19. ZİKİR DERSİ
Evvelâ berâberce tevbe edelim:
Estağfiru’llàh... Estağfiru’llàh... Estağfiru’llàh...
Estağfiru’llàh, el-azîm, el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hû... El- hayye’l-kayyûme ve etûbü ileyh...
Allàhümme ente rabbî, lâ ilâhe illâ ente halaktenî... Ve ene abdük, ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü, eûzü bike min şerri mâ sana’tü, ebûu leke bi-ni’metike aleyye ve ebûu bi-zenbî, fağfirlî, feinnehû lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente...
Yâ Rabbenâ! Yapmış olduğumuz, bugünkü yaşımıza kadar işlemiş olduğumuz hatalarımızı, günahlarımızı, suçlarımızı, kusurlarımızı lütfunla, kereminle bağışla... Bundan sonraki ömrümüzde bizi günahlara, hatâlara bulaşmadan sevdiğin kul olarak yaşamayı nasib eyle...
Tarikata girişte ilk yapılan iş tevbedir. Allah’a dönüş yapmağa tevbe derler. O halde anlaşılıyor ki, tevbe sadece “Tevbe yâ Rabbî!” demek değildir. Tevbe aslında insanın hayatının akışını, yönünü, yaşam tarzını değiştirmesi demektir. O bakımdan Allah’a tevbeyi güzel yapmak lâzım!..
İnsanın sadece hatası yoktur boynunda... Hatâsından, kusurundan, suçundan başka bir de kul hakları olabilir. Tevbe etmek kul haklarını silmez, kulun hakkını götürüp sahibine vermek ve helâlleşmek lâzım!..
Günahlarından, kul haklarından başka kılmadığı namazlar, tutmadığı oruçlardan dolayı da vebali olabilir. İnsanın bu dünyada iken kılmadığı namazları, tutmadığı oruçları ödemesi lâzım!..
Allah Habîb-i Edîbi hürmetine geçmiş günahlarımızı affetsin... Bundan sonraki ömrümüzde, Allah’ın sevgili kulu olarak yaşamağa bizi muvaffak eylesin, sevdiği işleri yapmayı nasib eylesin...
Bundan sonra devamlı abdestli gezin! Abdestli olan bir insana şeytan tesir edemez; insanın hayırları işlemesi kolay olur, şerleri işlemesi zor olur.
Her gün zikir vazifelerinizi yapın! Allah’ın rızasını kazanmak için en kestirme yol, en çok sevap kazanma şekli zikirdir.
Gününüzün münâsib bir zamanında, tercihan temiz, tenha bir yerde, kıbleye doğru diz çöküp oturun, gözlerinizi yumun; 25 defa “Estağfiru’llàh...” diye tevbe ederek başlayın! Sonra bir Fatiha, üç Kul hüva’llàhu ehad okuyun; Peygamber Efendimiz’e ve Peygamber Efendimiz’den bize kadar gelmiş geçmiş evliyâullah büyüklerimizin, mürşid-i kâmillerimizin, tarikat pirlerimizin ruhlarına bunları hediye edin! O mübarekler sizi sevsin, mânevî bakımdan yardımcı olsunlar.
a. Râbıta-i Mevt
Ölümü düşünmeyi Peygamber SAS emrediyor hadis-i şeriflerinde... Sevabı çoktur, faidesi çoktur, kalbi cilâlar, insanın feyzi artar ve gafletten uyanması mümkün olur, nefsi ıslah olur. Onun için ölümü güzelce düşünün!..
Şöyle kendinizi yatakta yatıyor gibi göz önüne getirin... Son anlarınızmış diye düşünün... Azrâil AS geliyor karşınıza, sizde bir heyecan başlıyor... Göğsünüze çöküyor, canınızı almağa başlıyor... Bir telâş, bir ter, bir korku ve bir acı... İmdâd-ı ilâhî erişip,
أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ .
(Eşhedü en lâ ilâhe illa’llah, ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlühû) diyorsunuz, öylece ruhunuzu teslim ediyorsunuz...
Dostlar akrabalar başınıza toplanıyor. Elbiselerinizi soyuyorlar... Teneşir tahtasına koyuyorlar, yıkıyorlar... Kefenliyorlar, tabuta koyuyorlar, camiye getiriyorlar... Namazınızı
kılıyorlar... Göz önüne getiriyorsunuz; işte cemaat tabutunuzu aldı götürüyor... İşte kabristana getirdiler, gömdüler... İmam talkın verdi... Cemaat dağıldı, gittiler...
Kabrin içinde Münker ve Nekir isimli iki melekle baş başa kalıyorsunuz. Melekler soruyor:
Kabrin içinde Münker ve Nekir isimli iki melekle baş başa kalıyorsunuz. Melekler soruyor:
“—Rabbin kim, dinin ne, peygamberin kim, kitabın ne, kıblen neresi?..”
“—Rabbim Allah, dinim İslâm, peygamberim Hz. Muhammed Mustafa, kitabım Kur’an-ı Azîmü’ş-şân, kıblem Kâbe-i Şerif...” diye onlara cevap verdiğinizi, kabrinizin genişlediğini düşünün!..
Ahiret aleminde evliyâullah büyüklerimizle, Cenâb-ı Mevlâ'nın zikr ü tesbihi ile vaktimiz geçerken, dünyanın da sonunun geldiğini, kıyametin de kopmağa başladığını düşünün!..
Kıyametin koptuğunu, insanların kabrinden kalkıp İsrâfil AS sûra üfürünce mahşer yerinde toplandığınızı düşünün... Binlerce yıl el pençe divan durulup bekleşildiğini düşünün... Herkesin birbirinden korkup kaçtığını, telâşa düştüğünü, mahkeme-i kübrânın kurulduğunu, insanların hesaba çağrıldığını, defterlerin açıldığını, sevapların günahların tartıldığını; iyilerin cennete gidip nasıl bahtiyar olduğunu, kötülerin cehenneme atılıp nasıl cayır cayır yanacağını ayet-i kerimelerin anlattığı gibi düşünün!..
Nefsinize deyin ki:
“—Ey nefsim, bu işin şakası yoktur. İnsan hayata bir defa geliyor, aklını başına topla!.. Bu dünyada yaşıyorken, elinde imkân varken cehennemden kendini kurtarmağa çalış!.. Cenneti kazanmak için ibadet ve tâate gayret göster!.. Cennet yoluna koştur! Hayatının bir anını bile boş geçirme!.. Nefeslerini zâyi etme, aklını başına topla!” diye nefsinize nasihat edin! İyi insan olmağa azmedin!
Râbıta-i mevt bu...
b. Râbıta-i Mürşid
İkinci vazife, zikrullahı beraberce yaptığımızı düşünün! Gözünüzü kapatın, bizi hocalarımızla, evliyâullah büyüklerimizle, karşınızda göz önüne getirin, gönlünüzü gönlümüze bağlayın!.. Bu bağlantı kuruldu mu, insanın gönlüne çok güzel duygular, fikirler gelir, feyizler gelir, nurlar gelir; yaptığı ibadetin tadını duyar, faydasını görür. Bunda başarı kazanınca, ilerleyince, Rasûlüllah Efendimiz’i görecek hale gelir.
Onun için bunu da güzelce yapın! Bu çalışmanın adı da râbıta-i mürşid’dir.
c. Râbıta-i Huzur
Üçüncüsü de, gözünüzü kapayın, Allahın huzurunda olduğunuzu düşünün!.. O her yerde hâzır ve nâzır... O bizi görüyor, biz onu göremiyoruz... O bizi duyuyor, biz onu duyamıyoruz ama; o bize şah damarımızdan daha yakın...
Deyin ki: “Yâ Rabbi, biliyorum ki sen yakınsın. Her yerde hâzır ve nâzırsın. Ben senin huzurundayım. Yâ Rabbi, ben senin iyi kulun olmak istiyorum. Bana yardım eyle, tevfikini refîk eyle de, seni zikreden, sana şükreden iyi kullarından olayım... Ben de senin sevdiğin ve râzı olduğun kulların arasına girebileyim...” diye dua edersiniz.
Allah, dua edilmesini sever. Dua ibâdettir. Ağzı çok dualı insan olun!.. Bu çok önemli... Ondan sonra zikre başlarsınız.
d. Zikirler
Ondan sonra, Allah’ın huzurunda olduğunuz mânâsını kaybetmeden, elinizde tesbihle zikre başlayın!..
Söyleyeceğim zikirler, Peygamber Efendimiz’in tavsiye ettiği zikirlerdir. Günde:
1. 100 defa “Estağfiru’llàh...” deyin!
2. 100 defa “Lâ ilâhe illa’llàh” deyin!
3. 1000 defa “Allah...” deyin!.. (Allah lafza-i celâli müsâit olanlar tarafından beş bine kadar çoğaltılabilir.) Her yüz defasında:
إِلٰـهِي أَنْتَ مَقْصُودِي، وَرِضَاكَ مَطْلُوبِي!
“İlâhî ente maksùdî, ve rıdàke matlûbî” deyin! Bu da hadis-i kudsîden alınma bir sözdür. “Yâ Rabbi, maksudum sensin, ben senin rızanı istiyorum!” demektir.
4. 100 defa Peygamber Efendimiz’e salevat getireceksiniz. (Allàhümme salli ve bârik’i okumak efdal. Kısaca, “Allàhümme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ muhammed.” denilebilir.)
Melekler bu salât ü selâmı alırlar, Rasûlüllah’a arz ederler:
“—Yâ Rasûlallah! Filân ülkenin filân şehrinden filânca sana selâm gönderdi.” derler.
Rasûlüllah SAS de selâmınızı alır, çok hayırlara erersiniz.
5. 100 defa Kul huva’llàhu ehad Sûresi... Bu çok önemli bir sûredir, çok sevaplı bir sûredir. Kur’an-ı Kerim’in üçte birini okumak kadar sevaplıdır.
Bu zikirleri böyle yaptıktan sonra dualar edeceksiniz. Kendinize dua edeceksiniz; dünyanıza ahiretinize... Annenizi, babanızı duadan unutmayacaksınız! Çünkü annesine babasına duayı terk eden kulu Allah sevmez. Ama insanın şeyhi Peygamber vekili olduğu için, anne babasından önde gelir. Hocanızı da duadan unutmazsınız.
Ondan sonra müslümanlara dua edersiniz. Konu komşunuza, yakınlarınıza, sevdiklerinize dua edersiniz. Allah ondan dolayı da mükâfatlandırır.
Tabii, zikir bu kadarcık değildir. Zikir başka zaman da yapılabilir. Onu da zikr-i kalbî ile yaparsınız.
Şimdi ben size zikir telkin edeyim, beni dinleyin:
—Lâ ilâhe illa’llah... Lâ ilâhe illa’llah... Lâ ilâhe illa’llah...
Buyurun, siz de hep beraber söyleyin, Allah şahid olsun:
—Lâ ilâhe illa’llah... Lâ ilâhe illa’llah... Lâ ilâhe illa’llah...
—Allah...
—Allah...
—Allah...
—Allah...
—Allah...
—Allah...
—Şimdi ağzınızı kapatın, gözünüzü de kapatın!.. Allah demeyi içinizden devam ettirin, sessiz olarak...
........................
Allah mübarek etsin... İşte böyle sessizce, dil dudak kıpırdamadan, kimse anlamadan yapılan zikre de zikr-i kalbî
derler. İçinden yapıldığı için, kalbinden yapıldığı için kalbî deniliyor. Bunun sevabı çok yüksektir. Bunu kimse bilmez, gösteriş tehlikesi olmaz, başkasının dikkatini çekmez. Melekler de duymazmış, bilmezmiş bunu... Allah’ın bildiği bir zikir...
Bir defa bu şekilde Allah derse insan, bunun sevabı dört
milyon dokuz yüz bin misli fazladır. Hadis-i şeriflerde böyle bildiriliyor. Çok sevabı vardır. Bir defa diyorsun, beş milyon misli sevap alıyorsunuz aşağı yukarı...
Onun için, bu zikre de devam edin! Yolda, işte, vasıtada, otururken, yürürken, hattâ yatakta uyumadan yatarken kalbiniz “Allah... Allah... Allah...” diye zikretsin!..
e. Nâfile Namazlar
Namazları camide kılın, cemaatle kılın, yirmi yedi kat sevabı kaçırmayın!.. Cumayı terk etmeyin! Cumayı terk edenin kalbi mühürlenir, mahvolur.
Farz namazlardan ayrı nafile namazlar vardır. Onları da kıldığımız zaman, Allah’ın sevgisini kazanırız. “Bak, kulum mecbur olmadığı şu ibadetleri de severek yapıyor!” diye Allah sever.
1. Sabah namazından sonra uyumayıp, Kur’an okuyup, Evrad’ımızı, dualarımızı okuyup, güneşin doğmasından yarım saat geçinceye kadar meşgul olup işrak namazı kılmak... Böyle yaparsanız, o sabah bir hac ve umre sevabını kazanmış olursunuz. Bunu kaçırmamağa çalışın!
2. Sabahla öğlen arasında duha namazı vardır. Öğlene kırk beş dakika kalıncaya kadar kılınabilir. Dört rekât, sekiz rekât veya daha fazla olarak onu da kılın!.. Bir insan duha namazı kılmaya devam ederse, Allah onu muhsin kulları zümresine katar.
3. Akşam namazının sünnetinin arkasından evvâbîn namazı vardır. İki rekât veya altı, on iki rekât olarak kılınabilir. İnsanın günahları denizlerin köpükleri kadar çok olsa bile, affına sebep olur.
4. Yatma zamanı gelince taze abdest alacaksınız, dört rekat namaz kılıp abdestli yatacaksınız!.. Bir kimse böyle yaparsa,
bütün gece ibadet etmiş gibi melekler ona sevap yazarlar. Melekler başına toplaşırlar; “Yâ Rabbi, bu kulun abdestli yattı; sen bunu mağfiret et!” diye sabaha kadar dua ederler. Şeytan yanına sokulamaz. Ölürse imanla göçmesine sebep olur. Onun için, geceleri böyle yatmaya çok gayret edin, çok dikkat edin!..
5. Geceleyin de uykunuzu bölüp teheccüd namazı kılmaya çalışın!.. O da çok sevaplı bir namazdır. Geceleyin iki rekât namaz kılmak, dünyadan da, dünyanın içindeki her şeyden de daha hayırlıdır.
f. Nâfile Oruçlar
Bazı sevaplı oruçlar var, onları da tutarsınız. Bir kere haftalık pazartesi perşembe oruçları var... Peygamber Efendimiz tutarmış, bize de tavsiye ediyor:81
تُعْرَضُ اْلأَعْمَالُ يَوْمَ اْلاثِْْنَيْنِ وَالْخَمِيسِ، فَأُحِبُّ أَنْ يُعْرَضَ عَمَلِي
وَأَنَا صَائِمٌ (ت. عن أبي هريرة)
RE. 253/2 (Tu’radu’l-a’mâlü yevme’l-isneyni ve’l-hamîs) “Pazartesi perşembe günleri kulların yaptıkları ameller Allah-u Teàlâ Hazretleri’nin dergâhına arz olunur. (Feuhibbu en yu’rada amelî ve ene sàim) Ben de amellerimin oruçluyken arz edilmesini seviyorum da, ondan bu günlerde oruç tutuyorum.” diyor. Tutabilirseniz bunları tutun!
81 Tirmizî, Sünen, c.3, s.122, no:747; Begavî, Şerhü’s-Sünneh, c.III, s.287; Ebû Hüreyre RA’dan.
Neseî, Sünen, c.IV, s.201, no:2358; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.V, s.201, no:21801; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.III, s.377, no:3820; Neseî, Sünenü’l-Kübrâ, c.II, s.121, no:2667; Bezzâr, Müsned, c.I, s.403, no:2617; Ebû Nuaym, Hilyetü’l- Evliyâ, c.IX, s.18; Üsâmetü’bnü Zeyd RA’dan.
Taberî, Tehzîbü’l-Âsâr, c.III, s.249, no:986; Ümm-ü Seleme RA’dan.
Kenzü’l-Ummâl, c.8, s.564, no:24192; Câmiü’l-Ehàdîs, c.XXXII, s.445, no:35531.
Her Arabî ayın başında ortasında, sonunda oruç tutmak tavsiye ediliyor. Her Arabî ayın on üç, on dört, on beşinde, yâni dolunay olan gecelerin gündüzlerinde oruç tutmayı tavsiye ediyor Peygamber Efendimiz...
Ayrıca Receb’de, Şa’ban’da, Şevval’de, Zilhicce’de ve Muharrem’de sevaplı oruçlar vardır, onları tutarsınız; oruçtan da sevap alırsınız.
g. Temel Esaslar
Bizim yolumuz Peygamber Efendimiz’in sünnetine uyma yoludur. Peygamber Efendimiz’in tavsiyelerini tutacağız. Ayetleri, hadisleri okudukça, sevaplı şeyleri öğrendikçe, yapacağız.
Günahlardan kaçınmağa çok dikkat edeceğiz, takvâ ehli olacağız. Haramlara, günahlara yanaşmayacağız, bulaşmayacağız. Nefse, şeytana uymayacağız.
Huylarımızı düzelteceğiz. Kötü huyları atacağız, iyi huyları alacağız. Geçimsiz, kavgacı, merhametsiz, vefasız, dönek, cimri, pinti olmak müslümana yakışmaz; bunları atacağız. Tatlı dilli, güleç yüzlü, cömert, iyiliksever, merhametli, sözünde durur, sàdık, àşık, velî. mahbûb, iyi kul olacağız.
Bu benim söylediklerim çok mühim konulardır. Bunları yaparsanız, cennetlik olursunuz. Onun için, cenneti elden kaçırmamağa dikkat edin, nefse şeytana uymayın! İbadetleri yapın, haramlardan kaçının, Allah’ın yolunda, Peygamber Efendimiz’in sünnetine uygun olarak yaşamaya dikkat edin! Zikir vazifelerinizi güzelce yapın, takvâ yolundan yürüyün, ahlâkınızı güzelleştirin, cenneti kazanın!
Allah-u Teàlâ Hazretleri cümlenizi ma’rifetullaha, muhabbetullaha erdirsin... Cennetiyle cemâliyle cümlenizi müşerref eylesin...
Şimdi her biriniz bir Fâtiha, üç Kul huva’llàh okuyun da, bunları Peygamber Efendimiz’e, pirlerimize ve mürşid-i kâmillerimize hediye edelim, ondan sonra duanızı yapayım:
...........................
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm:
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ، يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ، فَمَنْ
نَكَثَ فَإِنَّمَا يَنْكُثُ عَلَى نَفْسِهِ ، وَمَنْ أَوْفٰى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ
فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا (الفتح:٣٣)
(İnne’llezîne yübâyiùneke innemâ yübâyiùna’llàh... Yedu’llàhi fevka eydîhim... Ve men nekese ve innemâ yenküsü alâ nefsihî... Ve men evfâ bimâ àhede aleyhu’llàhe feseyü’tîhi ecran azîmâ.) Sadaka’llàhu’l-azîm.
[Muhakkak ki sana bey’at edenler, gerçekte Allah-u Teâlâ’ya bey’at etmişlerdir. Allah’ın kuvvet ve yardımı bey’at edenlerin üstündedir. Şu halde kim bu bağı çözerse, kendi aleyhine çözmüş olur. Kim de Allah ile sözleştiği şeye vefa, onun hükmünü îfâ ederse, Allah da ona büyük bir ecir verecektir.] (Fetih, 48/10) Ahdinize sàdık olun, Allah’ın yoluna vefâlı olun, sırat-ı müstakîmden sapmayın!..
Allah-u Teâlâ sizleri bundan sonra nefse şeytana yenilmeyenlerden eylesin... Yolunda dâim eylesin, zikrinde kàim eylesin... Tarikatın âdâbını, ahlâkını öğrenip, tekke âdâbına sahib kâmil, sàlih, velî, mahbub bir kul olmayı nasib eylesin...
h. Silsile-i Şerif
Büyüklerimizden bize intikal eden bağlılık ve salâhiyet itibariyle bizim çeşitli tasavvuf tarikatlarına irtibatımız, bağlantımız, mensûbiyetimiz vardır.
Bunları sıralayalım: Nakşî Tarikatı, Kàdirî Tarikatı, Sühreverdî Tarikatı, Çeştî Tarikatı, Kübrevî Tarikatı, Mevlevî Tarikatı, Bayrâmî Tarikatı, Halvetî Tarikatı...
Silsilemiz, benden evvelki Hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî Hazretleri’yle Nakşî Tarikatı’nın, Halidiyye kolunun, Gümüşhâneviyye şubesidir
01. Hazret-i Muhammed-i Mustafâ (SAS)
02. Ebûbekr-i Sıddîk (RA)
03. Selmân-ı Fârisî (RA)
04. Kàsım ibn-i Muhammed (Rh.A)
05. Ca’fer-i Sàdık (Rh.A)
06. Bâyezid-i Bestàmî (KS) 07. Ebül-Hasen el-Harkànî (KS) 08. Ebû Ali el-Fâremedî (KS) 09. Yûsuf-u Hemedânî (KS) 10. Abdülhàlik-ı Gücdevânî (KS) 11. Ârif er-Rivgerî (KS) 12. Mahmûd el-İncîr el-Fağnevî (KS) 13. Ali er-Râmitenî (KS) 14. Muhammed Baba es-Semmâsî (KS) 15. Emîr Külâl (KS)
16. Şâh-ı Nakşıbend Muhammed Bahâüddîn el-Üveysî el- Buhàrî (KS)
17. Alâeddîn-i Attàr (KS)
18. Ya’kub el-Çerhî (KS) 19. Ubeydullàh-ı Ahrâr (KS)
20. Muhammed Zâhid (KS)
21. Muhammed Derviş (KS) 22. Hàcegî el-Emkenegî (KS) 23. Muhammed Bâkî (KS) 24. İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fâruk es-Serhendî (KS) 25. Muhammed Ma’sûm (KS)
26. Şeyh Seyfüddîn (KS)
27. Seyyid Muhammed el-Bedvânî (KS) 28. Şemsüddîn Cân-ı Cânân Mazhar (KS)
29. Abdullah ed-Dehlevî (KS) 30. Mevlânâ Hàlid-i Bağdâdî (KS) 31. Ahmed ibn-i Süleyman el-Hàlidî el-Hasenî eş-Şâmî (KS) 32. Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhànevî (KS) 33. Hasan Hilmî el-Kastamonî (KS) 34. İsmâil Necâtî ez-Zağferanbolî (KS) 35. Ömer Ziyâüddîn-i Dağıstânî (KS) 36. Mustafa Feyzî et-Tekfurdâğî (KS) 37. Hasîb es-Serezî (KS) 38. Abdül’azîz el-Kazanî (KS) 39. Muhammed Zâhid-i Bursevî (KS) 40. Mahmud Es’ad Coşan (Rh.A)