Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri
(Rahmet ullahi Aleyh)
Önsöz
Her dersime başladığım hitabımla, bu dersime “Esselâmü
aleyküm ve rahmetullah” (Allahın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun) diyerek başlıyorum.
Aziz kardeşlerim;
Peşinen belirteyim ki, Müslümanlık yalnız, ibadetle ayakta duramaz. İslâmın beş esasını benimsemedikçe Müslüman olunamaz.
Bu esaslardan herhangi birini bilerek terk etmek dinden çıkmaya yeter. İslâm’da itikad (inanç) hiç şüphesiz ki en mühim bir konudur. “Amentü” ile ifade edilen altı esas imanın şartıdır.
İmanı takip eden ameller: Namaz, Oruç, Hac, Zekât ve Kelime-i Şehadettir ki bu şehadet, imanın dışında değil içindedir. Bu hususta geniş bilgi vermek, kısa ders saatleri içinde mümkün değildir. İlmihal kitaplarını okuyup, inceleyip bilginizi artırmanızı tavsiye ederim. İslâm dini, insanın mutluluğu için değişmez prensipler koymuştur. Bu prensipler, geçici yani günlük değil, ebedidir. Uygulandığı nisbette insan mutlu ve huzurlu olur ve mutluluğu devamlı olur.
Kişiler için mutluluk veren yüce İslâm dini, toplumları da sağlam ve kuvvetli hale getirir. Zira bu din içinde ahlakî değerler de vardır. Müslüman; kimseyi incitmez yani elinden ve dilinden emin olunan kişi demektir. Herkese iyilik yapar. Yemez, yedirir. Giymez, giydirir. Kimsenin aleyhinde bulunmaz. Varlığı ile öğünmez. Kibir, haset (kıskançlık) , ucub (kendini beğenmişlik) , riya (gösteriş) , hırs, kin, şöhret, gazab (kızma) , fitne (bozgunculuk) , fesat (ara açma) ve emsali çirkin huylardan uzak, cesur, cömert, mütevazi (alçak gönüllü) , haline razı (kanaatkar) , muhlis
(ihlaslı) , hakkın verdiğine razı, şöhret ve gazabdan arınmış, şefkatli ve merhametli, velhasıl ahsen-i takvim (en güzel) sıfatları taşıyandır. Ahsen-i takvimi biraz daha açıklamaya çalışalım: Geniş mana itibariyle huy güzelliği ve olgun bir akla sahip olmak demektir.
Hüsn-ü zan sahibi (güzel düşünen) dir, ne aldanır ne de aldatır. Halim ve selim (yumuşak huylu) , kibar, edepli, âlim (bilgili) , salih (güzel işler yapan) , zâhid (dünyaya aldanmayan) , âbid (ibadetini yapan) , müttakî (Allah’tan sakınan) işte bu suretle yaratılan en şerefli varlıktır. Bu yaradılışa ve Yaradan’a sonsuz şükürler dilden düşürülmemeli... Şükrün içinde, Allah’a ibadet ve itaat, muamelatta (alış-verişte) ve münakehatta (evlilik konularında) eksiksiz Allah’ın emirlerine uymak ve hakka kulluk etmekte vardır. Bunların hiç birisini ihmal ve terk edemezsiniz. Etmemeniz dini görevinizdir. Âdemoğlu bilmeyerek Allah’ın emirlerine uygun olmayan hareketler yapmış olabilir. Bilinmeyenler için af dilemeli ve bilinenler içinde tevbe ve istiğfar etmelidir. Af ve tevbe-i istiğfar, yaşadığımız müddetçe ve her an yapılmalıdır.
Hem dünya ve hem âhiret mutluluğunun, Allah’ın emrine tam bir uyum ile elde edilebileceği bir an hatırdan çıkarılmamalıdır. İslâm’da inanç, ibadet, aile yuvası kurma ve her türlü işlerin ne suretle yapılacağı tesbit edilmiştir. Bunun aksine hareket edenlerin cezaları da tayin edilmiştir. Cezaya çarptırılmamak Müslüman’ın elindedir. Bu uğurda gayret sarf etmenizi tavsiye ederim. Zira Allah’ın cezalandırması insanların cezalandırması gibi değildir. Sonu bitmeyen bir hayat vardır. Bu hayat, ya devamlı olarak cennet nimetleri ile devam edebilir veya cehennem ateşi ile sürebilir. Müslümanlar cennet nimetlerine adaydırlar.
Hidayet yolunu Allah bize kapatmasın. (Amin)
Aziz kardeşlerim!
Müslüman yaşamayı, Müslüman ölmeyi ve ilelebed cennette kalmayı Hak Teâla bize nasip etsin. Amin! Bu isteğimizin aşağıdaki duaları okuyarak, kabulünü niyaz ederim.
Bu güne kadar pek çok dua kitapları yayınlanmıştır. Ben âciz kardeşiniz, siz aziz kardeşlerime ve diğer Müslüman kardeşlerime bir hizmet olur düşüncesiyle, muhterem hocamız Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevî (k.s.) Hazretlerinin tertip ettiği ve bizlere emanet ettikleri ve iki bin sahifeyi tutan üç kitaptan aldığımız ve bunlara ilaveten “Buharî, Tirmizî, Câmi-üs Sâğir ve Râmuz” kitaplarından aldığımız, ve Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hakk’ın bizlere öğrettiği dualar; Allah’a hamd etmeye dair âyet-i kerimeler ile tehlil (La ilahe illallah) ve tevhide ait âyet-i kerimeleri, bir de bunlara ilaveten evliyaların isimlerinin anıldığı yerlere, İlahî rahmetin ineceğinden onları da eklemek sureti ile bu dua kitabını istifadenize sunmaktayım. Dualarınızla bizim de Hakkın rızasına ermemize sebep olursunuz. Abdest alıp tam bir ihlâs ile okuyacağınız dualarınızı Cenab-ı Hak kabul buyursun. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şefaatçimiz olsun. Âmin! Bu okuyacağımız Kur’an duaları, Usame (r. a.)’in Resulullah (s.a.v.) Hazretlerinin emri ile Kur’an-ı Kerim’den toparladığı yedi günlük duadır. Şöyle ki:
“Üsame (r.a.) bir zamanlar, Acemistanın İsfahan şehrine gitmiş. O gün orada (Karamıta) denilen sapık bir mezhep hakimmiş. Mübarek ve muhterem Usame Hazretlerini hapse atmışlar ve sabrı tükeninceye kadar da işkence etmişler. Bir Cuma gecesi rüyasında Resul-i Ekrem (s.a.v.) hazretlerini görmüş. Resul-i Ekrem (s.a.v.) hazretleri; “Ya Usame! Kalk Kur’an-ı Kerim’i al ve ondan yedi günlük dua çıkar. Haftanın her günü için hususi bir dua belirle ve her gün o duayı oku. Muhakkak sen hapisten çıkar ve bu halinden daha güzel bir hale erişirsin. “Cuma günü için Kur’an-ı Kerim’de
bulunan bütün hamd (Allah’ı övme) âyetlerini, Cumartesi günü Kur’an’daki bütün istiğfar (bağışlanma) âyetlerini, Pazar günü Kur’an’daki bütün tesbih âyetlerini, Pazartesi günü bütün tevekkül âyetlerini, Salı günü selâmet (sıkıntılardan kurtuluş) âyetlerini, Çarşamba günü bütün tehlil (La ilahe illallah) âyetlerini, Perşembe gününde Kur’an-ı Kerimde bulunan bütün dua âyetlerini toplamasını ve bu duaları günü gününe okunmasını tavsiye etmiştir. O mübarek zât Peygamber efendimizin emrine uyarak bu duaları hazırlamış ve okumaya başlamış. Allah’ın izniyle bu duaların tesiriyle hapisten kurtulmuştur. Bundan dolayı, her kim samimiyetle ve inanarak bu duaları okursa, mutlaka isteklerinin Allah-ü Teâlâ’nın izniyle gerçekleşeceğinden şüphe edilmemelidir. Sonra bir çok dualar vardır ki, mesela; Abdülkâdir-i Geylânî’nin, Ahmed-i Rufaî Hazretlerinin, Hasan-ı Şazelî’nin, Muhammed Bahaeddin-i Nakşibendî Hazretlerinin ve daha nice büyüklerin hazırladıkları günlük ve haftalık dualar vardır. Fakat bu yedi günlük Kuran Evrâdı (duaları) gibi büyük bir dua kitabı meydana getirmenin imkânı yoktur. Onun için bunun kıymetini iyi bil ve her günkü duayı, günü gününe oku, niyetini iyi tut. Cenab-ı Hak senin ihtiyaç duyacağın her şeyi bilir ve sana mükafatını da verir.
Yeter ki sen her daim onun yolunda ol, emirlerine itaat et ve yasaklarından da uzak ol. Sonra emirlerini ve yasaklarını iyi öğren ve mutlaka etrafındaki insanlara ve özellikle komşularına bunları öğretmeye çalış. Bunu yapmadığın takdirde hakkın yolunda olmazsın. Bunu da iyi bilesin. Bu da Hazret-i Peygamberin (s.a.v.) tavsiyeleridir. Bunu da Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde zikredilen, Usame b. Zeyd’in (r.a) hadîslerinden öğrenmekteyiz. Ayrıca hepimizin bildiği bir âyet-i kerime vardır, meâlen şöyledir: “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (66/Tahrim 6) Yani insanların evvela kendilerini, sonrada kendi yakınlarını dünya ve âhiret ateşinden kurtarmaya çalışması başlıca görevlerinden olmakla beraber, çocuklarını
güzelce öğretip, Allah’ın ve Resulünün emirlerini güzelce tutması, yine Allah’ın yasaklarını ve günahları bilip onlardan kaçması;
ailesini, yakınlarını, dost ve arkadaşlarını, özellikle de komşularını kendisinin yaptığı hayırlı şeyleri yapmaya, günah ve yasak şeylerden kaçındırmaya çalışması zorunlu vazifelerimizdendir. Çünkü Müslümanlık nasihatle ayakta durur denilmiştir. Şu halde cehennemin ve dünyanın azabından hem kendini, hem de başkalarını kurtarmak her Müslüman’ın görevi değil midir? Bu okuduğumuz duaların, yaptığımız ve yapacağımız bütün ibadetlerin Allah’ın huzurunda kabul olabilmesi için günahlardan tamamıyla sıyrılıp kurtulmak gerekir. Kötü huylar bu günahlardan hiç de aşağı değildir. Mesela; bir eşkiyâ dağda yol keser, hırsızlık yapar para kazanır, bir diğeri de şehirde oturduğu yerde seni lafıyla kandırıp paralarını kolaylıkla alır. Şimdi bunların ikisi de eşkıya, biri gizli biri de aşikâr. İkisi de birbirinden tehlikeli. İşte günahlar da böyle, birisi aşikâr günah: Zina, kumar, adam öldürme gibi, diğeri: Kibir, gösteriş, kıskançlık ve sair gizli günah. Bunların hepsinden sakınmak ve kaçınmak nasıl gerekli ise ibadetlerin kabul edilmesi için de mutlaka bütün büyük ve küçük günahlardan, bütün kötü huylardan ve günahlardan, hele de para sevgisinden (kendini kurtar da göreyim seni) kaçınmak lazımdır. Allah hepimizi korusun. İnsan para sevgisine ve günaha kapılınca artık gözleri perdelenir. Hakkı görmez olur. İşte o zaman farkında olmadan doğruya yanlış, yanlışa da doğru dedikleri artık hepimizin gözü önünde meydana gelen hadiselerdendir. Onun için aziz ve muhterem kardeşim! Bu duaları güzelce oku, ibadetlerini de yap, sonra da günahlardan hem kendin kaç, hem de başkalarını kaçındır. Müslümanlık ancak böyle yaşar. Müslümanlıkta buna “Emr-i bil ma’ruf, nehy-i anil münker” (iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak) denir. Müslümanlığın can damarıdır, iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak.
Sonra ikinci kısımda ise Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mübarek ağızlarından duyulmuş olan dualar vardır ki bunlar hepimizin baş tacıdır. Bunlara ek olarak başka dualar da vardır. Bizleri duadan unutmamanıza vesile olur ümidiyle sizlere takdim ediyoruz. Hak Teâla cümlemizden ve cümlenizden razı olsun. Ebu Bekir Sıddık Hazretlerinin (r.a.) yukarıda bahsettiğimiz Âyet-i kerime hakkında söyledikleri meşhurdur. İnsanın gerek kendisini ve gerek diğerlerini ateşten koruması ve kurtarması, ancak cihad ve cihada yardım ile olacağından kimsenin şüphesi yoktur. Cihaddan ve ona yardımdan kaçmak, hem İslâmın yok olmasına sebep olur, hem de cehennemin içine düşülmüş olmasına sebep olur. Cihadın mutlaka kâfirlere karşı yapılması da şart değildir. Düşman ve kâfirler ile yapılan cihada küçük cihad denildiği bilinmektedir. Asıl cihad, örnek bir Müslüman olduğumuzu tüm dünyaya göstermeye çalışmaktır.
Onun için aziz kardeşim, sana sözlerimi tekrar edeyim: Müslümanlık bir taraftan ibadet etmek diğer taraftan da yasak ve günahlardan kaçmaktır. İşte bunları öğren ve mümkün olduğu kadar her müslümana da öğretmeye çalış. Yalnız ibadetle kulluk tamam olmaz. Her hâl ü kârda hem ibadet, hem inanç, hem evlilik ve hem de alış-verişte Müslüman usulünden ve yolundan dışarı çıkma ve bunu her Müslümana söylemekten de çekinme vesselâm. Zira dua “Muhhu’l-ibadeh” (ibadetin özü) yani kulun Allah-ü Teâlâ’ya yalvarıp yakarmasıdır ki, kulun Hakka bu kadar yakın olduğu başka bir hal yoktur. Bu da Cenab-ı Hakk’ın en sevdiği haldir ki, kulunu bu halde ümitsiz ve üzüntülü bırakmaz. Elbette ve elbette isteklerini fazlasıyla verir. Sen de bundan habersiz kalma. Senin kendi uydurduğun dua, dua değil, asıl dua Hakkın sana öğrettiği Kur’an lafızlarıdır. Sen bu duaları canı gönülden oku ve bizleri de dualarından ayırma.