1 ilâ 20. sayfalar

Daha çok hadis-i şerif okuyacaktım ama, bitiverdi vakit. Üç tane okumaya niyetleniyordum, okuyalım!

f. Dinde Fakih Olmak

İkinci hadis-i şerif:

RE. 401/2 (Men erâdallàhu bihî hayran yüfakkıhhü fid-dîn)

Abdullah ibn-i Mes'ud RA'dan rivayet edilmiş. Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki:

"Allah bir müslüman kulunun hayrını murad ederse, iyiliğini isterse; (yüfakkıhhü fid-dîn) din konusunda bilgili, anlayışlı, isabetli görüşlü kılar."

Bir kulu sevdi mi Allah, onun hayra ermesini istedi mi, ona lütfetmek istedi mi, onu dinde bilgili yapar. Dinini doğru bilen, imanını doğru bilen, imanına göre yaşamasını doğru yapan bir insan yapar. Çünkü en önemli şey budur.

Sanmayın ki, günahları işleyen insanlar bu işleri mantıksız yapıyorlar. Onların da kendilerine göre bir mantığı var. "Sen bu içkiyi niye içiyorsun?" dediğin zaman, sana kırkbeş dakika konferans veriyor. Bir mantık söylüyor. Dilenene, "Niçin dileniyorsun?" dediğin zaman, bir cevap veriyor. Her işi yapan bir mantık söylüyor. Doğru mantığı anlamak kolay değil.

21

Nasreddin Hoca'nın hikâyesinde biliyorsunuz: Birisi bir şey söylemiş;

"--Doğru, haklısın." demiş.

"--Yok hocam, öyle değil, şöyle şöyle..." demiş karşısındaki öteki adam;

"--Sen de haklısın!" demiş.

Yâni onun dediğine, bu hayır diyor; ona da "Sen haklısın!" diyor, buna da "Sen haklısın!" diyor. Bir başkası dayanamamış:

"--Hocam, şimdi olmadı. İki zıt insan iki zıt fikri söyledi. Ona da 'Evet, doğru, haklısın!' dedin, buna da 'Evet, doğru, haklısın!' dedin. Hem o, hem bu, ikisi birden haklı olur mu; ya o haklı, ya bu haklı?.."

"--Sen de haklısın!.." demiş.

Hoşuma gidiyor Nasreddin Hoca'nın hikâyeleri...

Şimdi, insan doğruyu kolay bulamaz. Sağa kulak verirsin, sola kulak verirsin, o gazeteyi okursun, bu gazeteyi okursun; hepsi de doğru gibi gelir sana... Hiç kimse ayranım ekşi demez, hepsi ballandırır, tatlandırır, gerçekleri bir başka türlü anlatır. "Allah Allah! Acaba bu mu haklı, o mu haklı?" dersin.

Allah bize dini doğru sezip, gerçekleri doğru görüp, imanın gereğini doğru olarak yapmayı nasib etsin...

22

"--Namaz kıl!" diyorsun adama;

"--Sen o kadar softalık yapma! Allah gafûrur-rahîmdir, affeder." diyor.

Demiyorlar mı?.. Aynen diyorlar böyle.

"--Allah'ın benim namazıma mı ihtiyacı var?" diyor.

Allah namaza ihtiyacı var diye mi, bize namaz kılmamızı emretti?.. Bizim ihtiyacımız var. Lafa bak!.. Ama bir mantık yürütüyor böyle, kendine göre...

"--Hacca git, bak zenginsin!" diyorsun;

"--Dur, şimdi olmaz! Çoluk çocuk var, onları büyüteyim, evlendireyim, öyle..." diyor.

Veyahut da diyor ki:

"--Ben zayıf bir müslümanım hocam, şimdi ben hacca gidersem, ondan sonra günah yapmamak lâzım! Ben şimdi gitmeyeyim." diyor.

Demek istiyor ki, "Biraz daha, on onbeş sene günah işlemeye devam edeyim!" demek istiyor. Hacı olduktan sonra ayıp olacak ya... "Utanmıyor musun, hacı olduğun halde bu işleri yapıyorsun?" diyecekler diye, "En iyisi hacı olmamak..." diye düşünüyor.

Mantık mı bu?.. Yamuk mantık. Bu mantıklar var, yok değil, hepsi var... Allah doğruyu bulmayı, dini doğru öğrenip doğruyu uygulamayı Allah nasib etsin...

23

Doğruyu bulamazsa, bilemezse ne olur insan?.. Hayatı kayar, ahireti mahvolur. Tutturur bir yol gider, sonunda yanlışlığı anlaşılır.

Firavun ile Mûsâ AS, karşı karşıya uzun uzun konuştular, çok konuştular. Mûsâ AS bir laf söyledi, Firavun da karşılığını verdi. İtham etti:

"--Siz siyaset yapıyorsunuz! Siz burdaki benim tebaamdan bazılarını ayırmak istiyorsunuz." dedi, bilmem ne dedi.

O da kendine göre, bir yönetici olarak bir mantık ileri sürdü. Yanlış... Sonra tam suda boğulacağı sırada:

"--Şimdi iman ettim. Mûsâ AS inandığı, söylediği, Benî İsrâil'in inandığı Allah'a şimdi inandım." dedi.

(Âl-âne) "Şimdi mi aklın başına geldi, iş işten geçtikten sonra..."

Böyle olmayacak.

Tabii, dinde fakih olmak için, yâni dini doğru anlamak, doğru uygulamak için ne lâzım?.. Dinlemek lâzım, hocaya gitmek lâzım, okumak lâzım, tahsilini yapmak lâzım, çalışmak lâzım!.. Çalışmadan oluyor mu?.. Evini neyle geçindiriyorsun, çalışmadan oluyor mu bu iş?.. Olmuyor, mecbursun çalışmaya...

24

Dünya işleri çalışmadan olmuyor da, ahiretin sultanlığı, evliyâlık çalışmadan olur mu?.. Ona da çalışacak, gayret edecek. Gayret etmeden, çalışmadan, uğraşmadan, kafanı baltayla yarıp da, içine bilgi mi sokacaklar sanıyorsun?.. Veya sağdan soldan, vidalarından kapağı açıp, içine bilgiyi koyup, ondan sonra tekrar vidalanacak mı?.. Kafa böyle değil ki?.. Bu kafa tası bir kırıldı mı, bir daha yapılmıyor. Bir açıldı mı, bir daha kapanmıyor.

g. Kur'an-ı Kerim'e Sarılın!

Üçüncü hadis-i şerif... Deylemî Enes RA'dan rivayet etmiş. Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:

RE. 401/3 (Men erâde ilmel-evvelîne vel-âhirîne felyüsevviril-kur'ân.)

"Kim evvelkilerin ve sonrakilerin, bütün dünyadaki bilgili insanların, alimlerin bilgilerini öğrenmek istiyorsa, elde etmek istiyorsa; Kur'an-ı Kerim'in bilgisine derinlemesine dalsın, Kur'an-ı Kerim'i incelesin!"

Kur'an-ı Kerim'in içinde evvelkilerin, sonrakilerin ilimleri saklı, hazineler saklı... Araştırırsan bulursun. Hazineler, zümrütler, yakutlar, zebercedler, elmaslar, pırlantalar, her türlü mücevherât Kur'an-ı Kerim'in hazinesi içinde... İlim hazinesi. Onu da yapmıyoruz.

25

Bugün 20. Yüzyıl'ın müslümanının mantık yapısı, hepimizin müslümanlığı şöyle: Küçükten namaz sûrelerini öğrenecek tatillerde... Namaz sûrelerini öğrendikten sonra, Allah nasib ettikçe namaz kılacak... O kadar. Ramazan gelince, oruç tutacak... O kadar. Büyüdüğü zaman para kazanırsa, zekât verecek fukaraya... Merhametli olmak lâzım! O kadar... Bir de imkânı olursa hacca gidecek...

Hayat dopdolu İslâm'la geçecek. Mantık İslâm'la çalışacak. Niyet İslâm olacak. Her anın, her saniyen, her yerde, her zaman; ya sana sevap kazandıracak iyi bir şey yapacaksın, ya da günah kazandıracak...

İslâm'ı çok küçültüyorlar, hayattan çok ayırıyorlar, çok kenara koyuyorlar. İslâm hayatın içi... İslâm hayatı yaşam biçimi.

Hayatı yaşam biçimleri var... Amerikalının hayatı yaşam biçimi var, İşveçlinin hayatı yaşama tarzı var, Fransızın var, İtalyanın var, Rusun var... Güney Amerikalının bir başka türlü... Herkesin bir hayat felsefesi ve yaşam biçimi var. Her milletin kendi örfüne adetine göre bir yaşam biçimi var.

26

İslâm müslümanca yaşam biçimi gösteriyor müslümana... İslâm, her şeyi kendine mahsus, müstakil, tam bir düzen, sistem, teşkilat... Öyle azıcık ondan al, azıcık ondan al, azıcık ondan al; öyle değil!.. Tüm hayatın ya müslüman olacak, müslümanca yaşayacaksın; ya da kâfirler gibi, münafıklar gibi, yabancılar, gayrimüslimler gibi... Olmaz! Müslüman olacaksın!..

Her şeyin; nikâh yapman, düğün yapman, çocuğunu yetiştirmen, hanımınla sohbetin, ticaretin, alış verişin, okuman, yazman, tatilin, gezmen, eğlencen, her şey İslâm'a göre olacak!.. Öyle İslâm'a rafta, üç beş kalem faaliyetten ibaret değil... Hayatın çok küçücük bir şeyi; öyle değil... Hayatın her şeyi, hayatı sürme tarzı İslâmca olacak. Müslümanlık bu...

Allah muvaffak etsin, yardımcımız olsun...

El-fâtihah!..

24. 12. 2000 - İSVEÇ

27