1 ilâ 20. sayfalar

--Çarpışmadan döndüler?..

Olabilir, çarpışmadan dönse bile sevap var. Yâni Allah yolunda savaşmak çok önemli. Yâni savaşmak için de savaşmanın araçlarını, gereçlerini, teşkilatını da kurmak lâzım.

Müslümanlar leb demeden leblebiyi anlamalı! Araçsız, gereçsiz savaş olur mu?.. Olur ama, pırasa doğrar gibi doğrarlar insanı... Yâni olur ama öyle olur. Olur ama, olmaz. Taşla, sopayla olmaz. Onun için Kur'an-ı Kerim'de buyruluyor ki:

(Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin) "Din düşmanlarına karşı, gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın!" (Enfal: 60)

Herkes teşkilat kuruyor; CIA, Moshad, İntelijans Servis, FBI, KGB... vs.vs. Herkes harıl harıl teşkilat kuruyor, kendi menfaatlerini sağlamak ve elde etmek için; veyahut kendisini savunmak için.

--E müslümanlar?..

Müslümanların bir şeyi yok, birliği yok, beraberliği yok... Başlarına getirdikleri adamlar; Al Kazzafi'yi, vur Saddam'a... Al falanca kralı, vur öteki bilmem neye... Yâni al birisini vur ötekisine... Yâni hizmet etmeyeni def et başından, hizmet edecek bir insan seç!..

21

Yok... Hizmet eden ipte sallanacak, hizmet etmeyen baş tâcı edilecek... Başının üstüne oturtacak, kafasının üstünde gezdirecek haini... Haini baş üstünde gezdirecek, onun için her fedakârlığı yapacak; ama hizmet eden dokuz köyden koğulacak... Olmaz!

Allah yolunda cihad, dinin temelidir. Ve bunun her türlü araç ve gereç ve techizât ve teşkilatını müslümanlar yapmazsa, sorumludur. Yapmıyorlar... Hepsine Allah sorar. Bunun hesabını hepsine sorar.

Herkesin bir dükkanı var, kazanç kazanmak için... Herkesin bir teşkilatı var, kendisini savunması için... Hatta maddi menfaat için, para kazanmak için şirketleri, teşkilatları var. Hatta tüccarların badigardları var, koruyucuları var... İslâm her gün ezilmekte, müslümanların her gün üçü beşi şehid olmakta... Bu kadar vurdum duymazlık, bu kadar tedbirsizlik, bu kadar şaşkınlık, bu kadar gaflet; ilk çağlarda oluyordu, Yirmibirinci Yüzyıl'da nasıl oluyor bilmem. Örnekleri de varken, çok örnekleri de olduğu halde...

22

3. (Ve racülün harace hâccen) "Ve hac yapmak için yola çıkan kimseyi de, Allah mutlaka himayesine alır, mükâfâtı vaadetmiştir." İster haccı yapabilsin, ister yapamasın. Mutlaka garantili, teminatlıdır.

Hâc, a'sı uzun, haccı yapan kimse demek. Hac yapan kimse...

--Pekiyi hacı diyoruz biz, ı'yı nereden eklemişiz?

Arapça'da î benim demek. Hacî demek, "Ey benim hacım!" demek.

--Hacı, hacı gel, hacı git ne demek?

Benim hacım gel, git demek. Onun için bizde hacı sözü yayılmış, aslında hacım demek, (my pilgrim ingilizcesi). I'sı benim mânâsına geliyor. Doğrusu, sadece haccı yapan kimse demek istiyorsak yâ hâc, ey hacı yapan... Kadınsa, yâ hâcce... Ama hâcî dedi mi, hacım demek.

Hani, "Kardeş senin adın ne? Memleketin neresi?.." deriz, veya "Kardeşim, senin adın ne?" diyoruz ya,
"--Arkadaş sen ne yapıyorsun ya?"
"--Hiç bir şey yapmıyorum."
"--Arkadaşım, hemşerim, beyefendi, efendim..."

Arasıra, bazen benim mânâsını ekliyoruz ya, öyle...

Hacıya Cenâb-ı Hak mükafat vaadediyor, himayesine alıyor, koruyor, mükafatlandıracak. Mescide gideni mükafatlandırıyor. Savaşa gideni mükafatlandırıyor.

Hacılığı, mescide gitmeyi yaparız; ama savaşa gitmeye gelince, o zaman işler karışıyor. O zaman vaziyet biraz karışık... Çok fırın ekmek yememiz lâzım!..

El-fâtihah!..

28. 10. 2000 - İSVEÇ

23