• /
  • Kütüphane
  • /
  • Haccın Fazîletleri ve İncelikleri
  • /
  • 03. ZİKİR DERSi
02. RAHMÂN’IN MİSAFİRLERİ

03. ZİKİR DERSi



Estağfiru’llàààh... (15 defa)

El-azîm, el-kerîm, er-rahîm, ellezî lâ ilâhe illâ hû... El-hayye’l- kayyûm, ve etûbü ileyh... Ve es’elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l- hidâyete lenâ, innehû hüve’t-tevvâbü’r-rahîm... Tevbete abdin zàlimin li-nefsihî, lâ yemlikü li-nefsihî, mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ...

Allàhümme ente rabbî... Lâ ilâhe illâ ente halaktenî... Ve ene abdüke... Ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü... Eûzü bike min şerri mâ sana’tü... Ebûu leke bi-ni’metike aleyye... Ve ebûu bi- zenbî... Fağfirlî, feinnehû lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente...

Allah-u Teàlâ Hazretleri, şu mübârek beldede, şu mübârek günlerde, şu mübârek yolculukta, Rahmân’ın misafirleri halindeyken, Rahman’ın huzurunda ona arz ettiğimiz şu tevbemizi kabul eylesin... Geçmiş günahlarımızı affeylesin... Bundan sonra da bizi günah çirkefine düşürmesin... Harama bulaştırmasın... Allah’ın rızâsına aykırı iş yaptırmasın... Yolunda dâim, zikrinde kàim eylesin...

Üzerinizde kul hakları varsa, onları ödeyin! Namaz oruç borcu varsa, onları da ödeyin!

Bundan sonra hep abdestli gezmek adetiniz olsun! Abdestli gezenin hayrı, bereketi çok olur. Şeytan yanına sokulamaz. Etrafında melekler bulunur. Hayırlı mübarek bir şekilde vakti geçer. Onun için devamlı abdestli bulunun!


Her gün de zikir vazifenizi yapın! Münâsib bir zamanınızda gününüzün, kıbleye doğru temiz, sâkin, tenha bir yerde, diz çökerek hürmetkâr bir tarzda oturursunuz. Gözlerinizi yumarsınız.

Evvelâ 25 defa “Estağfiru’llàh” dersiniz. Sonra bir “Fâtiha”, üç “Kul hüva’llàhu ehad” okursunuz. “Bunları Peygamber Efendimiz SAS Hazretleri’ne ve Peygamber Efendimiz’den bize kadar gelmiş geçmiş olan pirlerimizin, mürşidlerimizin, hocalarımızın ruhlarına

57

hediye ettim yâ Rabbi!” dersiniz. O mübâreklerin mânevî himmetlerini, teveccühlerini talep ve niyaz edersiniz. Ruhâniyetlerinden istimdâd eylersiniz.


a. Râbıta-i Mevt


Sonra gözünüz kapalı, ölümü, bu hayatın fâniliğini, bir gün gelip ölüp gideceğinizi, kabri, haşri, Mahkeme-i Kübrâ’yı, mahşer yerini, hesâbı, mizanı, cenneti, cehennemi, sıratı düşünürsünüz.

İyilerin böyle hesabı iyi çıkıp da, cennete uçarak, koşarak gittiklerini, nasıl sevindiklerini, nasıl bahtiyar olduklarını; nasıl ebedî nîmetlere mazhar olup, şâd olduklarını gözünüzün önüne getirirsiniz.

Cehennemliklerin fecî halini düşünürsünüz. Nasıl itile kakıla ateşlerin içine atıldıklarını, nasıl cayır cayır çıra gibi yandıklarını, nasıl feryâd ü figan ettiklerini, nasıl çok pişman olduklarını; ama

pişmanlıklarının fayda vermediğini düşünürsünüz.

Kendi nefsinize dersiniz ki: “Ey nefsim bak! Bunlar ayet ve hadislerle bize bildirilmiş ki, ahiret var, cennet var, cehennem var, sırat var, mîzan var... Haktır ve gerçektir. Ahirette pişman olmanın faydası yoktur. Hayatının kıymetini bil! Bu hayatta iken, ölmeden evvel cenneti kazanmağa gayrete gel; çalış çabala, fedâkâr ol biraz! Cehenneme düşmemek için, haramlardan, günahlardan kendini korumağa dikkat et ey nefsim!” diye, nefsinize nasihat edin, iyi insan olmağa azmedin! İnsan böyle ölümü düşündü mü, —buna rabıta-i mevt diyoruz biz— kalbi nurlanır, pası silinir kalbinin, cilâlanır. Kalbi cilâlı bir ayna gibi olunca da, mânevî hakîkatleri seyretmesi, orda müşâhede etmesi, Allah’ın cemâlini müşâhede etmesi mümkün olur. Nefsi ıslah olur. Zamanının kıymetini bilir, ömrünü boşa geçirmemiş olur. Vaktinde tevbe etmiş olur. Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna gittiği zaman memnun olacak bir duruma başlamış olur. Onun için, bu ölümü düşünmek bir vazife ve sevap... Bunu yapın!

58

b. Râbıta-i Mürşid


İkincisi zikrullahı şeyhlerimizle, pirlerimizle beraber yapıyoruz diye, hocalarımızı, pirlerimizi, bizi karşınızda göz önüne getirin! Gönlünüzü gönlümüze bağlayın; gelecek olan feyz-i ilâhîye muntazır olun! İnsan gözünü kapatıp aklıyla, gönlüyle evliyâullah büyüklerine irtibat kurunca, onlardan kendisine füyûzat gelir, nurlar gelir. Gönlü nurlanır, içi dışı nurlanır; yaptığı ibadetin tadını duyar, fâidesini görür. O zaman zikrin tadı güzel olur. Bunu da güzelce yapın!


c. Râbıta-i Huzur


Üçüncüsü de, gözünüzü kapayın, Allah’ın huzurunda olduğunuzu düşünün! O her yerde hâzır ve nâzır... O bizi görüyor, biz onu göremiyoruz... O bizi duyuyor, biz onu duyamıyoruz ama o

59

bize şah damarımızdan daha yakın...

Deyin ki:

“—Yâ Rabbi, biliyorum ki sen yakınsın. Her yerde hâzır ve nâzırsın. Ben senin huzurundayım. Yâ Rabbi, ben senin iyi kulun olmak istiyorum. Bana yardım eyle, tevfikini refîk eyle de, seni zikreden, sana şükreden iyi kullarından olayım!” diye dua edersiniz.

Allah, dua edilmesini sever. Dua ibâdettir. Ağzı çok dualı insan olun! Bu çok önemli... Ondan sonra zikre başlarsınız.


İbrâhîm ibn-i Edhem KS, evliyânın büyüklerinden, öyle sessiz duruyor.

“—Yâ mübarek, sana ne oluyor böyle? Hiç kıpırdanmıyorsun. Korkmuyor musun, nedir bu? Sen de dua etsene!” demişler

“—Olur, edeyim!” demiş. Elini açmış… Gemiye binmiş, gidiyormuş. Bir fırtına çıkmış; gemi fındık ceviz kabuğu gibi sallanıyor, batacaklar. Herkes feryâd ü figana başlamış, dualara başlamış... Bu böyle cübbesini başına çekmiş, kenarda... Elini

kaldırmış, demiş ki:

“—Yâ Rabbi! Kahrını, celâlini gösterdin; affını, cemâlini de göster yâ Rabbi!” demiş.

Bu kadar... “Kahrını, celâlini gösterdin işte; batacağız, öleceğiz. Lütfunu, affını, cemâlini de göster yâ Rabbi!” demiş. Fırtına tıss diye o anda kesilivermiş. Gemi selâmete ermiş.


Geniş zamanınızda Allah’a dua etmeyi unutmazsanız, darda kaldığınız zaman Allah yardım eder. Ama, geniş zamanınızda, karnınız tok sırtınız pekken Allah’a kulluk etmezseniz; sıkıştığınızda dua ettiğiniz zaman, Allah kabul etmez! Bunu aklınıza iyice yazın! Sıkışınca dua etmek değil de; serbestken, rahatken dua etmek adetiniz olsun! Yemek yediniz, el-hamdü li’llâh... Su içtiniz, el-hamdü li’llâh... Arabaya bindiniz, el-hamdü li’llâh... Yer buldunuz, el-hamdü li’llâh... Aş buldunuz, el-hamdü li’llâh... Yâni böyle dualı olun, ağzınız dualı olsun!

60

d. Zikirler


İşte böyle yaptıktan sonra zikirleri çekmeğe başlarsınız.

1. 100 defa “Estağfiru’llàh” çekmek, vazifeniz olsun!

2. 100 defa “Lâ ilâhe illa’llàh” demek, günlük vazifeniz olsun! 3. 1000 defa “Allah” demek, vazifeniz olsun! 4. 100 defa “Salevât-ı şerife” getirmek vazifeniz olsun! 5. 100 defa da “Kul hüva’llàhu ehad” okuyun, bu da vazifeniz olsun! Beş çeşit zikir... Bunlar vazifeniz olsun; bu miktarlarda her gün çekin! Bundan sonra da bol bol kalbinizden zikr-i kalbî yapın! Hani onun sevabı kaç idi? Beş milyar, dokuz yüz milyon...

Şöyle yapacaksınız, beni dinleyin şimdi! Ben size öğreteyim, telkin edeyim bu zikri:

—Lâ ilâhe illa’llaaah... Lâ ilâhe illa’llaaah... Lâ ilâhe illa’llaaah...

Şimdi siz söyleyin beraberce, Allah şahid olsun! “—Lâ ilâhe illa’llaaah... Lâ ilâhe illa’llaaah... Lâ ilâhe illa’llaaah...” —Allaaah...

“—Allaaah...” —Allaaah...

“—Allaaah...” —Allaaah...

“—Allaaah...” Ağzınızı kapayın, gözünüzü yumun! İçiniz “Allah” demeye devam etsin, aynı şekilde... Sessiz, dil dudak kıpırdamadan...

.....................


Allah mübarek etsin... İşte böyle dil dudak kıpırdamadan, sessizce “Allah” demeye, “zikr-i kalbî” derler. Bu, dille yapılandan yetmiş kat daha sevaptır. Buna kendinizi alıştırırsanız; dört milyar dokuz yüz milyondu, burada bunu aşikâre demek... Bunun yetmiş katı, üç yüz kırk üç milyar ediyor. Böyle kalbinizi bu zikre

61

alıştırın! Nasıl alıştıracağız? Sakin bir yerde deneme yapın! Yüksek sesle “Allah... Allah... Allah... Allah...” deyip, ağzınızı kapatıverin! İçinizden çekmeye devam edin... Sonra tıkanırsınız, çekememeye başlarsınız. Yine yüksek sesle “Allah... Allah...” deyin, yine ağzınızı kapatın! Böyle içinizden “Allah” demeye alışın! Bak şimdi ben söylüyorum:

......................

Hiç anlaşılmıyor dışardan... İçinden yapabilir insan... İşte bunun sevabı çok! Bunu da yolda, işte, gecede, gündüzde, her zaman kalbinize adet haline getirtin; kalbiniz “Allah” desin, her anınız ibadet olsun. Allah’ın huzuruna vardığınız zaman, çok sevaplarla varın!


Tabii, derviş olmak demek, has müslüman olmak demek... Has müslüman ne yaparsa, siz de öyle yaparsınız.

Namazları camide kılın, cemaatle kılın; yirmi yedi kat sevabı kaçırmayın! Türkiye’de de, burada da...

Cumayı terk etmeyin! Cumayı terk edenin kalbi mühürlenir, mahvolur.


e. Nâfile Namazlar


Farz namazlarından ayrı sevaplı namazlar vardır:

1. Sabah namazından sonra oturup dualarla, evradla, ezkâr ile meşgul olup, güneşin doğmasından yarım saat geçinceye kadar durun! Burada da yapın bunu, Türkiye’de de yapın! “Güneşin doğmasından yarım saat geçinceye kadar Kur’an okuyarak, hatim indirerek, dualar ederek vaktinizi geçirip, işrak namazı kıldınız mı iki rekât, dört rekât; o zaman tam bir hac ve umre sevabı kazanırsınız.” diyor Peygamber Efendimiz...

O sevapları kazanmak için böyle yaparsanız, burada da artık kim bilir ne büyük sevaplar kazanacaksınız. Onun için bunu güzelce yapmağa dikkat edin! İşrak namazı’nı tavsiye ederim.

Sahih kitaplarında yazıyor bunu... İmam Tirmizî rivayet etmiş,

62

Ebû Dâvud’un rivayetinde var... Daha başka rivayetler de var... Bu namazı tavsiye ederim; işrak namazını...


2. Sabahla öğlenin arasında duhâ namazı vardır. Efendimiz onu da tavsiye ediyor. Saat onda, on birde, öğlene kırk beş dakika kalıncaya kadar o arada onu da kılın! O da çok sevap... Allah sizi muhsin kullar zümresine yazar; bu namaza devam ederseniz...

Duhâ namazına Türkçe’de kuşluk namazı filân da diyorlar. Dört rekât, sekiz rekât, on iki rekât kılarmış Efendimiz...


3. Akşam namazının arkasından evvâbin namazı vardır. İki rekât, dört rekât, altı rekât kılınır. O da sahih hadislerle bildirilmiştir. Diyor ki Peygamber Efendimiz:

“—Kulun yetmiş yıllık günahı olsa, affettirir.”

Demek ki, bir ömürlük günah affolacak.

“—Denizlerin köpüğü kadar çok günahı olsa affettirir.”

Bunlar mübalağalı sözler değil; sahih hadislerde, sahih kitaplarda yazılmış şeyler bunlar... Nimetü’l-İslâm kitabını bilirsiniz, Mehmed Zihni Efendi isimli büyük alimin kitabıdır; orada var bu hadis-i şerifler...


4. Gece yatarken, taze abdest alıp dört rekât namaz kılıp öyle yatın! Her gün... Abdestli yatarsanız, bütün gece ibâdet etmiş gibi sevap alırsınız; bunu kaçırmayın! Dört rekât namaz kılıp abdestli yatmayı...

5. Geceleyin de uykuyu bölüp, teheccüd namazı kılınır. Bir miktar yattıktan sonra uyanıp kılınır. En son vakti, imsak kesilmesi vaktidir. İmsaktan evvel gece teheccüd namazını da kılmaya gayret edin! O da, çok çok sevaplı bir namazdır.


رَكْعَتَانِ مِنَ اللَّيْلِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا


(Rek’atâni mine’l-leyli hayrün mine’d-dünyâ ve mâ fîhâ) “Geceleyin iki rekât namaz kılmak, dünyadan da, dünyanın

63

içindeki her şeyden de daha hayırlıdır.”


f. Nâfile Oruçlar


Pazartesi perşembe oruçlarını tutun! Eyyâm-ı biyd oruçlarını tutun! Receb’de, Şa’ban’da, Zilhicce’de, Muharrem’de sevaplı oruçlar vardır, onları tutarsınız; oruçtan da sevap alırsınız.


g. Temel Esaslar


Hayr ü hasenât yapın! Kazancınızın bir kısmını hayra ayırın ve verin Allah yolunda... Cömertlik çok kıymetlidir.

Bugün hadis-i şeriflerde okuduk, Efendimiz sormuş Benî Seleme yurdunda... Demiş ki:

“—Sizin seyyidiniz kimdi?” “—Falanca şahıstı, ama biraz cimri bir insandı. Biz onu cimri bir insan olarak biliyoruz. Yâni efendimiz, reisimiz, kabilemizin reisi ama cimriydi.” Demişler.

“—Hayır! Sizin efendiniz Amr ibn-i Cemûh idi.” demiş.

Amr ibn-i Cemûh cömert bir kimse imiş. Kendisi daha henüz müslüman olmamışken, Peygamber Efendimiz’in düğününde, düğün yemeğini ısmarlamış Efendimiz’in... Müşrik ama, müşrik olduğu zamanda bile Peygamber Efendimiz’in düğün yemeğini çekmiş, ısmarlamış. “Efendi odur, kabile reisi odur.” diyor, öteki cimri diye... Cömert olmak lâzım!


O bakımdan, Allah için paranızın bir miktarını ayırın! Ayrı bir cebiniz olsun. “Şu cebim, hayır paralarını koyduğum ceptir.” diye, küçük büyük paraları sıralayın oraya... Elinizi atarsınız, adamın durumuna göre bir riyal, beş riyal, on lira, yüz lira, bin lira... Hayrın çeşitlilerinden geri kalmayın; cömert olun! Allah cömertleri sever.

Hayır hasenat yapın, öldükten sonra size sevap getirecek işler yapın! Bu nedir? Arkada sadaka-i câriye bırakmaktır... Kitap yazıp bırakmaktır... Hayırlı evlât bırakmaktır. Evlâtlarınızı

64

hayırlı evlât yetiştirmeğe çok dikkat edin! Evlâtlarımızın hepsini Allah hafız eylesin... Hepsini hoca eylesin... Hepsini şeyh eylesin, mürşid eylesin... Hepsi dünyanın her yerinde Allah’ın dinine yardım etsin...

Herkes bizden meded bekliyor şimdi... Orta Asya’da, Afganistan’da, her yerde... Biz de evlâtlarımızı yetiştirelim, salalım dünyanın her yerine... Ahmed-i Yesevî dervişlerini salmış, Anadolu’da müslümanlığı yaysın diye... Orta Asya’dan gelmişler, Anadolu’da İslâm’ı yaymış mübarekler... Cihad etmişler, savaşmışlar, İslâm’ı yaymışlar.

Bizim evlâtlarımız da gitsinler nereye giderlerse; Afrika’ya mı, Kanada’ya mı, Amerika’ya mı, Avustralya’ya mı giderler. Gitsinler, İslâm’ı yaysınlar. Öyle yetiştirelim yâni... Hepsini alim yetiştirelim, arkamızdan sevap gelsin bize... Kabrimize nur yağsın, sevap yağsın.


Günahlardan kaçınmağa çok dikkat edin!


أَكْثَرَ مَا يُدْخِلُ النَّاسَ النَّارَ اْلأَجْوَفَانِ: الْفَمُ، َوَالْفَرْجُ؛ وَ أَكْثَرُ


مَا يُدْخِلُ النَّاسَ الْجَنَّةَ: تَقْوَى الِلَِّ، وَحُسْنُ الْخُلُقِ (حم. خ

في الأدب، ت. ه. ك. حب. هب. عن أبي هريرة)


(Ekseru mâ yüdhilü’n-nâse’n-nâra’l-ecvefân)9 “İnsanın



9 Tirmizî, Sünen, c.IV, s.363, no:2004; İbn-i Mâce, Sünen, c.II, s.1418, no:4246; Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, c.II, s.442, no:9694; İbn-i Hibbân, Sahîh, c.II, s.224, no:476; Buhàrî, Edebü’l-Müfred, c.I, s.108, no:289, 294; Hàkim, Müstedrek, c.IV, s.360, no:7919; Tayâlisî, Müsned, c.I, s.324, no:2474; Beyhakî, Şuabü’l-İman, c.IV, s.235, no:4914; Kudàî, Müsnedü’ş-Şihâb, c.II, s.137, no:1050; Tahàvî, Müşkilü’l-Âsâr, c.IX, s.470, no:3787; İbn-i Ebi’d-Dünyâ, el-Vera’, c.I, s.93, no:135; Abdullah ibn-i Mübârek, Zühd, c.I, s.379, no:1073; Ramhürmüzî, Emsâlü’l-Hadîs, c.I, s.159, no:132; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, c.VIII, s.470; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c.II, s.60, no:2340; Begavî, Şerhü’s-Sünneh, c.VI, s.311; Ebû Hüreyre RA’dan. Kenzü’l-Ummâl, c.XVI, s.141, no:44071; Câmiü’l-Ehàdîs, c.V, s.357, no:4283; RE. 80/3.

65

ekseriyetle cehenneme düşmesi iki boşluktan dolayıdır: (El-femü, ve’l-fercü) Birisi ağız, diğeri ferc. Yâni, dilindendir ve seks hatalarındandır.” diyor Peygamber Efendimiz.

Ferc demek, tenâsül aleti demek Arapça’da... “Şu iki dudağı arasıyla, iki bacağı arası...” demiş bir hadis-i şerifte de... Bunlardan çok günaha girer insan, bunlara dikkat etmesi lâzım!


Cennete en çok neden girer insan?

(Ve ekseru mâ yüdhilü’n-nâse’l-cennete: Takva’llàhi, ve hüsnü’l- huluk.) “İnsanları ekseriyetle cennete sokacak şey de takvâdır ve güzel huydur.” diye Peygamber SAS Efendimiz bildiriyor.

Takvâ ehli olmasından girer, güzel huylu olmasından girer. Tatlı dilli, güleç yüzlü, melek gibi bir insan olursa, girer. Takvâ ehli, haramlardan kaçınan insan olursa, girer. Buna dikkat edin, haramlardan sakının! Ahlâkınızı güzel eyleyin, güzel ahlâklı olmağa dikkat edin! Allah yardım eylesin...

Her biriniz bir “Fâtiha”, üç “Kul hüva’llàh” okuyun; duanızı yapayım:

..................

Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm:


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ الِلََّ، يَدُ الِلَِّ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ، فَمَنْ


نَكَثَ فَإِنَّمَا يَنْكُثُ عَلٰ ى نَفْسِهِ، وَ مَنْ أَوْفٰى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ الِلََّ


فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا (الفتح:٠١)


(İnne’llezîne yübâyiùneke innemâ yübâyiùna’llàh... Yedu’llàhi fevka eydîhim... Ve men nekese ve innemâ yenküsü alâ nefsihî... Ve men evfâ bimâ àhede aleyhu’llàhe feseyü’tîhi ecran azîmâ.) Sadaka’llàhu’l-azîm.

[Muhakkak ki sana bey’at edenler, gerçekte Allah-u Teâlâ’ya bey’at etmişlerdir. Allah’ın kuvvet ve yardımı bey’at edenlerin üstündedir. Şu halde kim bu bağı çözerse, kendi aleyhine çözmüş olur. Kim de Allah ile sözleştiği şeye vefa, onun hükmünü îfâ

66

ederse, Allah da ona büyük bir ecir verecektir.] (Fetih, 48/10)


Bu bir merâsim... Derviş olma, tarikata girme merâsimi... El almak diyorlar, inâbe almak diyorlar, tarikate girmek diyorlar, tevbe almak diyorlar. Bu Peygamber Efendimiz’den gelme bir adet... Peygamber Efendimiz’in sahabesi —kadın olsun, erkek olsun— Peygamber Efendimiz’e gidip, elini tutup, bey’at edip; “Yâ Rasûlallah, biz sana tâbî olacağız, emrindeyiz·” derlerdi, bey’at ederlerdi. Akabe’de bey’at ettiler, Hüdeybiye’de bey’at ettiler... Çeşitli zamanlarda kadınlar da, erkekler de bey’at etti.

Tabi, aslında Rasûlüllah’a bey’at, Allah’a bey’at demektir. Allah seviyor ve büyük sevap vereceğini bildiriyor bu ayet-i kerîmede...

Sizin de bize bey’at etmeniz, Allah’ın izniyle yine o halin devamıdır, o adetin devamıdır. Yine Allah’a siz bey’at etmiş oluyorsunuz. Allah, ecr-i azîm ihsân etsin size de... Sevabınızı çok eylesin... Sevgili kulları eylesin... Huzuruna sevdiği râzı olduğu kullar olarak varmamızı nasîb eylesin...

Hem dünyada Kur’an-ı Kerim yolunda, Rasûlüllah’ın yolunda yürüyen, has, hâlis müslümanlar olarak yaşayın, Allah’ın sevgili kulu olarak yaşayın; hem de ahirette cennetine cemâline erip, sevdiği râzı olduğu bir kul olarak iki cihan saadetine mazhar olun... Allah-u Teàlâ Hazretleri cümlenizden râzı olsun...

Bi-hürmeti esrârı sûreti’l-fâtihah!


24. 05. 1993 - Medine

67
04. HAC’DA MÜSLÜMANLAR İSTİŞÂRE ETMELİ!