahu vecheh) bu vecîzesinde:

(El'umru) "İnsanın ömrü, (aksaru) kısadır. (min en tealleme küllemâ yahzunü bike ilmuhû) Öğrenmenin iyi olacağı her şeyi öğrenmeyi sağlayacak kadar uzun değildir, kısadır. Öğrenmesi iyi olan her şeyi, insan ömründe öğrenemez. Ömür biter, öğrenilecek şeyler bitmez. Senin ömrün, öğrenmesi iyi olacak şeylerin hepsini öğrenmeye yetmez.

161

O halde, (feteallemil ehem) daha önemli olanı öğrenmeğe gayret et!.. (fel mühim) Daha az önemli olanı sonraya bırak, en önemlileri öğrenmeğe gayret et!.. Ömür, bütün öğrenilmesi gereken şeyleri elde etmek için çok uzun değildir, yetmez. Gençlik geçiverir, hafızası zayıflayıverir insanın... İhtiyarlık geliverir, tâkatı kalmayıverir.

Şimdi benim bir ev dolusu kitabım var... Gülüyorum kendime... Kim okuyacak onları?.. Toplamışım o kadar kitapları; kim okuyacak?.. Okuyamam ki, ömür kısa... İşte bak geldik, şu yaşa geliverdik. O kitapların her sayfasına beş dakika harcasam, hiç başka işle meşgul olmasam, sabahtan akşama hızlı bir okuma ile okuyacak olsam; o kitaplar bitmez!..

O halde, neyi öğrenecek insan?.. Tabii, kendi ihtisası dairesinde olan şeyi öğrenecek!.. Kendi ihtisâsı dairesindeki şeyin de, en önemlisini öğrenecek.

O halde bundan, lafı tersine döndürerek çıkartılan mânâ ne: Boş şeylerle vakit geçirmemek lâzım!.. Gazeteymiş, ıvırmış zıvırmış, magazinmiş, Pekos Bill'miş Tommiks'miş, romanmış, falancanın mizah mecmuasıymış, bilmem ne... Yazık değil mi sana yâhu?.. Bir ömür gidiyor. İşte bak, öğrenmen gereken mühim şeyleri hiç öğrenmeden, elli altmış yıl geçip gidiyor. Ondan sonra, yetmiş yaşında bir câhil olmak ne kadar acı bir şey!.. Dinî bakımdan bazı şeyleri bilmemek ne kadar acı bir şey!..

162

O bakımdan, çok mühim bir söz... Hazret-i Ali RA Efendimiz'in ne kadar faziletli bir insan olduğunu gösteriyor bu vecize... Söylediği, yakaladığı mânâlar çok derin... Yâni büyük bir hakîm, büyük bir düşünce adamı, büyük bir mütefekkir olduğu sözlerinden çıkıyor.

Evet, Peygamber Efendimiz'in damadıdır. Sahâbe-i Kirâm'dandır, halifelerden biridir. Ama, sözleri de bileğinin gücüyle, fikrinin gücüyle, kendisinin ne kadar mübârek, ne kadar mütefekkir, hakîm bir insan olduğunu gösteriyor.

Çok güzel bir söz... Buna hayatımızda çok dikkat edelim muhterem kardeşlerim!..

Ben şimdi, bir grubun başında olduğum için, --dergilerimiz var, radyolarımız var, çeşit çeşit faaliyetlerimiz, konferanslarımız var-- bana sabahleyin getiriyorlar gazeteleri... On tane, yirmi tane gazete getiriyorlar. Bir görüyorum, şöyle bir çeviriyorum. Hepsini incelemeye kalksa, insanın gazeteleri incelemekle ömrü geçer. Sabahtan akşama başka yapacak bir şey kalmaz. Bir sürü gazete var... En iyisi bu basın bülteni... Tek sayfa işte... On tane, yirmi tane gazeteyi birisi okuyor, özetliyor. Her şey var; insan okuduğu zaman her şeyden de haberdar oluyor.

163

Hattâ atılım yaptık, "Herkes para koysun ortaya, haftalık bir dergi çıkartalım!" dedik. Eğer para bulsaydık, haftalık bir dergi çıkartacaktık. Her konuda özetleri koyacaktık oraya... Sonra diyecektik ki arkadaşlarımıza: "Öbür gazeteleri almayın yâhu, yazık ömrünüze!.. Alın burda işte, kendi konunuzla ilgili özetleri görün!"

Lüzum yok başka şeye... Faziletli olan, önemli olan şeyle, daha önemli olan şeyle meşgul ol!.. Ömrünü zâyi etme!.. Kur'an var öğrenilecek, dinimiz var öğrenilecek...

Allah-u Teâlâ Hazretleri'ni bilmek ve tanımak konusuna başladık; konferanslarda üç sabahtır konuşuyoruz. Görüyorsunuz; bilinmesi gereken, öğrenilmesi gereken daha çok şeyler var...

En önemli şey, Allah bilgisi... Allah hakkında bilgisi yok müslümanın... Allah'ın sıfatları hakkında bilgisi yok... Allah'ın neyi sevdiğini, neye gazab ettiğini bilmiyor. Halbuki gayet kolay... Allah-u Teâlâ şunları şunları sever; şunlara şunlara gazab eder diye sıralaması lâzım insanların... Bunlar çok önemli, bunları öğrenmek lâzım!..

164

Bir insana Allah niye hidâyet nasib ediyor, niye doğru yola çekiyor?.. Türkiyede bu konuda bir çalışma yapalım! Siz de burda bir çalışma yapın!..

Misal: Hazret-i Ömer RA kılıcını almış, Peygamber Efendimiz'i öldürmeğe çıkmış. Peygamber Efendimiz'i nerde bulursa bulacak, öldürecek... Yolda hızlı hızlı giderken birisi sormuş, demiş ki:

"--Yâ Ömer! Böyle sinirli, telaşlı, acele acele nereye gidiyorsun?"

"--İşte, o Muhammed'in hesabını soracağım, işini bitireceğim!"

"--Sen onun yanına bile yanaşamazsın! Onun yanında, onun için canını verecek öyle kimseler var ki, ashabı var ki; kılına dokunamazsın, yanına yanaşamazsın. Sen müslümanlara düşmansan, senin kız kardeşinle enişten müslüman oldu; sen asıl git, önce onları hallet!.."

"--Vayy!.. Benim kızkardeşimle eniştem müslüman mı oldular?.." demiş.

Onların evine dönmüş. Dışarıdan dinlemiş; içerden sesler geliyormuş, Kur'an okuyorlarmış. "Küt..." kapıya yüklenmiş, içeri girmiş. "Vay efendim, siz müslüman mı oldunuz?" diye, eniştesini ablasını döğmeğe başlamış. Hazret-i Ömer babayiğit, iri yarı... Sonunda ablası demiş ki:

165

"--Eh, nedir bu yaptığın?.. Müslüman olduk, doğru yol budur. Vuracaksan vur, döğeceksen döğ... Sen de anla dinle, sen de beğenirsin." demiş.

Getirmişler Kur'an-ı Kerim'i, okumuşlar. Hazret-i Ömer yumuşamış. O akşam Peygamber Efendimiz'in yanına gitmiş ve müslüman olmuş.

Hazret-i Ömer, kapıdan öldürmek için çıktı da, Hazret-i Peygamber'in yanına gidip niye müslüman oldu?.. Bu değişiklik neden?.. Bu değişikliğin sebebi, Peygamber Efendimiz'in duası... Peygamber Efendimiz, "Yâ Rabbi! Bu dini iki Ömer'den birisiyle takviye et..." diye dua etmişti. Allah da duasını kabul etti. Demek ki, peygamber duası, onun hidayete ermesine sebep oldu.

Falanca insan eşkiyaymış da; yol kesiyormuş, kervan soyuyormuş da; sonradan bir sebep olmuş, hak yola girmiş, evliyâ olmuş... Hangi sebepten?.. İşte, Allah'ın kelamına hürmetinden...

Bir kediyi hapsetti diye, bir kadın cehennemlik oluyor. Bir köpeğe su verdi diye öteki kadın cennetlik oluyor.

Bunları yazmak lâzım, bunları bellemek lâzım ve bunlara dikkat etmek lâzım!.. Neden insan Allah'ın sevdiği kulu durumuna geliyor, ikramına mazhar oluyor?.. Neden insan durduğu yerden pattadak ayağı kayıyor, cehennemlik oluyor?.. Önemli şeyler, önemli bilgiler bunlar... Çünkü insan onunla cenneti kazanıyor veya cehenneme düşüyor.

166

Böyle bir kitap olsa, çok iyi olur. "Şu şahıs şundan hidâyete erdi; şu şahıs şundan felâkete uğradı, ayağı kaydı." diye bir kitap yazılsa, böyle bir kitap çok istifadeli olur. İşe yarayacak şey bunlar...

Demek ki, faydalı şeyleri öğrenelim, en önemli şeyleri öğrenelim!.. Detay, teferruat ve lüzumsuz şeyleri sona bırakalım!..

Diğer bir vecîzesini de okuyup, bu akşam burada keseceğiz:

7. (Leyse fil havâsiz zâhireti şey'ün eşrefe minel ayni felâ tü'tûhâ sü'lehâ fetüskıleküm an zikrillah.)

Bu vecîzesinde Hazret-i Ali Efendimiz buyuruyor ki:

"İnsanın zahirî beş duyusunun en şereflisi, en kıymetlisi gözüdür." Hani tad alma, koku alma, dokunma, duyma ve görme duyuları var; bunlara havâs-i hamse-i zâhire derler. Yâni, dış beş duyu... Demek ki iç duyuları da var, başka duyuları da var insanın... Mânevî duyuları var, mânevî kabiliyetleri var... O mânevî duyuları ayrı...

"Dış duyular içinde en kuvvetlisi, en şereflisi, en değerlisi insanın gözüdür, görme duyusudur." diyor. Tamam, kabul; hakîkaten görmek çok önemli!.. İnsanın etrafını görmesi, hareketleri kolay yapmasını sağlıyor... Kendi işini kendisinin görmesini sağlıyor... Okumasını öğrenmesini sağlıyor, el işi yapmasını sağlıyor. Ötekilerinden daha iyi... Burnu koku almayabilir bir insanın... Ağzı şöyle olabilir, kulağı arızalı olabilir ama, göz çok önemli!..

167

Bakın ne diyor arkasından: (felâ tü'tûhâ sü'lehâ) "Onun her isteği yere bakmasına müsaade etmeyin!.. O gözün her yere, her istediği zaman bakmasına müsaade etmeyin!.. (fetüskıleküm an zikrillâh.) Sonra sizi Allah'ı zikretmekten alıkoyar." Her tarafa baktırtmayın onu; çünkü, sizi Allah'ın zikrinden alıkoyar.

İnsanın gözü bir yere baktı mı, takılır. Şimdi biz konuşma yaparken bile şurdan bir şey geçse, bir şey olsa; ona bakarız, aklımız takılır, konuşmayı şaşırırız. Gördüğü şey insanın zihnini meşgul eder. O halde çâre: Gözü güzel kullanmak lâzım!..

Görme önemli bir duyudur, şerefli bir duyudur. İnsanı meşgul eden bir duyudur. İnsan gözüyle çok günaha girer. Peygamber SAS Hazretleri buyuruyor ki:

"Bir nâmahrem kadına ilk kez baksan, görsen yolda; tamam, mâzursun. Mâzerettir; takıldı gözün, gördün. İkinci defa dönüp baktın mı, ikinci bakış şeytandandır." diyor.

Göz ve bakış, şeytanın zehirli oklarındandır. Bakan insan, baktığı zaman mahvolur.

Bakın Hazret-i Osman Efendimiz, yanına gelen bir sahabiye: "Ey filânca, senin gözünde zinâ izi görüyorum!" diyor. Çünkü, yolda gelirken nâmahreme bakmış. O da şaşırmış; "Peygamberlik kesilmedi mi yâ Osman, yâ emîrel mü'minîn?" demiş.

168

Kesildi peygamberlik... Peygamber Efendimiz Hâtemün Nebiyyîn ama; Allah sevgili kullarına işte böyle kabiliyet veriyor. O kimsenin gözünün harama baktığını anlayabiliyor.

Onun için bizim büyüklerimizin prensiplerinden birisi de nedir, derviş nasıl olacak:

(Nazar ber kadem) "Gözü pabucunun ucunda olacak, başı yerde olacak!" Bu neyi sembolize ediyor?.. Sağa sola gelişigüzel bakmamayı, günaha girmemeyi sembolize ediyor.

Bir başka ikinci bir mânâsı da var ki: "Derviş kendi seyr-i sülûkuna dikkat etsin, sağa sola aklını dağıtmasın!.. Gidişine, bastığı yere, varışının muntazam olup olmadığına baksın!" demek de olabilir. Fakat, gözünü haramdan sakınmak fevkalâde önemlidir.

Ayet-i Kerîme var Kur'an-ı Kerim'de:

(Kul lil mü'minîne yeğuddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehüm) Hem kadına emir var, hem erkeğe... (Ve kul lil mü'minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne fürûcehünne) "Ey Rasûlüm, söyle mü'min erkeklere: Gözlerini korusunlar, harama bakmasınlar!.. Namuslarını da muhafaza etsinler!.. Müslüman kadınlara söyle, ey Rasûlüm: Gözlerine hakim olsunlar, harama bakmasınlar!.. Namuslarını korusunlar!.."

169

Erkek için de, kadın için de gözünü haramdan sakınma emri Kur'an-ı Kerim'de var... Tabii, Peygamber Efendimiz'in hadis-i şeriflerinde, bu detaylı olarak anlatılmış. Hazret-i Ali Efendimiz de, bu vecîzesinde bu konuda bizim dikkatimizi çekiyor, nasihat ediyor. Diyor ki: "İnsanın en şerefli âzâsı, en şerefli duyusu gözüdür. O halde, her bakmak istediği yere onu baktırma!.. Çünkü lüzumsuz şeylere bakarsa, seni Allah'ın zikrinden alıkoyar."

Tabii, lüzumlu şeye bakabilir, Kur'an-ı Kerim'e bakabilir. İnceleme için bakabilir, ibret için bakabilir. Hikmetlerini müşahade etmek için bakabilir. Ama, lüzumsuz şeye bakmamağa dikkat etmesi lâzım!..

Bu akşamki vecîzeleri Hazret-i Ali Efendimiz'in bunlar oldu. Perşembe akşamı olduğu için, bunu burda bırakıp beraberce tevbe edelim!.. Çünkü, yatsıdan sonra zikir yapacağız.

Rabbimiz affeylesin diye, diyelim cümle günahlarımıza:

--Estağfirullaah... (5 defa)

--El azîm, el kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hû el hayyel kayyûme ve etûbü ileyh...

--Allahümme ente rabbî... Lâ ilâhe illâ ente halaktenî... Ve ene abdük... ve ene alâ ahdik... ve va'dik... mesteta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü... Ebûü leke bini'metike aleyye ve ebûü bizenbî... fağfirlî feinnehû lâ yağfirüz zünûbe illâ ente...

......................

30. 12. 1993 - Melbourne

170