BAŞARININ PRENSİPLERİ
Prof. Dr. M Es'ad Coşan
İÇİNDEKİLER:
Prof. Dr. M Es'ad Coşan
Giriş
Verimli Çalışma
Başarı ve Çalışmanın Düşmanları
Ahlâkî İrade
Çalışmanın Şartları
Çalışmanın Metodu
Çalışma ve Başarının Altın Kuralları
Hafızanın Kuvvetlendirilmesi
Muhakeme Kabiliyetini Geliştirmek
Teemmüllü Düşünce
Dikkati Teksif
Dinleme Sanatı
Randımanlı Dinleme
Not Tutma Tekniği
a. Not Alma
b. Not Tutma
c. Not Çıkarma
Okuma Sanatı
Okunacak Kitapları Seçme
Okuma Hızı
a. Göz Gezdirme
b. Çabuk Okuma
c. Normal Okuyuş
d. Ağır Okuma
Okumada Geçerli Altın Kurallar
Dil ve Edebiyat Hakkında Bazı Öğütler
PROF. DR. MAHMUD ES'AD COŞAN
(TERCEME-İ HAL)
1938 yılında Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi, Ahmetçe köyünde doğdu. Babası Halil Necâti Efendi, annesi Şâdiye Hanım'dır. Anne ve baba tarafından soyu, Buhàra'dan Çanakkale'ye göç etmiş seyyidlere dayanır. Küçük yaşta iken ailesi İstanbul'a taşındı. 1950'de İstanbul Vezneciler İlkokulu'nu, 1956'da Vefa Lisesi'ni bitirdi. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Bölümü'ne girdi. Arap Dili ve Edebiyatı, İran Dili ve Edebiyatı, Ortaçağ Tarihi ile Türk-İslâm Sanatı sertifikalarını alarak, 1960 yılında Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu.
Aynı yıl Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde açılan asistanlık imtihanını kazanarak, Klasik-Dinî Türkçe Metinler Kürsüsü'ne asistan olarak girdi. Fakülte yayın komisyonunda iki yıl sekreterlik yaptı. 1965 yılında, XV. Yüzyıl şairlerinden olan "Hatiboğlu Muhammed ve Eserleri" konusunda doktora tezi vererek ilâhiyat doktoru ünvanını aldı. 1967-1968 yıllarında Ankara Yükseliş Mühendislik ve Mimarlık Özel Yüksek Okulu'nda Türkçe ve Hümaniter Bilgiler dersini tedris etti.
1973 yılında ise, "Hacı Bektâş-ı Velî, Makàlât" adlı doçentlik tezi ile doçent ünvanını aldı ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk-İslâm Edebiyatı Kürsüsü'ne öğretim üyesi olarak tayin edildi. 1977-1980 yıllarında Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi'nde Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. 1982 yılında profesör oldu. Sosyal ve kültürel faaliyetlere daha fazla zaman ayırabilmek düşüncesiyle, 1987 yılında emekliliğini isteyerek üniversiteden ayrıldı.
İlk dînî eğitimini ailesinde gördü. Genç yaşta vefat eden annesi, zikir ehli bir hanımdı. Babası Necâti Efendi; Çırpılarlı Hacı Ali Efendi, Serezli Hasîb Efendi, Kazanlı Abdül'aziz Efendi, Mehmed Zâhid Kotku Efendi gibi âlim ve fâzıl şeyh efendilerin sohbetinde ve hizmetinde bulunmuş, hal ehli bir kimsedir. Mehmed Zâhid Kotku Efendi'nin yakın dostlarındandı. Bu münasebetle, küçük yaşta hocaefendilerin meclislerine devam etti, onların maddî ve manevî ilgilerine mazhar oldu.
Mehmed Zâhid Kotku Efendi'nin bizzat elinden tutarak kürsüye oturtması ile İskenderpaşa Camii'nde hadis derslerine başladı (1977). Yine onun arzusu üzerine, 13 Kasım 1980 günü vefatından sonra, cemaatin eğitimiyle ve her türlü meselesiyle ilgilenme, tebliğ ve irşad görevini üstlendi.
Tasavvufî nisbeti; hocası vasıtasıyla Nakşibendî Tarikatı'nın, Hàlidiyye kolunun, Gümüşhâneviyye şubesidir. Ayrıca Kàdiriyye, Sühreverdiyye, Kübreviyye, Çeştiyye, Mevleviyye, Halvetiyye ve Bayrâmiyye tarikatlarından da irşada me'zundur.
Onun döneminde hadis derslerine ilgi daha da arttı. Cemaat yer bulamadığı için camiye ilâveler yapıldı; ders dinlenilecek yerler beş-altı kat genişletildi. Ayrıca Ankara, İzmir, Bursa, Sapanca, İzmit ve Eskişehir'de mutad hadis dersleri başlatıldı.
Mehmed Zahid Kotku Efendi'nin emri üzerine kurduğu "Hakyol Vakfı"nın çalışmalarıyla bizzat ilgilendi, muhtelif yerlerde şubeler açtırdı. Eğitim ve yardımlaşma faaliyetini yaygınlaştırmak için çalışmalar yaptı. Sanat ve kültürle ilgili çalışmalar yapmak üzere "İlim, Kültür ve Sanat Vakfı"nı, sağlık hizmetleri için "Sağlık Vakfı"nı kurdurdu. Hanımların eğitimiyle ilgili olarak "Hanım Dernekleri"nin; çevre ile ilgili çalışmalar yapmak üzere "İlim, Ahlâk, Kültür ve Çevre Dernekleri"nin kurulmasını ve yaygınlaştırılmasını teşvik etti. Bu çalışmalarla toplu-mun güzel amaçlar için bir araya gelmesini, organize olmasını sağlamaya çalıştı.
Vakıflara ait, harabe haline gelmiş birtakım ecdad yadigârı eserlerin tamir ve tecdidiyle ilgilendi; onların gayesine uygun olarak tekrar faaliyete geçmesini temin etti: Ahmed Kâmil Tekkesi, Selâmi Mustafa Efendi Tekkesi, Şeyh Murad Efendi Dergâhı, Şadiye Hatun Şifâ Külliyesi... gibi.
Eğitimin yaygınlaştırılması için basın ve yayın çalışmalarıyla ilgilendi. 1983 eylülünde İslâm dergisi, 1985 nisanında Kadın ve Aile ve İlim ve Sanat dergisi yayınlanmaya başladı. Daha sonra Gülçocuk dergisi çıkartıldı. Sağlık ve bilimle ilgili konularda ise Panzehir dergisi yayınlandı. Halen Vefa Yayıncılık adına yayınlanan bu dergilerle yakından ilgilenmekte ve makaleler yazmaktadır.
Kitap yayıncılığı için Sehâ Neşriyat'ı kurdu; çeşitli dinî, edebî, tarihî, kültürel eserler neşredildi. Yayıncılığın geliştirilmesi, haftalık ve günlük yayınlara geçilebilmesi için çalışmalar başlattı. Onun gayretleriyle bir matbaa tesis edildi (Ahsen), dizgi tesisleri kuruldu (Dehâ).
Sesli ve görüntülü yayıncılık alanında hizmet etmek, millî ve mânevî değerlerimize uygun yayınlar yapmak üzere, Ak-Radyo (AKRA) adı altında bir müessesenin kurulmasına öncülük etti (1992). Halen İstanbul, Ankara, İzmir ve Konya'dan radyo yayınları yapılmakta; bu yayınlar Türkiye'nin her yerinden, Orta Asya'dan ve Avrupa'dan dinlenebilmektedir.
Onun teşviki ile Ak-Televizyon> adı altında Marmara Bölgesine yönelik bölgesel televizyon yayını başlatıldı (1997). Basın-yayın alanında Sağduyu isimli günlük bir gazete yayınlanmaya başladı (1998).
Kaliteli bir eğitimi temin etmek amacıyla, özel eğitim kurumlarının kurulmasını teşvik etti. Çeşitli illerde ilkokul öncesi, ilkokul ve orta öğrenime yönelik eğitim tesisleri, okullar ve dersaneler kurdurdu.
Halka güvenilir bir sağlık hizmeti verilmesi için poliklinikler ve hastaneler açılmasını teşvik etti. Buna bağlı olarak başta İstanbul olmak üzere bir çok ilde sağlık kuruluşları hizmete açıldı.
Yurtdışındaki müslümanlarla diyaloğu sağlamak, ziyaretleri kolaylaştırmak amacıyla İskenderpaşa Turizm (İSPA) adı altında bir seyahat acentası kurulmasına öncülük etti. Bu şirket yardımıyla hac ve umre programları, çeşitli yurt içi ve yurt dışı geziler; aile ve eğitim kampları düzenlendi.
İlmî seviyesi yüksek hocalar yetiştirmek amacıyla İstanbul'da, Ankara'da, Konya'da ve Bursa'da hadis ve fıkıh enstitüleri açtırdı. Buralarda ilâhiyat fakültelerinde okuyan veya mezun olan kimselere, özel hocalardan Arapça, hadis, tefsir ve fıkıh dersleri verdirilmesini temin etti.
Sohbet ve vaazlarına yurt içinde ve yurt dışında büyük ilgi gösterilmesi ve çeşitli yerlere davet edilmesi, onun çok seyahat etmesine neden oldu. Avrupa'da, Kuzey Amerika'da, Afrika'da, Orta Asya'da ve Avustralya'da pek çok ziyaretler, vaazlar, sohbetler yaptı; eğitim programlarına katıldı.
Her yıl hac ve umre dolayısıyla değişik ülkelerden gelen müslümanlarla görüştü, diyalog kurdu. Hakkı ve hayrı, iyiyi ve güzeli tebliğ etme yönünde şumüllü ve verimli çalışmalar yapmaktan bir an bile geri kalmadı. Çevresini de daima bu tür çalışmalara teşvik etti.
Cuma günleri radyoda yapmakta olduğu hadis sohbetlerine ilâve olarak 1998 Eylülünden beri salı günleri tefsir sohbetleri yapmaya başladı. Son yıllarda daha çok Avustralya'da bulunmakta, sohbetlerini Akra'dan telefonla, canlı olarak sürdürmektedir.
Doğu dillerinden Arapça ve Farsça'yı, batı dillerinden Almanca ve İngilizce'yi bilmekte; yurt içinde ve yurt dışında çok yönlü sosyal faaliyetlerini, tebliğ ve irşad çalışmalarını el'an devam ettirmektedir.
Yayınlanmış Eserleri:
01. Matbaacı İbrâhîm-i Müteferrika ve Risâle-i İslâmiye (1982)
02. Hacı Bektâş-ı Velî, Makàlât
03. Gayemiz
04. İslâm Çağrısı
05. Yeni Ufuklar (1992)
06. Çocuklarla Başbaşa
07. Başarının Prensipleri
08. Türk Dili ve Kültürü
09. İslâm'da Nefis Terbiyesi ve Tasavvufa Giriş
10. Avustralya Sohbetleri 1, 2, 3, 4
11. Yeni Dönemde Yeni Görevler (1993)
12. Haccın Fazîletleri ve İncelikleri (1994)
13. Zaferin Yolu ve Şartları (1994)
14. İslâm, Sevgi ve Tasavvuf (1994)
15. Sosyal Çalışmalarda Organizasyon ve Başarı (1994)
16. Güncel Meseleler 1, 2 (1995)
17. Hazret-i Ali Efendimiz'den Vecîzeler (1995)
18. Hacı Bektâş-ı Velî (1995)
19. Yunus Emre ve Tasavvuf (1995)
20. Başarı Yolunda Sevginin Gücü (1995)
21. İslâmî Çalışma ve Hizmetlerde Metod (1995)
22. Sosyal Hizmetlerde Hanımlar (1995)
23. Ramazan ve Takvâ Eğitimi (1996)
24. Tebliğ ve İrşad Çalışmaları (1996)
25. İslâm, Tasavvuf ve Hayat (1996)
26. Haydi Hizmete!.. (1997)
27. İslâm'da Eğitimin İncelikleri (1997)
28. Tasavvuf Yolu Nedir? (1997)
29. İmanın ve İslâm'ın Korunması 1, 2 (1997)
30. Allah'ın Gazabı ve Rızası (1997)
31. Mi'rac Gecesi (1998)
32. Doğru İnanç ve Güzel Kulluk (1998)
33. Ramazan ve Güzel Ameller (1998)
GİRİŞ
Gayemizi, "geniş ve sağlam kültürlü, görgülü, terbiyeli, mensup olduğumuz cemiyetimize yararlı, güzel yazan, güzel konuşan, doğru düşünen, iyi işler yapan kimseler olmak" diye özetleyebiliriz. Bunu sağlamak ise, birtakım ön şartlar ister. Ancak ve ancak bu ön şartları gerçekleştirir, belirli bilgiler ve prensiplere göre hareket edersek, olumlu sonuç alabiliriz.
Meselâ: Her şeyden önce verimli ve muntazam çalışmaya alışmalıyız; hafızamızı iyi kullanmalı, muhakeme kabiliyetimizi geliştirmeli, dikkatli olmalı, çok okumalı, iyi dinlemeli, güzel not tutmalı, konuşma ve yazma faaliyetlerimizi düzenlemeliyiz.
Onun için biz, önce bu temel faaliyetler üzerinde durmak ve saydığımız konularda, usûle ait gerekli ve zorunlu bilgiler sunmak istiyoruz.
VERİMLİ ÇALIŞMA
Herkes, cemiyet içindeki yeri ve ödevi ne ise onu en iyi bir şekilde yapmaya çalışmalıdır. Topluca ilerlemek ve yükselmenin tek çıkar yolu budur.
İdealist kişi kendisini yetkili ve kaliteli bir eleman olarak yetiştirmelidir. Bu özel bir mesele olduğu kadar bir cemiyet görevi ve borcudur.
Fakat bir çok insan çalışma düzenine alışmış ve ruhen onu benimsemiş değildir. Üstelik onun çalışma yolları üzerinde bir çok engeller de sıralanmıştır.
Başarı ve Çalışmanın Düşmanları
Başarı ve çalışma yolundaki ilk ve en önemli düşman tembelliktir. Bunun kaynağı, Başkası değil bizzat kendimiz, kendi nefsimizdir.
Tembellik insanın karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir; bilakis eski peri masallarındaki varlıklar gibi şekilden şekile girerek, binbir hile kullanarak sinsice çalışır. Tehlikesinin büyüklüğü de buradan doğmaktadır.
Tembellik bedenî bir arızadan doğuyorsa bunun ilacını hekimler bilir; ruhî bir gevşeklik, üşengeçlik, hoppalık ve havâîlik şeklinde ise bunun üzerinde önemle durmak gerekir.
Başarı ve çalışmanın diğer bir düşmanı ise, kötü arkadaşlardır. Bu engel de sinsi ve maskelidir; dost ağzı kullanır, seni esirger ve yardımına koşar gibi görünür.
Zaten tembellik de çoklukla kötü arkadaş telkinleri ile başlar, zamanla îtiyat haline gelir ve içimize yerleşir.
Arkadaşın kötüsü çalışandan rahatsız olur; kazanılan başarıları küçümsemek ve alaya almak suretiyle adeta intikam alır.
Bu felsefeyi veren kitapları da kötü arkadaş grubuna sokabiliriz.
Başarı ve çalışmayı engelleyen daha başka faktörler de vardır. Bunları kısaca: Eğlencelerin bolluğu, bozuk millî eğitim sistemi, kötü hoca, çalışanın mükâfatlandırılmaması, kestirme fakat gayrimeşrû kazanç ve yükselmek yollarının tıkanması... vs. olarak sıralayabiliriz.
Ahlâkî İrade
Çalışma ve başarının karşısına dikilen bütün engeller genellikle, iradeli olmakla aşılabilir. İnsan zekâ ve bilgisi ile değil, iradesi ile yükselir. Yüksek insanlar hep sağlam irade sahibi kimselerdir.
Hergün biraz daha gayret sarfederek gayemize doğru yılmadan ilerlemeliyiz. Devamlı ve muntazam çalışmalarla, zamanla büyük başarılar elde edilebilir.
Okulların bilgi vermek kadar, bu büyük zihnî gücün de terbiyesine yönelmeleri gerekir.
Yalnız iradenin kör bir kuvvet olarak kullanılması düşünülemez. İrade ilâhî ve insânî ülkülere, ahlâk ve fazilete göre yönlendirilmelidir ki biz buna "ahlâkî irade" diyoruz.
Çalışmanın Şartları
Çalışmanın, bedenî, hissî, haricî ve aklî olmak üzeri dört şartı vardır.
Bedenî şart, sağlık ve sağlamlıktır. Herhangi bir uzvumuzda bir ağrı, rahatsızlık veya anormallik varsa çalışma aksar. Çalışmak için istirahatın önemi büyüktür. Bu bakımdan her gün normal ölçüde uyumalı; aşırı yorgunken çalışmayı zoraki başlatmamalıdır. Sıhhatin korunmasında ve rahatsızlıkların tedavisinde ihmalkâr davranmamalıdır.
Çalışmanın hissî şartı, sevmek ve içten arzu ederek yapmaktır. İşin sonundaki huzur ve başarı çalışmanın bir nevi makâfatıdır. Yapmayı mecbur olduğumuz bir işi angarya olarak değil tıpkı bir spor gibi düşünmek suretiyle sevekek yapmalıyız.
Çalışmada haricî şart ise, bulunduğumuz yerin ve diğer maddî durumların elverişli olmasırdır. Işık düzeni bozuk, gürültülü, kalabalık yerler çalışma için uygun değildir. Bununla beraber bu dış şartlara fazla önem vermek de doğru olmaz; çünkü ideal harici şartlar her zaman herkes tarafından sağlanamayabilir.
Çalışmanın aklî şartı ise, onun metodunu bilmektir. Yani çalışmayı bir sisteme bağlamak lâzımdır. Metodsuz, sistemsiz çalışma, büyük güç ve zaman israfına yol açar, verimsiz olur; sonuç olarak da insanı bezdirir.
Descartes, insanlar arasındaki gerilik ve ilerilik farkının, sanıldığı gibi akıl ve iz'anca farklılıklarından değil, metodlu ve rasyonel çalışıp çalışmamalarından ileri geldiğini söyler.
Birçok ülkelerde yüzlerce mütehassıs daha verimli çalışma konusuna eğilmekte ve çeşitli eserler yayınlamaktadır.
Çalışma ve iş başarma konusunda en mühim prensip, sadece o işin bitirilmiş olması değil aynı zamanda, mümkün olduğu kadar az enerji sarfıyla, mümkün olan en çok verimi elde etmektir.
Çalışmanın Metodu
Hayat, okuldaki tahsilden farklıdır. Burada nasıl ve ne vakit çalışmanız lâzım geldiğini söyleyecek kimse bulunmayabilir. Muvaffakiyet arzu eden şahsın, yolunu kendisinin çizmesi, işini bizzat kendisinin düzenlemesi gerekir.
İdealist insan, her şeyden önce çalışmalarını, herhangi bir iş veya memuriyetin muayyen saatlerdeki mesaisi gibi mecburî telakkî etmelidir.
Önce, bir haftalık çalışmaların plânlanması uygun olur. Bunun için her gün sabah 05'den 24'e kadarki saatlerde ne yaptığınızı, bir hafta boyunca, bir yanı saatler bir yanı günler yazılı bir cetvele işleyin!
Bir hafta sonra uyku, yemek, sınıf ve laboratuvar, mesleki mecburî çalışmalar, dinlenme gibi kısımları tarayın, boş kalan yerlere çalışmak istediğiniz konuları yerleştirin.
Böylece plânlanmış muayyen saatlerde çalışmak, bir çalışma şevki uyandırır ve iradeyi kuvvetlendirir. Kısa da olsa kesintisiz ve muntazam çalışma verimli neticeler çıkarır.
Nitekim İbn-i Sinâ, Kitâb-ı Şifâ adlı meşhur eserini, hergün sadece iki saat çalışarak yazmıştır.
Çalışma ve Başarının Altın Kuralları
1. Çalışmak için müsait gün ve saat (ve ilham) bekleme; bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
2. Bir günde yapman lâzım gelen işi, bir dersi, bir vazifeyi ertesi güne bırakma! Zira her günün derdi gibi işi de kendine yeter.
3. Bir zamanda yalnız bir tek işi yap, yalnız bir ders, bir kitap hattâ bir fasıl üzerinde çalış; tâ ki dikkatin ve kuvvetin dağılıp zayıflamasın.
4. Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapıp bitirmeden bir diğerine başlama! Yarıda kalan iş başlanmamış demektir.
5. Bir günün işini bitirdikten sonra ertesi günde ne iş yapacağonı kararlaştır!
6. Çalışmaya oturduğun zaman, bütün ruhî ve bedeni kuvvetinle kendini o işe ver; ateş hattında düşmanı gözetliyen bir asker gibi uyanık ol!
7. Çalıştığın bir iş üzerinde karşılaştıın bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme! Ve bil ki yılgınlık maskeli bir tembelliktir; yine bil ki çalıma sevgisi, güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hasıl olan manevî lezzet eşsiz bir zevktir.
8. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala; sonra her parçayı birer sırayla yenmeye çalış!
9. Devamlı, irtibatlı çalış! Çalışmayı uzun fasılalarla kesip terk etme; tâ ki çalışma itiyadın körlenmesin.
10. Bir iş üzerinde yorulursan, dinlenmek için işini değiştir; veya çalışma hızını yavaşlat; fakat dinlenme bahanesiyle asla boş oturma. Tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış!
11. Verimli çalışmayı, sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanda ölçüp de, "Eh bugün şu kadar saat çalıştım, yetişir." deme; çalışmanın sonucuna ve öğrendiğine bak!
12. Çok düşün; ve bil ki çalışmak, muhakkak hareket etmek veya okuyup yazmaktan ibaret değildir.
13. Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeye koyulduğun zaman telâş edip sabırsızlanma; yol al, fakat acele etme; sindirerek çalış ve öğren!
14. Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve ne sonuçlar aldığını düşünmeden; yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma!
15. Bir işe, öfkeli ve sinirli iken karar verme; bekle, öfken geçsin!
16. Bir işi yapıp yapamamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan her birinin fayda ve zararlarını iyice hesapla; faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et!
17. Sebat eyle! Damlaya damlaya göl olur; ve aynı noktaya düşen damlacıklar zamanla taşı bile deler.
18. Yaşlıların tecrübesinden faydalan! Tecrübe edilmişi boş yere yeniden tecrübeye kalkışma ki pişman olmayasın!
19. İşin başında iyice düşün! Son pişmanlık fayda vermez.
20. Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığla düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç!
21. Başarına mağrur olma! Bil ki gurur, gelecekteki başarıların en büyük düşmanıdır.
HAFIZANIN KUVVETLENDİRİLMESİ
Hafıza, düşünüş için gerekli malzemeyi temin eder ve saklar. Bu melekeyi hayatımızın her safhasında çok çok kullanmak zorundayız.
Pisikoloji deneyleri, hafıza gücünün değişmez bir kabiliyet olmadığı göstermiştir. Kullanılan adalenin geliştiği gibi, hafıza da zamanla ve onu ezberleme yoluyla çalıştırarak kuvvet kazanılabilir.
Bu sebeple beğendiğiniz söz, fıkra, şiir vesaireyi daima yanınızdan taşıdığınız bir hafıza defterine kaydederek ezberlemeye çalışınız!
Bilgileri zihne yerleştirmenin ve hafızaya almanın da yolu ve prensipleri vardır. Bu yolda şunlar tavsiye edilebilir;
1. Hatırlamak istediğiniz herhangi bir konuyu iyice anladığınızdan emin olunuz! Bir işin mahiyetini kavramak, dayandığı prensibe nüfuz etmek, hatırlamayı kolaylaştırır.
2. Konuyu hatırlamak amacıyla öğreniniz! Deneyler, hatırlama amacı güdülmediği zamanlar hafızanın zayıf kaldığını göstermiştir.
"Dalgın profesör, şemsiyesini sınıftan çıkarken değil, daha sınıfa girdiğinde aklı başka yerde iken masanın kenarına dayadığında unutmuştur."
3. Ezberlenecek hususları gruplar halinde tertip etmeye çalışınız!
4. Geniş sayfa, paragraf halindeki konuları hatırlamak için, onlar içinden konuyu temsil edebilen anahtar kelime ve ibareler bulunuz!
5. Öğrenirken mümkün olduğu kadar çok çeşitli duyu organını kullanınız! Mesela: Hem görmek hem yüksek sesle okumak hem düşünmek, hem de yazmak... yoluyla öğrenilen bir konu bunlardan biri ile öğrenilenden daha iyi hatırlanır.
6. Kendi hafıza tipinizi tespit ederek öğrenmenizi daha ziyade ona dayandırınız! Hafızalar muhteliftir; bazı kimselerin göz hafızası, diğer bazılarının kulak hafızası... daha kuvvetli olabilir.
7. Büyük ezber parçalarını, küçük mantıkî bölümlere ayırarak ezberleyiniz!
8. Kısa çalışma süreleri kullanınız! Yarım yamalak bir saat harcamak yerine, tam bir dikkatle yarım saat çalışmak ve arada bir müddet zihni dinlendirmek daha faydalı ve verimli olur.
9. Bilhassa teknik terimleri, tarihleri ve yabancı dili öğrenirken ezberleme fişi kullanınız! Fişin yüzüne kelimeyi, tarihi, formülü... yazmak suretiyle daha kolay ezberlemeyi sağlayabilirziniz.